Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7810 E. 2018/3879 K. 18.04.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7810 E.  ,  2018/3879 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7810
Karar No : 2018/3879

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : …tarafından yayımlanan 03/08/2015 tarihli ve 1423 sayılı “Botoks ve Dermal Dolgu hakkında” konulu Genelgenin; anılan Genelgede, botoks ve dermal dolgu uygulamalarının yapılmasının, sadece Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi ile Dermatoloji uzmanlık dallarında eğitim görmüş hekimlerle sınırlandırılmasının ilgili mevzuat ve Yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu, söz konusu uygulamaların aynı zamanda medikal estetik uygulama sertifikasına sahip hekimlerce de yapılabildiği, 15.02.2008 tarihli Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelik ile Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı, kaldırılan Yönetmeliğin tabibin görev ve yetkileri başlıklı 12. maddesinde sayılan işlemlerin, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelikte tıbbi işlem olarak kabul edildiği, bu işlemlerin sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütülmesinin benimsendiği, anılan Yönetmeliğe göre bu işlemlerin dava konusu olan botoks ve dolgu uygulamalarını da içerdiği, buna göre dava konusu Genelgenin Yönetmeliğe aykırı olduğu, dermatoloji uzmanlık eğitiminin, davaya konu edilen Genelgede iddia edilenin aksine, güzellik ve estetik uygulamalarını kapsayan bir eğitim olmadığı, güzellik ve estetik uygulamalarını içeren Dermatokozmetolojinin, Deri ve Zührevi Hastalıklar ana dalına yan dal olarak eklenmesi isteminin Danıştay tarafından reddedildiği, dermatoloji uzmanlık eğitiminin, güzellik ve estetik uygulamalarını kapsamadığı, bu alandaki uzmanlık eğitiminin estetik ve güzellik uygulamalar kapsamında bulunan “botoks ve dolgu” işlemlerini içermediği, hal böyle iken, bu konuda eğitim almış ve kendilerine tarafından süresiz olarak onaylanarak verilen “Medikal Estetik Uygulama Sertifikası” sahibi hekimlere yasaklanmış bir işlemin aynı konuda herhangi bir eğitim dahi almamış dermatoloji uzmanları tarafından yapılabiliyor olmasının kabul edilebilir bir durum olmadığı, nın konuyla ilgili olarak yakın geçmişte verdiği yazılı görüşler ile Genelgede belirtilen görüşlerin birbiri ile çeliştiği, binlerce meslek mensubunu ilgilendiren bir konuda böylesine kısa sürelerde ve mesnetsiz olarak görüş değiştirilmesinin kamu otoritesine duyulan güveni sarsan bir durum yarattığı, böylelikle dava konusu edilen Genelgenin hukuka aykırı olduğu iddia edilerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Dava konusu Genelgenin diş hekimlerinin botoks ve dermal dolgu yapıp yapamayacağına ilişkin olduğu, bu nedenle mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında sertifikalı tabip olduğu anlaşılan davacının, dava konusu düzenlemenin iptalinde menfaati bulunmadığı, 12/05/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin muhtelif hükümlerine karşı açılan davada, Danıştay 10. Dairesi tarafından kısmen iptal, kısmen ret kararları verildiği, anılan Dairenin o tarihte yürürlükte bulunan tıpta uzmanlık mevzuatı çerçevesinde verdiği iptal kararı sonucunda, Yönetmelik kapsamında sertifika almış hekimlerin iptal kararına konu uygulamaları yapamayacakları, iptal kararının konusunu oluşturmayan uygulamaları ise yapmaya devam edebileceklerinin açık olduğu, nitekim …………. Derneği tarafından, güzellik merkezlerinde sertifikalı tabiplerce yapılabilecek bazı tıbbi işlemlerin Danıştay 10. Dairesinin kararı uyarınca yapılamayacağı yönünde 81 İl Valiliğine talimat verilmesine ilişkin 18/09/2008 tarihli ve 36190 sayılı işleminin iptali talebiyle açılan davada, anılan Dairenin bir başka kararı ile davanın reddine karar verildiği, hukuki duruma daha da netlik kazandırıldığı, davaya konu işlemin bu bakımdan da değerlendirildiğinde, Danıştayın sadece Dermatoloji ve Plastik, Rekonstrüktif Estetik Cerrahi uzmanları tarafından yapılabileceğini öngördüğü, “botoks ve dermal dolgu” uygulamalarının hangi meslek mensupları veya hangi dalda uzman olanlar tarafından yapılabileceği hususunda, sırf düzenleyici işlemin iptalinin bireysel işlemin de kendiliğinden iptali sonucunu doğurmayacağı, sertifikaları iptal edilmeyen, ancak sertifikaları kapsamında yapabilecekleri