Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7314 E. 2018/5517 K. 31.05.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7314 E.  ,  2018/5517 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7314
Karar No : 2018/5517

Davacı :
Vekilleri :
Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : 03/02/2015 tarih ve 29256 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin; Yönetmeliğin dayanakları arasında 3224 Sayılı Yasaya yer verilmemesi ve Türk Diş Hekimleri Birliği ve bağlı odaların Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmelerine olanak verecek düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle tamamının,
4. maddesinin b bendindeki “veya en az %51 hissesi dişhekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından” ibaresinin;
7. maddesinin 4 ve 5. fıkralarının;
9. maddesinin 1. fıkrasının; a, b, c, ç, g bendlerinin;
9. maddesinin 2. fıkrasının;
10. maddesinin g bendinin,
13. maddesinin 8 ve 9. fıkralarının;
16. maddesinin 3. fıkrasının,
21. maddesinin 2. fıkrasının,
25. maddesinin 2. fıkrasının ve 5. fıkrasının birinci cümlesinin,
26. maddesinin 2. fıkrasının,
32. maddesinin 2. fıkrasının,
Ek-1/a ekinin 2., 4., 6. maddelerinin,
Ek-1/a ekinin 11. maddesi ile aynı düzenlemeyi içeren Ek-1/b ekinin 16. maddesi ve Ek-1/c ekinin 13. maddesinin,
Ek-1/b ekinin 3., 4., 5. maddelerinin,
Ek-1/c ekinin 3., 4., 5. maddelerinin,
Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7’nin hukuka aykırı olmaları nedeniyle;
13. maddesinin 4. fıkrasının,
14. maddesinin 1. fıkrasının,
19. maddesinin,
20. maddesinin noksan düzenleme nedeniyle iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Fertlerin ve toplumun sağlığını korumak maksadıyla, mesleğini serbest olarak icra etmek yetkisine sahip olan diş hekimlerinin münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verdikleri muayenehanelerin ve özel sağlık kuruluşlarının açılması, çalışması ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 14 Ekim 1999 tarih ve 23846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, 663 sayılı KHK ile Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatının yeniden yapılandırıldığı ve buna bağlı olarak sağlık hizmeti sunumuna ilişkin mevzuat ile sağlık hizmetlerinin organizasyonunda değişiklikler gerçekleştiği, gerek yeni yapılanma ve gerek mevzuatla, sağlık hizmetlerinin organizasyonunda gerçekleşen değişiklikler ve mezkûr yönetmeliğin uygulama sürecinde tespit edilen hususlar itibariyle, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşları hakkında yeniden düzenleme yapılması ihtiyacı doğduğu, bu düzenleme yapılırken en önemli amaçlardan birisinin de, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte fiziki standartlar, hizmete ve denetime ilişkin getirilen standartların, benzer durumda olan ancak, ayrı bir Yönetmelik ile düzenlenmiş bulunan ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan sağlık kuruluşları bakımından da eşitlik ilkesi gözetilerek öngörülmesi, bu çerçevede uygulama birliğinin sağlanması olduğu, bu çerçevede düzenlenen dava konusu yönetmeliğin hukuka ve mevzuata uygun olduğu,
Yönetmeliğin 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki düzenlemenin Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve poliklinik işleteni diş hekiminin vefatı durumunda varislerinin mağduriyet yaşamaması amacıyla getirildiği,
Daha önce açılmış muayenehanelerin mevcut binalarında aynı şekilde çalışmaya devam edebileceği, taşınma ve yeni başvurularda yeni Yönetmelikteki kriterlerin aranacağı,
Muayenehanelerde hekimlerin hastalarını önceden randevu vermek suretiyle kabul etmelerinin hastaların bekleme salonunu kullanmayacağı anlamına gelmediği; hastaların bekleme salonunu uzun bir süre veya kısa bir süre kullanması gibi bir ölçünün kabul edilemez olduğu, Yönetmeliğin 24 üncü maddesinde, kayıtlar elektronik ortamda da tutulabilir düzenlemesi bulunmakla birlikte elektronik ortamdaki kayıtları güvenli olmayan sağlık kuruluşlarında yazılı kayıt tutulur düzenlemesi, ayrıca hastaların teşhis ve tedavi bilgileri ile varsa yapılan genel anestezi müdahale bilgileri hastalar adına açılmış dosyalara ve ilgili defter/defterlere işlenir. Bu belgeler, arşiv ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun şekilde muhafaza edilir, düzenlemesine de yer verildiği; bu durum karşısında iddia edildiği gibi diş hekimi muayenehanelerine “arşiv bölümü” oluşturma yükümlülüğünün getirilmesinin, hem Yönetmeliğin elektronik ortamda kayıt tutmayı düzenleyen hükmüyle çelişmediği, hem de diş hekimlerini “gereksiz” külfet altına sokmadığı,
Halihazırda muayenehane ve polikliniklerde 968 gibi çok düşük bir düzeyde uzman diş hekimi çalışmakta olduğu; diş hekimliğinde sekiz uzmanlık alanının mevcut olduğu; Yönetmelikte yetişmiş uzman diş hekimi sayısı da dikkate alınarak bir belirleme yapıldığı; Ek-6/a Listesindeki Bulundurulması Zorunlu Araç Gereç ve İlaç yönünden sayıları düşük olan her bir uzmanlık dalı için ayrı liste hazırlanmayıp genel bir düzenleme yapıldığı; uzman olup olmamasına bakılmaksızın diş hekimlerinin yapmaya yetkili olduğu tedaviler engellenemeyeceğinden bu tedavilerde kullanılacak tıbbi cihazların zorunlu tutulmadığı takdirde bu cihazların denetiminde zorluk ortaya çıkacağı; diş röntgen cihazının istenmesinin yeni bir uygulama olmadığı; ADSM’lerde yapılacak işlemler için gerekli olan panoramik filmin istenmesi halinde hastanın ihtiyacının/tedavisinin daha kısa sürede ve hizmet bütünlüğü içerisinde karşılanması amacıyla A tipi ADSM’lerde zorunlu olarak kabul edildiği,
Muayenehaneler için deprem ve yangın raporu istenmediği; sadece muayenehanenin bulunduğu daire içerisinde yangına karşı gereken tedbirlerin alındığını gösterir yetkili merciden alınmış belge istendiği, İtfaiye Müdürlüğünden alınan belgelerde muayenehanenin metrekare büyüklüğüne göre “…. kg yangın tüpü bulunmakta ve bu haliyle yeterli tedbirler alınmıştır.” şeklinde bir ibare bulunmasının yeterli olacağı, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte yer alan düzenlemede muayenehane için yangın raporu istenmekte olduğu; ancak, Danıştay tarafından Yönetmeliğin ilgili maddesinin iptal edildiği ve gerekçe doğrultusunda sadece muayenehanenin bulunduğu alan için istenecek şekilde hem Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte hem de bu Yönetmelikte düzenleme yapıldığı,
Kanunda sayılan suçlardan mahkûm olunması halinde herhangi bir karara gerek olmaksızın Kanun hükümleri ile doğrudan meslek icrasının yasaklandığı; muayenehane dâhil bütün sağlık kuruluşlarında çalışan ve çalışacak hekim ve diş hekimlerinin adli sicil kaydının olup olmadığının sorgulanması gerektiğinden adli sicil beyanı alınan hekim ve diş hekimlerinin Sağlık Kuruluşları Yönetim Sisteminden sorgulama yapılmasına yönelik düzenleme yapıldığı; mesul müdürler ve bu sistemi kullanan çalışma taleplerini değerlendiren Müdürlük personelinin yetkilendirilerek sorgulama yapmalarına imkân tanındığı; bu kapsamda, muayenehane dâhil bütün sağlık kuruluşlarında çalışan ve çalışacak hekim ve diş hekimlerinin adli sicil kaydının olup olmadığının sorgulanması, adli sicil kaydı olanların cezalarının tabiplik/diş tabipliği mesleğini icra etmeye engel olup olmadığının değerlendirilmesi, engel durumu olanlardan halen çalışanların çalışma belgelerinin iptal edilmesi, çalışma başvurusunda bulunanların ise çalışmalarına izin verilmemesi gerektiği,
Müstakil binalarda hizmet verecek ADSM ve poliklinikler için ATT Yönetmeliğinde ve bu Yönetmelikte deprem ve yangın raporu istenildiği, asgari beş diş üniti ve bünyesinde kurulacak ameliyathanesi bulunan kuruluştan binanın statiği açısından deprem raporu istenilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında diğer kat maliklerinin rızası ile deprem raporunun düzenlenebileceğinin ifade edildiği; mezkûr Kanuna göre bu binalarda ADSM ve poliklinik açmanın da zaten mümkün olmadığı; bu düzenlemelerin, ek maddi külfetler getireceği için iptali istenilmekte ise de, başta yaşam hakkının korunması olmak üzere kaliteli ve güvenli sağlık hizmeti sunumunun maddi menfaatlere öncelenmesi gerektiği; Yönetmeliğin Ek 1/b ve Ek 1/c’nin 3 üncü bentlerindeki düzenleme ile Poliklinik ya da ADSM’nin müstakil bir binada açılması halinde sağlık kuruluşu kaydının yapı kullanma izin belgesinde gösterilmesinin istendiği; bir binanın parçasında açılmakta ise bu kaydın aranmadığı; başka bir amaçla kullanılmak üzere yapılan binanın tamamının sağlık kuruluşu olarak kullanılması halinde binanın kullanım amacının sağlık kuruluşu olması sebebiyle bu durumun yapı kullanma izin belgesinde yer alması gerektiği; diğer taraftan, binanın sadece bir bölümünün poliklinik olarak kullanılması halinde binada sağlık hizmeti verilebileceğine dair ilgili belediyeden belge istenildiği; binaların yapı kullanma izin belgesinde belirtilen kullanım amacına uygun olarak kullanılmasının ilgili mevzuattan kaynaklanan bir zorunluluk olduğu,
3359 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin (c) bendi uyarınca sağlık kurum ve kuruluşlarının tesis ve hizmet kıstaslarını yönetmelikle belirlemeye Bakanlık yetkili olduğundan, bu Yönetmelik kapsamındaki sağlık kuruluşlarında bulundurulacak tıbbi cihaz, araç gereç ve donanımların da anılan hüküm ve hizmetin gereğine uygun olarak yine Yönetmelik ile düzenlendiği; dava konusu Yönetmelik taslak aşamasında iken konuyla ilgili tertip edilen toplantılarda üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinden, bu kapsamda Türk Diş Hekimleri Birliği’nin görüşlerinden de faydalanıldığı,
Müdürlükçe düzenlenen ruhsatın kuruluşun adına, sahipliğine, adresine, çalışma saatlerine ve hizmet verilen uzmanlık dallarına göre düzenlenmesi nedeniyle bunlardan birinin değişmesi halinde ruhsatın yeniden düzenlenmesi gerektiği; ruhsatta yer alan adres ile gerçek adresin birbirini tutmaması durumunda gerek hastaların kuruluşa ulaşmalarında gerekse resmi kurumların adresi bulmalarında ve tebligat işlemlerinde sıkıntı yaşandığı,
Türk vatandaşlarına tanınan haklardan faydalanma imkânı tanınan söz konusu kişilerin durumunun kendi özel kanunlarında düzenlenmiş olduğu; bu Yönetmelikte ayrıca yer verilmesine gerek bulunmadığı, dolayısıyla hükmün eksik düzenlendiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı,
Nöbet hizmeti düzenlemesi ile nöbet hizmetlerinin standardizasyonun sağlanmasının hedeflendiği; nöbet sisteminin bu Yönetmelik ile yeni getirilen bir durum olmadığı; yeni düzenlemede nöbet hizmetinin genel ve somut hale getirildiği ve diğer sağlık kuruluşlarında olduğu gibi belli bir standarda kavuşturulduğu; sağlık kuruluşunun mesul müdürü ve kuruluşun sahiplerinin kuruluşta çalışan diş hekimi ve diğer personelin çalışma saatlerini iş mevzuatına uygun olarak düzenlenmelerinin zorunlu olduğu; Yönetmelikte çalışma saatlerine yönelik ayrıca bir düzenlemenin yapılmamış olmasının ilgili mevzuata uyulmayacağı anlamına gelmediği,
1219 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi, “İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup, diğer suretlerle ilan, reklâm ve saire yapmaları memnudur.”, Tıbbî Deontoloji Nizamnamesi’nin 8 inci maddesi, “Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez. Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmaya mecbur olup, her ne suretle olursa olsun, yazılarında kendi reklamını yapamaz. Tabip ve diş tabibi, gazetelerde ve diğer neşir vasıtalarında, reklam mahiyetinde teşekkür ilanları yazdıramaz.”, 9 uncu maddesi, ”Tabip ve diş tabibi, gazete ve sair neşir vasıtaları ile yapacağı ilanlarda ve reçete kâğıtlarında ancak ad ve soyadı ile adresini, Tababet İhtisas Nizamnamesine göre kabul edilmiş olan ihtisas şubesini, akademik unvanını ve muayene gün ve saatlerini yazabilir.” ve 39 uncu maddesi, “Tabip ve diş tabibi, meslektaşlarının hastalarını elde etmeğe matuf hareket ve teşebbüslerde bulunamaz.” hükümleriyle özel sağlık kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler tarafından sunulan sağlık hizmetleri ile ilgili yapılan bilgilendirme ve tanıtım faaliyetlerine ilişkin temel çerçevenin belirlendiği; Mevzuatta belirtilen temel esaslara aykırı bilgilendirme ve tanıtım faaliyetinde bulunulması halinde, Kanun ve ilgili yönetmelikler uyarınca yaptırımların uygulandığı, Yönetmeliğin 25 nci maddesinin de yukarıdaki normlara uygun olarak ihdas edildiği,
