Danıştay Kararı 15. Daire 2015/8694 E. 2016/1428 K. 07.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/8694 E.  ,  2016/1428 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/8694
Karar No : 2016/1428

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin Özeti : …İdare Mahkemesi’nin …tarih ve …sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi:2918 sayılı Kanun uyarınca, uyuşmazlığın çözümü İdari Yargı’nın görevinde olduğundan, davanın görev yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; 02.10.2007, 26.11.2009 ve 28.11.2009 tarihlerinde …İli sınırları dahilinde meydana gelen trafik kazaları neticesinde, söz konusu taşıma işini gerçekleştiren minibüslerin zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi bulunmadığından, söz konusu kazalarda ölenlerin mirasçılarına ödenen toplam 218.458,99-TL’nin, trafik kazalarının gerçekleşmesinde davalı idarenin kusuru bulunduğundan bahisle, başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
…İdare Mahkemesi’nce; 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesi uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Konunun açıklığa kavuşturulabilmesi için öncelikle ilgili mevzuatın ayrıntılı olarak ele alınıp incelenmesi gerekmektedir:
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun başlıklı 14. maddesinde; “Bu Kanun’un 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde oluşturulur.” hükmüne yer verilmiş; 14. maddenin (b) fıkrasında ise, “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için” başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır.
26.07.2007 tarih ve 26594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliği’nin “Rücu Hakkının Kullanılması” başlıklı 16. maddesinde; “(1) Hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle; a)Zorunlu sigorta yaptırmayan veya geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu sigortaları yaptırmayan kişilere, b)Sorumlunun sonradan belli olması halinde bu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, c)Zarardan sorumlu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, ç)9 uncu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendine göre yapılan ödemeler çerçevesinde yükümlü sigorta şirketine, d)9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan ödemeler nedeniyle Büroya ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rücû edilir.” kuralı yer almış; 17/2. maddesinde ise “Hesap, ödediği tazminat miktarınca hukuken zarar gören kişi yerine geçer.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun halefiyete ilişkin düzenleme yapan 1301. maddesinde; “Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Sigorta ettiren kimse, 1. fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmiş ise sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı haiz olduğu müracaat hakkını muhafaza eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan maddede düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’i halefiyet niteliğindedir. Halefiyete dayalı rücu davası, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi olarak sigortacı tarafından açılması niteliğinde olduğundan, sigortalı ile ona zarar veren arasındaki yasal hükümlere göre görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
T.C. Anayasasının 125. maddesinin 1. fıkrasında; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır….” denilmiş ve maddenin son fıkrasında da, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun başlıklı 12. maddesinde; İl ve ilçe trafik komisyonlarının görev ve yetkileri belirlenmiş; İl sınırları içinde mahalli ihtiyaç ve şartlara göre trafik düzeni ve güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak; Karayolu taşımacılığına ait mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, trafik düzeni ve güvenliği yönünden belediye sınırları içinde ticari amaçla çalıştırılacak yolcu ve yük taşıtları ile motorsuz taşıtların çalışma şekil ve şartları, çalıştırılabileceği yerler ile güzergahlarını tespit etmek ve sayılarını belirlemek İl ve ilçe trafik komisyonlarının görevleri arasında sayılmıştır.
4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu’nun 2. maddesinin 3. fıkrasına göre de; “İl sınırları içerisindeki taşımalar ile yüz kilometreye kadar olan şehirlerarası taşımaların düzenlenmesi il ve ilçe trafik komisyonları ile işbirliği yapılmak suretiyle ilgili valiliklere, belediye sınırları içerisindeki şehiriçi taşımalar belediyelere bu Kanuna göre düzenlenecek yönetmelik esasları dahilinde bırakılabilir.” hükmüne yer verilmektedir.
2918 sayılı Kanun’un 11.1.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” kuralı yer almaktadır.
Anılan kanun hükmünde, “bu kanundan doğan sorumluluk davaları” ifadesiyle 2918 sayılı Kanunda yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, görevli yargı yeri belirlenirken, söz konusu Kanun’da motorlu taşıt araçlarının verdiği zararlarla sınırlı biçimde düzenlenen sorumluluk kurallarının, dava konusu uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağının saptanması gerekir.
2918 sayılı Kanun’un hukuki sorumluluk ve sigorta başlıklı sekizinci kısmında; araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu; bir başka deyişle motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin ve işletenlerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir.
2918 sayılı Kanun’un hukuki sorumluluğa ilişkin sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Kanunda da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.
Sonuç olarak 2918 sayılı Kanun’da ve ilgili diğer kanunlarda idarelerin görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, denetim, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürüttüğü kamu hizmetinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; bu sebeple açılacak tam yargı davalarının da idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; idarenin bakım ve sorumluluğunda olduğu belirtilen karayolunda, yolcu taşımacılığı yapan araçlarda gerekli denetimlerin yapılmadığından bahisle, davalı idarenin hizmet kusuru olduğu belirtilerek, meydana geldiği ileri sürülen olaydan kaynaklanan zararların ödenmesi istemiyle temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu haliyle bakılan uyuşmazlık, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, Kanunda İl sınırları içinde mahalli ihtiyaç ve şartlara göre trafik düzeni ve güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak; Karayolu taşımacılığına ait mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, trafik düzeni ve güvenliği yönünden belediye sınırları içinde ticari amaçla çalıştırılacak yolcu ve yük taşıtları ile motorsuz taşıtların çalışma şekil ve şartları, çalıştırılabileceği yerler ile güzergahlarını tespit etmek ve sayılarını belirlemek şeklinde öngörülen görevlerin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanmakta olup, buna göre davanın görüm ve çözümü idare mahkemelerine aittir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi’nce uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, görev yönünden davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, …İdare Mahkemesi’nin …tarih ve …sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.