Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1527 E. 2016/4849 K. 12.10.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1527 E.  ,  2016/4849 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1527
Karar No : 2016/4849

Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :

Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti :Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 22/10/2015 tarih ve E:2015/7632, K:2015/6446 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının … Mezrası’nın boşaltılmadığı’na ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle, mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, davacının boşalan köy nedeniyle ev noktasında uğradığı herhangi bir zarardan bahsedilemeyeceği, Devletin Köyün boşaltılmasından daha önce, afet tehlikesi nedeniyle zarar karşılama yoluna gittiği açık olduğundan ve tarım bilirkişi raporunda tespiti yapılan diğer mal varlığı zararının da dava konusu işlem ile ödenmesine karar verildiğinden, tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı, öte yandan davacı tarafından her ne kadar … Mezrasında bulunan evinin tespiti yapılmasına rağmen inşaat bilirkişi raporunda zarar hesabı yapılmadığı ve karara yansıtılmadığı iddia edilmekte ise de söz konusu mezranın terör olayları nedeniyle boşaltılmadığı dolayısıyla söz konusu mezrada yer alan mal varlığı zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında ödenmesine imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan karar Dairemizce onanmış olup, davacı tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Dairemizin 22/10/2015 tarih ve E:2015/7632, K:2015/6446 sayılı kararının kaldırılarak İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinde “İvedi yargılama usulü hariç olmak üzere bu Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3 üncü maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.” hükmüne yer verilmiş;
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanunla ilga edilmeden önce yürürlükte bulunan “Kararın Düzeltilmesi” başlıklı 54. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerince verilen kararlar hakkında bir defaya mahsus olmak üzere taraflarca; a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, b) Bir kararda birbirine aykırı hükümlerin bulunması, c) Kararın usul ve Kanuna aykırı bulunması, d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması hallerinde kararın düzeltilmesinin istenebileceği hükmüne yer verilmiş olup, bu maddenin 2. fıkrasında da Danıştay dava dairelerinin kararın düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle bağlı oldukları kurala bağlanmıştır.
Dosyadaki belgeler ile iddiaların incelenmesinden; düzeltme istemine konu Dairemiz kararının … Mezrası’nın tamamen boşaltılmadığına ilişkin kısmı dışındaki kısımlarının hukuk ve usule uygun olduğu, düzeltilmesini gerektirecek bir halin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İdare Mahkemesi kararının, … Mezrası’nın boşaltılmadığına ilişkin gerekçesini onayan Dairemiz kararının bu kısmına yönelik karar düzeltme istemi kabul edilerek bu kısma ilişkin temyiz istemi yeniden incelendiğinde;
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın ve Dairemizin diğer esaslarına kayıtlı (E:2014/8582, E:2015/2406) … Köyü, … Mezrası’na ilişkin dosyalarının birlikte incelenmesinden; … Köyü’nün anılan mezrasının bulunup bulunmadığı ve anılan mezranın terör olayları nedeniyle boşalıp/boşaltılıp boşalmadığını/boşaltılmadığını tespite yönelik olarak;
… İdare Mahkemesi’nce; … İli, Merkez, … Köyü’ne ilişkin kayıtlarda … adında bir mezranın bulunup bulunmadığı, … Mezrasının/Mevkiinin boşalan ya da boşaltılan veya kısmi boşaltılan mezralardan olup olmadığı sorularak, boşaltılmış ise boşaltılma ve geri dönme tarihlerini gösterir belgenin istenildiği, kısmi boşalan mezra ise, kısmen boşaldığı dönemde kalanların korucu olup olmadığını, mezranın yıllar itibariyle (1987-2005) nüfus durumunu gösterir belgenin istenildiği, mezrada okul bulunup bulunmadığı, var ise açık olup olmadığının sorulduğu, mezrada Diyanet görevlisi var ise ne zamandan beri görev yaptığına dair belgenin, mezrada muhtarlık veya genel seçim (1987-2005) yapılmış ise buna ilişkin belgenin, terör olayı olmuş ise buna ilişkin belgenin davalı idareden istenildiği,
Davalı idarece gönderilen belgelerin incelenmesinden; 03/01/2010 tarihli tutanakta, … Köyü’nün 1972 yılında Afet Bölgesi ilan edilmesi üzerine Devlet tarafından … İli … Mahallesine konut yapıldığı ancak vatandaşların hem bu konutları aldığı hem de köyü boşaltmadıkları, 1993 senesinde terör nedeniyle köyü boşaltmaya başladıkları şu an köyün boş olduğu, … Köyü’nün bir mezrasının olduğu ve isminin … Mezrası olduğu, … Köyü, … Mezrası’nın bu tarihe kadar kısmen terörle mücadele kapsamında 1994 yılında boşaltıldığı ve şu anda bu Mezrada 14 hanenin ikamet ettiği, … Mezrasının … Köyü’ne 2 km mesafede bulunduğunun belirtildiği görülmektedir.
Kayıtlarda, Köyün … adında bir mezrasının olup olmadığına ilişkin soruya cevaben … Köyü’nün tek mezrası bulunduğu, bu mezranın da adının … Mezrası olduğu, …’nın kayıtlarda bir mezra ve hatta mevki olarak dahi isminin geçmediği belirtilmektedir.
Olayda, davacı tarafından, zararlarının tazmini istemiyle yapılan başvuru dilekçesinde, zarar yerinin … Köyü ve … Mezrası olduğunun ifade edildiği, davalı idarece mahallinde yapılan tespitte … Mezrası’nda davacı adına yıkılmış ev tespiti yapıldığı, yine davacı tarafından dosyaya sunulan zilyetlik belgesinde davacının … Mezrasında mal varlığı bulunduğu görülmektedir.
Dairemizin E:2012/10802 sayılı dosyası ile E:2012/11847 sayılı dosyalarının incelenmesinden, … İli, Merkez, … Köyü’nün terör olayları veya terörle mücadele faaliyetleri nedeniyle tamamen boşaldığı/boşaltıldığı, anılan köyün … Mezrası’nın tamamen boşalmadığı görülmektedir.
Mahkemece, Dairemizin E:2014/8582 esasına kayıtlı dosyada, … Köyü’nün … adında bir mezrasının olup olmadığı yönünde sadece kayıtlar üzerinde inceleme yaptırıldığı, kayıtlarda böyle bir mezra ismi geçmemesine rağmen anılan mezra … Mezrası olarak değerlendirilerek tamamen boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, dava konusu uyuşmazlıkta da Mahkemece … Mezrası’nın tamamen boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Durum böyle olunca, Mahkemece … Köyü’nün … adında mezra ya da mevkisinin olup olmadığı hususuna ilişkin, gerekirse mahalli bilirkişilerin görüşünün alınmasının da davalı idareden istenilmek suretiyle, … Köyü’nün … adında mezra ya da mevkisinin olup olmadığı, var ise anılan mezra/mevkinin terör olayları nedeniyle boşalıp boşalmadığı, anılan mezranın … Mezrası ile aynı yer olup olmadığı hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulmak suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle; İdare Mahkemesi kararının … Mezrası’nın tamamen boşaltılmadığına ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, … Mezrası’nın tamamen boşaltılmadığına ilişkin kısmının eksik inceleme nedeniyle BOZULMASINA, dosyanın, anılan hususa ilişkin yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 12/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.