Danıştay Kararı 15. Daire 2015/9494 E. 2017/3052 K. 25.05.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/9494 E.  ,  2017/3052 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/9494
Karar No : 2017/3052

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Davacının, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde davalı idareye başvurması gerekirken bu süre geçtikten sonra idareye başvuruda bulunduğundan davanın süreaşımından reddi gerekirken davanın esastan reddedilmesi yolunda verilen mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Davacı; dava dışı … plakalı minibüs sahibinin zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası bulunmayan aracıyla Bursa İli, Karacabey İlçesinde yapmış olduğu yolcu taşımacılığı esnasında meydana gelen trafik kazası nedeniyle, bedeni ve cismani zarar görenler için hak sahiplerine ndan toplam 188.982,36-TL ödemek zorunda kaldığını; davalı idarenin, gerek ruhsatlandırma aşamasında gerekse faaliyetin icrası aşamasında araç sahibinden söz konusu sigorta poliçesini talep etmeyerek, denetim görevini yerine getirmediğini, dolayısıyla idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zarardan sorumlu bulunduğunu ileri sürerek 188.982,36-TL maddi tazminatın 27.05.2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte rucüen tazmini istemiyle dava açmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce; ‘nce yayınlanan Yönergede zorunlu kılınan yetki ve güzergah izin belgelerinin alınmamış olması ile trafik kazası sonucu gerçekleşen risk arasında nedensellik bağının bulunmadığı ve tazmini istenen bazı unsurların ise idarenin işlem ve eylemden kaynaklı zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği, dava konusu olayda idarenin tazmin sorumluluğunu doğuracak bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13 üncü maddesinde; idari eylemler nedeniyle hakları ihlal edilen ilgililerin, eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurup haklarının yerine getirilmesini isteyebilecekleri; bu isteklerin reddi üzerine altmış günlük dava açma süresi içerisinde dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Yasayla öngörülen tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır.
Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar, eylemin gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkabileceği gibi farklı zamanda da ortaya çıkabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa’nın 13’üncü maddesinde öngörülen sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden; davacının hak sahiplerine 30.01.2013 tarihinde havale ile ödeme yaptığı, davalı idareye 20.05.2014 tarihinde başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde belirtilen idari eylemi öğrenme tarihinin ödemenin yapıldığı 30.01.2013 tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
Bu itibarla, davacının hak sahiplerine ödeme yaptığı 30.01.2013 tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde davalı idareye başvurması gerekirken bu süre geçtikten sonra 20.05.2014 tarihinde idareye başvuruda bulunduğundan davanın süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Her ne kadar belirtilen gerekçeyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekse de farklı bir gerekçeyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararı sonuç itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine,… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.