Dava konusu Yönetmelikte polikliniklerin ve ADSM’lerin dış cephesine, her sağlık kuruluşunda aynı olan mavi zemin üzerine beyaz diş resmi olan bir ışıklı tabela konulması gerektiğinin düzenlendiği; düzenlemenin hizmete erişimi kolaylaştırdığı, dava konusu düzenleme sağlık kuruluşlarına ek bir külfet getireceğinden, bu hükmün sekiz saatin üzerinde hizmet verecek sağlık kuruluşları için getirildiği,
32. maddenin 2. fıkrasının, taşrada halkın sağlığını tehdit eden bir durum ortaya çıkması halinde hızlı karar alınarak bu durumun kontrol altına alınması amacıyla konulduğu; sağlık hizmetinin, niteliği gereği sunumunda aksaklık veya eksiklik olması halinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabildiği; önceden öngörülmesi mümkün olmayan, mevzuattaki denetim hükümlerine bire bir uymayan durumların ortaya çıkabildiği; yapılan rutin denetimlerde mevzuat gerekleri yerine getirilmiş olduğu halde kuruluşun faaliyetine devam etmesinin vatandaşların sağlığını ciddi olarak tehdit etmesinin söz konusu olabildiği; örneğin, her türlü denetim unsurunun yerine getirilmiş olduğunun tespit edilmesine rağmen kuruluşta enfeksiyon ortaya çıkabildiği ve kuruluşun faaliyetine devamı halinde telafisi imkânsız ciddi sonuçlar meydana gelebildiği; ancak Yönetmelikte somut fiilin bire bir karşılığı bulunmaması halinde idare olarak işlem yapılamayan durumlarla karşılaşılabildiği; Bakanlığın kamu sağlığını korunmasına yönelik tedbir alma yetkisinin başta Anayasa olmak üzere 663 sayılı KHK, 3359 sayılı ve 1593 sayılı Kanun gibi özel kanunlar ile verildiği; bu yetkinin fiilen uygulanmasına yönelik olarak da Yönetmelikte bahsi geçen düzenlemenin yapıldığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Dava konusu Yönetmeliğin, 7. maddesinin 5. fıkrasının, 13. maddesinin 4. fıkrasının, 13. maddesinin 8. fıkrasının eksik düzenleme nedeniyle; 9. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin, 13. maddesinin 9. fıkrasının (muayenehaneler yönünden), 16. maddesinin 3. fıkrasının, Ek-1/a ekinin 2. maddesindeki “Yetkili mimar tarafından çizilmiş” ibaresinin ise hukuka aykırılık nedeniyle iptaline; diğer kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, Davalı idare tarafından 03/02/2015 tarih ve 29256 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin; Yönetmeliğin dayanakları arasında 3224 Sayılı Yasaya yer verilmemesi ve Türk Diş Hekimleri Birliği ve Bağlı Odaların Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmelerine olanak verecek düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle tamamının, 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendindeki “veya en az %51 hissesi dişhekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından” ibaresinin; 7. maddesinin 4 ve 5. fıkralarının; 9. maddesinin 1. fıkrasının; a, b, c, ç, g bendlerinin; 9. maddesinin 2. Fıkrasının; 10 maddesinin 1. fıkrasının g bendinin, 13. maddesinin 8 ve 9. fıkralarının; 16. maddesinin 3. Fıkrasının, 21. maddesinin 2. Fıkrasının, 25. maddesinin 2 ve 5. Fıkralarının, 26. maddesinin 2. Fıkrasının, 32. maddesinin 2. fıkrasının, Ek-1/a’nın 2, 4, 6. Fıkralarının, Ek-1/a’nın 11. fıkrası ile aynı düzenlemeyi içeren Ek-1/b 16. fıkrası ve Ek-1/c 13. fıkrasının, Ek-1/b’nin 3, 4, 5. Fıkralarının, Ek-1/c’nin 3, 4, 5. fıkralarının, Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7’nin hukuka aykırı olması nedeniyle; 13. maddesinin 4. fıkrasının, 14. maddesinin 1. fıkrasının,19. Maddesinin, 20. maddesinin noksan düzenleme nedeniyle iptali istemiyle açılmıştır.
03/02/2015 tarih ve 29256 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin; 4. maddesi, 7. maddesinin 5. fıkrası; 9. maddesi ; 10 maddesi, 13. maddesinin 4. ve 9. fıkraları; 21. maddesi, 26. maddesinin 2. fıkrası, 32. maddesinin 2. fıkrası, Ek-1, Ek-6 ve Ek-7 maddeleri 23.12.2016 tarih ve 29927 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelikle yeniden düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin dava konusu edilen diğer madde hükümlerine gelince;
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun ikinci faslında “Diş Tabipleri” ile ilgili kurallara yer verilmiş olup, anılan Kanunun 29 ilâ 46. maddelerinde diş tabiplerinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 9. Maddesinin (c) bendinde, “Bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.” hükmü yer almaktadır.
Yine 3359 sayılı Kanunun Ek 11. maddesinde, sağlık hizmet sunumu ile ilgili iş ve işlemlerin nca denetleneceği, denetleme sonucunda tespit edilen eksikliklere bazı yaptırım kararları uygulanacağı belirtilmiştir.
663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesinde,” Bakanlık ve bağlı kuruluşlar görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayanılarak, fertlerin ve toplumun sağlığını korumak maksadıyla, mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip olan diş hekimlerinin münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verdikleri muayenehanelerin, özel ağız ve diş sağlığı poliklinikleri ile merkezlerinin açılması, faaliyetleri, denetimleri, faaliyetlerine son verilmesi ve diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik 03/02/2015 tarih ve 29256 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu yönetmeliğin 7. maddesinin 4 . fıkrasının incelenmesi;
Dava konsu yönetmeliğin 7. Maddesinin iptali istenilen (4). fıkrasında,” ADSM ortağı olan diş hekiminin ölümü halinde, eşi veya çocukları varsa bunlar hesabına en fazla beş yıl; varisler arasında eş veya çocuk yok ise, diğer mirasçılar hesabına en fazla bir yıl süreyle, mesul müdür sorumluluğu altında ADSM’nin işletilmesine izin verilir. Ölen diş hekimi aynı zamanda mesul müdür ise, en geç on beş iş günü içinde durum Müdürlüğe bildirilir ve 14 üncü madde hükümlerine göre işlem yapılır.”hükmüne yer verilmiştir.
Davalı idare savunmasında, bu düzenleme yapılırken en önemli amaçlardan birisinin de, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte fiziki standartlar, hizmete ve denetime ilişkin getirilen standartların, benzer durumda olan ancak, ayrı bir Yönetmelik ile düzenlenmiş bulunan ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan sağlık kuruluşları bakımından da eşitlik ilkesi gözetilerek öngörülmesi, bu çerçevede uygulama birliğinin sağlanması olduğu belirtilmiş olup, adıgeçen yönetmeliğin 8. Maddesinde de benzer düzenlemenin yer aldığı görülmekle, belirtilen amaçla düzenlenen dava konusu yönetmeliğin anılan madde hükmünde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 13. maddesinin 8. fıkrasının incelenmesi;
Davacı her ne kadar Yönetmeliğin 13. Maddesinin 8. fıkrasının iptalini istiyor ise de, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iptal sebepleri incelendiğinde anılan düzenlemede yer alan “.. ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi,..” ibaresinin iptalinin istenildiği anlaşılmakla inceleme bu kısma yönelik yapılmıştır.
Anılan Yönetmeliğin 13. maddesinin 8. fıkrasında; ” Sağlık kuruluşlarının ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi, kuruluş adı, sahiplik veya mesul müdürlük değişikliği durumlarında ruhsat yeniden düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Anılan maddede belediye tarafından adres değişikliğine gidilmesi halinde yeni adrese göre ruhsat alınması zorunlu ise de, bu durumun ilgililerin kusuru nedeniyle meydana gelmemiş olmasından dolayı ruhsat düzenlenmesi esnasında ilgililerden her hangi bir bedel alınmaması gerekmektedir. yönetmelik maddesinde ise bu durumda bedel ödenip ödenmeyeceği konusunda bir düzenlemeye yer verilmemesi eksikliktir. Belirtilen nedenle anılan madde ” ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi” hükmü yönünden eksik düzenlenmiş olup, yönetmeliğin dava konusu maddesinin bu kısmında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının incelenmesi,
Dava konusu yönetmeliğin iptali istenilen (1). fıkrasında,” Poliklinik ve ADSM’lerde tam zamanlı görev yapan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir diş hekimi mesul müdür bulunur. Mesul müdür, sadece bir poliklinik veya ADSM’de mesul müdürlük görevini üstlenebilir.” hükmü yer almış; davacı tarafından bu maddede Türk soylu hekimlere yer verilmemesi eksiklik olarak ileri sürülmüş ; davalı idare tarafından ise, Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanması mümkün olan şahısların durumunun kendi özel kanunlarında düzenlendiği, bu nedenle bu düzenlemede ayrıca bu hususun düzenlenmemesinin eksiklik olarak nitelendirilemeyeceği savunulmakta olup, bu açıklama karşısında davacı iddiaları anılan madde hükmünü kusurlandıracak nitelikte görülmediğinden dava konusu madde hükmünde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrasının incelenmesi;
Dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrasında, “Muayenehaneler hariç özel sağlık kuruluşlarında tam zamanlı olarak çalışan diş hekimi/uzman, anestezi ve reanimasyon uzmanı ile radyoloji veya ağız-diş ve çene radyolojisi uzmanı 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla bulunduğu ilde diğer özel sağlık kuruluşlarında kısmi zamanlı olarak çalışabilir. Bu kişilerin tam zamanlı olarak çalıştığı kuruluştan ayrılmaları halinde, kısmi zamanlı çalıştığı kuruluşta tam zamanlı çalışma belgesi düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
1219 sayılı Yasa uyarınca tabiplik mesleğini icra etme hakkına sahip bir tabibin, 1219 sayılı Yasanın 12. maddesindeki sınırlamalara bağlı kalmak suretiyle, bir veya birden fazla özel sağlık kuruluşunda sadece kısmi zamanlı olarak çalışabilmesi mümkün kılındığı halde dava konusu Yönetmelikte, diş hekimlerinin özel sağlık kuruluşlarında çalışma şekilleri yönünden, tam zamanlı ve kısmi zamanlı çalışma olarak iki tür çalışma şekline yer verilmiş ve bir özel sağlık kuruluşunda “kısmi zamanlı” çalışma hakkı, sadece başka bir özel sağlık kuruluşunda tam zamanlı çalışan diş hekimine verilmiş olup: yönetmelik hükmüyle diş hekiminin çalışma hakkının, 1219 sayılı Yasadaki sınırlamaları aşar nitelikte engellendiği sonucuna varılmış olup anılan madde hükmünde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 19. ve 20. maddelerinin incelenmesi;
Dava konusu yönetmeliğin 19. maddesinde, ” ruhsatlarında yazılı olmak kaydıyla resmi çalışma günlerinde sekiz saatten az olmamak üzere belirlenen sürede hizmet sunulur. 24 saat kesintisiz hizmet verilebilir. Hizmet vermek istedikleri çalışma saatlerini, ruhsat başvuruları sırasında Müdürlüğe bildirirler ve ruhsatnameye bu saatler yazılır.(2) Sağlık kuruluşları, ruhsatlarında yer alan sürelerde hizmet verebilir. 3) 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla mesleğini serbest olarak icra eden diş hekimleri/uzmanlar, muayenehanesine müracaat eden hastalarının genel anestezi altında yapılması gereken tedavilerini genel anestezi müdahale ünitesi bulunan ADSM’ler ile tıp merkezleri ve özel hastanelerin ameliyathane ve genel anestezi ünitelerinde yapabilirler. Bu durumda hastalar, tedavi masraflarının kendileri tarafından karşılanacağı hususunda bilgilendirilir. Bu durumda, tedavinin yapıldığı sağlık kuruluşunun mesul müdürü her ay sonu itibariyle tedavi edilen hasta sayısı ve diş hekiminin ismini müdürlüğe bildirir. Ayrıca bu şekilde tedavi gören hastalara ayrıntılı fatura düzenlenir. ” hükmü yer almış; 20. Maddesinde de,” (1) Muayenehane hariç sağlık kuruluşları, resmi çalışma saatleri dışında ruhsatında belirtilmek kaydıyla nöbet hizmeti sunabilir.(2) Nöbet hizmetinin sunumu personel ve tıbbî cihaz donanımı, lüzumlu ilaç ve sarf malzemesi yönünden hiçbir aksaklığa meydan verilmeyecek şekilde yapılandırılır. (3) Poliklinik ve ADSM’lerde; nöbet hizmeti sunulması halinde, resmi çalışma saatleri dışında en az bir diş hekimi nöbet tutar. Ayrıca, nöbet listesi haftalık olarak hazırlanır ve mesul müdür tarafından onaylanarak dosyalanır.” hükmü yer almış, davacı tarafından ise, dava konusu Yönetmeliğin anılan Maddelerinde dinlenme hakkına yer verilmemesinin eksiklik olduğu ileri sürülerek anılan maddelerin noksan düzenleme nedeniyle iptalinin istenildiği anlaşılmaktadır.
