Danıştay Kararı 15. Daire 2015/9191 E. 2016/1325 K. 03.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/9191 E.  ,  2016/1325 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/9191
Karar No : 2016/1325

Temyiz Edenler 1- Davalı :
İstemin Özeti : …. 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarece, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulurken, davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :İdarenin hizmet kusuru olup olmadığı ve uğranılan zarar miktarı tam olarak bilinmeden açılıp, 2577 sayılı Kanunun 16. maddesinde yapılan değişiklik ile tazminat miktarı tam olarak bilindiğinde bir dilekçe ile dava dilekçesinde gösterilen miktarın artırımına olanak tanıyan kanuni düzenleme uyarınca artırılan tazminat miktarının kabul edilmesi halinde, miktar artırımının ayrı bir dava olmaması nedeniyle toplamda hükmedilecek tazminat miktarına uygulanacak faizin başlangıç tarihinin, dava dilekçesinde talep edilmek şartıyla, miktar artırımına ilişkin dilekçede faiz istemi olmasa dahi, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan idareye başvuru tarihi olması gerektiği, bu nedenle Mahkeme kararının miktar artırım dilekçesiyle artırılan tazminat miktarına faiz işletilmemesine ilişkin kısmının bozulması, kararın diğer kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden davalı idarenin yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacıların eşi/babasının ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… 1. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca, davacılar murisi … uygulanan tedavilerdeki eksiklikler nedeniyle vefat etmesinde idarenin hizmetin kötü işlemesinden kaynaklanan ağır hizmet kusurunun bulunduğu sonuç ve kanaatine varılarak maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ile kabul edilen 156.693,73-TL maddi tazminatın dava dilekçesinde talep edilen 3.000,00-TL’lik kısmı ile kabul edilen 90.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 11/11/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Taraflarca, aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin bölümü ve hükmedilen manevi tazminat ile maddi tazminat isteminin dava dilekçesinde talep edilen 3.000,00-TL’lik kısmına idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısımlarında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Kararın 12/05/2015 havale tarihli miktar artırımına ilişkin dilekçe ile artırılan maddi tazminat miktarına faiz yürütülmemesine ilişkin bölümü incelenecek olursa;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (Tasarının 3.maddesi) gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, miktar artırım dilekçesinde faiz istemi bulunmasa dahi, faizin asıl alacağa bağlı fer’i bir hak olması nedeniyle, dava dilekçesinde faiz istemi bulunması halinde artırılan tazminat miktarı için de faize hükmedilmelidir. Ancak artırılan miktar bakımından faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
Bakılan davada, davacılar tarafından, 12/05/2015 havale tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu uyarınca maddi tazminat miktarı artırılmış, anılan dilekçe 25/05/2015 tarihinde davalı idareye tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla bakılan davada artırılan maddi tazminat miktarı bakımından, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan 25/05/2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, artırılan tazminat miktarına, miktar artırım dilekçesinde faiz istemi bulunmadığı gerekçesiyle faize hükmedilmemesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacıların temyiz isteminin kısmen kabulüyle … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, miktar artırım dilekçesiyle artırılan maddi tazminat miktarına faiz işletilmemesine ilişkin bölümünün BOZULMASINA esasta oybirliği gerekçede oyçokluğuyla, davacıların temyiz isteminin kısmen, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA oybirliğiyle, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2016 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY (X) :
Uyuşmazlık, davacıların miras bırakanlarının hatalı tıbbi müdahale nedeniyle 19.03.2013 tarihinde hayatını kaybettiği iddiasıyla, davalı İdareden maddi ve manevi tazminat talebinden doğmuştur.
Olay nedeniyle davacılar, kayda 11.11.2013 tarihinde giren dilekçeleriyle, toplam 250.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurmuşlardır.
İdarenin yanıt vermemesi üzerine davacılar, olay nedeniyle, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla 150.000,00 TL manevi, destekten yoksun kalma tazminatı olarak 3.000,00 TL maddi tazminatın, başvuru tarihinden itibaren faiziyle birlikte, davalı İdareden alınarak kendilerine ödenmesine karar verilmesi talebiyle mahkemeye başvurmuşlardır.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacıların destekten yoksun kaldıkları miktarın tespit edilmesi nedeniyle, davacılar bu defa 06.05.2015 tarihli dilekçeyle, dava dilekçesindeki maddi tazminat miktarını 156.698,73 TL olarak belirtmişlerdir.
