Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7937 E. 2016/1327 K. 03.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7937 E.  ,  2016/1327 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7937
Karar No : 2016/1327

Temyiz Edenler 1- Davacılar : 1-
2- 3-
4-
Vekili :
2- Davalı :
Vekili :

Müdahil (Davalı İdare Yanında) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davacılar tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulurken, davalı idarece savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davacıların temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısımlarının bozulması, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, tarafların yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacılardan ‘ya … ve … Hastanelerinde uygulanan teşhis ve tedavilerde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerle, Adli Tıp Kurumu raporunun birlikte değerlendirilmesinden; davalı idareye ait hastanelerde davacılardan ‘nun, teşhis ve tedavisine ilişkin hizmet kusuru sayılabilecek mahiyette bir eksikliğin görülmediği sonucuna varıldığından, davacının engelli hale gelmesinde davalı idarece uygulanan teşhis ve tedavinin yetersizliğinden kaynaklandığının ortaya konulamadığından uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın kabulüne hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin ise, ‘nun davalı idareye bağlı hastanelerde zamanında teşhis konulmaması ve tedavisinin gerçekleştirilmemesi nedeniyle temel kamu hizmetlerinden olan sağlık hizmetinden yararlanmasından yoksun bırakıldığı ve 2-3 günlük zaman zarfında çok sayıda hastaneye müracaat etmek zorunda kaldığı, bu haliyle temel kamu hizmetlerinden olan sağlık hizmetinin yerine getirilmesinden önce gerekli teşkilatı kurmak ve bu teşkilatı ayni, şahsi ve mali imkan ve vasıtalarını hazır bulundurmak ve tesislerde ehil elemanlar eliyle bu hizmetleri yürütmek yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği ve davacının sağlık hizmetlerinden zamanında ve süratli bir şekilde yararlandırılmasını ve teşhis ve tedavisinin sağlanması için önceden gerekli tedbirleri almadığı anlaşılan davalı idarenin manevî zararı doğuran eylemin işlenmesindeki etkisi ve niteliği dikkate alınarak manevi tazminat isteminin 100.000,00-TL’lik kısmının kabulü, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddi yolunda karar verilmiştir.
Taraflarca, aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Davalı idarenin temyiz istemi incelenecek olursa;
Temyize konu idare mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin bölümünde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Davacıların temyiz istemine gelince;
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararın tazmini, idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilir.
Davacılardan ‘nun davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle engelli hale geldiği ileri sürülerek bakılan dava açılmıştır.
Olaya ilişkin davalı idarece düzenlenen 06/11/2011 tarihli ön inceleme raporunda;
isimli hastanın 22/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesi K.B.B.Polikliniğinde muayene edildiği, muayene sonucunda burunda seroprulan sekresyon, boğazda tonsiller hiperemik hipertrofik beyaz püy ile kaplı bulgularıyla ” A.Tonsillit+Ü.S.Y.E. + A.Sinüzit” tanısıyla lincomisin amp. Novaljin ampul, klorben oral sprey isimli ilaçları içeren reçete düzenlendiği,
Ayrıca subfebril ateş yakınması olan hastanın düzelme olmazsa 72 saat sonra enfeksiyon polikliniğine başvurmasının önerildiğinin kayıtlarda yer aldığı,
23/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesinde enjeksiyonu yaptırılırken, genel durumunun kötüye gittiği, solunum sıkıntısının arttığı yakınlarınca hastanın durumunun acil servis hekimine iletildiği, doktorun hastayı muayene etmeyip Kulak Burun Boğaz Uzmanınca tedavisinin zaten verilmiş olduğu belirtilerek ertesi günü mesai saatinde Kulak Burun Boğaz polikliniğine başvurmasının uygun olacağının hasta yakınlarınca ifade edildiği, konuyla ilgili acil servis hekiminin, hastanın durumunun kendisine danışıldığını hatırlamadığı, böyle bir durumda muayene etmemesinin sözkonusu olmayacağını beyan ettiği, şikayetçi tarafından yapılan suçlamanın tanık H.Ş. tarafından doğrulandığı ancak, iddia edilen günde hastanın muayene kaydının olmayıp sadece enjeksiyon kaydının bulunduğu, acil muayene kaydının olmaması ve ifadeler arasında farklılıklar olması nedeniyle doktorun ihmali olup olmadığı ve bu davranışı ile hastanın solunumunun durması arasında ilinti kurulmasının oldukça zor olduğu belirtilmiştir.
