Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1520 E. 2018/1805 K. 20.02.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1520 E.  ,  2018/1805 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1520
Karar No : 2018/1805

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :

Davanın Özeti: Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından 24.12.2015 tarihinde yapılan duyuru ile tebliğ edilen “2012 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi” nin 10.8. inci maddesinin iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından 24.12.2015 tarihinde yapılan duyuru ile tebliğ edilen “2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi”nin 10.8 maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, bu Kanuna göre sağlık hizmetlerinin, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanacağı, son fıkrasında, sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinin hazırlanması ve akdedilmesi, sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esasların, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş, bu madde uyarınca çıkarılan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmelerinin/ Protokollerinin Hazırlanması ve Akdedilmesine İlişkin Yönetmelikte, bu sözleşmelerin hazırlanmasına ve akdedilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Sözleşmenin “Ödeme şartları ve zamanı” başlığını taşıyan 10’uncu maddesinin 8’inci alt maddesi, “SHS’nin, acil serviste sunduğu sağlık hizmetlerine ilişkin MEDULA üzerinden Kuruma iletilen tahakkuk tutarı, aynı fatura döneminde Kuruma MEDULA üzerinden iletilen toplam tahakkuk tutarının (acil dahil) mücbir sebepler hariç olmak üzere %20’sini geçemez. Geçen tutar ödenmez.” şeklindedir.
5510 sayılı Kanunun 63’üncü maddesinde, acil sağlık hizmetleri finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayılmıştır. Kanunun 72’nci maddesinde, “Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedeli, 72’nci madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödenir. Sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemez.” hükmü yer almaktadır.
2008/13 sayılı acil hizmetlere ilişkin genelgede, Anayasa, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu, ilgili personel kanunları, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Sağlık Bakanlığınca yürürlüğe konulan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre, özel veya kamu ayrımı yapılmaksızın tüm sağlık kuruluşlarının acil durumlarda hastaya gereken tıbbi müdahaleleri yapmaları zorunlu olduğu, bu itibarla, üniversitelere ait araştırma hastaneleri dahil olmak üzere kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil vakaların kabulü, gerektiğinde başka bir sağlık kurumuna nakli ve tedavi masraflarının karşılanması hususlarında genelge kurallarına titizlikle uymaları gerektiği belirtilerek bu kurallar arasında; acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacağı ve acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı sorgulanmayacağı, sunulan hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacağı ve acil vakalarda acil sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumundan tahsil edilecek ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73’üncü maddesinin 7’nci fıkrası gereğince hastadan ayrıca ücret farkı talep edilmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir
Buna göre, acil vakalardaki sağlık hizmeti sunumunda, sağlık hizmet sunucularına, gerekli hertürlü müdahalenin yapılması yukarıda aktarılan mevzuatça zorunlu tutulmuştur.
Bununla birlikte, sunulacak hizmet bedelinin Kurumca güvence altına alınması ve hastalardan tahsili yoluna başvurulmasının önüne geçilmesi suretiyle parasal herhangi bir kaygı olmaksızın gerekli müdahalenin yapılması sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu şekilde, yaşam hakkıyla ilintili olan acil vakalardaki sağlık hizmeti sunumu devletçe garanti altına alınarak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak şeklindeki devletin temel amaç ve görevleri yerine getirilmektedir.
Davaya konu edilen maddeyle sağlık hizmeti sunucularının, acil serviste sunduğu sağlık hizmetlerine ilişkin MEDULA üzerinden Kuruma iletilen tahakkuk tutarı, aynı fatura döneminde Kuruma MEDULA üzerinden iletilen toplam tahakkuk tutarının (acil dahil) mücbir sebepler hariç olmak üzere %20’sini geçemeyeceği öngörülmüştür.
