Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1241 E. 2018/7019 K. 18.10.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1241 E.  ,  2018/7019 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1241
Karar No : 2018/7019

Davacı : …
Davalılar : 1- …
Vekili : . …
2- …
Vekili : .
Davanın Özeti : Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 2.3. maddesinde yer alan “Ancak sağlık hizmeti sunucularınca acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak faturalandırılan hizmetlerin Kurumun inceleme birimlerince yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmeti bedelleri karşılanmaz” ibaresinin iptali istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı ‘nca, 5510 sayılı yasanın 63. maddesinde; Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasları ‘nın görüşü alınmak ve gerektiğinde komisyonlar kurulmak suretiyle belirleme yetkisinin Kuruma verildiği, 72.maddesinde; kurumca ödenecek sağlık hizmet bedellerini belirlemeye “Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunu”nun yetkili olduğu, 71.maddesinde; kanunun uygulanmasında acil hallerin ve acil sağlık hizmetlerinin neler olduğu, hangi yöntem ve ölçütlerle tespit edileceğine ilişkin hususların nın görüşü alınarak SGK tarafından çıkartılacak yönetmelik ile belirleneceğinin düzenlendiği, bu yetkiye dayanılarak Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 27. maddesi ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde “Acil haller”in tanımının yapıldığı, Sağlık Uygulama Tebliği’nin 1.7 “Provizyon İşlemleri” başlıklı maddesi gereği, 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmaması nedeniyle hasta takip numarası/provizyon alınamayan kişilerin acil servis müracatlarına ilişkin işlemlerin Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumuna ilişkin Başbakanlık Genelgeleri doğrultusunda yürütüldüğü ve bu kişilere provizyon alıp almadığına bakılmaksızın Kurum tarafından sağlık hizmeti verildiği, 5510 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca, acil hallerde hasta mağduriyetlerini önlemek için kurum ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmet sunucularından alınan sağlık hizmetlerinin bedellerinin ödendiği, anılan yasanın 78.maddesinde, Kurumun yasada belirtilen görevleri ile ilgili olarak sağlık hizmeti sunucularının yürüttüğü hizmet ve işlemleri kontrol yetkisine sahip olduğu, 5502 sayılı yasanın Ek-1.maddesi ile; örnekleme yolu ile faturası incelenecek sağlık hizmet sunucularını ve uygulanacak örnekleme oranını belirlemeye, fatura inceleme ve kontrolüne ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye SGK’nın yetkili kılındığı, fatura incelemesi yapan birimlerce yapılan yeşil alan değerlendirmesinin, muayene ve tedaviyi yapan hekim tarafından düzenlenen epikriz bilgileri ile Yönetmelik ve SUT’ta yer alan acil hal tanımına göre yapıldığı, dolayısıyla iddia edildiği gibi hekimin uyguladığı tedaviye herhangi bir müdahalenin söz konusu olmadığı, sağlık hizmeti sunucuların tarafından yapılan ayakta tedavilerde, hastalardan katılım payı alındığı ancak acil servislerde sunulan sağlık hizmetleri için hiçbir ücret alınmadığı, özel sağlık hizmet sunucularının acil servislerinde kota uygulamasının 2014 yılından itibaren uygulandığı, kota uygulamasına geçilmeden önceki dönemde, katılım payı alınmadığı için acil servislerdeki başvuru oranlarının normalin üzerinde arttığı, ulusararası standartlarda acil servise başvuru oranı %5,8 ile %13 arasında olmasına rağmen ülkemizde bu oranın %81’lere ulaştığı, bazı tıp merkezlerinde bu oranın %98’lere ulaştığının görüldüğü, yapılan başvuruların tamamının acil hal kapsamınında değerlendirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yine bu durumun acil servislerde sunulan sağlık hizmetinin kalitesini önemli ölçüde düşürdüğü, 5510 sayılı yasanın 72.maddesinde, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmet bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun yetkili kılındığı, bu nedenle SUT değişikliklerinin de bu doğrultuda yapıldığı, Sayıştay görüşünün bu hususta zorunlu olmadığı, Kurum ile “Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmet Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi” imzalayan sağlık hizmet sunucularının, imzalanan sözleşme gereği Kurum tarafından çıkartılan mevzuat hükümleri ile kuruluş ve faaliyetleriyle ilgili olarak ‘nca çıkarılan mevzuat hükümlerine uymakla yükümlü olduğu, dava konusu düzenlemenin 5502 ve 5510 sayılı yasalar uyarınca, kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması ile hastalara daha nitelikli sağlık hizmeti sunulması amacıyla yapıldığı,
Davalı tarafından, dava konusu düzenlemenin Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı’nca yapıldığı, Bakanlıklarının herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmadığı, bu nedenle hasım mevkiinden çıkartılması gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Dava; Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 2.3. maddesinde yer alan “Ancak sağlık hizmeti sunucularınca acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak faturalandırılan hizmetlerin Kurumun inceleme birimlerince yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmeti bedelleri karşılanmaz” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Finansmanı Sağlanacak Sağlık Hizmetleri ve Süresi” başlıklı 63. maddesinde (b) fıkrasında, “acil hizmetler” finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayılmıştır. Aynı Yasanın “Sağlık Hizmetlerinin Sağlanma Yöntemi ve Sağlık Giderlerinin Ödenmesi” başlıklı 73. maddesinde ise, acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından, kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedellerinin Kurumca ödenmeyeceği, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedelinin, 72. madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödeneceği öngörülmüştür.
