Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1052 E. 2016/2659 K. 18.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1052 E.  ,  2016/2659 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1052
Karar No : 2016/2659

Temyiz Eden (Davacılar):
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; anne ‘ın 30/04/2005 tarihinde … Devlet Hastanesi’nde yaptığı doğumda bebeğinin () oksijensizliğe maruz kalarak önce beyin felçlisi olarak dünyaya gelmesi sonrasında ölmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin bozma kararına uyularak, davacılar tarafından, ‘ın doğumu esnasında oksijensizliğe maruz kalarak beyin felçlisi olarak dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle bebek … için 80.000,00.-TL maddi, 110.000,00.-TL manevi; anne için 30.000,00.-TL maddi, 40.000,00.-TL manevi; baba için 30.000,00.-TL maddi, 40.000,00.-TL manevi; bebeğin kardeşleri … için 10’ar bin (onar bin).-TL manevi olmak üzere toplam 140.000,00.-TL maddi ve 220.000,00.-TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle …’na karşı Mahkemelerinin 2006/291 sayılı esasında dava açıldığı, Mahkemece bebeğin özürlü olarak dünyaya gelmesinde doğumu gerçekleştiren personelin kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alındığı, bu raporun gelmesinden sonra bebeğin 01/03/2006 tarihinde öldüğünün anlaşılması üzerine bebeğin ölümünde, doğumu esnasında oksijensizliğe maruz kalmasının bir etkisinin olup olmadığının, varsa bunun ne derece etkili olduğunun belirlenmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu’ndan ikinci kez rapor alındığı, bu iki rapor birlikte değerlendirilerek bebeğin önce SP (beyin felçlisi) olarak doğmasında ve devamında ölmesinde doğumu gerçekleştiren davalı idare personelinin hizmet kusuru bulunduğu kanaatine ulaşılarak çocuklarının ölmesi nedeniyle anne ve babanın destekten yoksun kalma zararlarının belirlenmesi için hesap bilirkişisinden rapor alındığı, gelen rapor gözönünde bulundurularak 27/11/2008 tarih ve 2008/1349 sayılı karar ile, annenin talep ettiği maddi tazminatın kısmen kabul edildiği, babanın talep ettiği maddi tazminatın reddedildiği, bütün davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabul edildiği, kararın taraflara tebliği üzerine, davacı vekili tarafından 18/03/2009 tarihinde kararın temyiz edildiği, iş bu davanın sebep unsuru olan ölüm olayının 01/03/2006 tarihinde gerçekleştiği ve en geç mahkeme kararının davacı vekiline tebliğ edilmesiyle davalı idarenin hizmet kusurunu ortaya koyan Adli Tıp raporundan haberdar olunduğu anlaşılmakla, 2577 sayılı Kanunda öngörülen eylemin öğrenilmesi tarihinden itibaren en geç 1 yıllık yasal süre içerisinde başvuru yapılması gerekirken aradan uzun bir süre geçtikten sonra 28/05/2010 tarihinde idareye yapılan başvuru üzerine açılan davanın, süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu Mahkeme kararının, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmında 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacıların bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Temyize konu Mahkeme kararının, davalı idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesine yönelik kısmına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘Yargılama Giderleri’ başlıklı 323.maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” madde başlıklı 164. maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.
02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 14. maddesi ile; “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü yürürlüğe konulmuştur.
659 sayılı KHK’de idareleri idari yargı mercilerinde temsil etme yetkisi, hukuk birimi amirlerine, muhakemat müdürlerine, hukuk müşavirlerine ve avukatlara tanınmış bulunmaktadır.
659 sayılı KHK’nin Genel Gerekçesinde; bu KHK ile, idarelerin, avukatlık hizmeti temininde çok alternatifli bir yönteme kavuşturulduğu, bu kapsamda; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin tamamına kendi dava ve icra işlerini, kendi bünyelerinde istihdam edecekleri hukuk müşavirleri ve avukatları aracılığıyla takip etme imkanı getirildiği belirtildiğinden, halihazırda 659 sayılı KHK uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesine engel bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda ise; davacılar tarafından çocukları/kardeşlerinin davalı idarenin hizmet kusuru sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle 06/07/2010 tarihinde bakılan davanın açıldığı, Mahkemece davalı idarenin savunması alınmadan …. tarih ve E:…. sayılı kararı ile derdestlik nedeniyle davanın incelenmeksizin reddine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 19/02/2014 tarih ve E:2013/3648, K:2014/945 sayılı kararı ile bozulması üzerine davalı idarenin savunması alınmadan bozma kararına uyularak davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bu durumda, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde, davalı idarenin hukuki yardımdan yararlanılmaması nedeniyle sadece temyiz ve karar düzeltme aşamasında verilen savunma dilekçelerine istinaden davalı idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, davacıların temyiz isteminin kısmen reddi ile anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.