Davalı idare savunmasında, Fertlerin ve toplumun sağlığını korumak maksadıyla, mesleğini serbest olarak icra etmek yetkisine sahip olan diş hekimlerinin münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verdikleri muayenehanelerin ve özel sağlık kuruluşlarının açılması, çalışması ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Yönetmeliğin 14 Ekim 1999 tarih ve 23846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, 663 sayılı KHK ile Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatının yeniden yapılandırıldığı ve buna bağlı olarak sağlık hizmeti sunumuna ilişkin ilgili diğer bazı Kanun ve mevzuat ile sağlık hizmetlerinin organizasyonunda değişiklikler gerçekleştiği, gerek yeni yapılanma ve gerek mevzuatla, sağlık hizmetlerinin organizasyonunda gerçekleşen değişiklikler ve mezkûr yönetmeliğin uygulama sürecinde tespit edilen hususlar itibariyle, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşları hakkında yeniden düzenleme yapılması ihtiyacı doğduğu, bu düzenleme yapılırken en önemli amaçlardan birisinin de, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte fiziki standartlar, hizmete ve denetime ilişkin getirilen standartların, benzer durumda olan ancak, ayrı bir Yönetmelik ile düzenlenmiş bulunan ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan sağlık kuruluşları bakımından da eşitlik ilkesi gözetilerek öngörülmesi, bu çerçevede uygulama birliğinin sağlanması olduğu belirtilmiş olup, belirtilen amaçla düzenlenen anılan yönetmeliğin dava konusu hükümlerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Diğer yandan, dava konusu madde hükümleri incelendiğinde muayenehane haricindeki sağlık kuruluşlarının 24 saat kesintisiz hizmet verecekleri ayrıca bildirdikleri resmi çalışma saatleri dışında nöbet hizmeti sunmak istemeleri halinde uymaları gereken kurallara yer verilmiş olup; bu hizmetin sunumunda çalışacak personelin özlük haklarına yönelik düzenlemeler ise tabi oldukları iş mevzuatında belirlenmektedir. Bu bağlamda, sağlık kuruluşunda çalışan diş hekimi dahil tüm personelin çalışma sürelerinin iş mevzuatında belirlenen süreleri aşar nitelikte olamayacağının kabulü gerekmekte olup, yönetmelikte ayrıca personelin çalışma saatlerine (dinlenme sürelerine) ilişkin kurallara yer verilmemesi bir eksiklik olarak yönetmelik hükümlerini kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
Dava konusu yönetmeliğin 25. maddesinin 2. ve 5. fıkralarının iptali isteminin incelenmesi;
Dava konusu yönetmeliğin iptali istenilen 25. Maddesinin (2). fıkrasında, “Sağlık kuruluşları ağız ve diş sağlığını koruyucu ve geliştirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Sağlık kuruluşları bu madde hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla açılışı, hizmet alanları ve sunduğu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilir ve ilan verebilir. Ancak, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep oluşturmaya yönelik açıklamalara yer verilemez.” hükmüne; (5). Fıkrasında da, Sağlık kuruluşları tarafından her türlü yayın mecralarında yer alan sağlık bilgileri, konusuna göre yetkili sağlık meslek mensupları tarafından verilmek zorundadır. Bu mecralar yoluyla yapılan bilgilendirme ve tanıtımlar, hastayı ilgili sağlık kuruluşuna doğrudan veya dolaylı biçimde yönlendirecek içerikte olamaz.” hükümüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 1219 sayılı Yasanın 24. ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. 9. ve 39. Madde hükümleriyle özel sağlık kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlık hizmetleri ile ilgili yapılacak bilgilendirme ve tanıtım faaliyetlerine ilişkin sınırlar belirlenmiş; dava konusu düzenlemelerle de insan sağlığının ticari unsur haline dönüştürülmesinin engellenmesi ve temel bir kamu hizmeti niteliği taşıyan sağlık hizmetinin görülmesi sırasında kamu yararının korunmasının amaçlandığı; anılan hükümlerde yer alan esaslara aykırı bilgilendirme ve tanıtım yapılması halinde ise yaptırım öngörüldüğü anlaşılmış olup dava konusu yönetmeliğin anılan madde hükmünde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 03/02/2015 tarih ve 29256 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin; 4. maddesinin b bendinin, 7. maddesinin 5. fıkrasının; 9. maddesinin ; 10 maddesinin, 13. Maddesinin 4. Fıkrası ile 9. fıkrasının; 21. maddesinin 2. Fıkrasının, 26. maddesinin 2. Fıkrasının, 32. maddesinin 2. Fıkrasının, Ek-1/a’nın 2, 4, 6. Fıkralarının, Ek-1/a’nın 11. fıkrası ile aynı düzenlemeyi içeren Ek-1/b 16. fıkrası ve Ek-1/c 13. fıkrasının, Ek-1/b’nin 3, 4, 5. Fıkralarının, Ek-1/c’nin 3, 4, 5. fıkralarının, Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7’nin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 13. Maddesinin sekizinci fıkrasındaki “…ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi…” ibaresi ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrasının iptali, anılan yönetmeliğin 7. maddesinin 4 . fıkrasına , 14. maddesinin 1. fıkrasına, 19. ve 20. maddelerine ve 25. maddesinin 2 ve 5. fıkralarına yönelik davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 30/05/2018 tarihinde davacı vekili Av…. ve davalı idareyi temsilen geldikleri, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlenildikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, 03/02/2015 günlü, 29256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin, Yönetmeliğin dayanakları arasında 3224 Sayılı Yasaya yer verilmemesi ve Birliği ve bağlı odaların Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmelerine olanak verecek düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle tamamının; hukuka aykırı olmaları nedeniyle 4. maddesinin (b) bendindeki “veya en az %51 hissesi dişhekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından” ibaresinin; 7. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının; 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, ç, g bentlerinin; 9. maddesinin 2. fıkrasının, 10 maddesinin (g) bendinin, 13. maddesinin 8. ve 9. fıkralarının, 16. maddesinin 3. fıkrasının, 21. maddesinin 2. fıkrasının, 25. maddesinin 2. fıkrasının ve 5. fıkrasının birinci cümlesinin, 26. maddesinin 2. fıkrasının, 32. maddesinin 2. fıkrasının, Ek-1/a ekinin 2, 4, 6. maddelerinin, Ek-1/a ekinin 11. maddesi ile aynı düzenlemeyi içeren Ek-1/b ekinin 16. maddesi ve Ek-1/c ekinin 13.maddesi, Ek-1/b ekinin 3., 4., 5. maddelerinin, Ek-1/c ekinin 3., 4., 5. maddelerinin, Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7 ekinin; noksan düzenleme nedeniyle de 13. maddesinin 4. fıkrasının, 14. maddesinin 1. fıkrasının, 19. maddesinin, 20. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin, 7. maddesinin 4. fıkrası, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 9. maddesinin 2. fıkrası, 10 maddesinin (g) bendi, 25. maddesinin 2. fıkrası ve 5. fıkrasının birinci cümlesi, 26. maddesinin 2. fıkrası, 32. maddesinin 2. fıkrası, Ek-1/a ekinin 4. ve 6. maddeleri, Ek-1/a ekinin 11. maddesi ile aynı düzenlemeyi içeren Ek-1/b ekinin 16. maddesi ve Ek-1/c ekinin 13. maddesi, Ek-1/b ekinin 3., 4., 5. maddesi, Ek-1/c ekinin 3., 4., 5. maddesi, Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7 eki; 14. maddesinin 1. fıkrası, 19. maddesi, 20. maddesi yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin,
“Poliklinik ve ADSM” başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasında, “ADSM ortağı olan diş hekiminin ölümü halinde, eşi veya çocukları varsa bunlar hesabına en fazla beş yıl; varisler arasında eş veya çocuk yok ise, diğer mirasçılar hesabına en fazla bir yıl süreyle, mesul müdür sorumluluğu altında ADSM’nin işletilmesine izin verilir. Ölen diş hekimi aynı zamanda mesul müdür ise, en geç on beş iş günü içinde durum Müdürlüğe bildirilir ve 14 üncü madde hükümlerine göre işlem yapılır.”,
“Muayenehane standardı” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Hasta ve yakınlarının dolanım alanlarından izole edilmiş arşiv mahalli bulunur.”,
9. maddesinin ikinci fıkrasında, “Her diş hekimi için birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlarda ayrı muayene odası bulunması kaydıyla aynı dairede birden fazla diş hekimi muayenehane faaliyeti gösterebilir. Bu durumda her bir diş hekimi için ayrı ruhsatname düzenlenir.”,
“A tipi polikliniklerde zorunlu tıbbi hizmet birimleri” başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, “Yangına karşı gerekli tedbirlerin alındığına dair ilgili mevzuata göre yetkili merciden belge alınması zorunludur.”,
“Mesul müdür” başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrasında, “Poliklinik ve ADSM’lerde tam zamanlı görev yapan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir diş hekimi mesul müdür bulunur. Mesul müdür, sadece bir poliklinik veya ADSM’de mesul müdürlük görevini üstlenebilir.”,
“Sağlık kuruluşlarının çalışma esasları” başlıklı 19. maddesinde, “(1) Poliklinik ve ADSM’ler tarafından, ruhsatlarında yazılı olmak kaydıyla resmi çalışma günlerinde sekiz saatten az olmamak üzere belirlenen sürede hizmet sunulur. 24 saat kesintisiz hizmet verilebilir. Hizmet vermek istedikleri çalışma saatlerini, ruhsat başvuruları sırasında Müdürlüğe bildirirler ve ruhsatnameye bu saatler yazılır.
(2) Sağlık kuruluşları, ruhsatlarında yer alan sürelerde hizmet verebilir.
(3) 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla mesleğini serbest olarak icra eden diş hekimleri/uzmanlar, muayenehanesine müracaat eden hastalarının genel anestezi altında yapılması gereken tedavilerini genel anestezi müdahale ünitesi bulunan ADSM’ler ile tıp merkezleri ve özel hastanelerin ameliyathane ve genel anestezi ünitelerinde yapabilirler. Bu durumda hastalar, tedavi masraflarının kendileri tarafından karşılanacağı hususunda bilgilendirilir. Bu durumda, tedavinin yapıldığı sağlık kuruluşunun mesul müdürü her ay sonu itibariyle tedavi edilen hasta sayısı ve diş hekiminin ismini müdürlüğe bildirir. Ayrıca bu şekilde tedavi gören hastalara ayrıntılı fatura düzenlenir.”,
“Nöbet hizmetleri” başlıklı 20. maddesinde, “(1) Muayenehane hariç sağlık kuruluşları, resmi çalışma saatleri dışında ruhsatında belirtilmek kaydıyla nöbet hizmeti sunabilir.
(2) Nöbet hizmetinin sunumu personel ve tıbbî cihaz donanımı, lüzumlu ilaç ve sarf malzemesi yönünden hiçbir aksaklığa meydan verilmeyecek şekilde yapılandırılır.