Anılan raporda, ‘nun, … Devlet Hastanesi Acil Servisinde 23/02/2010 tarihinde akşam saatlerinde yapılan enjeksiyon sonrası evine getirildiği,
Aynı akşam saat 21.20 civarında götürüldüğü … Devlet Hastanesi Acil Servisinde hastayı gören Dr. … , ilgili uzman hekimlere konsültasyon yaptırmadığı, hastanın hastaneye yatışını veya ileri bir merkeze sevk edilmesini sağlamadığı, kayıtlara göre “A. Bronşit” tanısı konulan hastaya bu hastalıkta endike olmadığı prospektüs bilgilerinden de anlaşılan Spazmotek Amp. tedavisi uygulatarak Kulak Burun Boğaz Polikliniğine başvurması tavsiye edilerek taburcu edildiği belirtilmiş,
Hastanın … Devlet Hastanesinden tekrar evine götürülmesinden sonra aynı gece solunum ve kalp durması soncu götürüldüğü … Devlet Hastanesindeki kardiovasküler resüsitasyon işlemleri sonrası yaşama döndürülebildiği, stabilizasyonu sağlandıktan sonra da aylarca … … Üniversitesi ve … Üniversitesi … Hastanelerinde yoğun bakımda solunum cihazına bağlı olarak yatırılmak zorunda kalındığı belirtilerek, pratisyen hekim olan Dr. … hastayla ilgili bir uzman hekime konsültasyon yaptırmaması ihmali bir davranış olarak değerlendirilmiştir.
Mahkemece, davacıya uygulanan teşhis, tedavi ve tıbbi ameliyelerde ve bunun bildirim şeklinde davalı idarenin bir ihmal veya kusurunun bulunup bulunmadığı tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen Adli Tıp Genel Kurulu’nun 09/04/2015 tarih ve 725 sayılı raporunda;
Grip düşündüren bulgularla … Devlet Hastanesi’ne başvuran, Kulak Burun Boğaz Uzmanı tarafından ilaç reçete edilen, ertesi gün şikayetleri geçmediğinden tekrar başvuran, acil doktoru tarafından polikliniğe yönlendirilen, gece ağırlaşınca … Devlet Hastanesi’ne başvuran, orada tetkik yaptırılıp, serum takılan, eve geldikten sonra fenalaşarak solunumu duran ve başvurduğu … Devlet Hastanesi’nden … Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edilen ve hipoksik ensefalopati tanısı ile tedavisi evde devam eden 1988 doğumlu hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgerin incelenmesinden;
Hastada tanımlanan kriptik tonsillite antibiyotik verilmesinin uygun olduğu, linkosamidlerin ilk seçenek olmamakla birlikte kullanılabilecek ilaçlardan olduğu, bu uygulamanın tıp kurallarına uygun olduğu, klinik bulgular ve uygulanan tedavi gözden geçirildiğinde bu tarihte erken anaflaksinin tıbbi verilerinin olmadığı, bu tarihten bir gün sonra hastanın … Devlet Hastanesi’ne 23/02/2010 tarihinde başvurduğu, bu tarihli bilgi işlem kaydında muayene kaydı girilmesine rağmen tıbbi belgelerde muayene kaydına rastlanmadığı, bunun bir eksiklik olduğu, ancak hastada gelişen solunum durmasının gelişen ödemden olduğunun düşünüldüğü, kişinin … Üniversitesi Hastanesi’ne başvurusundaki anamnezine ait tıbbi belgelerde solunumu durmadan önce gittikçe artan nefes darlığı, yutkunmada güçlük, ağızdan salya akıntısı olduğunun belirtildiği, yapılan muayenede dil kökü, tonsillerde hiperemi ve postfarengial duvarda ödem oluştuğunun görüldüğü, gerek aldığı ilaçlar gerekse hastalığın seyri dikkate alındığında meydana gelen ödemden dolayı oluşan solunum sıkıntısı ve solunum durmasının nedeninin belirlenemeyeceği, dolayısıyla Dr. … uygulamalarının sonuca katkısının bilinemeyeceği yönünde görüş belirtilmiştir.