uygulamalar yargı kararı ile sınırlandırılmış hekimlerin ihtilaf çıkaramayacakları, böyle bir ihtilafın tartışılacağı davanın tarafı olamayacaklarının açık olduğu, öte yandan, …………. Derneğinin 17/09/2015 tarihli dilekçesi ile dava konusu Genel Yazıya botoks ve dermal dolgu uygulamalarının aynı zamanda medikal estetik uygulama sertifikasına sahip hekimlerce de yapılabileceği yönünde ifadeler eklenmesinin talep edildiği, bu talep üzerine Genel Yazının yanlış yorumlandığının anlaşıldığı, konuya açıklık kazandırmak maksadıyla 19/10/2015 tarihli ve 3624 sayılı yeni bir Genel Yazı yayımlandığı, bu yazı ile, “mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında sayılan tıbbi işlemlerin özel sağlık kuruluşları bünyesinde yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yapılacağı, bu kapsamda söz konusu Genel Yazının diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususlarının açıklaması niteliğinde olduğu, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olacak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabilecekleri”nin bildirildiği, şu halde, dava konusu yazıda, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususlarında diş hekimlerinin görev ve yetkilerine ilişkin mevzuat hükümlerine yer verildiği, bu yazının davacıyı ilgilendirmediği, yine ikinci yazının da davacının durumuna ilişkin mevzuat hükümlerinin hatırlatılması mahiyetinde olduğu, davacının hukuki durumuna etki eden veya mevcut hukuki durumunu değiştiren bir husus bulunmadığı, anılan nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Dava konusu düzenlemenin üst hukuk normlarına, hizmet gereklerine ve hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi :Dava, ‘nün ülke çapında uygulanmak üzere hazırlayıp 81 İl Valiliği’ne gönderdiği 03/08/2015 tarih ve 180 sayılı “Botoks ve Dermal Dolgu Hk.” konulu Genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
Dava konusu edilen Genelgede diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususunda davalı idareye sorulan görüş yazıları üzerine diş hekimlerinin tıbbi uygulama yetkisine yönelik açıklamalar içerdiği, ancak anılan yazıda “..Ülkemizde bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitim, plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi ve dematoloji yeni adıyla deri ve zührevi hastalıklar uzmanlık eğitimi içinde verilmektedir. Yani botoks işlemini yüz estetiği alanında uygulayabilmek için, hekimlik sıfatına sahip olmanın yanında, bu uzmanlık dallarında eğitim görmüş olmak da bir zorunluluktur. Bu şartları taşımaksızın, hekim dışı kişilerin çeşitli kurslardan edindikleri bilgiye veya belgeye dayanarak hekimlik alanında mesleki faatiyettte bulunması mümkün değildir…” ifadelerine de yer verilmesi üzerine medikal estetik uygulama sertifikasına sahip hekimlerden kurulu davacı Dernek tarafından, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı Geçici 4. maddesinin 4. Fıkrasında yer alan kural gereği sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlülükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri, hakları çerçevesinde yapabilecekleri iddiasıyla anılan genelgenin iptali istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece diş hekimlerine yönelik açıklama içeren dava konusu genel yazıda “..Ülkemizde bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitim, plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi ve dematoloji yeni adıyla deri ve zührevi hastalıklar uzmanlık eğitimi içinde verilmektedir. Yani botoks işlemini yüz estetiği alanında uygulayabilmek için, hekimlik sıfatına sahip olmanın yanında, bu uzmanlık dallarında eğitim görmüş olmak da bir zorunluluktur. Bu şartları taşımaksızın, hekim dışı kişilerin çeşitli kurslardan edindikleri bilgiye veya belgeye dayanarak hekimlik alanında mesleki faaliyette bulunması mümkün değildir…” ifadelerine de yer verilmesi suretiyle sertifikalı hekimlerin bu alanda ki faaliyetleride ele alınmış ise de; dava devam ederken bu konuda oluşan tereddütleri gidermek amacıyla 19/10/2015 tarih ve 3624 sayılı “Botoks-Dermal Dolgu” konulu genelge çıkarılmış, bu Genelgede”.. Mülga, Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında medikal estetik sertifikası almış hekimler, Yönetmelik yürürlülükte iken kazandıkları hakları devam ettiğinden, sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri yapabilmektedirler.
