Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2016/11 E. , 2017/3040 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/11
Karar No : 2017/3040
Temyiz Edenler (Davacılar) : Mirasçıları
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :Huk.Müş.
İstemin Özeti :… 12. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ve temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce gereği görüşüldü:
Dava; davacıların miras bırakanının sahip olduğu ve …………isimli kişiden satın aldığı, yurda kaçak olarak girdiği anlaşılarak el konulan …………………plaka sayılı aracın, yurda kaçak olarak girmesine rağmen trafik tescil kaydının yapılması nedeniyle oluşan 11.852,49 TL zararın aracı alırken trafik kaydına güvendiği, kendisinden önce başkası adına trafik kaydı yapıldığı ve uzun süre trafikte kullanılması nedeniyle hiç bir kuşkuya düşmeksizin kamu kaydına itibar ederek aracı satın aldığı, yurda kaçak olarak giren aracın trafik kaydının yapılmasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek başvurunun yapıldığı 06.10.2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… 12. İdare Mahkemesince; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davalı idarenin yetki ve sorumluluğunun aracın mevcut belge ve bilgilere göre tescilini yapmakla sınırlı olduğu açık olup, sahte olduğu daha sonra belirlenen belgeler uyarınca ilgili aracın tescilini yapan idarenin eyleminin hizmet kusuru oluşturmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zararın zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması gibi durumlarda idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekeceği açıktır.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 30. maddesinin 3. fıkrasında; taşıtların tescil işlemleri yapılırken araç sahibince müracaat formunda bildirilen bilgilerden taşıta ait olanların, ibraz edilen belgelerle karşılaştırılarak doğruluğunun yetkili memurca tetkik edileceği hükmü yer almıştır.
Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanmasıdır. Böylece, çalıntı ve kaçak araçların bir başkası adına tescili önlenmiş olacaktır. Bu nedenle idarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtları düzenli tutarak, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracı karşılaştırması ve sunulan belgelerin doğruluğunu araştırması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların miras bırakanına ait 1986 model, 300 D tipi, ……… şase ve…………….motor numaralı Mercedes marka hususi otomobilin, … .. ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü’nün 25.01.2000 tarihli ve 204/1395 sayılı Trafik Şahadetnamesi ile, 19.04.2000 tarihi itibariyle … isimli şahıs adına ilk tescilinin yapıldığı, kayıtları devam ederken …43. Noterliği’nin 05.06.2001 tarihli ve 16738 yevmiye numaralı Satış Sözleşmesi ile davacı adına devir tescilinin yapıldığı ve araç kaydının halen aynı şahıs adına devam ettiği, bu arada davacıya ait aracın sahte belgeler gösterilerek bedelsiz ithalat kapsamında ülkemize sokulmuş araçlar olduğundan bahisle el konularak, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 19.3.2004 tarihinde ilgili Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edildiği, daha sonra …1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarihli ve 2004/109 sayılı yazısına istinaden araç kaydına “Satılamaz, Devredilemez” şerhinin konulduğu, 4926 sayılı Kanun hükümleri gereğince aynı Mahkemenin 2004/109 sayılı kararına isitaneden …Nakilhane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü tarafından davacıya teslim edilen araca, adı geçen Mahkemenin 12.4.2010 tarihli ve 2006/70 sayılı kararı gereğince, …Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edilmek üzere 04.08.2010 tarihinde el konulduğu, araca el konulması nedeniyle davacının 11.852,49 TL zarara uğradığı, davacının sorumluluğunu gerektirir bir kusurunun da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, kaçak olarak yurda sokulmasına rağmen …….adına tescil edildikten sonra …… plaka ile davacı adına tescil edilen sözkonusu aracın davacı tarafından satın alınması ve adına tescilinin yapılması sırasında gerekli araştırma ve soruşturmayı yapmayarak üzerine düşen dikkat ve özeni yerine getirmeyen davalı idarenin hizmet kusurunun bulunması nedeniyle, trafik tescil kaydına güvenerek satın aldığı aracın, Mahkeme kararı üzerine müsaderesine karar verilmesinden dolayı, uğramış olduğu zararın davalı idarece tazmini gerekmekte olup, davacının bu yöndeki başvurusunun idarece reddedilmesinde hukuka uyarlık, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar karşısında, davacıların uğradığı zararın, idarenin trafik tescil işlemleri sırasında yeterli dikkat ve özeni göstermemek suretiyle yükümlü olduğu hizmeti kusurlu işletmesinden kaynaklanmış olduğu açıktır. Bir başka anlatımla, aracın satılmasını engelleyen herhangi bir durumun ve kısıtlamanın olmadığını kayıtlarıyla tasdik eden idarenin, hizmetini gereği gibi yürütmemesi nedeniyle davacı zarara uğramıştır.
Bu nedenle, oluşan zarar davalı idarenin yürüttüğü hizmetten bağımsız düşünülemeyecek olup, illiyet bağının kesildiğinin kabulü mümkün değildir. Öte yandan, aracın kaçak olarak yurda getirilmiş olmasının idarenin hizmetini gereği gibi işletmediği sonucunu da ortadan kaldırılmayacağı açıktır.
Bu durumda; davacıların uğradığı zararın hizmet kusuru ilkesine göre ödenmesi gerekmekte olup, aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile …12. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.