(3) Poliklinik ve ADSM’lerde; nöbet hizmeti sunulması halinde, resmi çalışma saatleri dışında en az bir diş hekimi nöbet tutar. Ayrıca, nöbet listesi haftalık olarak hazırlanır ve mesul müdür tarafından onaylanarak dosyalanır.”,
“Bilgilendirme ve tanıtım” başlıklı 25. maddesinin ikinci fıkrasında, “Sağlık kuruluşları ağız ve diş sağlığını koruyucu ve geliştirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Sağlık kuruluşları bu madde hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla açılışı, hizmet alanları ve sunduğu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilir ve ilan verebilir. Ancak, bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri kapsamında yanıltıcı, abartılı, doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere ve talep oluşturmaya yönelik açıklamalara yer verilemez.”, 5. fıkrasının birinci cümlesinde, “Sağlık kuruluşları tarafından her türlü yayın mecralarında yer alan sağlık bilgileri, konusuna göre yetkili sağlık meslek mensupları tarafından verilmek zorundadır.”,
“Sağlık kuruluşlarının isimleri” başlıklı 26. maddesinin ikinci fıkrasında, “Çalışma günlerinde sekiz saatin üzerinde hizmet verecek poliklinik ve ADSM’lerin dış cephesinde dış tabelaya yakın bir yerde; asgari 50 cm. x 70 cm. boyutlarında, iki cepheden kolayca görülebilecek yükseklikte, mavi zemin üzerinde ortasında beyaz diş resmi bulunan beyaz ışığı geçirgen ışıklı bir tabela bulundurulması zorunludur. Ancak, tabelanın ışığı sağlık kuruluşunun açık olduğu ve faaliyet gösterdiği sürece yakılır. Sağlık kuruluşunun önüne, cadde ve sokaklara seyyar veya totem tabela, afiş ve benzeri gibi haksız rekabet oluşturacak tabela ve cisimler konulamaz.”,
“Müeyyideler” başlıklı 32. maddesinin ikinci fıkrasında, “Toplumun veya sağlık hizmeti alanların sağlığını olumsuz etkileyeceği düşünülen durumların ortaya çıkması halinde bu durum ortadan kaldırılana kadar sağlık kuruluşunun tamamında valilikçe geçici olarak faaliyet durdurulur ve Bakanlığa bildirilir.”,
“Muayenehane Açma Başvurusunda İstenecek Belgeler” başlıklı Ek-1/a ekinin 4. maddesinde, “Muayenehanede kullanılacak ve bulundurulması zorunlu asgari tıbbi malzeme ve donanım ile ilaç listeleri dikkate alınarak hazırlanmış asgari araç-gereç ve ilaç listesi”, 6. maddesinde, “Muayenehane için, ilgili mevzuata uygun şekilde yangın için gerekli tedbirlerin alındığına dair yetkili merciden alınmış belgeyi,”,
Ek-1/a ekinin 11. maddesinde, “Adli sicil beyanı”, Ek-1/b ekinin 16. maddesinde, “Tabip ve mesul müdür dâhil bütün diş hekimleri için adli sicil beyanı”, Ek-1/c ekinin 13. maddesinde, “Tabip ve mesul müdür dâhil bütün diş hekimleri için adli sicil beyanı”,
“Poliklinik Açma Başvurusunda İstenecek Belgeler” başlıklı Ek-1/b ekinin 3., 4., 5. maddelerinde, “3) Müstakil binada ise, “sağlık kuruluşu” kaydının gösterildiği yapı kullanma izni belgesi; müstakil binada değil ise bulunduğu binanın yapı kullanma izni belgesi (yapı kullanma izni belgesinin önlü-arkalı ilgili belediyesince onaylı örnekleri)
4) Poliklinik binası müstakil ise, ilgili mevzuata göre alınmış depreme dayanıklılık raporu,
5) Yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına ilişkin olarak ilgili mevzuata göre yetkili mercilerden alınmış olan belge,”,
“ADSM Açma Başvurusunda İstenecek Belgeler” başlıklı Ek-1/c ekinin 3., 4. ve 5. maddelerinde, “3) Müstakil binada ise, “sağlık kuruluşu” kaydının gösterildiği yapı kullanma izni belgesi; müstakil binada değil ise bulunduğu binanın yapı kullanma izni belgesi (yapı kullanma izni belgesinin önlü-arkalı ilgili belediyesince onaylı örnekleri)
4) Yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına ilişkin olarak ilgili mevzuata göre yetkili mercilerden alınmış olan belge,
5) Binası için ilgili mevzuata göre alınmış depreme dayanıklılık raporu,”, düzenlemeleri ve
Ek-6/a ekinde, “Bulundurulması Zorunlu Asgari Tıbbi Cihaz Listesi”, Ek-6/b ekinde, “Genel Anestezi Ünitesinde Bulunması Zorunlu Asgari Tıbbi Cihaz ve Donanım Listesi”, Ek-7 ekinde “Acil Setinde Bulunması Gerekenler Listesi” yer almaktadır.
Davacı tarafından, hekim ortaklığına dayalı açılan kurumların diş hekimi ortağının ölümü halinde mirasçılarının maddi çıkarlarının gözetilmesinin, hakkın gözetilmesi açısından uygun bir yaklaşım olduğu; bununla birlikte diş hekimi ortaklığının oldukça küçük kaldığı kurumlara beş ve bir yıllık süre tanınmasının menfaatler arası dengeyi kurmaktan uzak olduğu; Yönetmeliğin 7. maddesinin 4. fıkrasının yalnızca mirasçıların çıkarlarını düzenlediği; klinik konularda uzun bir süre yalnızca diş hekimlerinin sorumlu olmasının önüne geçtiği; geçiş süreci için tanınan sürenin klinik konularda diş hekimlerinin değil sermaye sahiplerinin belirleyici olması sonucunu yaratacağı; sağlık hizmetinin mesleki faaliyet olması nedeni ile mesleği yürüten kişinin vefatı veya mesleği bırakması durumunda mirasçıları için bir hakkın doğmasının uygun olmadığı; mesleki beceri ve bilgi üst soydan alt soya geçen bir ilişki biçimine indirgenemeyeceği,
Yönetmeliğin 24. maddesinde kayıtların, elektronik ortamda da tutulabileceği düzenlemesinin bulunduğu; elektronik kayıtların güvenliğinin sağlanması halinde ise bahsi geçen yazılı kayıt şartının aranmayacağının ifade edildiği; buna göre, diş hekimi muayenehanelerinde de dosyalama yöntemi kullanılmadan, kullanımında olan bilgisayar ortamında hasta kayıtlarının tutulmasında mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı; bu durum karşısında Yönetmeliğin 9. maddesinin 1. fıkrasının c bendi ile diş hekimi muayenehanelerine ‘arşiv bölümü’ oluşturma yükümlülüğünün getirilmesinin, hem Yönetmeliğin elektronik ortamda kayıt tutmayı yeterli gören hükmüyle çeliştiği, hem de diş hekimlerini gereksiz külfet altına soktuğu,
9. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemenin her bir diş hekimi için ayrı bir diş üniti zorunluluğu anlamına geldiği; müşterek muayenehanede ayrı diş hekimi odası bulunma zorunluluğu ile birlikte diş ünitinin ortak kullanımın önüne geçilmesinin hizmet gerekleri ile ilgisi bulunmadığı; hasta için gerekli steril ortam oluşturulduktan sonra her bir diş hekimi için ayrı ünitin kullanılmasının özel bir gereği bulunmadığı; hastaların randevulu hasta olduğu da dikkate alındığında bu koşulun hastanın hizmete ulaşmasında bir erteleme anlamına gelmeyeceği,
Yönetmelikle hiçbir bilimsel kriteri olmadan bazı cihazlar için bulundurulma ve miktar zorunluluğu getirildiği; istenen aletlerin hiç kullanılmadığı; kullanılmasının mümkün olmadığı, kendi tercihleriyle sadece belli bir branş ya da branşlarda tedavi hizmeti veren yüzlerce kurum ve kuruluş mevcut olduğu; kullanılmayacak malzemelerin istenmesinin diş hekimine külfet getireceği,
Az sayıda kişinin randevu ile gittiği muayenehanelerin kullanım açısından konutlardan bir farkı bulunmadığı; bu nedenle Yargıtay tarafından verilen kararlarda tapuda mesken olarak kayıtlı gayrimenkullerde, hekim muayenehanesi veya avukat bürosu açılmasının Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca meskende işyeri açma yasağı kapsamında değerlendirilmediği; yani konutlar için ne kadar risk var ise ve bunun için gerekli önlemlerin belirlenmesinde hangi uygulamaların yapılması gerekiyorsa, muayenehaneler için de aynı durumun söz konusu olduğu; elbette muayenehanelerin içinde yangın için gerekli önlemlerin alınmasının istenmesinin, hem hizmet gerekleri hem de ölçülülük ilkesine uygun olacağı, ancak çok sayıda bağımsız dairesi bulunan çok katlı binalarda açılmış ve açılacak olan muayenehanelerden binaya ilişkin yangınla ilgili tedbirlerin alındığına ilişkin belge istenmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu,
Adli Sicil Kanunu ve buna bağlı hazırlanan Yönetmelikte adli sicil kaydının tanımı bulunduğu, adli sicil beyanına ise yer verilmediği; dava konusu Yönetmelikte de adli sicil beyanının tanımlanmadığı; adli sicil beyanının kişinin kendi beyanı anlamına mı geldiği yoksa ilgili idari birimlerden alınan kaydın mı istendiğinin iptale konu edilen düzenlemeden anlaşılmadığı; bu durumun farklı uygulamalara yol açacağı; dava konusu düzenlemede meslek icrası ile bir bağı kurulmadan kişiden adli sicil beyanında bulunmasının istendiği; 1219 Sayılı Yasanın hangi suç tiplerinin mesleğin icrasına engel olacağını sınırlı sayıda belirttiği; düzenlemenin hekimin bu suçlardan adli sicil kaydının olup olmadığı ile sınırlı olması gerektiği,
Müstakil binada faaliyette bulunacak kurumlar açısından yangın için gerekli tedbirlerin alınmasının açık biçimde düzenlenmemesinin uygulamada illere, ilçelere göre farklılıklar yaratacağı; bununla birlikte poliklinik ve ağız diş sağlığı merkezlerinde yangına karşı önlemlerin alındığı, binanın depreme dayanıklılığı ve yapı kullanım izni belgelerini isteyen düzenlemelerin sağlık hizmet sunumuyla ilgisiz olduğu; ülkemizdeki özellikle eski yapılarda bu belgelerin sağlanmasının imkânsız olması sebebiyle pek çok yerde sağlık kuruluşu açılacak bina bulunamayacağı ya da yeni binaların yaratacağı maliyetin sağlık hizmetinin maliyetine yansıyacağı,
Ek-6/a, Ek-6/b, Ek-7’deki listelerin bilimsellikten uzak, hasta ve hekimlerin ihtiyaçları dikkate alınmadan hazırlandığı; Yönetmelikte hiçbir diş hekiminin kullanamayacağı belki de sadece acil hekim uzmanlarının kullanabileceği magill pensi, laringosop takımı, guidelar, entübasyon tüpleri, laringeal maske takımları gibi malzemeler istendiği; dava konusu düzenleme ile getirilen standartların gereksiz bir külfet anlamına geldiği,
Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasında mavi kart sahibi ve Türk soylu diş hekimleri yönünden hizmet gerekleri ile ilgisiz bir sınırlamaya gidildiği; çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenlerin haklarının, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda düzenlendiği, Kanunun 28. maddesinin 2. fıkrasına göre: “…Bu kişilerin sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı olup bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabidirler.”, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 52. maddesinin 2. fıkrasında ise çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilere tanınan hakların belirtildiği; buna göre: “Bu kişilerin Türkiye’deki ikamet, seyahat, çalışma, yatırım, ticari faaliyet, miras, taşınır ve taşınmaz iktisabı ile ferağı gibi konulara yönelik işlemler, ilgili kurum ve kuruluşlarca Türk vatandaşlarına uygulanmakta olan mevzuat çerçevesinde yürütülür.”; aynı yönetmeliğin 53. maddesinde de çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenlere, 52. maddede belirtilen hakların tanınması için Mavi Kart verildiğinin de belirtildiği; bir diğer düzenlemenin ise Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun olduğu, Kanunun 8. maddesinde çalışma izinleriyle ilgili istisnaların belirtildiği, 1. fıkranın (b) bendinde Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 28. maddesinin istisnalar kapsamına alındığı; bu nedenle mavi kartı bulunan veya Türk Soylu olan diş hekimlerinin de mesul müdür olabileceği açık olup Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının eksik düzenleme nedeni ile iptalinin gerektiği,
19. ve 20. maddede hizmet sunacak diş hekimi ve diğer çalışanların haklarının korunmasını sağlayacak bir düzenleme yapılmadığı; 24 saat kesintisiz hizmetin çalışanların dinlenme hakkının tanınması ve mesleki uygulama hatalarının önüne geçilmesi boyutu ile düzenlenmemesinin hukuka aykırı olduğu; mesai dışındaki her türlü fazla çalışmalarının, günlük, haftalık ve aylık olarak üst sınırı belirlenmeden, dinlenme hakkı güvence altına alınmadan getirilen düzenlemelerin noksan olduğundan iptalinin gerektiği,
25. maddenin 2. fıkrası ve 5. fıkrasının ilk cümlesindeki düzenlemelere göre özel sağlık kuruluşlarının bir zaman ve sayı sınırlamasına gidilmeksizin her türlü basın yayın kuruluşunda, reklam panolarında hizmet alanlarını, sundukları hizmetleri, uygun gördükleri diğer bilgileri dilerlerse kesintisiz bir biçimde yayımlayabilecekleri; esasen amaca uygun olarak zaman ve tekrar açısından sınır getirilmeyen tanıtım faaliyetlerinin de “reklam” niteliğinde olduğu; öte yandan topluma yönelik olarak hizmet alanları ve sundukları hizmetlerle ilgili her türlü bilgilendirmenin talep yaratma sonucunu doğurması ve bu durumun amaçlanmasının da kaçınılmaz olduğu; 1219 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin 8. ve 9. maddelerinde sağlık alanında topluma yönelik tanıtımda izin verilen hallerin açıkça sayıldığı; bunların, isim, adres, uzmanlık alanı, akademik unvan ve çalışma saatleri olduğu; ayrıca bu düzenlemelerde sağlık kuruluşlarına ticari bir nitelik verecek davranışlardan kaçınılması, bu nitelikte reklam ilan ve benzeri tanıtımların yasak olduğunun belirtildiği; Yönetmeliğin, sadece üst hukuk normları ile sınırlandırılan hallere yönelik olarak tanıtıma izin vermesi gerektiği gibi, bu tanıtımın da yasaklanan reklam niteliğine dönüşmemesi için de zaman ve tekrar sınırlamasına yönelik uygulamayı gösterir düzenlemeleri içermesi gerektiği,
Sağlık hizmetlerinin tıbbi deontoloji ve meslek etiği kurallarına uygun biçimde sunulması için sağlık kurum ve kuruluşlarının tabelalarında belirtilebilecek ibareler ile tabelaların diğer standartlarının belirlenmesinin ve Türkiye genelinde uygulama birliğinin sağlanmasının yerinde olduğu; tüm sağlık kuruluşlarında diş hekimi olduğunu belirtir logo içerikli pano kullanımı halkın hizmete ulaşımda kolaylık sağlasa da bunun yalnızca sekiz saat üstü hizmet veren kurumlar için sağlanmasının haksız bir uygulama olduğu; oysa yakın tarihte yürürlüğe konulan Türk Tabipleri Birliği Tabela Yönetmeliği’nin 7. maddesinde “…24 saat hizmet veren sağlık kurum ve kuruluşları, kurum veya kuruluşun acil durumlarda kolayca bulunabilmesi amacıyla, hizmet binasının çatı katına gündüz ve gece uzaktan görülebilecek boyutta, içeriden ışıklandırılabilen ve yalnızca sağlık kuruluşunun adının yazılı olduğu bir tabela koyabilirler…” düzenlemesinin bulunduğu; dava konusu Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fıkrasının sekiz saat üzeri hizmet veren kurumlarla sınırlı olmakla birlikte acil durumlarda kolayca bulunabilmek amacının dışına çıktığı; maddede hizmet binasının çatı katına gündüz ve gece uzaktan görülebilecek boyutta bir tabela koyulması tercih edilmediği; dış tabelaya yakın yeni bir tabela öngörüldüğü; azami boyutlar yerine asgari boyutun tercih edilmesinin ise kötü niyetli uygulamalara olanak tanıdığı,
32. maddeyle, toplumun ya da sağlık hizmeti alanların sağlığını olumsuz etkileyeceği düşünülen durumların varlığı gibi oldukça soyut bir gerekçeyle Valiliğe sağlık kuruluşunu geçici olarak kapatma yetkisi verilmiş olmasının idareye keyfi bir yetki tanıdığı; düzenlemede Valilikçe verilebilecek faaliyet durdurma nedenlerine yer verilmesi gerektiği; Valiliğe verilen yetkinin önleyici tedbir olmanın ötesine geçtiği; sağlık kuruluşları ve diş hekimleri üzerinde bir baskı aracına dönüştüğü, iddialarıyla anılan hükümlerin iptali talep edilmektedir.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair kanunun ikinci faslında “Diş Tabipleri” ile ilgili kurallara yer verilmiş olup, anılan Kanunun 29 ilâ 46. maddelerinde diş tabiplerinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 9. maddesinin (c) bendinde, “Bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.” hükmü yer almaktadır.
