Danıştay Kararı 15. Daire 2015/8227 E. 2015/9313 K. 30.12.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/8227 E.  ,  2015/9313 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/8227
Karar No : 2015/9313

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti :… İdare Mahkemesi’nin…tarih ve E:…; K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakiminin Düşüncesi :Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelendikten sonra temyiz istemi hakkında gereği görüşüldü:
Dava; davacının … İli, … İlçesi,… Köyü, … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığı zararın, 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvurusunun kısmen reddine ilişkin işlemin iptali ile 30.000-TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; Dairemizin 30.09.2014 tarih ve E:2011/7795, K:2014/6701 sayılı söz konusu köyün idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılıp/boşaltılmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmasından sonra karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararına uyularak yapılan ara karar sonrasında … İli, … İlçesi, … Köyü’nün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından kendiliğinden tamamen boşaltılmadığı sonucuna varılmış olup, bu kapsamda, davacının başvurusu üzerine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda karar verilmiştir.
Davacı tarafından usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanun’un 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; ”terör eylemleri” veya ”terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından ”tamamen” boşaltılmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar uğranılan ve Kanun’da tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararların idarece karşılanması mümkündür.
Yerleşim yerinin ”kısmen” boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının, yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamakla birlikte bir yerleşim yerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim yerinde sadece köy korucuları ile bunların aileleri kalmış, diğer köy halkının yerleşim yerini terk etmiş olması halinde, bir başka ifade ile bu şekilde bir yerleşim yeri kısmen boşalmış ise, yerleşim yerini kısmen terk eden köy halkının da güvenlik kaygısıyla köyden ayrıldığının kabul edileceği ve bu nedenden dolayı malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanacağı açıktır.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Olayda her ne kadar mahkemece Yiğitharman Köyü’nün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından kendiliğinden tamamen boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği görülmekte ise de; dosyayadaki bilgi ve belgelerden davacı başvurusunun Keşkan Mezrası’na ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Belirtilen durum karşısında; İdare Mahkemesi’nce, davacının ikamet ettiği mezranın idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı hususu, uyuşmazlık konusu dönemde adı geçen mezrada oturan olup olmadığı, seçim yapılıp yapılmadığı, sandık kurulu oluşturulup oluşturulmadığı, varsa mezra okulunda eğitim ve öğretime devam edilip edilmediği, koruculuk sistemi uygulanıp uygulanmadığı, korucu aileleri dışında mezrada yaşayan olup olmadığı gibi konular dosyadaki bilgi ve belgeler gözönünde bulundurulmak ve gerekiyorsa bu hususların ara kararı ile açıklığa kavuşturulmasından sonra bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan, davacının başvurusunda … Köyü, …. Mezrası’ndan göç ettiğinin belirtildiği, keşif ve tespit tutanağının ve fen ve ziraat bilirkişi raporlarının ise … Köyü’ne ilişkin olduğu, ayrıca komisyon kararıyla yapılan başvuru üzerine davacıya köydeki malvarlığına ulaşamamaktan dolayı 2.800,00-TL teklif edildiği görüldüğünden bu hususunda davalı idarece açıklığa kavuşturulması gerektiği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulü ile …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.