Davacılar tarafından, … Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Ana Bilim Dalı’ndan alınan rapor dosyaya sunulmuş olup, 15/06/2015 tarihli raporda, … Devlet Hastanesi acil servisinde görevli Dr. … , ‘yu 23/02/2010 tarihinde ifade edilen nefes darlığı şikayetiyle başvurduğunda, hastayı tam olarak değerlendiremediği, son iki günlük tıbbi hikayesini dikkate almadığı, konsültasyon mekanizmasını işletemediği, seçmiş olduğu tıbbi tedavinin (spazmotec) hastanın mevcut durumu ile ilişkisi olmadığı anlaşıldığından kusurlu olduğu, her ne kadar Adli Tıp Genel Kurulu mütalaasında Dr. … uygulamalarının sonuca katkısının bilinemeyeceği belirtilmiş ise de, tedavideki eksikliğinin, semptomlara yönelik tedaviyi uygulayamayışının ve konsültasyon istemeyerek hastanın kliniğinde kötüleşmesi sürecini engelleyememesinin sürece olumsuz etkisinin olduğu, Dr. … uygulamış olduğu tedavi ve süreçte eksiklikleri ve kusur olmakla birlikte, hastanın tüm tedavi süreci birlikte değerlendirildiğinde ilk sağlık kuruluşuna başvurmasından solunum ve kalbinin durduğu ana kadar geçen tedavi sürecinde ilgili sağlık kuruluşlarında kayıtların düzgün tutulmaması, acil sağlık hizmeti sunumunun uygun şekilde gerçekleştirilmemesi, tekrarlı başvurulara rağmen kesin tanı konulamayışı ve uygun tedavi verilememiş olması, konsültasyon ve icap sisteminin uygun işletilmemesi, aynı kişinin hem 112, hem de acil görevlisi olarak uygunsuz şekilde görevlendirildiği hususları dikkate alındığında, tüm süreçte idarenin ihmali ve kusuru olduğu, ‘nun, çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %100 olduğu belirtilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler ile Adli Tıp Genel Kurulu raporu ve davalı idarece hazırlanan ön inceleme raporu birlikte değerlendirilecek olursa;
1988 doğumlu FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) hastası olan ve kolşisin, salozpril, embirel isimli ilaçları kullandığı belirtilen ‘nun 20/02/2010 tarihinde Çankırı Devlet Hastanesi acil servisine başvurduğu ve akut farenjit tanısı konulduğu,
22/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Polikliniğine başvurduğu, hastanın özgeçmişinde FMF olduğu, burunda seropruran sekresyon, boğazda tonsiller hiperemik hipertrofik beyaz püy ile kaplı bulgularıyla “A.Tonsillit + Ü.S.Y.E.+A. Sinüzit” tanısı konulduğu, lincomisin amp. (2×1) ve novaljin amp. (2×1) ve klorben oral sprey 3×1 reçete edildiği, yakınması olan hastanın düzelme olmazsa 72 saat sonra enfeksiyon polikliniğine başvurması önerisinin kayıtlarda yer aldığı, hastada herhangi bir tetkik, tahlil isteminde bulunulmadığı, 22/02/2010 ve 23/02/2010 tarihlerinde enjeksiyon için başvurduğu (lincomisin amp. ve novaljin amp. )
23/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesi’ne başvurduğu, muayene edildiği,
Tahlillerde; glukoz:112, AST:80, ALT:47, üre:32, kreatinin :0,8
Hemogram: PLT :73, MCHC:32,8 – NE%82, LY%8,6, MO%9,3 – MCH 26,3 diğerlerinin normal bulunduğu,
24/02/2010 tarihinde solunum yetmezliği şikayetiyle … Devlet Hastanesi acil servisine getirildiği, göğüs hastalıkları konsültasyonu istendiği, kardiyopulmoner resüsitasyon uygulandığı ve entübe edilerek … Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildiği,
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi Kliniğinin 30/03/2010 tarihli epikrizinde “GD kötü, bilinci kapalı, ağrılı uyarana fleksör yanıt mevcut, trakeostomili, mekanik ventilatörde SIMV modda takip edilen hasta ailenin isteği üzerine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi.” şeklinde yazdığı,
… Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 01/04/2010 yatış – 10/05/2010 çıkış tarihli epikrizinde “Hipoksik ensefalopatili ve solunum yetmezlikli hasta kabul edildi. Entübe hasta, bilinci kapalı, antibiyoterapisi ve gerekli tedavileri yapıldıktan sonra ev bakım hastası olarak taburcu edildi.” şeklinde yazdığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece konuya ilişkin olarak yapılan inceleme sonucu hazırlanan ön inceleme raporunda, … Devlet Hastanesine müracaatı üzerine, hastanın mevcut durumuna göre ilgili branş (KBB Uzmanı ve Dahiliye Uzmanı) hekimlerinden, hastayla ilgili konsültasyon istenmemesi ihmal olarak değerlendirilmiştir.
Konuyla ilgili Adli Tıp Genel Kurulu raporunda, davacının hastaneye müracaatında düzenlenen tedavisinde kriptik tonsillite antibiyotik verilmesinin uygun olduğu, ancak, davacıya uygulanan linkosamidlerin ilk seçenek olmamakla birlikte kullanılabilecek ilaçlardan olduğu belirtilmiştir.
