Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1562 E. 2016/2016 K. 24.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1562 E.  ,  2016/2016 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1562
Karar No : 2016/2016

Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacılar) : 1- , 2-
Vekili : Av.
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin Özeti : Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 17/09/2015 tarih ve E:2011/9429; K:2015/5309 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi :Olayda, idarenin 5233 sayılı Kanun uyarınca zarardan sorumlu bulunduğu açıktır. Ancak, 5233 sayılı Kanun 8. maddesi uyarınca, Kanun kapsamında uğranılan maddi zararın tespitinde, zarar görenin kusurunun da düşülmesi gerekmekte olup; dava konusu olayın meydana gelmesinde davacının da kusuru bulunduğundan, tazminatın müterafik kusur gözetilmesi suretiyle hesaplanması gerekmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek, davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek, Dairemizin 17.09.2015 tarih ve E:2011/9429, K:2015/5309 sayılı kararı kaldırılarak davacının temyiz istemi hakkında yeniden gereği görüşüldü:
Dava; Davacıların oğlu …’ın 06/05/1992 tarihinde …İli, …İlçesinde otlatmakta olduğu hayvanların peşinden girdiği Türkiye ile Suriye arasında yer alan mayınlı alanda mayın patlaması sonucu hayatını kaybettiğinden bahisle uğradıkları ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
…İdare Mahkemesince; davacıların oğlu …’ın ölümüne neden olan olayın meydana geldiği yerin askeri yasak bölge kapsamındaki sınır bölgesinde olduğu, buradaki mayınların ise terörü engellemek amacıyla değil sınır güvenliği amacıyla uzun yıllar önce döşendiği anlaşılmış olup, 5233 sayılı Kanun ile terörden ve terörle mücadeleden kaynaklanan zararların karşılanması amaçlandığından, davacıların uğradığı zararın terörden veya terörle mücadele kapsamında idare tarafından yapılan faaliyetlerden kaynaklanmadığı anlaşılmış olduğundan, davacıların talebinin söz konusu Kanun kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
27.7.2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla kabul edilmiş olup; bu amaç, anılan Kanunun genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. … Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı (olağanüstü hal ilan edilen) 19.7.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması …. amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan Kanunun geçici 1. maddesinde, 19.7.1987-27.7.2004 tarihleri arasında meydana gelen olaylar nedeniyle zarara uğrayanların, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde ilgili mercilere başvurması halinde, bu zararlarının tazmini olanağı getirilmiş ve söz konusu bir yıllık başvuru süresi 30.5.2008 tarihine kadar uzatılmıştır.
Görüldüğü üzere; 5233 sayılı Kanun yargısal ve bilimsel içtihatlarla kabul edilen “sosyal risk” ilkesinin yasalaşmış halidir. Bu nedenle, adı geçen Kanunun uygulama alanı yalnızca “sosyal risk ilkesi” uyarınca tazmini mümkün olan uyuşmazlıklarla sınırlı bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle; zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde sosyal risk ilkesinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; …İli, …İlçesinde 06.05.1992 tarihinde davacıların oğlu …’ın 06/05/1992 tarihinde …İli, …İlçesinde otlatmakta olduğu hayvanların peşinden girdiği Türkiye ile Suriye arasında yer alan mayınlı alanda mayın patlaması sonucu hayatını kaybettiğinden bahisle meydana gelen ölümden dolayı uğranılan zararın tazmini amacıyla ‘ne yapılan başvurunun olayla ilgili olarak Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı kayıtlarında herhangi bir kaydın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda; zararın doğmasına neden olan mayınlar, ülke sınır güvenliğinin sağlanması amacı doğrultusunda, ülke sınırının diğer dış tehditler yanında, yasadışı terör örgütü mensuplarına karşı da terörle mücadele kapsamında korunması maksadıyla kolluk kuvvetlerince yerleştirildiğinden, olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu ve ortaya çıkan zararın idarece tazmini gerektiği hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 5233 sayılı Kanunun 8. maddesinden de anlaşılacağı üzere; anılan Kanun kapsamında uğranılan maddi zararın tespitinde, zarar görenin kusurunun da göz önünde bulundurulması gerektiğinden; zararı doğuran olayda, zarar gören kişinin müterafik kusuru bulunup bulunmadığı hususunun da irdelenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta; askeri yasak bölge kapsamındaki sınır bölgesine girmek suretiyle mayının patlamasına neden olduğu anlaşılmakla, olayın meydana gelmesinde bakım ve gözetim yönünden davacıların da kusuru bulunduğu kanaatine varılmaktadır. Bu nedenle, tazminat miktarının hesaplanmasında müterafik kusurun dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre; İdare Mahkemesince, terörle mücadele kapsamında meydana gelen zarar hakkında davacıların müterafik kusuru da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken; olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne …İdare Mahkemesinin …tarih ve …sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/03/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) AZLIK OYU :

Karar düzeltme isteminin reddi ile temyize konu mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından onanması gerektiği oyu ile aksi yönde verilen karara katılmıyorum.