Söz konusu %20 lik sınırlamanın, acil vakalarda parasal kaygı hertürlü müdahaleyi yapma sorumluluğu yüklenen sağlık hizmeti sunucuların mevzuatın öngördüğü güvenceden yoksun bırakılması sonucunu doğuracağı gibi mevzuatın öngördüğü şekilde acil hizmet sunumunun gerçekleştirilmesinde aksaklıklara neden olacağından hukuka uygunluğundan bahsedilmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 10.8 maddesinin iptali yönünde karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, belgeler incelendiktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından 24.12.2015 tarihinde yapılan duyuru ile tebliğ edilen “2012 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi” nin 10.8. inci maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Sözleşmenin 10.8. maddesi; “SHS’nin, acil serviste sunduğu sağlık hizmetlerine ilişkin MEDULA üzerinden Kuruma iletilen tahakkuk tutarı, aynı fatura döneminde Kuruma MEDULA üzerinden iletilen toplam tahakkuk tutarının (acil dahil) mücbir sebepler hariç olmak üzere %20’sini geçemez. Geçen tutar ödenmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafından, düzenleme ile bireylerin Anayasal güvencedeki sağlık hakkına erişim hakkının ihlal edildiği, sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlamakla yükümlü olan idarenin, acil veya acil olmayan ayrımı yapmasının hukuka aykırı olduğu, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde acil serviste tedavi gören hastalara yönelik bir üst sınırlama getirilmediği, 64 üncü madde de Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerinin sayma yoluyla belirlendiği, düzenlemenin bu maddelere ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, düzenleme ile acil vaka olmadığı halde katkı payından kaçınmak için sağlık kuruluşlarının, hastaları acil vaka olarak kaydetme yoluna gittikleri ve bu nedenle kamu zararına neden olunduğu, düzenleme ile suistimalleri önlemek adına Türkiye acil ortalaması dikkate alınarak belirleme yapıldığı, Kuruma fatura gönderen tesislerden tahakkuk tutarının %100’üne yakınını acil olarak gönderen tesisler bulunduğu, Türkiye genelinde acil girişleri genel olarak %20’nin altında iken davacı Derneğe üye sağlık tesislerinde bu oranın %20’nin üzerinde gerçekleştiği, acil olmayan vakaların acil olarak gösterilmesinin, katkı payını ortadan kaldırdığı, düzenlemenin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
Anayasa’nın 65. maddesinde ise, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği öngörülmüştür. Böylece, Anayasa’nın 56. maddesiyle bireylere tanınan “hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkı”nın sağlanması için gerçekleştirilecek düzenlemeler bakımından Devlet görevlendirilmekte, 65. madde ile de bu göreve ekonomik nedenlerle kimi sınırlamalar getirilmektedir. Ancak, 56. madde ile tanınan hak, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma hakları” ile bağlantılı olup; Devletin, ekonomik ve sosyal alandaki görevlerini yerine getirirken yapacağı düzenlemelerde yaşama hakkını ortadan kaldıran, tehlikeye düşüren ya da kısıtlayan kurallar getiremeyeceği tartışmasızdır.
5510 sayılı Kanunun 1. maddesine göre bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.
5510 sayılı Kanunun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde, Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usül ve esaslara yer verilmiş, son fıkrasında da, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı, Kurumun, bu amaçla komisyonlar kurabileceği, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabileceği, Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Kanunun “Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri” başlıklı 64. maddesinde, finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri, sayma yoluyla belirlenerek, maddede sayılan sağlık hizmetlerine ilişkin bedellerin karşılanmayacağı düzenlenmiştir.
Kanunun “Katılım payı alınması” başlıklı 68. maddesinde, Kurumun maddede sayılan sağlık hizmetlerinden dolayı ilgili kişilerden katılım payı alacağı düzenlenmiş, 7. fıkrasında ise, katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle veya eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığı ile tahsile ve katılım paylarının ödenme usulünü belirlemeye Kurumun yetkili olduğu, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği hükmü yer almıştır.
Kanunun “Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” başlıklı 72. maddesinde ise, 65. madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Komisyonun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Finansmanı Sağlanacak Sağlık Hizmetleri ve Süresi” başlıklı 63. maddesinde (b) fıkrasında, “acil hizmetler” finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayılmıştır. Aynı Yasanın “Sağlık Hizmetlerinin Sağlanma Yöntemi ve Sağlık Giderlerinin Ödenmesi” başlıklı 73. maddesinde ise, acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından, kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedellerinin Kurumca ödenmeyeceği, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedelinin, 72. madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödeneceği öngörülmüştür.