Yine Adli Tıp Genel Kurulu raporunda, … Devlet Hastanesi’nde muayene kaydı girilmesine rağmen tıbbi belgelerde muayene kaydına rastlanmaması eksiklik olarak tespit edilmiştir.
‘da gelişen solunum durmasının gelişen ödemden olduğunun düşünüldüğü, gerek aldığı ilaçlar, gerekse hastalığın seyri dikkate alındığında meydana gelen ödemden dolayı oluşan solunum sıkıntısı ve solunum durmasının nedeninin belirlenemeyeceği,
Bu nedenle, ‘nun solunum durmasından önce son olarak müracaat ettiği … Devlet Hastanesinde görevli doktor … uygulamalarının sonuca katkısının bilinemeyeceği belirtilmiştir.
…’nun, davalı idareye bağlı hastaneye ilk müracaatı 20/02/2010 tarihi olup, şikayetlerinin geçmemesi üzerine 22/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesi’ne başvurduğu, KBB uzmanınca tedavisinin düzenlendiği, 4. enjeksiyondan sonra durumunun kötüleşmesi üzerine 23/02/2010 tarihinde … Devlet Hastanesi acil servisine başvurduğu, kan örneği alındığı, bir kısım tahliller yapıldığı, laboratuar tetkiki sonuçlarına göre normal dışı değerler görülmesi üzerine hastanın ertesi gün Kulak Burun Boğaz ve Dahiliye Polikliniğine başvurmasının tavsiye edildiği, 24/02/2010 tarihinde durumunun stabil olduğu belirtilerek saat 01.00 sularında taburcu edildiği, ancak aynı gün saat 03.00 sularında nefes alamaması ve morarmaya başlaması üzerine yakınlarınca … Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı, kalbi yeniden çalıştırılan hastanın … Üniversitesi ve … Üniversitesi Tıp Fakültelerinde tedavi gördüğü, 10/05/2010 tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden taburcu edildiği, hipoksik ensefalopati tanısı ile tedavisinin %100 engelli olarak evinde devam ettiği dosyadan anlaşılmaktadır.
Anılan Adli Tıp Genel Kurulu raporunda, davacıların davalı idareye bağlı farklı hastanelere birbirine yakın tarihlerde benzer şikayetlerle müracaatlarında, şikayetlerine yönelik yeterli tetkik ve tedavinin yapıldığı, dolayısıyla hizmet kusuru olmadığı yönünde görüş belirtilmemiştir.
Adli Tıp Genel Kurulu raporunda, davalı idare uygulamalarının sonuca katkısının olmadığı değil, davalı idare uygulamalarının sonuca katkısının bilinemeyeceği belirtilmiştir.
Kaldı ki davacılar tarafından dosyaya sunulan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı raporunda da, … Devlet Hastanesi acil servisine 23/02/2010 tarihinde nefes darlığı şikayetiyle başvurduğunda, doktorun hastayı tam olarak değerlendiremediği, son iki günlük tıbbi hikayesini dikkate almadığı, konsültasyon mekanizmasını işletemediği, seçmiş olduğu tıbbi tedavinin (spazmotec) hastanın mevcut durumu ile ilişkisi olmadığı belirtilmiştir. Anılan raporda, her ne kadar Adli Tıp Genel Kurulu mütalaasında, Dr. … uygulamalarının sonuca katkısının bilinemeyeceği belirtilmiş ise de, tedavideki eksikliğinin, semptomlara yönelik tedaviyi uygulayamayışının ve konsültasyon istemeyerek hastanın kliniğinde kötüleşmesi sürecini engelleyememesinin sürece olumsuz etkisinin olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Durum böyle olunca, davacının mevcut anamnezine göre, birbirine yakın tarihlerde, davalı idareye bağlı farklı hastanelere müracaatlarında, şikayetlerine yönelik ileri tetkik ve tedavi imkanlarından faydalandırılmadığı sonucuna varılmış olup, davacıya verilen sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi nedeniyle, Mahkeme kararının, davacıların maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında hukuka uyarılık bulunmamaktadır.
Davacıların manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının temyiz istemi incelenecek olursa;
Manevi tazminat, idari eylem veya işlem nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa karşılamaya yönelik bir manevi tatmin aracıdır. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir miktarda olması gerekmektedir.
Dava konusu olayda, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak düzeyde olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre manevi tazminatın Mahkemece yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin bölümünde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve … sayılı kararının, maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin bölümünün BOZULMASINA, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile anılan kararın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin bölümünün ONANMASINA, bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacılara iadesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU:
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının onanması gerektiği görüşüyle, anılan kararın manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin bölümünün bozulmasına ilişkin kısmına katılmıyoruz.