Yine 3359 sayılı Kanunun Ek 11. maddesinde, sağlık hizmet sunumu ile ilgili iş ve işlemlerin nca denetleneceği, denetleme sonucunda tespit edilen eksikliklere bazı yaptırım kararları uygulanacağı belirtilmiştir.
663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesinde,” Bakanlık ve bağlı kuruluşlar görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayanılarak, fertlerin ve toplumun sağlığını korumak maksadıyla, mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip olan diş hekimlerinin münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verdikleri muayenehanelerin, özel ağız ve diş sağlığı poliklinikleri ile merkezlerinin açılması, faaliyetleri, denetimleri, faaliyetlerine son verilmesi ve diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılan, 03/02/2015 tarih ve 29256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin yukarıda yer verilen düzenlemelerinde kamu yararı, hizmet gerekleri ve dayandığı mevzuat hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin, 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “veya en az %51 hissesi diş hekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından” ibaresi yönünden;
Söz konusu maddenin (b) bendinde, “A tipi ADSM: Mesleğini serbest icra etmek hak ve yetkisi olan birden fazla diş hekimi/uzman ortaklığı veya en az % 51 hissesi diş hekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından açılan hizmet birimleri doğrudan birbiriyle bağlantılı olacak şekilde oluşturulan ve bu Yönetmelik ile belirlenen asgari şartları taşıyan sağlık kuruluşunu,” düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı tarafından, 1219 sayılı Yasa’nın 29, 30, 34, 36 ve 39. maddelerinde genel olarak diş hastalarına tanı ve tedavi hizmetini verme hak ve yetkisinin diş hekimliği fakültesi mezunu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı diş hekimi ve uzmanlara ait bir yetki olarak düzenlendiği; bu kanunda belirlenen şartları haiz diş hekimlerinin, mesleklerini serbest olarak icra etmek üzere dava konusu Yönetmelik hükümleri uyarınca özel sağlık kuruluşu açabildikleri; ilgili mevzuatın yalnız diş hekimlerine tanıdığı özel sağlık kuruluşu açma hak ve yetkisinin A tip merkezler yönünden diş hekimi olmayan kişilere de tanındığı; böylece Kanunla düzenlenme zorunluluğuna aykırı bir biçimde 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasa ile yalnızca diş hekimlerine tanınan hak ve yetkilerin ortadan kaldırıldığı; Tıbbi Deontoloji Tüzüğünde yer alan ticarileştirme yasağına ilişkin emredici normun yok sayıldığı; diş hekimlerinin bağımsız çalışanlar statüsünden, tacir olan büyük özel sağlık kuruluşu sahiplerinin ücretli çalışanı olmaya itildiği iddialarıyla anılan ibarenin iptali istenilmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine yetkili bulunmaktadır.
1219 sayılı Kanunda diş hekimliğinin icrası ve hasta tedavi edebilmek için diş hekimliği fakültelerinden diploma sahibi olmak zorunluluğu getirilmişse de, özel hastane ve tıp merkezlerinin kimler tarafından açılıp işletilebileceğine ilişkin herhangi bir sınırlamaya yer verilmediği görülmektedir. Bu kapsamda dava konusu Yönetmelikte diş hekimliği mesleğinin serbest olarak icra edildiği muayenehane ve polikliniklerin bizzat hekimler tarafından açılması ve işletilmesi öngörülmüştür.
Sağlık hizmet sunumunun tamamen ticari bir faaliyet alanı olarak görülmesinin, sunulacak hizmetin niteliğiyle bağdaşmayacağı açık olmakla birlikte, verilecek hizmetin mahiyeti itibariyle gerekli olan teknik donanım, bina şartları, zorunlu hizmet birimleri ve personel şartlarının sağlanabilmesi için belli bir sermaye gücü gerektiren ADSM’lerin açılabilmesi için ihtiyaç duyulacak maddi imkânın sağlanabilmesi amacıyla, bunların en az %51 hissesi diş hekimi/uzman ortaklığı bulunan tüzel kişiler tarafından açılabileceğine ilişkin düzenlemede kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
21. maddesinin 2. fıkrası yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin, “Diş protez laboratuvarı hizmetleri” başlıklı 21. maddesinin ikinci fıkrasında, “Bu Yönetmelik kapsamındaki ADSM hariç diğer sağlık kuruluşlarında diş protez teknisyeni/teknikeri istihdam edilemez.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı tarafından, diş protez hizmetlerinin diş hekimliğinin en kapsamlı hizmet alanlarından biri olduğu; bu hizmetlerin her muayenehanede, poliklinikte ve ADSM denilen sağlık merkezlerinde verildiği; protetik diş hekimliğinin, dişlerin şekil, form bozukluklarını ve diş eksikliklerinin teşhisini, tedavi planlamasını, rehabilitasyonunu, oral fonksiyonların tamamlanmasını ve okluzyonun düzenlemesinin yanı sıra hastanın görüntüsünün ve estetiğinin geliştirilmesinde etkili bir tedavi bilimi olduğu; buradaki uygulamaların diş hekiminin klinik olarak yaptığı hazırlıklar üzerine diş teknisyeninin laboratuvarda gerçekleştirdiği teknik aşamalar sonucunda ortaya çıkan protezlerle gerçekleştirildiği; laboratuvarda teknisyence hazırlanan protezlerin aşama aşama klinik prova seansları ile hekim tarafından ağızda kontrol edilerek sonuçlandırıldığı; bu süreç içerisinde diş teknisyeniyle doğrudan bir iletişim ve işbirliğinin şart olduğu; bu iletişimi ve işbirliğini bazı hekimlerin dışarıdan hizmet alarak yürütürken bazı hekimlerin de doğrudan kendi bünyelerinde bir diş teknisyeni istihdam ederek sürdürdüğü; klinik bünyesinde diş teknisyeni bulundurmanın, ağız diş sağlığı sunulan bir birimde laboratuvar çalıştırmaktan farklı bir olgu olduğu; ilgili madde düzenlenirken teknisyenlerin muayenehanelerde yetkileri olmadığı halde ağız içinde çalışmaya yönelmelerine engel olunmak hedeflendi ise buna engel yasa hükümlerinin zaten geçerli olduğu ve ağır müeyyideleri olduğu ileri sürülerek anılan hükmün iptali istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, Diş Protez Laboratuvarları Yönetmeliği gereğince sadece ADSM bünyesinde diş protez teknisyeni istihdamı yapılabildiği; dava konusu Yönetmeliğin 21 inci maddesinin birinci fıkrasında da anılan Yönetmelik hükümlerine uygun olarak “A tipi ADSM’ler kendi hastalarına hizmet vermek kaydıyla bünyelerinde 7/12/2005 tarihli ve 26016 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diş Protez Laboratuvarları Yönetmeliğine uygun diş protez laboratuvarı açabilirler. Bu durumda en az bir diş protez teknisyeni/teknikeri bulundurulması gerekir.” şeklinde düzenleme yapıldığı; ikinci fıkrasının da yine aynı Yönetmelikten yola çıkılarak “Bu Yönetmelik kapsamındaki ADSM hariç diğer sağlık kuruluşlarında diş protez teknisyeni/teknikeri istihdam edilemez.” şeklinde düzenlendiği; diş hekimi tarafından muayenehane adresinin haricinde başka bir adreste diş protez teknisyeni istihdam ederek laboratuvar açmasına ve protez ihtiyacının bu şekilde karşılanmasına engel bir durum bulunmadığı; ayrıca anılan Yönetmelik hükümlerine göre diş hekimlerinin, münhasıran kendi klinik hastalarının protezlerini yapmak şartıyla diş protez teknisyeni istihdam etmeden asgari araç ve gereçleri bulundurmak kaydı ile laboratuvar işleri yapabildikleri; muayenehanelerdeki hasta yoğunluğu ile en az beş diş ünitinin bulunduğu ADSM’lerin hasta yoğunluğunun kıyaslanması ve ADSM’ler için tanınan ayrıcalıkların muayenehaneler için de istenmesinin hizmetin gereğine uygun olmadığı; muayenehanelerde diş protez teknikerinin istihdam edilmesine ihtiyaç bulunmadığı savunulmuştur.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un,
Ek 13. maddesinin (i) bendinde, “Diş protez teknikeri; ön lisans seviyesindeki diş protez programından mezun; diş tabibi tarafından alınan ölçü üzerine, çene ve yüz protezlerini, ortodontik cihazları yapan ve onaran sağlık teknikeridir.”
Ek 10. maddesinde ise, “Diş protez teknikerleri veya diş hekimleri, diş protez laboratuvarı açmak istedikleri takdirde, mahallin en büyük mülki amirine başvurmak ve bu makamın belirteceği şartlara uymak zorundadırlar. Diş protez laboratuvarlarının sahip olmaları gereken şartlar ile bulundurmaları gereken asgari araç ve gereçlerin sayıları ve nitelikleri, nca yayımlanacak bir yönetmelikle belirtilir. Laboratuvarların yönetmelik ve kanuna uygun çalışıp çalışmadıkları, il sağlık müdürlüklerince denetlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan Kanun uyarınca, 07.12.2005 tarih ve 26016 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diş Protez Laboratuvarları Yönetmeliği’nin 3. maddesinde; Diş Protez Teknisyeninin, kanun hükümleri çerçevesinde diploma veya meslek belgesi alarak diş protez teknisyeni unvanını kullanmaya hak kazanmış diş protez teknisyenliği meslek mensuplarını ifade ettiği belirtilmiş, 9. maddesinde; “Laboratuvarlar, bünyesinde ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen kamu ve özele ait hastane ve ağız ve diş sağlığı merkezleri ile Kanuna göre mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip diş hekimi ve diş protez teknisyeni ve ayrıca ortaklarının tamamı diş hekimi ve/veya diş protez teknisyeni olan şirketler tarafından açılabilir.
Diş hekimleri, münhasıran kendi klinik hastalarının protezlerini yapmak şartıyla diş protez teknisyeni istihdam etmeden asgari araç ve gereçleri bulundurmak kaydı ile laboratuvar işleri yapabilirler.