…. 1. İdare Mahkemesi, temyiz istemine konu … tarih, … sayılı kararında, davacıların murisi …’ın uygulanan tedavilerdeki eksiklikler nedeniyle vefat etmesinde idarenin hizmetin kötü işlemesinden kaynaklanan ağır hizmet kusurunun bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, meydana gelen zarar nedeniyle idarenin tazminat yükümlülüğü bulunduğu sonucuna varmıştır. Mahkeme sonuç itibarıyla, davacıların 156.693,73 TL maddi tazminat isteminin ve 90.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, 156.693,73 TL maddi tazminatın 3.000,00-TL’lik kısmının ve 90.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden (11.11.2013 tarihi) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin 60.000,00 TL manevi tazminat talebinin ise reddine karar vermiştir.
Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Daire kararının, davalı İdare ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddi doğrultusundaki kısmına ve davacının başvurusu üzerine artırılan maddi tazminata faiz yürütülmemesinin hukuka aykırı olduğu değerlendirmesine katılmakla birlikte, faizin başlangıç tarihi konusundaki çoğunluk kararına aşağıda belirtilen nedenlerle katılmıyoruz.
Karardan da açıkça görüleceği üzere Mahkeme, davacının yükselttiği 153.693,73 TL lik maddi tazminat miktarına faiz yürütmemiştir. Bu durum hukuka aykırıdır. Ancak, yürütülecek faizin başlangıç tarihi olarak davalı İdareye başvuru tarihi mi, dava tarihi mi, yoksa maddi tazminat miktarının artırılmasına ilişkin dilekçenin davalı İdareye tebliğ edildiği tarih mi esas alınacaktır.
Yukarıda belirtildiği üzere, davacılar davalı İdareye başvurularında 250.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmişlerdir. Davalı İdarenin cevap vermemesi üzerine, fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, 150.000,00 TL manevi, destekten yoksun kalma tazminatı olarak 3.000,00 TL maddi tazminatın, başvuru tarihinden itibaren faiziyle birlikte, davalı İdareden alınarak kendilerine ödenmesine karar verilmesi talebiyle mahkemeye başvurmuşlardır.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi eklenmiştir.
6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikte 6100 sayılı Kanun’un ıslaha ilişkin hükümlerine atıf yapılmayarak süre ve diğer usul kuralları gözetilmeksizin denilmek suretiyle Yargıtay içtihatları ile şekillenen ıslaha ilişkin hükümlerden ayrı olarak, idari yargıda açılan tam yargı davalarında, dava dilekçesinde gösterilen tazminat miktarının bir defaya mahsus artırılabileceği düzenlenmiştir.
Daha açık bir ifadeyle, davacıların miktar artırımına ilişkin dilekçede ileri sürdükleri istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki tazminat miktarının artırılmasıdır.
Dava dilekçesinde belirtilen miktarın artırılmasına hukuki olanak sağlayan adil yargılanma hakkı, sadece miktara ilişkin değil, artırılan miktara faiz yürütülmesini ve faizin başlangıç tarihini de kapsar. Bu aynı zamanda mülkiyet hakkını da ilgilendirmektedir.
Somut olayda, artırılan tazminat miktarına, idareye başvuru tarihi yerine tazminat miktarının artırılmasına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihin esas alınarak faize hükmedilmesi Anayasa ile koruma altına alınan mülkiyet hakkına aykırı olacaktır. Çünkü, davada haklı çıkılması durumunda, kişi lehine oluşan alacak hakkı, yani mülkiyet oluşturan bu hak, kişiye davalı idareye başvuru tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde geriye dönük olarak tanınmıştır.
Bu nedenlerle, idarenin hizmet kusuru olup olmadığı ve uğranılan zarar miktarı tam olarak bilinmeden açılıp, 2577 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ile tazminat miktarı tam olarak bilindiğinde bir dilekçe ile dava dilekçesinde gösterilen miktarın artırılmasına olanak tanıyan kanuni düzenleme uyarınca, miktar artırımının ayrı bir dava olmaması nedeniyle, toplamda hükmedilecek tazminat miktarına uygulanacak faizin başlangıç tarihinin idareye başvuru tarihi olması gerekmektedir. Çünkü davacılar, davalı İdareye başvurularında destekten yoksun kalma tazminatı olarak 250.000,00 TL ödenmesini talep etmişler, İdarenin cevap vermemesi üzerine, fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL nin İdareye başvuru tarihinden itibaren faiziyle beraber ödenmesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davayı açmışlardır. Dava dilekçesinde talep edilmiş olması nedeniyle, miktar artırımına ilişkin dilekçede faiz isteminin bulunmaması faize hükmedilmesine engel olmamalıdır. Çünkü miktar artırımı ayrı bir dava değildir.
Açıklanan nedenlerle, Mahkeme kararının miktar artırım dilekçesiyle artırılan tazminat miktarına faiz işletilmemesine ilişkin kısmının bozulması kararına iştirak etmekle birlikte, faizin başlangıç tarihinin, davacıların davalı İdareye başvuru tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği görüşüyle, artırılan tazminat miktarına yürütülecek faizin başlangıcına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz.