Danıştay Kararı 15. Daire 2015/9596 E. 2017/6952 K. 23.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/9596 E.  ,  2017/6952 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/9596
Karar No : 2017/6952

Temyiz Eden (Davacı) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu ve temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı adına tescil edilen ve daha önceden şasi numarası değiştirilmiş olan …. plakalı araca el konulması nedeniyle davalı idarenin sözkonusu aracı satın alarak … Valiliği’ne hibe etmiş olduğu ve aracın kullanım ömrünü tamamlaması üzerine … Valiliğince üçüncü kişilere satıldığı, aracın şasi numarasının orjinal olmadığı ve tescil işleminde davalı idarenin hizmet kusuru olduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 22.180,00-TL maddi ve 5.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 27.180,00-TL zararın aracın trafikten çekilme tarihi olan 27.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davalı idareye bağlı Trafik Tescil Şube Müdürlüğünce davacı tarafından satın alınan araca ilişkin olarak Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı … Kaçak Araç İşletme Şefliği’nin 26.08.2009 tarih ve 919 sayılı yazısına istinaden aracın trafikten çekilerek kayıtlarının kapatıldığı ve daha sonra aynı kurum tarafından, otoparkında bulunan aynı şasi nolu iki aracın giriş yaptığı ve gümrük görevlilerince motor numarası göz ardı edilerek sehven … plakalı aracın kayıtlarının kapatılmasının istenildiğinin anlaşılması üzerine 09.03.2010 tarih ve 135 sayılı yazı ile aracın silinen kaydının yeniden kaydedilmesinin davalı idareden istenildiği anlaşıldığından, söz konusu aracın tescilinin silinmesi olayında davalı idarenin hizmet kusurundan söz edilemeyeceği ve oluşan zarardan sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
T.C. Anayasasının 125. maddesinin 1. fıkrasında; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır….” denilmiş ve maddenin son fıkrasında da, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir.
İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zararın zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması gibi durumlarda idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekeceği açıktır.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Satış ve Devirlerde Araçların Tescili” başlıklı, 37. maddesinin 3. bendinde “Tescil için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına tescili yapılır.” hükmü, 4. bendinde ise “Müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir.” hükmü yer almaktadır.
Trafik tescil bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu 1985 model, 230 E tipi …motor ve … şasi numaralı … Plakalı Mercedes marka aracın Mali ve İdari İşler Dairesi’nce satın alınarak ilk defa 23.08.1990 tarihinde Şanlıurfa Valiliği’ne hibe edilmiş olduğu, aynı tarihte Şanlıurfa Valiliği tarafından aracın Şanlıurfa Karayolları Muayene İstasyonuna sevk edilierek Şanlıurfa Valiliği adına 1988 model olarak ve orjinal şasi numarası değiştirilmiş biçimde … olarak tescil edilmiş olduğu, aracın kullanım ömrünü tamamlaması üzerine sözkonusu aracın Şanlıurfa Valiliği’nce … isimli vatandaşa satılarak 29.05.2001 tarihinde tescil edilmiş olduğu, daha sonra 09.09.2004 tarihinde … adına tescil edilmiş olduğu, davacının da … ‘ten bedel ödeyerek aracı satın aldığı ve 24.08.2006 tarihinde davacı adına tescilinin yapılmış olduğu, davacının daha sonradan internet ortamında araca ait vergi borçlarını ödemek isterken aracın kaydının silinmiş olduğunu tesadüfen öğrenmesi üzerine Yeşilköy Tasfiye Müdürlüğü’ne başvurduğu ve yapılan araştırma sonrasında 26.08.2009 tarihinde yurtdışı plakalı şasi numarası belirtilen bir aracın kayıtlardan düşürülmesi istenildiğinde, davacıya ait aracın trafik tescil kaydının silinmiş olduğu, aynı şasi numaradan 2 farklı araç olduğunun tespit edildiği ve bu iki araçtan sehven şasi numarası aynı olduğu halde motor numarası farklı olan davacıya ait aracın kaydının silinmiş olduğu, İstanbul Teknik Üniversitesi Otomotiv Labaratuvarı’nca araç üzerinde yapılan incelemede aracın şasi numarasının orjinal olmayıp, başka araca ait şasi numarası vurularak aracın tescil edilmiş olduğu ve 2010 yılı şubat ayı içerisinde aracın bağlanarak yediemin otoparkına çekilmesi üzerine davacının uğradığı zararın tazmini için bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.
Bu itibarla; araç devri yapılırken aracın motor ve şasi numaralarının orjinal olup olmadığı davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, tescil aşamasında trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.
İdare Mahkemesi’nce; olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş olsa da, idarenin trafik tescil işlemleri sırasında yeterli dikkat ve özeni göstermemek suretiyle yükümlü olduğu hizmeti kusurlu işletip aracın satılmasını engelleyen herhangi bir durumun ve kısıtlamanın olmadığını kayıtlarıyla tasdik etmiş olduğu, davacının aracı satın almadan önce aracın ilk defa tescil edilmiş olduğu 23.08.1990 tarihinden itibaren şasi numarası değiştirilmiş biçimde trafikte dolaşımının sağlanmış olduğu ve davalı idarenin aracın tescili aşamasında kusurlu hareket ettiği gerçeği karşısında idarenin tescil kayıtlarına güvenilerek aracın satın alınması nedeniyle meydana gelen zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.