Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7877 E. 2015/9091 K. 23.12.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7877 E.  ,  2015/9091 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7877
Karar No : 2015/9091

Temyiz Eden (Davacı) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili : Av.

İstemin Özeti : … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacıya … Üniversitesi Hastanesinde rahim ameliyatı sonrası rahim damarlarının bağlanması sırasında böbreğinden mesaneye giden idrar yolunun yanlışlıkla dikilerek bağlandığından ve sağ böbreğinin alınması sonucu oluşan işgücü kaybı nedeniyle uğranıldığı iddia olunan 40.000,00 TL zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… 3. İdare Mahkemesince; davacının işgücü kaybı sebebini, yani idarenin eylemini engeç işgücü kaybı sebebi olan böbreğinin alındığı tarih olan 10.08.2010 tarihi itibariyle bildiğinden, davacının bu tarihten itibaren bir yıl içinde en geç 10.08.2011 tarihinde zararının tazmini istemiyle ilgili idareye başvurması gerekirken bir yıllık başvuru süresi geçirildikten sonra 17.03.2015 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine 26.06.2015 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımından reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu iddia edilerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında; ” Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; “bu Kanunun 16’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği; 15. maddesinde ise, 3. maddeye aykırı düzenlenen dava dilekçesinin reddedileceği belirtilmiş; ancak, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılmasını yasaklayan bir hükme yer verilmemiştir.
2577 sayılı Kanunda yer almamasına karşılık, Danıştay içtihatları ile istemle bağlı olma kuralı uygulanarak, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılamayacağı kabul edilmiştir. Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralına ilişkin Danıştay’ın bu içtihatının, hak arama özgürlüğünün kullanımına ve adil yargılama hakkına engel oluşturduğu ileri sürülerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuş ve adı geçen Mahkemece ülkemiz aleyhine ihlal kararları verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.4.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile ”Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” cümlesi, aynı Kanunun 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak ”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanunun 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, ”AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı …-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere, yasal değişiklikle ilgililerin uğramış olduğu zararın, dava dilekçesinde gösterilen zarar miktarından fazla olmasına karşın, davacı veya davacıların dava dilekçesinde gösterdikleri zarar miktarını artırımlarına yönelik taleplerinin mahkemelerce kabul edilmeyerek istemle bağlı kalma kuralını uygulayarak dava dilekçesinde gösterilen zarar tutarı kadar tazminata hükmetmelerinden doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmıştır. Bir başka ifade ile mahkemelerce istemle bağlı olma kuralı uygulanmak suretiyle verilen kararlara karşı taraflardan herhangi birinin kanun yoluna başvurmuş olması şartıyla davacı veya davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiyle kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen miktarı artırmaları mümkündür.
Sağlık tazminatına ilişkin tam yargı davalarında, mahkemelerce maddi zararın tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat miktarının dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat miktarından yüksek çıkması halinde söz konusu bilirkişi raporunun davacıya tebliğinden sonra (eylemin idariliğinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl geçmiş olsa bile) ilk açılan davanın derdest olması ve bu davada ıslah talebi olmaması şartıyla, fazlaya ilişkin miktarın ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine dava açma süresi içerisinde açılan ikinci davanın süresinde kabul edilerek, açılan bu ikinci davanın ilk dava kapsamında ıslah talebi niteliğinde değerlendirilmek suretiyle zarar tespit bilirkişisi tarafından belirlenen fazlaya ilişkin kısım hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir.
Dava dosyasının ve Dairemiz E:2015/6334 esasında kayıtlı dava dosyasının birlikte incelenmesinden; davacının rahatsızlığı sebebiyle davalı idare bünyesindeki hastanede 28.12.2009 tarihinde tedavi gördüğü, tedavi sonrasında rahatsızlığı sebebiyle tekrar 18.02.2010 tarihinde aynı hastanede tedavi gördüğü, söz konusu teşhis ve tedavilerdeki hizmet kusuru sebebiyle böbrek rahatsızlığı oluştuğu ve sağ böbreğinin 10.08.2010 tarihinde alındığı, söz konusu olay sebebiyle davalı idarenin kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle … 1. İdare Mahkemesi’nin … sayılı esasına kayden açılan dava sonucunda … gün ve … sayılı kararda maddi tazminat istemi ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü kısmen reddi yönünde karar verildiği, davacı tarafından bu defa 17.03.2015 tarihinde işgücü kaybı nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesi’nce, davacının idari eylem sonucunda uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini amacıyla açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, 02.06.2014 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu Raporunda, böbrek kaybına yol açan rahatsızlığın (üreter zedelenmesi) zamanında fark edilmesi durumunda böbrek fonksiyonlarının bir kısmının korunabileceği, uygulanan ameliyatın niteliği ve davacıda oluşan tıbbi şikayetler sonrası üreter yaralanmasının düşünülmesi ve bu yönden zaman geçirilmeksizin üroloji konsültasyonunun istenmesi gerektiği, ancak bu yükümlülüklerin yerine getirilmediği, dolayısıyla komplikasyon yönetiminde eksiklik bulunduğunun belirtildiği, ameliyat sonrası takibi yapan hekimlerin bu yönden kusurlu bulunduğu, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararı ile maddi tazminatın işgücü kaybı yönünden değerlendirilmediği, diğer maddi tazminat istemlerinin ise ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, bu yönüyle davacının sağ böbreğini kaybetmesi nedeniyle oluşan işgücü kaybından doğan maddi zararına dair ikinci başvurunun reddi üzerine 26.06.2015 tarihinde açılan iş bu davanın ilk defa … 1. İdare Mahkemesindeki … sayılı dava dosyasının ıslahı ve devamı niteliğinde olduğu ve ıslaha ilişkin hükümler uygulanarak bir karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararında istenen maddi tazminatın reddi, manevi tazminatın kısman kabulü kısmen reddi yönündeki kararı Dairemizin 23.12.2015 tarih ve E:2015/6334; K:2015/9080 sayılı kararıyla onanmıştır.
Buna göre; 17.02.2015 tarihinde idareye yapılan başvurunun reddi üzerine 26.06.2015 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmamakta olup; İdare Mahkemesince, davanın esası hakkında, davacının sağ böbreğini kaybetmesi nedeniyle oluşan işgücü kaybından doğan maddi zararının hesap bilirkişi raporuyla tespit ettirilerek tespit edilen tazminat miktarına göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda usul hükümlerine uygunluk görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.