Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7817 E. 2016/2931 K. 26.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7817 E.  ,  2016/2931 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7817
Karar No : 2016/2931

Davacı :
Vekili :
Davalılar : 1-
Vekilleri : Hukuk Hizmetleri Başkanı
Hukuk Müşaviri
2-
Vekili : I. Hukuk Müşaviri Vekili
3-

Davanın Özeti : Davacının tarafına silah taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yapmış olduğu başvurusunun reddine ilişkin 27.01.2005 tarihinde tebliğ edilen 186944 sayılı Emniyet Müdürlüğü işlemi ile bu işlemin dayanağı olan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin iptali istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : 6136 sayılı Kanun’un 7. maddesi hükmüyle, hiç bir şekilde silah taşıma ve bulundurma izni alamayacaklar belirlendikten sonra, silah vesikası verilmesini engelleyen diğer hususların da yönetmelikte düzenlenmesinin öngörüldüğü, Bakanlar Kurulu’na verilen yetki çerçevesinde düzenlenen Yönetmelik hükmünün ve buna dayalı işlemin mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerekeceği savunulmuştur.
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında da; idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise ısrar olanağı tanınmadığından, İdari Dava Daireleri Kurulunun dava konusu bireysel işlem yönünden verilen bozma kararına uyularak, anılan kararda belirtilen gerekçeyle davacının slah taşıma ruhsat başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; davacının silah taşıma ruhsatı verilmesi için yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin, 27/01/2005 tarihinde tebliğ edilen 186944 sayılı Emniyet Müdürlüğü işlemi ile bu işlemin dayanağı olarak gösterilen Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, bahse konu yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin, işbu davada; Danıştay 10. Dairesinin 26.05.2008 tarih ve E:2005/2186, K:2008/3516 sayılı kararıyla “iptal” edildiği ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26.11.2012 tarihli, E:2008/3294, K:2012/2279 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleştiği; 2004 yılında tesis edilen dava konusu uygulama işlemi açısından ise davanın reddedildiği ancak temyiz üzerine bu kısmın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun anılan kararı ile bozulduğu ve yalnızca bireysel işlem yönünden davanın ele alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bahse konu Yönetmeliğin 7.maddesine göre, öngörülen koşullan taşıyan talep sahiplerinin durumlarını inceleyerek bu kişilere silah ruhsatı verilip verilmeyeceği konusunda Valilerin takdir yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bakılan uyuşmazlıkta, davacının ifa ettiği görevi nedeniyle can ve mal güvenliğinin tehlike altında bulunduğunu belirterek, silah taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yapmış olduğu başvurunun, Valilikçe davacı hakkında 6831 sayılı Kanun’a muhalefet suçu nedeniyle verilen mahkumiyet kararının Yönetmeliğin ruhsat verilmesini engelleyen hallerin düzenlendiği 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendi kapsamında olduğundan bahisle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacının silah ruhsatı verilmesi talebiyle yapmış olduğu başvurunun, hukuka aykırılığı saptanan Yönetmelik maddesi esas alınarak değerlendirilmesi sonucu reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan; Valilikçe, işlediği suç ve almış olduğu mahkumiyet nedeniyle Yönetmelikte öngörülen diğer koşulları taşıyıp taşımadığı ve can güvenliğinin ciddi ve harici tehlikelere maruz kalıp kalmadığına ilişkin olarak davacının başvurusunun yeniden değerlendirileceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu edilen uygulama İşleminin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26.11.2012 tarih ve E:2008/3294; K:2012/2279 sayılı sayılı kısmen bozma kararı üzerine gereği görüşüldü:
Dava; davacının tarafına silah taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yapmış olduğu başvurusunun reddine ilişkin 27.01.2005 tarihinde tebliğ edilen 186944 sayılı Emniyet Müdürlüğü işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin 26.05.2008 tarih ve E:2005/2186; K:2008/3516 sayılı kararıyla; davacının silah taşıma ruhsat başvurusunun reddine ilişkin işlem yönünden davanın reddine, 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin ise iptaline karar verilmiştir.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin belirtilen kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyiz edilmesi üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26.11.2012 tarih ve E:2008/3294; K:2012/2279 sayılı kararıyla; aynen, “Davalı idarelerden ve ‘nın, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinin iptaline ilişkin temyiz istemleri yerinde görülmemiştir.