Aynı Kanunun “Kimlik tespiti ve acil haller” başlıklı 71. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilen yetki çerçevesinde düzenlenmiş olan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 42. maddesinde “Acil hâller”in; ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbî müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbî müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli hâlinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlar olduğu, bu nedenle sağlanan sağlık hizmetlerinin acil sağlık hizmeti olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
11/05/2000 günlü, 24046 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğin 4. maddesinde acil sağlık hizmetleri; acil hastalık ve yaralanma hallerinde, konusunda özel eğitim almış ekipler tarafından, tıbbi araç ve gereç desteği ile olay yerinde, nakil sırasında, sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulan tüm sağlık hizmetleri olarak tanımlanmış olup 15. maddesinde de, acil servislerin malzeme, personel, hizmet kıstasları, fizikî şartları ve diğer hususların Bakanlıkça belirleneceği düzenlenmiştir. Bu madde hükmü doğrultusunda 16/10/2009 günlü, 27378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde acil sağlık hizmetleri, ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri beklenmeyen durumlarda oluşan sağlık sorunlarında sakatlık ya da ölümden korunması amacıyla hastanın, acil serviste görevli sağlık personeli tarafından tıbbi araç ve gereç desteği ile değerlendirilmesi ve tanısının konulması, tıbbi müdahale ve tedavinin yapılması için yataklı sağlık tesislerinde sunulan hizmet şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddede renk kodlaması ise, acil servislerde triyaj işlemi sırasında acil hastaların öncelik sırasının belirlenmesi amacıyla kırmızı, sarı ve yeşil renk şeklinde uygulanan kodlama şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Tebliğin Ek/7 maddesinde “Yeşil alan” kavramı “Ayaktan başvuran, genel durumu itibariyle stabil olan ve ayaktan tedavisi sağlanabilecek basit sağlık sorunları bulunan hastalar (Yüksek risk taşımayan ve hafif derecedeki her türlü ağrı, aktif yakınması olmayan düşük riskli hastalık öyküsü, genel durumu ve hayati bulguları stabil olan hastada her türlü basit belirti, basit yaralar-küçük sıyrıklar, dikiş gerektirmeyen basit kesiler, kronik belirtileri olan ve genel durumu iyi olan davranışsal ve psikolojik bozukluklar) şeklinde tanımlanmıştır.
Dava konusu düzenlemede ise” ancak sağlık hizmeti sunucularınca acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak faturalandırılan hizmetlerin Kurumun inceleme birimlerince yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmetlerinin bedellerinin karşılanmayacağı” düzenlenmiştir.
Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 27/01/2012 günlü, 3931 sayılı “Acil Sağlık Hizmetlerinde Yeşil Alan Uygulaması” konulu Genelgesinde, “Yeşil alan muayenesi “ ibaresinden:
1) Her ne boyutta olursa olsun travma vakaları,
2) Acil servis başvuruları sonrası hastaneye yatışı yapılan vakalar,
3) Tıbbi müdahale uygulanan vakalar,
4) Müşahede altına alınan vakalar,
5) Başka bir sağlık hizmet sunucusuna sevk edilen ya da başka bir sağlık hizmet sunucusundan sevkli gelen vakalar istisna tutulmuş ve Kurumca hizmet bedelinin karşılanacağı düzenlenmiştir.
Bütün bu mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, getirlen düzenlemenin hekim yetkisini ortadan kaldırıcı bir niteliğinin bulunmadığı, amacın kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve verimli sağlık hizmetinini sağlanması amacını taşıdığı, hukuka ve kamu yararına uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; davalı ‘nın husumet itirazı yerinde görülmeyerek, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 2.3. maddesinde yer alan “Ancak sağlık hizmeti sunucularınca acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak faturalandırılan hizmetlerin Kurumun inceleme birimlerince yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmeti bedelleri karşılanmaz” ibaresinin iptali istenilmektedir.