Diş hekimleri, kendi klinik hastaları dışındaki hastaların protez ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla laboratuvar sorumlusu olarak en az bir diş protez teknisyenini istihdam etmek suretiyle laboratuvar açabilirler. Ancak dişhekimleri, diş protez teknisyeni çalıştırmaksızın dışarıdan gelen protez başvurularını bizzat çalışarak karşılamak isterlerse hiçbir şekilde klinik hizmeti yürütemezler. Bu şekilde açılacak laboratuvarlar ruhsata tabidir.
Birinci fıkrada belirtilen kamu ve özel sağlık kuruluşları bünyesinde açılan laboratuvarlarda diş protez teknisyeni veya diş hekimi sorumluluğunda hizmet yürütülür ve bu Yönetmelik hükümlerine uygunlukları aranır. Bu şekilde açılacak laboratuvarlara ayrıca ruhsat düzenlenmez.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre, laboratuvarların, bünyesinde ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen kamu ve özele ait hastane ve ağız ve diş sağlığı merkezleri ile Kanuna göre mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip diş hekimi ve diş protez teknisyeni ve ayrıca ortaklarının tamamı diş hekimi ve/veya diş protez teknisyeni olan şirketler tarafından açılabileceği; diş hekimlerinin, muayenehanelerinde münhasıran kendi klinik hastalarının protezlerini diş protez teknisyeni istihdam etmeden asgari araç ve gereçleri bulundurarak yapabilecekleri; kendi klinik hastalarının dışında başka hastaların protez işlerini de yapmak istiyorlarsa laboratuvar kurabilecekleri; ancak laboratuvarda diş protez teknisyeni istihdam etmeyip protez başvurularını bizzat karşılamak isterlerse klinik hizmeti yürütemeyecekleri anlaşıldığından, Yönetmelik kapsamındaki ADSM hariç diğer sağlık kuruluşlarında diş protez teknisyeni/teknikeri istihdam edilemeyeceğine dair dava konusu düzenlemede dayandığı mevzuat hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu yönetmeliğin, dayanakları arasında 3224 Sayılı Yasaya yer verilmemesi ve Birliği ve bağlı odaların Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmelerine olanak verecek düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle tamamının iptali talebi yönünden;
Davacı tarafından, Yönetmeliğin, diş hekimliği mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, bu mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve hastaları ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca hazırlanıp yürürlüğe konulan 3224 Sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu’na da dayanması gerektiği; bu eksikliğin Yönetmeliğin bütününde mesleğin toplum yararına korunup geliştirilmesi ile meslektaşlarının bu amaç ile uyumlu menfaatlerini korumakla yükümlü kılınan Oda’nın yetkilerinin kullanılmasına yer verilmemesi ile sonuçlandığı; dava konusu Yönetmelikte Oda’nın bağlı bulunduğu Birliğinin hazırlık sürecine katılmasına olanak tanınmadığı; Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte düzenleyici işlemlerin taslakları hakkında konuyla ilgili üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinden faydalanılması yönünde düzenlemelere yer verildiği; 3224 sayılı Yasa ile halk sağlığı alanında çalışma yapmak ve de hekimlik mesleğinin yürütülüşünü kamu denetimine almakla görevlendirilen Birliğin Yönetmeliğin hazırlanmasında katılımcı olamamasının, mesleğin icrasına ilişkin bilimsel kurallara aykırı düzenlemelerin yapılması sonucunu da beraberinde getirdiği; Yönetmelikteki mesleki standartların, diş hekimlerinin etkin katılımının sağlandığı bilimsel çalışmalar sonucu belirlenmediği iddia edilmektedir.
Davalı idare tarafından, 3224 sayılı Kanunun, Diş Hekimleri Odaları ile Birliğinin kurulmasına, teşkilat, faaliyet ve denetimlerine, organlarının seçimlerine dair esas ve usulleri düzenleme amacına hizmet ettiği; 1219 sayılı Kanunun Türkiye’de meslek icra eden tüm diş hekimleri bakımından özel nitelikli meslek kanunu olduğu; 3359 sayılı Kanunun, sağlık hizmetleriyle ilgili temel esasları düzenlediği; dolayısıyla, diş hekimleri tarafından münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen sağlık kuruluşlarının açılması, faaliyetleri, denetimleri, faaliyetlerine son verilmesi ve diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemek noktasında 1219 sayılı ve 3359 sayılı Kanun hükümlerinin evleviyetle carî olduğu; 3359 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (c) bendi: bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının; tesis, hizmet ve personel standartlarının tespit edilmesine, sınıflandırılmasına, sınıflarının değiştirilmesine, açılmalarına, faaliyetlerine ve denetlenmelerine ilişkin hususların nca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceğini öngördüğü; Yönetmelik taslak aşamasında iken Birliği’ne resmi olarak görüşe gönderildiği, ayrıca bu konuya ilişkin düzenlenen toplantıların, Birliği temsilcileri, ilgili derneklerin temsilcileri ve İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin katılımlarıyla gerçekleştirildiği savunulmuştur.
Dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde Yönetmeliğin amacının; fertlerin ve toplumun sağlığını korumak maksadıyla, mesleğini serbest olarak icra etmek yetkisine sahip olan diş hekimlerinin münferiden ve müştereken ağız ve diş sağlığı hizmeti verdikleri muayenehanelerin, özel ağız ve diş sağlığı poliklinikleri ile merkezlerinin açılması, faaliyetleri, denetimleri, faaliyetlerine son verilmesi ve diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu;
3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu’nun ise amacının “Diş Hekimleri Odaları ile Türk Diş Hekimleri Birliğinin kurulmasına, teşkilat, faaliyet ve denetimlerine, organlarının seçimlerine dair esas ve usulleri düzenlemek”, olduğu dikkate alındığında dava konusu yönetmeliğin dayanakları arasında 3224 Sayılı Yasaya yer verilmemesi ve Türk Diş Hekimleri Birliği ve bağlı odaların Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirmelerine olanak verecek düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle Yönetmeliğin hukuka aykırı olduğu yolundaki davacı iddiaları yerinde görülmemiştir.
Yönetmeliğin, 9. maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentleri yönünden;
Dava konusu Yönetmelik, 23.12.2016 tarih ve 29927 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle yeniden düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin, 9. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, “Yeterli şekilde gün ışığı ile aydınlatılan ve havalandırılan, en az 12 metrekare kullanım alanına sahip muayene odası bulunur. Hasta mahremiyetinin korunması ve uygun şartlarda muayenenin sağlanması için ses, görüntü ve gürültü açısından gerekli düzenlemeler, uygun araç, gereç ve donanım ile lavabo bulunur.” şeklinde iken yapılan değişiklikle “Yeterli şekilde aydınlatılan ve havalandırılan, ünitin çevresinde hasta başı gelen tarafta en az 1,50 metre diğer üç tarafta ise en az 1 metre çalışma alanı/mesafe bırakacak şekilde muayene odası bulunur. Muayene odasında hasta mahremiyetinin korunması ve uygun şartlarda muayenenin sağlanması için ses, görüntü ve gürültü açısından gerekli düzenlemeler yapılarak, iş ve işlemlerde gerekli araç, gereç ve donanım ile lavabo bulunur.”;
(b) bendi, “Tek diş hekimi için en az 10 metrekare büyüklüğünde, birden fazla her diş hekimi için ilave 5 metrekare olmak üzere hasta bekleme salonu bulunur. Bekleme salonu sekreter hizmet alanı olarak da kullanılabilir.” şeklinde iken “En az 10 metrekare büyüklüğünde, hasta bekleme salonu bulunur. Bekleme salonu sekreter hizmet alanı olarak da kullanılabilir.”;
(ç) bendi, “Bekleme salonuna koridorla bağlantılı, içerisinde el yıkama bölümü ve gerekli hijyen şartlarını sağlayacak malzemeler bulunan tuvalet bulunur.” şeklinde iken “İçerisinde el yıkama bölümü ve gerekli hijyen şartlarını sağlayacak malzemeler bulunan tuvalet bulunur.” halini almıştır.
İptal davasına konu işlemlerin tesis edildikleri tarihteki durumları itibariyle hukuksal değerlendirmeye tabi tutulacakları, İdare Hukukunun ve İdari Yargılama Usulünün bilinen ilkelerinden olmakla birlikte, dava aşamasında iken idari işlemin usulüne uygun olarak geri alındığı veya yürürlükten kaldırıldığı durumlarda, iptal hükmüne konu olabilecek idari işlemin varlığından söz etmek olanaklı değilse de özellikle belli süreyle de olsa uygulama işlemlerine dayanak alınan düzenleyici işlemler yönünden hukuka uygunluk denetiminin yapılması, iptal davasının “Hukuk Düzeni”nin korunması yolundaki gerçek amacına uygun olandır.
Ancak, dava konusu düzenlemenin yukarıda yer verilen hükümlerinin değiştirilmesi ve bu hükümlere dayalı olarak tesis edilmiş bir uygulama işleminin de dava konusu edilmemiş olması karşısında dava konusu idari işlemin yürürlükte bulunduğu süre içinde davacı yönünden gerçekleşmiş bir menfaat ihlalinden söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu durumda, anılan hükümler bakımından davanın konusu kalmamıştır.
Dava Konusu Yönetmeliğin 7. maddesinin 5. fıkrası yönünden;
“Poliklinik ve ADSM” başlıklı 7. maddenin 5. fıkrasında “Poliklinik ortaklarından olan bir diş hekiminin ölümü ve iki veya daha fazla diş hekiminin poliklinik faaliyetlerini devam ettirmeleri halinde dördüncü fıkraya göre işlem yapılır. Tek diş hekimi kalması halinde, üç ay içinde diş hekimi ortak bulunamaz ise poliklinik faaliyetine son verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı tarafından eksik düzenleme içermesi nedeniyle bu maddenin iptali ve yürütmesinin durdurulması talep edilmektedir.
Davalı idarece verien savunma dilekçesinde Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin yürürlüğe konulmasının temel amacının, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte hizmete ve denetime ilişkin getirilen standartların, benzer durumda olan ancak, ayrı bir Yönetmelik ile düzenlenmiş bulunan ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan sağlık kuruluşları bakımından da eşitlik ilkesi gözetilerek, uygulama birliğinin sağlanması olduğunun belirtildiği görülmektedir.
15/02/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasında, polikliniklerin, mesleğini serbest icra etmek hak ve yetkisi olan tabipler tarafından müşterek halde ve sadece o poliklinik bünyesinde meslek icra etmek şartıyla açılacağı, 4. fıkrasında, poliklinik ortaklarından olan bir tabibin ölümü ve iki veya daha fazla tabibin poliklinik faaliyetlerini devam ettirmeleri halinde üçüncü fıkraya göre işlem yapılacağı, tek tabip kalması halinde ise üç ay içinde tabip ortak bulunamaz ise poliklinik faaliyetine son verileceği veya muayenehaneye dönüştürüleceği hükmü yer almakta iken 21/03/2014 tarih ve 28948 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3. maddesi ile esas Yönetmeliğin 8. maddesinin 4. fıkrasının son cümlesindeki “…veya muayenehaneye dönüştürülür…” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
Anılan düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin Yönetmelik değişikliğinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan bir davada Dairemizin 04/11/2014 tarih ve E:2014/3860 sayılı kararıyla;
Yönetmeliğin 8/4. maddesi uyarınca, mesleğini serbest icra etmek hak ve yetkisi olan tabipler tarafından müşterek halde açılabilen polikliniklerde tek hekim kalması halinde, hekime, üç ay içerisinde tabip ortak bularak poliklinik faaliyetlerine devam edebilmesi, bu süre içerisinde tabip ortak bulamaması halinde poliklinik faaliyetine son vermesi veya muayenehaneye dönüşebilmesi şeklinde seçimlik bir hak tanınırken, dava konusu yönetmelik değişikliği ile tek kalan hekimin muayenehaneye dönüşme tercihi ortadan kaldırılarak, yeni muayenehane açmak isteyen diğer hekimler ile aynı şartlara ve prosedüre tabi tutuldukları;
Öte yandan, 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik ile anılan Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan 09/03/2000 tarih ve 23988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te düzenlenen sağlık kuruluşu/poliklinik açma şartları ile muayenehane açılmasına ilişkin koşullar karşılaştırıldığında, polikliniklerin açılması için aranan şartların her iki Yönetmelikte de muayenehanelerin açılması için aranan şartlardan daha ağır olduğunun görüldüğü,
Bu durumda, polikliniklerin bir bakıma birleştirilmiş/müşterek muayenehaneler olduğu ve fiziki şartlar yönünden polikliniklerin muayenehanelerde aranan koşulları sağladığı, polikliniklerin muayenehanelerde aranan fiziki vb. şartları sağlamadıkları veya buna engel bir durumu bulunduğu yolunda davalı idarece herhangi bir iddiada bulunulmadığı, bu tür polikliniklerde muayenehane olarak faaliyet gösterilemesine yönelik hukuki bir engel de olmadığı, ayrıca, polikliniklerde tek tabip kalması halinde kalan hekimin üç ay içinde tabip ortak bulunamaması halinde muayenehaneye dönüşmesine ilişkin tercih hakkının, Yönetmeliğin ilk yayımlandığı 15/02/2008 tarihinden dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 21/03/2014 tarihine kadar devam ettiği ve bu seçimlik hakkın geçerli herhangi bir hukuki, tıbbi vb. gerekçe olmaksızın yürürlükten kaldırıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu Yönetmelik değişikliğinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçeleriyle yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş; söz konusu karara karşı yapılan itiraz başvurusu da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/03/2015 tarih ve YD İtiraz No:2015/2 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Davalı idarece, yürütmenin durdurulması kararı gerekçesine uygun olarak Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesinin 4. fıkrasında, poliklinikte tek tabip kalması halinde ise üç ay içinde tabip ortak bulunamaz ise poliklinik faaliyetine son verileceği veya muayenehaneye dönüştürüleceği şeklinde önceki düzenlemeye benzer şekilde yeniden düzenleme yapılmıştır.
