Danıştay Kararı 15. Daire 2015/7158 E. 2016/680 K. 08.02.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/7158 E.  ,  2016/680 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/7158
Karar No : 2016/680

Karar Düzeltme İsteminde
Bulunan ve Karşı Taraf (Davacılar) :
Vekili :
Karar Düzeltme İsteminde
Bulunan ve Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 26.02.2015 tarih ve E:2013/7677, K:2015/1167 sayılı kararının 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi
Düşüncesi : Davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücreti yönüyle davacının karar düzeltme isteminin kabul edilerek mahkeme kararının bu kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, 6360 sayılı Kanun uyarınca …Büyükşehir Belediye Başkanlığı hasım mevkiine alınarak, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Danıştay Dava Daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Davacıların ve davalı idarenin karar düzeltme dilekçesinde öne sürdükleri hususlar, Dairemizce verilen, mahkeme kararının davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki hüküm fıkrasının onanmasına dair kısmının düzeltilmesini gerektirecek nitelikte görülmediğinden, tarafların bu kısma yönelik karar düzeltme istemleri hukuka uygun bulunmamıştır.
Daire kararının, davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin mahkeme kararının onanmasına dair kısmına yönelik karar düzeltme istemi ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca hukuka uygun bulunduğundan, Dairemizin 26.02.2015 tarih ve E:2013/7677, K:2015/1167 sayılı onama kararının davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik kısmı kaldırılarak, davacının davalı lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz istemi yeniden incelendi ve gereği görüşüldü:
Dava, davacıların murisi olan …’in 08.09.2007 tarihinde … plakalı traktör ile …Köyü çıkışında bulunan köprüden aşağıya uçması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesi üzerine davalı idarenin gerekli önlemleri almadığından bahisle ağır hizmet kusuru olduğu nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 305.000-TL maddi, 100.000-TL manevi zararın hak ediş tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
…5. İdare Mahkemesi’nce, davacıların talebiyle bağlı olarak … mirasçıları babası için 2.972,00-TL, annesi için 3.282,00-TL olmak üzere toplam 6.254,00-TL maddi tazminat, …’in kusur oranı dikkate alınarak takdiren …’in babası için 8.000,00TL, annesi için 8.000,00-TL, kardeşi için 5.000,00-TL, kardeşi için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 26.000,00-TL manevi tazminat ödenmesi uygun bulunmuş olup fazlaya ilişkin istemlerinin reddi yönünde karar alınmıştır.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, davalı İdare lehine vekalet ücreti ödenmesi ile ilgili kısmının davanın açıldığı tarihteki hukuksal düzen, davacının içinde bulunduğu maddi koşullar ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde irdelenmesi gerekmektedir.
İdari eylemlerden doğan zararın miktarı olayın meydana geldiği anda tam olarak bilinmeyebilir. Uyuşmazlığın çıktığı tarihte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, tam yargı davalarında fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına veya Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunundaki gibi bir ıslah müessesine yer vermemiştir. Bu nedenle, davacılar hak kaybına uğramamak için açtıkları tam yargı davalarında çoğunlukla müddeabihi yüksek tutmaktadırlar. Bu davada da aynı durum söz konusudur.
Bu hukuksal durum ve müddeabihin yüksek tutulmasına neden olan usule ilişkin engel bir arada ele alındığında, davalı idareye karşı açılan davanın kısmen veya tamamen reddi halinde, davayı açarken böyle bir ihtimali öngörmesi mümkün olmayan davacı yanın ödemek zorunda kalacağı vekalet ücreti, mahkemeye erişim hakkına engel olabilecek derecede ölçüsüz bir miktara ulaşabilmektedir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve maddi veriler karşısında, Mahkeme kararındaki, davalı İdare lehine vekalet ücretine hükmedilmesiyle ilgili kısmın “adil yargılanma” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “adil yargılanma hakkı” ile ilgili 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“ Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.”
Adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği açık olarak belirtilmemiştir. Ancak somut olayın koşullarının bu hak karşısındaki durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da, Anayasanın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, 01.11.2012 tarih, E.2010/83, K.2012/169 sayılı karar).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ de mahkemeye erişim hakkının dayanağı olan Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının sınırlandırılması rejimi düzenlenmemiş olmasına rağmen, bunun hiçbir surette mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılamayacağı anlamını taşımadığını, hakkın niteliği gereği, mahkemeye erişim konusunda devletin bir takım sınırlama ve düzenlemeler yapmasının kaçınılmaz olduğunu kabul etmektedir. Ancak, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gerekir ( Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78, 28.05.1985, § 57).
Anayasa’nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını düzenlemektedir.
Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarı üzerinden davacı aleyhine toplam 25.486,76-TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi, mahkemeye erişim hakkına bir sınırlama olarak değerlendirilmelidir. Bu sınırlamanın yasal dayanağı bulunmaktadır ve meşrudur. Ancak bu miktarın ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi de gerekmektedir. Bu değerlendirme de yukarıda belirtildiği gibi, hukuki ve maddi veriler gözönünde tutularak yapılmalıdır.
Yukarıda açıklandığı gibi, davanın açıldığı tarihte 2577 sayılı Yasada tam yargı davalarında fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına veya müddeabihin dava açıldıktan sonra artırılmasına olanak sağlayan “ıslah” müessesine yer verilmemişti.
11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesi ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına;
“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi eklenmiştir.
Yine, aynı Kanunun 5. maddesi ile, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak; “ Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü eklenmiştir.
Davacı, uyuşmazlık tarihinde idari yargılama usulüne ilişkin mevzuatın fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına veya ıslaha izin vermemesi nedeniyle, davayı açarken dava miktarını yüksek göstermek zorunda kalmıştır. Mevzuatın neden olduğu bu çaresizlik, davacının öngöremeyeceği şekilde davanın kısmen kabulü, kısmen reddine karar verilmesi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, reddedilen miktar üzerinden davacılar aleyhine toplam 25.486,76-TL vekalet ücretine hükmedilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu sonuç, vekalet ücreti yönünden mahkemeye erişim hakkına (davacının adli yardım talebi olduğu ve bu hususunda mahkemece kabul edildiği de gözönünde bulundurulduğunda) ölçüsüz bir sınırlama oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, …5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve …sayılı kararının davalı idare lehine maddi tazminata nisbi vekalet ücreti hükmedilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine, 08/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.