Aynı Kanunun “Kimlik tespiti ve acil haller” başlıklı 71. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen yetki çerçevesinde düzenlenmiş olan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 42. maddesinde “Acil hâller”in; ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbî müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbî müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli hâlinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlar olduğu, bu nedenle sağlanan sağlık hizmetlerinin acil sağlık hizmeti olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
11/05/2000 günlü, 24046 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğin 4. maddesinde acil sağlık hizmetleri; acil hastalık ve yaralanma hallerinde, konusunda özel eğitim almış ekipler tarafından, tıbbi araç ve gereç desteği ile olay yerinde, nakil sırasında, sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulan tüm sağlık hizmetleri olarak tanımlanmış olup 15. maddesinde de, acil servislerin malzeme, personel, hizmet kıstasları, fizikî şartları ve diğer hususların Bakanlıkça belirleneceği düzenlenmiştir. Bu madde hükmü doğrultusunda 16/10/2009 günlü, 27378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde acil sağlık hizmetleri, ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri beklenmeyen durumlarda oluşan sağlık sorunlarında sakatlık ya da ölümden korunması amacıyla hastanın, acil serviste görevli sağlık personeli tarafından tıbbi araç ve gereç desteği ile değerlendirilmesi ve tanısının konulması, tıbbi müdahale ve tedavinin yapılması için yataklı sağlık tesislerinde sunulan hizmet şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddede renk kodlaması ise, acil servislerde triyaj işlemi sırasında acil hastaların öncelik sırasının belirlenmesi amacıyla kırmızı, sarı ve yeşil renk şeklinde uygulanan kodlama şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Tebliğin Ek/7 maddesinde “Yeşil alan” kavramı “Ayaktan başvuran, genel durumu itibariyle stabil olan ve ayaktan tedavisi sağlanabilecek basit sağlık sorunları bulunan hastalar (Yüksek risk taşımayan ve hafif derecedeki her türlü ağrı, aktif yakınması olmayan düşük riskli hastalık öyküsü, genel durumu ve hayati bulguları stabil olan hastada her türlü basit belirti, basit yaralar-küçük sıyrıklar, dikiş gerektirmeyen basit kesiler, kronik belirtileri olan ve genel durumu iyi olan davranışsal ve psikolojik bozukluklar) şeklinde tanımlanmıştır.
24/03/2013 günlü, 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğin 1.7 maddesinde “Acil hal”; ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbi müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli halinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlar olarak tanımlanmış, bu nedenle sağlanan sağlık hizmetleri de acil sağlık hizmeti olarak kabul edilmiştir. Aynı Tebliğin 2.3 maddesinde, acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü sağlık hizmeti sunucularının acil servis hizmetlerini Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ile konuya ilişkin Başbakanlık tarafından yayımlanan Başbakanlık genelgeleri ve Kurum mevzuatı doğrultusunda yürütecekleri, acil servise müracaat eden ve muayeneleri sonucunda acil olmadığı tespit edilen kişilerin tedavi giderlerinin, SUT eki EK-2/B Listesinde 520.021 kodlu “Yeşil alan muayenesi” adı altında yer alan işlem bedeli üzerinden Kurumca karşılanacağı, muayene sonucunda acil olduğu tespit edilenler için ise SUT’un 2.2.1.B-2 maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındaki ilgili hükümlerin uygulanacağı, ancak sağlık hizmeti sunucularınca acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak faturalandırılan hizmetlerin Kurumun inceleme birimlerince yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmetlerinin bedellerinin karşılanmayacağı düzenlenmiştir.
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 27/01/2012 günlü, 3931 sayılı “Acil Sağlık Hizmetlerinde Yeşil Alan Uygulaması” konulu Genelgesinde, “Yeşil alan muayenesi “ ibaresinden:
1) Her ne boyutta olursa olsun travma vakaları,
2) Acil servis başvuruları sonrası hastaneye yatışı yapılan vakalar,
3) Tıbbi müdahale uygulanan vakalar,
4) Müşahede altına alınan vakalar,
5) Başka bir sağlık hizmet sunucusuna sevk edilen ya da başka bir sağlık hizmet sunucusundan sevkli gelen vakalar istisna tutulmuş ve Kurumca hizmet bedelinin karşılanacağı düzenlenmiştir.