Buna göre, davalı idarenin savunma dilekçesinde de belirtildiği üzere, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte hizmete ve denetime ilişkin getirilen standartların, benzer durumda olan ancak, ayrı bir Yönetmelik ile düzenlenmiş bulunan ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan sağlık kuruluşları bakımından da eşitlik ilkesi gözetilerek, uygulama birliğinin sağlanması temel amacıyla yürürlüğe konulan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin dava konusu düzenlemesinde polikliniklerde tek tabip kalması durumunda kalan hekimin, üç ay içinde tabip ortak bulamaması halinde poliklinik faaliyetine son verileceği kurala bağlanırken kalan hekime muayenehaneye dönüşme hakkı tanınmamak suretiyle eksik düzenleme yapılarak benzer durumda olan sağlık kuruluşları arasında farklı uygulamalara sebebiyet verildiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, polikliniklerin bir bakıma birleştirilmiş/müşterek muayenehaneler olması ve fiziki şartlar yönünden polikliniklerin muayenehanelerde aranan koşulları sağlaması, bu tür polikliniklerde muayenehane olarak faaliyet gösterilmesine yönelik hukuki bir engel de bulunmaması, ayrıca, polikliniklerde tek tabip kalması durumunda bu hekimin, üç ay içinde tabip ortak bulamaması halinde muayenehaneye dönüşmesine ilişkin tercih hakkının, benzer durumda olan ayakta teşhis ve tedavi kuruluşlarına tanındığı göz önüne alındığında, dava konusu Yönetmelik kuralında, polikliniklerde tek diş hekimi kalması halinde muayenehaneye dönüşme hakkına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme nedeniyle hukuka uyarlık görülmemiştir.
Dava Konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi yönünden;
“Muayenehane standardı” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasında; “Muayenehanelerin hastaların, yaşlıların ve engellilerin ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin hızlı ve verimli bir şekilde karşılanması amacıyla taşıyacakları şartlar aşağıda belirtilmiştir…… g) Bodrum katlar dâhil kat adedi 4 ve daha fazla olan binalarda muayenehane açılması halinde asansör bulunması zorunludur.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin “A tipi polikliniklerde zorunlu tıbbi hizmet birimleri” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında;” A tipi polikliniklerde aşağıda belirtilen nitelikleri haiz bölümler bulunur:……. f) Poliklinik giriş katta değilse, kuruluşun bulunduğu binada hastanın tekerlekli sandalye ile taşınmasını sağlayacak şekilde ilgili mevzuatına uygun asansör olması gerekir. Merdiven ve sahanlık ölçüsü en az 1,20 metre olması gerekir. Merdiven rıhtlarının engellilerin çıkışını zorlaştırmayacak şekilde düz bir satıhla bitirilir.” hükmü yer almaktadır.
Her iki madde birlikte değerlendirildiğinde, bodrum katlar dâhil kat adedi dört ve daha fazla olan binalarda muayenehane açılmak istenmesi durumunda muayenehanenin kaçıncı katta olduğunun önemi olmaksızın asansör şartı getirildiği, poliklinikte ise, poliklinik açılacak yerin giriş katta olması durumunda böyle bir zorunluluğun bulunmadığı, ancak giriş katta değilse asansör bulunması gerektiği yönünde düzenleme yapıldığı görülmektedir.
1219 sayılı Kanunun 1. ve 5. maddeleri uyarınca tabiplik yapma yetkisine sahip pratisyen doktorlar ile değişik uzmanlık dallarında uzmanlık yapmış olan uzman doktorlar tarafından açılabilen muayenehaneler; iptali istenen Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesinde, “bir diş hekimi/uzman tarafından mesleğini serbest olarak icra etmek üzere şahıs adına açılan, bu Yönetmelik ile belirlenen asgari şartları taşıyan sağlık kuruluşu” şeklinde tanımlanmıştır.
Yine aynı Yönetmeliğin 4. maddesinde poliklinik; “En az iki diş hekimi tarafından müştereken açılabilen ve işletilebilen, hizmet birimleri doğrudan birbiriyle bağlantılı olacak şekilde oluşturulan ve bu Yönetmelik ile belirlenen asgari şartları taşıyan sağlık kuruluşunu ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımlar ve iptali istenen yönetmeliğin bütünü göz önüne alındığında, muayenehanenin, tek diş hekimi tarafından mesleğini serbest olarak icra etmek üzere açılan, tam gün çalışma zorunluluğu bulunmayan bir sağlık kuruluşu olduğu, polikliniğin ise; en az iki diş hekimi tarafından müştereken açılabilen ve işletilebilen, mesul müdürü olan, ruhsatta belirtilen çalışma saatlerinde hizmet veren, nöbet hizmeti sunabilen, müstakil binada değilse mutlaka ayrı bir girişi olmak zorunda olan bir yer olduğu, yani muayenehaneye göre çalışma saati, zorunlu tıbbi hizmet birimleri, çalışan hekim ve personel sayısı gibi bir çok yönden daha kapsamlı bir sağlık kuruluşu olduğu görülmektedir. Dolayısıyla muayenehane standardının poliklinik standartlarından daha ağır olamayacağı, bu iki kuruluşta aranan standartların orantılı olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle muayenehanenin hangi katta olduğuna bakılmaksızın asansör şartı aranmasına ilişkin dava konusu maddede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Dava Konusu Yönetmeliğin 13. maddesinin 4. fıkrası yönünden;
“Ruhsat başvurusu ve ruhsatname” başlıklı 13. maddenin 4. fıkrasında; ” Teknik inceleme ekibi müdürlükçe görevlendirilen, biri diş hekimi olmak kaydıyla en az üç kişiden oluşturulur. Müdürlükte diş hekimi bulunmadığı takdirde kamu kurumlarında çalışan bir diş hekimi görevlendirilir. Yapılacak inceleme neticesinde, başvurunun bütün şartları taşıdığının tespit edilmesi halinde müdürlük tarafından on iş günü içerisinde Ek-2’de yer alan ruhsatname düzenlenir. Poliklinik ve ADSM’lerde ruhsata ilave olarak, mesul müdür adına Ek-3’te yer alan mesul müdürlük belgesi ile mesul müdür kuruluşta mesleğini icra edecek ise mesul müdür dâhil diğer sağlık çalışanlarının her birine Ek-4’te yer alan çalışma belgesi düzenlenir. Muayenehane için mesul müdürlük belgesi ve diş hekimi için çalışma belgesi düzenlenmez ancak ağız ve diş sağlığı teknikeri çalıştırılıyorsa çalışma belgesi düzenlenir. Düzenlenen bu belgelerin ve başvuru dosyasının bir örneği müdürlükte saklanır. Düzenlenen belgelerin aslı, mesul müdüre/muayenehane diş hekimine imza karşılığında teslim edilir.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu madde incelendiğinde, teknik denetim ekibi içinde oda temsilcisi olan diş hekiminin bulunmadığı görülmektedir. Davacı tarafından eksik düzenleme bulunduğu iddiasıyla bu husus dava konusu edilmiştir.
Dava konusu Yönetmelikle yürürlükten kaldırılan 14/10/1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin “Başvurunun Değerlendirilmesi” başlıklı 8. maddesinde, sağlık kuruluşu açmak isteyenlerin başvurularının dosya üzerinde incelemesi tamamlandıktan sonra yerinde incelenmesi hususu düzenlenmiş, buna göre “Başvuru dosyasında eksiklik yoksa sağlık kuruluşlarının kuruluş ve faaliyetlerinin Yönetmeliğe uygun olup olmadığının incelenmesi için bir denetim ekibi oluşturulur. Denetim ekibi müdürlükçe görevlendirilen, varsa biri diş hekimi olmak kaydıyla en az iki kişi ile oda temsilcisi bir diş hekiminden oluşturulur. Denetim ekibi açılacak sağlık kuruluşunu yerinde inceler. Yapılacak inceleme neticesinde, başvurunun bütün şartları taşıdığı anlaşılırsa, müdürlük tarafından Yönetmeliğin 1 numaralı ek’inde gösterilen Uygunluk Belgesi düzenlenir…..” hükmüne yer verilerek sağlık kuruluşlarının açılması sırasında yapılacak denetimde meslek odasından bir diş hekiminin de bulunması gerektiği kuralı konulmuştu.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasamızın 135. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir.
Sağlık kuruluşunun açılması sırasında yapılacak olan denetimin, fiziki şartlar dışında diş hekimlerinin mesleklerinin uygulanmasına ilişkin mesleki standartlar yönünden yapılacak bir denetim olduğu dikkate alındığında, Anayasanın yukarıda aktarılan hükmü uyarınca mesleki faaliyetlerin kolaylaştırılması, ihtiyaçların belirlenmesi, mesleğin gelişmesi, meslek ahlâkı ve disiplininin korunması gibi amaçları olan meslek odasının diş hekimi olan bir üyesinin bu denetim içinde bulunması bir zorunluluktur. Nitekim yukarıda aktarıldığı üzere yürürlükten kaldırılan yönetmelikte de denetim ekibinde oda temsilcisi bir diş hekimi bulunmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu maddede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 13. maddesinin 8. fıkrası yönünden;
“Ruhsat başvurusu ve ruhsatname” başlıklı 13. maddesinin 8. fıkrasında; “Sağlık kuruluşlarının ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi, kuruluş adı, sahiplik veya mesul müdürlük değişikliği durumlarında ruhsat yeniden düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.
Davacı tarafından, dava konusu yönetmelikte, daha önce açılmış sağlık kurum ve kuruluşlarının mevcut durumları ile faaliyetine devam edeceğinin belirtildiği, ancak 13. maddenin 8. fıkrasındaki düzenleme nedeni ile sokak isminin belediye tarafından değiştirilmesi halinde yeni ruhsat başvurusunda bulunulduğunda o an itibariyle yeni yayımlanan Yönetmelikteki koşulların başvuru için aranacağı, dolayısıyla bu düzenleme ile mevcut kurumların kapatılmasının öngörüldüğü, öte yandan idarenin adreste isim değişikliğine gitmesinin diş hekimlerine ek külfet yaratmasının da uygun olmadığı iddialarıyla iptali talep edilmektedir.
Söz konusu maddede ruhsatın yeniden düzenlenmesi gerektiği haller belirtilmektedir. Kuruluş adı, sahiplik veya mesul müdürlük değişikliği gibi durumlar sağlık kuruluşunun kendi iç işleyişinden kaynaklı olup bu durumlarda ruhsatın normal prosedür çerçevesinde yenilenmesi gerektiği tartışmasızdır. Adres değişikliklerinde de yazılı kaydın fiili duruma uygun hale dönüştürülmesi gereklidir. Fakat ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi durumu, idari işleyişten kaynaklı olup, bu durumun sağlık kuruluşuna atfedilecek bir yanı bulunmadığından, bu halde yapılacak ruhsat yenilemesinin yeniden yapılan bir başvuru olarak değerlendirilmeden ve sağlık kuruluşunu mali külfet altına sokmadan yapılması gerekmektedir. Açıklanan nedenle “ilgili belediye tarafından adresinin değiştirilmesi” ibaresine yönelik olarak eksik düzenleme sebebiyle dava konusu madde hukuka aykırı bulunmuştur.
Dava konusu Yönetmeliğin 13. maddesinin 9. fıkrası yönünden;
“Ruhsat başvurusu ve ruhsatname” başlıklı 13. maddesinin 9. fıkrasında; “Bu Yönetmelik kapsamındaki mevcut bir özel sağlık kuruluşunu işletenlerce şube niteliğinde ikinci bir sağlık kuruluşunun açılmak istenmesi durumunda ve faaliyet gösterdiği adresin değişmesi durumunda Ek-1’de belirtilen evrak ile başvuru aynen tekrarlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı tarafından, özel sağlık kuruluşlarına şube açma hakkı tanınmasının 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 43. maddesine ve Tıbbi Deontoloji Tüzüğünün 8. maddesine aykırı olduğu iddiasıyla bu fıkranın iptali talep edilmektedir.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 43. maddesinde, “Bir diş tabibi veya dişçinin mütaaddit yerlerde muayenehane açarak icrayı sanat etmesi memnudur.” kuralı yer almaktadır.
Bu düzenlemede açıkça görüldüğü üzere, bir diş hekimi/uzman tarafından mesleğini serbest olarak icra etmek üzere birden fazla yerde muayenehane açılması yasaklanmıştır.