Bu kapsamda, söz konusu ilgide kayıtlı yazımızın (dava konusu yazı), diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususunun açıklama niteliğinde olduğu, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre, ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbî uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlülükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri, hakları çerçevesinde yapabilecekleri hususunda; Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” şeklinde düzenleme yapılmak suretiyle dava konusu genelgede yer alan uyuşmazlık konusu hususa yönelik yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek amacıyla davacının isteği doğrultusunda açıklama getirilmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalara göre, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı konusunda diş hekimlerine ilişkin mevzuat hükümlerine yer verilmek suretiyle, münhasıran diş hekimlerine yönelik düzenleme getirdiği sonucuna ulaşılan dava konusu 03/08/2015 tarih ve 180 sayılı “Botoks ve Dermal Dolgu Hk.” konulu Genelgede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 18/04/2018 tarihinde davacı vekili ‘un ve davalı ‘nı temsilen Hukuk Müşaviri ‘nın geldikleri, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlenildikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip duruşma tamamlandı. Davalı idarenin, davacının bu davayı açmakta menfaatinin olmadığı yönündeki itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:
Dava; tarafından yayımlanan 03/08/2015 tarihli ve 1423 sayılı “Botoks ve Dermal Dolgu hakkında” konulu Genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükme bağlanmıştır.
Sağlık hizmetinin sunulması için Devlete verilen görevler, 663 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yapılandırılarak görev ve yetkileri belirlenen nca yürütülmektedir. Bu Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesinde, Bakanlığın, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun; 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, malî yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği; (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı; (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanları, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları düzenlenmiş, aynı Kanun’un 9. maddesinin (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.
12/05/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan; Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, Sertifika; Güzellik ve estetik amaçlı olarak kişilere uygulayacakları tıbbi işlemlerle ilgili olarak Bakanlıkça veya Bakanlık tarafından yetki verilen kuruluşlarca açılan eğitimi başarı ile tamamlayan tabipler adına düzenlenen belge; (f) fıkrasında Sertifikalı Tabip; 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna göre Türkiye’de mesleğini icra etme hak ve yetkisi bulunan ve bu maddenin (e) bendinde belirtilen sertifikaya sahip olan tabip, olarak tanımlanmış ve Yönetmeliğin 12. maddesi ile bu kişilerin uzmanlık eğitimi aranmadan, a) Sivilce tedavisi, b) Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal enjeksiyon metotları ile siğil, skar dokusu gibi oluşumların cilt yüzeyinden eksizyonu, c) Ciltteki damar genişlemeleri, pigmentasyon (lekeler/çiller) ve kırışıklıkların azaltılmasına yönelik lazer uygulamaları, d) Lazer cihazı, %35’lik oranın üzerindeki alfa hidroksi asitler ve türevlerinin kullanımı ile derin peeling işlemleri, e) Cilt içerisine terapotik veya kozmetik amaçlı yapılan her türlü enjeksiyonlar, f) Cilde yapılan uygulamalar ile ilgili oluşabilecek yan etkilere müdahaleler, g) Saç ekimi (restorasyonu) uygulamaları, h) Kişinin fazla kilolarını vermesi (zayıflama) için gerekli işlemlerin, tıbbî değerlendirmelerle birlikte planlanmasını ve uygulanmasını sağlama görevini yerine getirmelerine olanak tanınmıştır.