Davacı tarafından, davacı şirket ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında 2014 yılından bu yana “Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi” bulunduğu, son 2 yıl boyunca her ay Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından dava konusu tebliğ hükmü uyarınca şirketin faturalarından kesintiler yapıldığı, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3/a maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri arasında sayıldığı, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 27/4 maddesinde de genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerince mali konularda düzenlenecek yönetmelikler ile yönetmelik niteliğindeki düzenleyici işlemlerin Sayıştayın istişari görüşü alınarak yürürlüğe konulacağının emdedici bir kural olarak düzenlendiği, buna rağmen mali yükümlülük içeren Sağlık Uygulama Tebliği’nin hukuka aykırı biçimde Sayıştay’ın görüşü alınmadan yürürlüğe konulduğu, Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğin 8/3 maddesinde, acil bakım ve triaj uygulamasına ilişkin olarak ‘nca verilmesi öngörülen eğitimlerin anılan bakanlıkça verilmediği, 5510 sayılı yasanın 63. maddesinde acil sağlık hizmetlerinin finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayıldığı, Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nde acil sağlık hizmetlerinin tanımının yapıldığı, 2008/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nde ise acil vakalarda sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedelinin ilgili sosyal güvenlik kurumundan tahsil edileceğinin düzenlendiği, buna rağmen dava konusu tebliğ hükmü ile usulde paralellik ilkesine aykırı biçimde anılan kanun, yönetmelik ve genelge hükümlerinin değiştirilmek istendiği, 5510 sayılı yasanın 71. maddesinde öngörülmesine rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından acil hallerin ve acil sağlık hizmetlerinin neler olduğu, hangi yöntem ve ölçütlerle tespit edileceği konusunda henüz bir yönetmelik çıkartılmadığı, aciliyet durumunun yalnızca hastaya müdahale eden hekimlerce bilinebileceği ve değerlendirilebileceği, dava konusu tebliğ kuralı ile hekimlere ait olan bu yetkinin tıbbi uygunluk denetimi adı altında kısıtlandığı, bunun ise 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6. maddesine aykırı olduğu iddia edilmektedir.
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevine yer verilmiş; 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş; “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği öngörülmüş, “Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı 60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı kuralına yer verilmiş, “Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları” başlıklı 65. maddesinde de “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Anılan madde hükümlerinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. Kişilerin sağlıklı olma hakkı bir kamusal korumaya tabi olduklarını ortaya koymaktadır.
5510 sayılı Kanunun 1. maddesine göre bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.
5510 sayılı Kanunun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde; Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usül ve esaslara yer verilmiş, son fıkrasında da, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile ‘nın görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı, Kurumun, bu amaçla komisyonlar kurabileceği, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabileceği, Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile ‘nın görüşü alınarak Kurumca belirleneceği,
“Katılım payı alınması” başlıklı 68. maddesinde, Kurumun maddede sayılan sağlık hizmetlerinden dolayı ilgili kişilerden katılım payı alacağı düzenlenmiş, 7. fıkrasında ise, katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle veya eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığı ile tahsile ve katılım paylarının ödenme usulünü belirlemeye Kurumun yetkili olduğu, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği,
“Kimlik tespiti ve acil haller ” başlıklı 71. maddesinde; sağlık hizmeti sunucularının, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin üçüncü fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorunda oldukları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya Kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlamasının yasak olduğu, bu Kanunun uygulamasında acil hallerin ve acil sağlık hizmetlerinin neler olduğuna, hangi yöntem ve ölçütlerle tespit edileceğine ilişkin hususların, nın uygun görüşü üzerine Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği,
“Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” başlıklı 72. maddesinde, 65. madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Komisyonun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu,
“Sağlık hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi” başlıklı 73. maddesinin 7. fıkrasında; Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedelinin, 72 nci madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödeneceği, sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemeyeceği,
“Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim zorunluluğu ve kontrol yetkisi” başlıklı 78. maddesinde; Kurum ile sözleşmesi olan, tüm sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu tüm kişilere ait sözleşme hükümlerinde yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorunda oldukları, bu bilgiler gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedellerinin, bilgiler gönderilinceye kadar ödenmeyeceği, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık bilgilerinin gizliliğinin esas olduğu, Kurumun genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak işverenler, sağlık hizmeti sunucuları ve diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki defter, belge ve bilgileri inceleyebileceği ve ibrazını isteyebileceği, yine Kurumun bu Kanunda belirtilen görevleriyle ilgili olarak sağlık hizmeti sunucularının yürüttüğü hizmet ve işlemleri kontrol yetkisine sahip olduğu, bu yetkisini görevlendirdiği personeli vasıtasıyla veya kamu kurumları ve özel kurumlardan hizmet satın almak suretiyle kullanabileceği,
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun “Fatura ve benzeri belgelerin incelenmesi” başlıklı Ek 1. maddesinde; Sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelerin hizmet bedeli olarak düzenledikleri ve ödenmek üzere Kuruma (5502 sayılı Kanunla devredilen kurumlar dahil) gönderdikleri faturalar, genel sonuçlar verecek şekilde %5 ilâ %10 oranında örnekleme metoduyla inceleneceği, bu inceleme sonucunda sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelerin incelenen döneme ait bütün faturalarına uygulanmak suretiyle ödenecek tutarın tespit edileceği ve buna göre ödeme yapılacağı, örnekleme yoluyla tespit edilen hata oranının tüm alacaklara teşmili sonucunda kalan tutarın ödenmesi dışında sağlık hizmeti fatura eden gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelere başka bir ödeme yapılmayacağı, örnekleme yöntemiyle yapılacak inceleme ve kontrol için kurum dışından tabip ve eczacı görevlendirilebileceği, ihtiyaç halinde, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa tâbi meslek mensupları ile bağımsız denetim kuruluşlarına da yaptırılabileceği, örnekleme yoluyla faturası incelenecek gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmeleri belirlemeye, örnekleme oranını bu kişi ve işletmeler için birinci fıkrada yer alan oranlar arasında kalmak kaydıyla farklı oranlarda uygulamaya, fatura inceleme ve kontrolüne ilişkin diğer usûl ve esasları, ile Maliye Bakanlığının görüşlerini alarak düzenlemeye Kurumun yetkili olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun genel sağlık sigortası uygulamalarına ilişkin usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla hazırlanarak yürürlüğe konulan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin “Acil hâller ve acil sağlık hizmetleri” başlıklı 27. maddesinde; acil hâller; ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbî müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbî müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli hâlinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlar olarak tanımlanmış ve bu nedenle sağlanan sağlık hizmetleri acil sağlık hizmeti olarak kabul edileceği belirtilmiş,
Sağlık Uygulama Tebliğinin, “Provizyon işlemleri” başlıklı 1.7. maddesinin 2. Fıkrasının (b) bendinde de; acil hal durumu yönetmelikte tanımlandığı şekliyle benimsenmiş ve sağlık hizmet sunucularına yapılan acil hal kapsamındaki başvurularda yalnızca bu müracaat nedeni ile ilgili sağlık hizmet bedellerinin faturalandırılabileceği, (ç) bendinde ise, 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi sayılmaması nedeniyle hasta takip numarası/provizyon alınamayan kişilerin acil servis müracaatlarına ilişkin işlemler, acil sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin Başbakanlık Genelgeleri doğrultusunda yürütüleceği kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafın iddiaları, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve davalı idarelerin savunmaları ile birlikte değerlendirildiğinde; Kurum tarafından finansmanı sağlanacak sağlık hizmet bedellerinin belirlemesine ilişkin usul ve esasların 5510 sayılı yasanın 72. maddesi ile belirlendiği, buna göre söz konusu bedelleri belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun yetkili kılındığı, anılan maddede Sağlık Uygulama Tebliği ve değişikliklerinin yürürlüğe konulmasından önce Sayıştay istişari görüşünün alınacağına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmediği, dava konusu Tebliğ maddesinin 1. fıkrasında, acil sağlık hizmeti sunmakla yükümlü olan sağlık hizmet sunucularınca, acil servise müracat eden ve muayeneleri sonucunda acil olmadığı tespit edilen kişilerin tedavi giderlerinin, SUT eki EK-2/B Listesinde 520.021 kodlu “Yeşil alan muayenesi” adı altında yer alan işlem bedeli üzerinden karşılanacağı,, muayene sonucunda acil olduğu tespit edilenler için ise SUT’un 2.2.1.B-2 maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındaki ilgili hükümlerin uygulanacağının açıkça düzenlendiği, bu durumda, sağlık hizmet sunucuları tarafından acil servislerde verilen ve Kuruma acil sağlık hizmeti olarak fatura edilen hizmetlerin Kurumca yapılan inceleme sonucunda yeşil alan muayenesi olarak değerlendirilmesi halinde verilen sağlık hizmet bedelinin karşılanmayacağına ilişkin dava konusu düzenlemenin, Kuruma yanlış beyanda bulunan sağlık hizmet sunucularına yapılacak ve kamu zararına neden olacak haksız ödemelerin önlenmesi amacıyla çıkartıldığı, sonuç olarak üst hukuk normları ile kamu yararı ve hizmet gereklerine de uygun olan dava konusu düzenlemenin iptalini gerektirecek herhangi bir hukuka aykırı cihet bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan … -TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunabileceğinin taraflara bildirilmesine, 18/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.