Dava konusu maddede bu yönetmelik kapsamındaki sağlık kuruluşlarını işletenlerce şube niteliğinde ikinci bir sağlık kuruluşunun açılmak istenmesi durumunda yapılacak başvuru düzenlenmiştir.
Söz konusu Yönetmeliğin “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, bu yönetmelikte geçen sağlık kuruluşunun, ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen muayenehaneleri, poliklinikleri ve özel ağız ve diş sağlığı merkezlerini ifade ettiği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere söz konusu yönetmelikte sağlık kuruluşları arasında muayenehanelerin de olduğu ve 1219 sayılı Kanun’un anılan maddesi uyarında bir diş hekiminin birden fazla yerde muayenehane açamayacağı hususu dikkate alındığında dava konusu maddenin muayenehaneler yönünden mevzuata aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Gerek 1219 sayılı Kanun ve gerek diğer mevzuat hükümlerinin incelenmesinden, poliklinik ve Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinin şube açmalarını engelleyen bir düzenleme içermediği anlaşıldığından, davacının poliklinik ve Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinin şube açmalarının hukuka aykırı olduğu iddiaları yerinde görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrası yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. fıkrasında,
“Muayenehaneler hariç özel sağlık kuruluşlarında tam zamanlı olarak çalışan diş hekimi/uzman, anestezi ve reanimasyon uzmanı ile radyoloji veya ağız-diş ve çene radyolojisi uzmanı 1219 sayılı Kanunun 12 nci maddesine uygun olmak kaydıyla bulunduğu ilde diğer özel sağlık kuruluşlarında kısmi zamanlı olarak çalışabilir. Bu kişilerin tam zamanlı olarak çalıştığı kuruluştan ayrılmaları halinde, kısmi zamanlı çalıştığı kuruluşta tam zamanlı çalışma belgesi düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atların’ın Tarzı İcrasına Dair Kanunun 12. maddesinde; “Sanatını icra etmek üzere bir mahalde kayıtlı olan herhangi bir tabibin bizzat dükkan ve mağaza açmak suretiyle her türlü ticaret yapması memnudur.
(Değişik ikinci fıkra: 21/1/2010-5947/7 md.; Değişik: 2/1/2014-6514/21 md.) Tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar; 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 27 nci maddesi, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36 ncı maddesi ile 17/11/1983 tarihli ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun 32 nci maddesi saklı kalmak kaydıyla, aşağıdaki sağlık kurum ve kuruluşlarında mesleklerini icra edebilir:
a) Kamu kurum ve kuruluşları.
b) Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumları ile sözleşmeli çalışan özel sağlık kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumları ile sözleşmeli çalışan vakıf üniversiteleri.
c) Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumları ile sözleşmesi bulunmayan özel sağlık kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumları ile sözleşmesi bulunmayan vakıf üniversiteleri, serbest meslek icrası.
(Değişik üçüncü fıkra: 21/1/2010-5947/7md.)Tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, ikinci fıkranın her bir bendi kapsamında olmak kaydıyla birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışabilir. Bu maddenin uygulanması bakımından Sosyal Güvenlik Kurumunca branş bazında sözleşme yapılan özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversiteleri yalnızca sözleşme yaptıkları branşlarda (b) bendi kapsamında kabul edilir. Mesleğini serbest olarak icra edenler, hizmet bedeli hasta tarafından karşılanmak ve Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edilmemek kaydıyla, (b) bendi kapsamında sayılan sağlık kuruluşlarında da hastalarının teşhis ve tedavisini yapabilir…” hükmü yer almaktadır.
1219 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 12. maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi uyarınca, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların, anılan maddenin ikinci fıkrasının her bir bendi kapsamında olmak kaydıyla ve başka bir sınırlama olmadan, birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışabilme hakkına sahip oldukları açıktır. Öte yandan, 1219 sayılı Yasa uyarınca tabiplik mesleğini icra etme hakkına sahip bir tabibin, 1219 sayılı Yasanın 12. maddesindeki sınırlamalara bağlı kalmak suretiyle, bir veya birden fazla özel sağlık kuruluşunda sadece kısmi zamanlı olarak çalışabilmesi de mümkündür.
Dava konusu Yönetmelikte, diş hekimlerinin özel sağlık kuruluşlarında çalışma şekilleri yönünden, tam zamanlı ve kısmi zamanlı çalışma olarak iki tür çalışma şekline yer verilmiş ve bir özel sağlık kuruluşunda “kısmi zamanlı” çalışma hakkı, sadece başka bir özel sağlık kuruluşunda tam zamanlı çalışan diş hekimine verilmiştir.
Bu durumda, dava konusu madde ile, Yasada olmayan bir koşul getirilerek, bir sağlık kuruluşunda kısmi zamanlı çalışabilme hakkı başka bir özel sağlık kuruluşunda tam zamanlı çalışma şartına bağlandığından, diş hekimliği mesleğinin, diş hekimine verdiği çalışma hakkının, 1219 sayılı Yasanın 12. maddesindeki sınırlamaları aşar nitelikte engellendiği sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek-1/a ekinin 2. maddesindeki “Yetkili mimar tarafından çizilmiş” ibaresi yönünden;
Muayenehane açma başvurusunda istenecek belgelerin sayıldığı Yönetmeliğin Ek 1/a maddesinin 2. bendinde, bu belgelerden biri de “Yetkili mimar tarafından çizilmiş muayenehanenin bütün mekânlarının kullanım amaçlarını gösterir en az 1/100 ölçekli kat planı örneği” olarak düzenlenmişti.
Dava konusu Yönetmelikle yürürlükten kaldırılan 14/10/1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin “Başvuru İçin Gereken Belgeler” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde başvuru için gerekli dilekçeye, Sağlık kuruluşunun yerleşim planını gösterir 1/100 ölçekli krokisinin bir nüsha halinde ekleneceği kuralı getirilmişti.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 22. maddesinde, yapı ruhsatı alabilmek için başvuru sırasında istenilen belgelerden biri olarak mimari proje sayılmıştır.
16/08/2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Toplu Yapılarda Kat Mülkiyeti ve Kat İrtifakı Tesisine Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin (ğ) bendinde kat planı ” Mimarî projede, yapının her bir katının kullanımını, niteliğini, konumunu, ortak yerlerini, alanlarını ve üzerinde bulunan bağımsız bölümlerin kat mülkiyetine esas numaralarını gösteren plânı, ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yukarıda yer verilen kat planı tanımından da anlaşılacağı üzere kat planının, ruhsatlı bir yapıda ruhsat eki belgeler arasında yer alan ve müellif tarafından çizilip, ilgili idaresince onaylanan mimari proje bilgileri arasında yer aldığı, bu planda ise dava konusu yönetmelik hükmü ile aranan, mekânın kullanım amaçlarının gösterilmiş olması kaçınılmaz olduğundan yürürlükten kaldırılan yönetmeliğin 7. maddesinde olduğu gibi muayenehane açma başvurusunda, muayenehanenin bütün mekânlarının kullanım amaçlarını gösterir 1/100 ölçekli krokisinin bulunmasının yeterli olacağı, bu nedenle dava konusu maddenin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 03/02/2015 tarih ve 29256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin, 7. maddesinin 5. fıkrasının, 13. maddesinin 4. fıkrasının, 13. maddesinin 8. fıkrasının eksik düzenleme nedeniyle oybirliğiyle İPTALİNE, 9. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin, 13. maddesinin 9. fıkrasının (muayenehaneler yönünden), 16. maddesinin 3. fıkrasının, Ek-1/a ekinin 2. maddesindeki “Yetkili mimar tarafından çizilmiş” ibaresinin oybirliğiyle İPTALİNE, 9. maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentlerinin iptali istemi hakkında oyçokluğuyla KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 21. maddesinin 2. fıkrasının iptali isteminin oyçokluğuyla REDDİNE, diğer kısımlar yönünden oybirliğiyle DAVANIN REDDİNE, dava kısmen iptal, kısmen ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığı şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan …-TL yargılama giderlerinin …-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, …-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya, …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 31/05/2018 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY (X):
Dava konusu Yönetmeliğin, “Diş protez laboratuvarı hizmetleri” başlıklı 21. maddesinin ikinci fıkrasında, “Bu Yönetmelik kapsamındaki ADSM hariç diğer sağlık kuruluşlarında diş protez teknisyeni/teknikeri istihdam edilemez.” düzenlemesi yer almaktadır.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un; Ek 10. maddesinde, “Diş protez teknikerleri veya diş hekimleri, diş protez laboratuvarı açmak istedikleri takdirde, mahallin en büyük mülki amirine başvurmak ve bu makamın belirteceği şartlara uymak zorundadırlar…”, Ek 13. maddesinin (i) bendinde, “Diş protez teknikeri; ön lisans seviyesindeki diş protez programından mezun; diş tabibi tarafından alınan ölçü üzerine, çene ve yüz protezlerini, ortodontik cihazları yapan ve onaran sağlık teknikeridir. ”
07.12.2005 tarih ve 26016 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Diş Protez Laboratuvarları Yönetmeliği’nin 3. maddesinde; Diş Protez Teknisyeninin, kanun hükümleri çerçevesinde diploma veya meslek belgesi alarak diş protez teknisyeni unvanını kullanmaya hak kazanmış diş protez teknisyenliği meslek mensuplarını ifade ettiği belirtilmiş, 9. maddesinde; “Laboratuvarlar, bünyesinde ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen kamu ve özele ait hastane ve ağız ve diş sağlığı merkezleri ile Kanuna göre mesleğini serbest olarak icra etme yetkisine sahip diş hekimi ve diş protez teknisyeni ve ayrıca ortaklarının tamamı diş hekimi ve/veya diş protez teknisyeni olan şirketler tarafından açılabilir.
Diş hekimleri, münhasıran kendi klinik hastalarının protezlerini yapmak şartıyla diş protez teknisyeni istihdam etmeden asgari araç ve gereçleri bulundurmak kaydı ile laboratuvar işleri yapabilirler.
Diş hekimleri, kendi klinik hastaları dışındaki hastaların protez ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla laboratuvar sorumlusu olarak en az bir diş protez teknisyenini istihdam etmek suretiyle laboratuvar açabilirler. Ancak dişhekimleri, diş protez teknisyeni çalıştırmaksızın dışarıdan gelen protez başvurularını bizzat çalışarak karşılamak isterlerse hiçbir şekilde klinik hizmeti yürütemezler. Bu şekilde açılacak laboratuvarlar ruhsata tabidir.
Birinci fıkrada belirtilen kamu ve özel sağlık kuruluşları bünyesinde açılan laboratuvarlarda diş protez teknisyeni veya diş hekimi sorumluluğunda hizmet yürütülür ve bu Yönetmelik hükümlerine uygunlukları aranır. Bu şekilde açılacak laboratuvarlara ayrıca ruhsat düzenlenmez.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda değinilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Diş Protez Laboratuvarları Yönetmeliği’nin 9. maddesindeki düzenlemeden anlaşılması gerekenin, diş hekimlerinin kendi hastalarının protezlerini yapmak ve asgari araç ve gereçleri bulundurmak kaydıyla laboratuvar işlerini kendilerinin yapabilecekleri ve bu durumda olan diş hekimleri için diş protez teknisyeni istihdam etme koşulunun diş hekiminin insiyatifinde bulunduğu, isterlerse bu koşullara uymak kaydıyla diş protez teknisyeni istihdam etmeden de kendi hastalarının protezlerini yapabilecekleri olduğu, yani diş hekiminin muayenehanesinde kendi hastalarının protez işlemlerini kendisi yapabileceği gibi bir diş teknisyenini yanında çalıştırarak onun yardımını da alabileceği; muayenehanede çalıştırılacakların, o muayenehanede yapılması planlanan işlerin niteliğine bağlı olarak diş hekimi tarafından takdir edileceği, diş hekimliği hizmetinin yürütümünde standardı artırmak amacıyla yardımcı işler için personel istihdam edilmesinin engellenmesinin kabul edilebilir bir gerekçesi bulunmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu Yönetmeliğin 21. maddesinin 2. fıkrasının iptaline karar verilmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.

KARŞI OY (XX):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine göre idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenlerce iptal davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
İptal davalarında; her ne kadar husumet kural olarak işlemi tesis eden makama yöneltiliyor olsa da esasen yargılanan idare değil, işlemin bizatihi kendisi olduğundan, objektif bir uyuşmazlık söz konusudur ve re’sen araştırma ilkesi çerçevesinde yargı yeri işleme ilişkin gerekli incelemeleri yapmaktadır.
Dava konusu Yönetmelik gibi düzenleyici işlemler; genel ve soyut nitelikte olup belli kişiler için değil, düzenleme içinde yer alan herkes için geçerli olduğundan bu işlemlerin hukuka aykırılığı iddiası ile açılan iptal davası da objektif niteliği haizdir.
Bu durumda 23.12.2016 tarih ve 29927 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile dava konusu Yönetmeliğin, 9. maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (ç) bentleri değiştirilmiş ise de idari yargı yerlerince hukuka uygunluk denetiminin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata, genel düzenleyici işlemlere ve mevcut koşullara göre yapılması gerektiğinden bu hükümler yönünden de davanın esasının incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenle dava konusu Yönetmelik maddeleri hakkında işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.