Anılan Yönetmeliğin ve Güzellik Merkezlerinde Yapılacak Tıbbi Uygulamalar İle İlgili Sertifika Eğitimi ve Eğitim Verecek Merkezlerin Nitelikleri, Tespiti, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönergenin muhtelif maddelerinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onuncu Dairesince verilen 05/02/2008 tarihli ve E:2005/7831, K:2008/403 sayılı kararla; “…1219 sayılı Yasa ile buna dayanılarak yürürlüğe konulan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; pratisyen hekimlerin hastalıkları genel olarak tedaviye ehil ve yetkili oldukları; ancak, bir uzmanlık dalına ve dolayısıyla tıpta uzmanlık dallarından birisi olan dermatoloji dalına ilişkin tıbbi müdahalede bulunabilmek için, tıp fakültelerinden mezun olduktan sonra, Tüzükte öngörülen eğitim kurumları ve programları dahilinde, belirlenen eğiticiler tarafından verilecek eğitimi tamamlayarak o dalda uzmanlık belgesi almak gerektiği, aksi takdirde hiçbir şekilde uzmanlık yetkisinin kullanılamayacağı ve uzmanlık gerektiren tıbbi faaliyetlerin gerçekleştirilemeyeceği, bu doğrultuda; dava konusu Yönetmelik ve Yönerge hükümlerinde, anılan Tüzük uyarınca uzman sıfatını kazanmamış, pratisyen hekimlere dermatoloji uzmanlık dalına ilişkin tıbbi müdahalelerde bulunma yetkisi vermesi sebebiyle hukuka uyarlık görülmediği; öte yandan, dava konusu düzenlemeler ile, pratisyen hekimlere dermatoloji uzmanlık dalı dahilinde işlem yapma yetkisi, denetimindeki özel sağlık kuruluşlarınca verilecek sertifika eğitimi sonrası tanınmakta ise de; uzmanlık dalında tıbbi müdahale yetkisi kazandıracak her türlü eğitimin, Tüzükte uzmanlık eğitimi için öngörülen (eğitimin verileceği kurum-kuruluş, eğitici, eğitim programlarına ilişkin) nitelikleri taşıması gerektiğinden, anılan kriterlere sahip olmayan sertifika eğitimini öngören dava konusu Yönetmelik ve Yönerge hükümlerinde bu yönüyle de mevzuata uygunluk bulunmadığı, buna göre; anılan Yönetmeliğin 4. maddesinin (e) bendinde yapılan sertifika tanımı ile (f) bendinde yapılan sertifikalı tabip tanımı; 4. maddede tanımlanan sertifikalı tabipler tarafından uygulanacak tıbbi işlemlere ilişkin olan ve 12. maddenin (b) bendindeki “Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal enjeksiyon metotları ile” ibaresinde, a, c, d, e, f bendlerinde sayılan düzenlemeler ile dava konusu Yönergenin medikal estetik sertifika eğitim programı verecek kuruluşların verecekleri medikal estetik teorik eğitim programının belirlendiği Ek-4’te yer alan ve iptali istenen düzenlemeler ile Ek 5’te yer alan, Medikal Estetik Uygulamalı Eğitim Programı (60 saat) başlıklı bölümün 9, 10, 11, 12, 13, 14, 22, 25, 26 ve 28. maddelerindeki düzenlemelerde hukuka uyarlık görülmediği” gerekçesiyle anılan düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.
Anılan karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/10/2009 tarihli ve E:2008/1199, K:2009/1816 sayılı kararıyla, davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; dosyanın temyiz incelemesi devam etmekte iken idarece, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe konulmuş ve bu Yönetmeliğin 39. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 12/05/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesinde ise; “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı bir geçiş maddesi düzenlenmiştir. Geçici 4. maddenin 1. fıkrasında; “(1) 39 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmeliğe göre açılan merkezlerin ve ünitelerin uygunluk belgelerinin geçerlilik ve faaliyet süresi, 01/01/2010 tarihinde sona erer.” kuralına, 4. fıkrasında ise “(4) 39 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamı, sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak unvanlarda, “estetik” veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare kullanılmaksızın tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütülür.” kuralına yer verilmiştir.