Davacının temyiz istemine gelince;
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un işlem tarihinde yürürlükte bulunan 7. maddesinin birinci fıkrasında, ateşli silahları kimlerin taşıyacakları beş bent halinde belirlenmiş, 5. bendinde, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak Yönetmelikte belirlenecek esaslara göre Valiler tarafından verilecek izin vesikası alanların da ateşli silahları taşıyabilecekleri veya mesken ya da işyerinde bulundurabilecekleri düzenlenmiş, maddenin devamında ise, ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar dışında bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanların hiç bir suretle, ateşli silah taşıma ve bulundurma izni alamayacakları belirtilmiştir.
Anayasa’da öngörüldüğü üzere, kamu yararının korunması amacıyla temel hak ve hürriyetlerin, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ve ancak yasalarla sınırlanabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, bir temel hak veya özgürlük olarak tanımlanması mümkün olmayan silah taşıma ya da bulundurma ruhsatı almanın herkese tanınmış bir hak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, silah taşıma ve bulundurmaya ilişkin yapılan düzenlemelerde, konuya özgü kurallara yer verilirken, dayanağı Yasa hükümlerini aşmamak üzere sınırlamalar yapılabileceğinin de kabulü gerekmektedir.
Bu çerçevede, Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan dava konusu Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile Valilere, 6136 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasının (1)., (2)., (3). ve (4). bentlerinde sayılanlar dışında , görevi, sosyal konumu ve ticari ilişkileri nedeniyle can güvenliği ciddi ve haricen tehdit altında bulunduğundan bahisle ruhsat talebinde bulunan kişilerin kamu düzeni ve güvenliği açısından ruhsat almasına engel bir durumu bulunup bulunmadığı yönünden, fiziksel ve ruhsal durumları ile suç işleme konusundaki sicilleri ve eğilimlerini inceleme ve değerlendirme, sonrasında da Yönetmelikte öngörülen koşulları taşıdığı kanaatine varılan kişilerin can güvenliğinin ciddi ve haricen tehdit altında bulunup bulunmadığını takdir etme yetkisi tanındığı, bu şekilde kamu yararı ve güvenliği açısından sakınca oluşturmayacak kişilerin silah taşıma ve bulundurma ruhsatı alması suretiyle, bireyin güvenliğinin yanısıra, kamu düzeni ve güvenliğinin de sağlanmasının amaçlandığında kuşku bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, Valilerin Yönetmelikte öngörülen koşulları taşıyan talep sahiplerinin durumlarını inceleyerek bu kişilere silah ruhsatı verilip verilmeyeceği konusunda takdir yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bakılan uyuşmazlıkta, davacının ifa ettiği görevi nedeniyle can ve mal güvenliğinin tehlike altında bulunduğunu belirterek, silah taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yapmış olduğu başvurunun, Valilikçe davacı hakkında 6831 sayılı Kanun’a muhalefet suçu nedeniyle verilen mahkumiyet kararının Yönetmeliğin ruhsat verilmesini engelleyen hallerin düzenlendiği 16. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendi kapsamında olduğundan bahisle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacının silah ruhsatı verilmesi talebiyle yapmış olduğu başvurunun, hukuka aykırılığı saptanan Yönetmelik maddesi esas alınarak değerlendirilmesi sonucu reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, aksi yöndeki temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan; Valikçe, işlediği suç ve almış olduğu mahkumiyet nedeniyle Yönetmelikte öngörülen diğer koşulları taşıyıp taşımadığı ve can güvenliğinin ciddi ve harici tehlikelere maruz kalıp kalmadığına ilişkin olarak davacının başvurusu yeniden değerlendirileceğinden, bu karar davacıya doğrudan silah taşıma ruhsatı verilmesi sonucunu da doğurmamaktadır. ” gerekçesiyle, temyize konu Daire kararının, davacı hakkında tesis edilen bireysel işlem yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına, işlemin dayanağı Yönetmelik hükmü yönünden verilen iptale ilişkin kısmının ise onanmasına karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında da idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise ısrar olanağı tanınmamıştır.
Aktarılan durum ve 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi karşısında İdari Dava Daireleri Kurulu kararının bozmaya ilişkin kısmına uyularak kararda belirtilen gerekçelerle davacının silah taşıma ruhsat başvurusunun reddine ilişkin 27.01.2005 tarihinde tebliğ edilen 186944 sayılı dava konusu bireysel işlemin iptali gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26.11.2012 tarih ve E:2008/3294; K:2012/2279 sayılı sayılı kararının bozmaya ilişkin kısmına uyularak, davacının silah taşıma ruhsat başvurusunun reddine ilişkin 27.01.2005 tarihinde tebliğ edilen 186944 sayılı işlemin İPTALİNE, dava netice itibariyle iptal ile sonuçlandığından, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderleri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekalet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu karara karşı tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 26/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.