Sağlık Uygulama Tebliğinin, “Katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler” başlıklı 1.8.5 maddesinin 5. fıkrasında; “Acil servislerde verilen ve SUT eki “Hizmet Başı İşlem Puan Listesi”nde (EK-2/B) yer alan 520.021 kodlu “Yeşil alan muayenesi” adı altında Kuruma fatura edilebilen sağlık hizmetleri hariç olmak üzere acil servislerde verilen sağlık hizmetleri, bedeli Kurumca karşılanmayan ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayeneleri, Sağlık Bakanlığı tarafından sözleşme yapılmış, görevlendirilmiş veya yetkilendirilmiş aile hekimi muayeneleri ile SUT’un 1.4.3 maddesinde belirtilen sağlık kurumları/kuruluşları tarafından sunulan sağlık hizmetlerinde SUT’un 1.8.1 maddesinde tanımlanan katılım payı alınmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Tüm bu yasal düzenlemeler ile acil halin tanım ve kapsamının objektif olarak belirlendiği, acil olan vakaların, ister özel isterse kamu sağlık tesislerinden yararlanmasına ilişkin kuralların açık ve net olarak belirlendiği, acil kapsamındaki kişilerin sağlık hizmetine erişiminin kısıtlanmadığı, acil vakaların katılım payından muaf tutulduğu görülmektedir.
Anayasa’da sosyal bir hak olarak düzenlenen sağlık hakkı, toplumun ve bireylerin sağlık yönünden güvenliğinin sağlanmasını ifade eder. Bu niteliğinden ötürü sağlık hakkı, günümüzde sosyal devlet ilkesinin bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Sosyal devlet, bütün vatandaşlarını hastalıklar dahil çeşitli risklere karşı korumak ve bu amaç için gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Sağlık hizmetinin yerine getirilmesinde, bu hizmetin özelliği ve insan yaşamının önemi nedeniyle, hizmetin kalitesi ön planda yer alır. Bu nedenle, salt sağlık harcamalarında tasarruf sağlamak, sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemeler noktasında ortaya çıkan denetim noksanlığını gidermek amacıyla yapılan düzenlemelerin, sağlık hizmetinin tıp biliminin öngördüğü biçimde yerine getirilmesini engelleyecek nitelikte olmaması gerekir. Öte yandan, hastalıkların geçmişte olduğu gibi, günümüzde de bireyleri ve toplumları tehdit eden risklerin en önemlilerinden biri olduğu dikkate alındığında, sağlık hakkının kullanılmasına engel teşkil edecek düzenlemelerin hukuka uygun olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Bu nedenle sağlık hizmetinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin, Anayasa’da belirlenen temel ilkelere uygun olması zorunludur. Dolayısıyla Anayasa’nın 65. maddesinde Devletin, Anayasa ile belirlenen görevlerini mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği yolundaki hükmün, en önemli sosyal haklardan biri olan ve doğrudan insan yaşamını ilgilendiren sağlık hakkına ulaşılmasına ve bu haktan en iyi biçimde yararlanılmasına engel oluşturacak biçimde yorumlanmasının, sağlık hakkının özünün zedelenmesine yol açabilecek uygulamalara neden olabileceği izahtan varestedir.
Belirtilen mevzuat ile açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu düzenlemenin, katkı payı ödenmemesini sağlamak adına acil hâl olmadığı halde acil servisten giriş yapılarak gerçekleştirilen tıbbi işlemleri engellemek için tesis edildiği, Türkiye acil ortalaması dikkate alınarak oran belirlendiği ve mücbir sebeplerin kapsam dışında bırakıldığı görülmektedir. Dava konusu düzenlemenin, geri ödeme sisteminde yaşanan suistimalleri önlemek adına dayanağı yasal mevzuata uygun olarak, kişilerin sağlık hakkına erişimini engellemeyecek şekilde, objektif kriterler esas alınarak tesis edildiği, bu haliyle dava konusu Tebliğ maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.