Anılan maddenin 1. ve 4. fıkralarının iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onuncu Dairesince verilen 18/11/2011 tarihli ve E:2008/8135, K:2011/4989 sayılı kararla davanın reddine hükmedilmiş, anılan kararın vekâlet ücretine ilişkin kısmı idarece temyiz edilmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/12/2012 tarihli ve E:2012/869, K:2012/3173 sayılı kararı ile davalı idarenin temyiz istemi kabul edilerek anılan karar vekâlet ücreti yönünden bozulmuş, fakat davanın reddine ilişkin kısmı davacı tarafından temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Yine aynı maddenin iptali istemiyle açılan bir başka davada da, Danıştay Onuncu Dairesince verilen 07/06/2011 tarihli ve E:2008/9056, K:2011/2139 sayılı davanın reddine ilişkin karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17/12/2014 tarihli ve E:2012/535, K:2014/5049 sayılı kararı ile onanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; …………… Derneğinin 19/05/2015 tarihli dilekçesi ile, botoks ve dermal dolgu ve benzeri uygulamaların diş hekimleri tarafından da yapılabileceği yönünde çeşitli haberlerin yapılmaya başlandığı, diş hekimlerinin botoks, dolgu ve benzeri uygulamaları yapma hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı, şayet bu uygulamaların yapılması diş hekimlerinin hak ve yetkisi dahilinde ise, bu durumun hangi mevzuat hükümleri çerçevesinde belirlendiği ve diş hekimlerince yapılabilecek işlemlerin neler olduğu konusunda davalı idareden bilgi istenildiği, buna ilişkin botoks ve dermal dolgu konulu 03/08/2015 tarihli ve 1423 sayılı dava konusu yazısında, özetle; botoks işleminin tıbbi bir girişim olduğu, ülkemizde bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitimin Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahı ve Dermatoloji, yeni adıyla Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlık Eğitimi içinde verildiği, hekim dışı kişilerin çeşitli kurslardan edindikleri bilgiye veya belgeye dayanarak hekimlik alanında meslekî faaliyette bulunmasının mümkün olmadığı belirtilerek diş tabibi ve uzman diş tabibinin iş ve görev tanımı ile ilgili mevzuata yer verildiği ve konuların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği hususunun ……………..Derneğine ve 81 İl Valiliğine bildirildiği, bunun üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Devam eden süreçte, anılan Dernek tarafından, 17/09/2015 tarihli dilekçe ile dava konusu Genelgeye, botoks ve dermal dolgu uygulamalarının aynı zamanda medikal estetik uygulama sertifikasına sahip hekimlerce de yapılabileceği yönünde ifadeler eklenmesinin talep edildiği ve konuya açıklık kazandırmak maksadıyla nce 19/10/2015 tarihli ve 3624 sayılı yeni bir işlem tesis edildiği, bu işlem ile de, “mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında sayılan tıbbi işlemlerin özel sağlık kuruluşları bünyesinde yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yapılacağı, bu kapsamda söz konusu genel yazının, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususlarının açıklaması niteliğinde olduğu, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabilecekleri”nin 81 İl Valiliğine bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bu çerçevede halihazırdaki durumda, botoks işleminin tıbbi bir girişim olduğu ve ülkemizde bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitimin Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi ve Dermatoloji, yeni adıyla Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlık Eğitimi içinde verildiği hususunda tereddüt bulunmamakta olup, bununla birlikte yukarıda yer verilen 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı Geçici 4. maddesi uyarınca, bu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında medikal estetik sertifikası almış hekimlerin de istisnai olarak Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları haklarının devam ettiği, sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri bu hakları çerçevesinde yapabilecekleri açıktır.
Bununla birlikte ………….. Derneği tarafından diş hekimlerinin botoks, dolgu ve benzeri uygulamaları yapma hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı, şayet bu uygulamaların yapılması diş hekimlerinin hak ve yetkisi dahilinde ise, bu durumun hangi mevzuat hükümleri çerçevesinde belirlendiği ve diş hekimlerince yapılabilecek işlemlerin neler olduğu konusunda yapılan başvuru üzerine davalı idarece düzenlenen dava konusu işlemde, anılan uygulamaları Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin geçici maddesi kapsamında istisnai olarak tanınan hak ile yapmakta olan sertifikalı hekimlerden bahsedilmemiş olması ve münhasıran diş hekimlerinin görev ve yetkilerine ilişkin mevzuat hükümlerine yer verilmesinin düzenlemeyi hukuka aykırı hale getirmeyeceği açık olduğundan dava konusu düzenlemede hukuka ve üst normlarına aykırılık görülmemiştir.
Nitekim dava konusu işlemden sonra, ………………. Derneğinin talebi üzerine konuya açıklık kazandırmak maksadıyla davalı idare tarafından yeni bir yazı yayımlanmış ve anılan uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabilecekleri de belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunabileceğinin taraflara bildirilmesine, 18/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.