Danıştay Kararı 15. Daire 2015/6861 E. 2016/222 K. 25.01.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/6861 E.  ,  2016/222 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/6861
Karar No : 2016/222

Temyiz Eden Taraflar (Davalılar) :1-
Vekili :
2-
Vekili :
Davacılar : 1-
2-
3-
Vekili :
Temyiz Eden Müdahil (Davalı Yanında) :
Vekili :
İstemin : … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…; K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : Mahkeme kararının faize ilişkin kısım yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılardan Z…..-’ın oğlu, ’ın eşi C….-K…. Al….’ın babaları Ş….l A….ın 14.06.2004 tarihinde tuz ruhu içerek intihar etmesi sonrasında vefat etmesinde davalı idarelerin hizmet kusuru olduğu ileri sürülerek, toplam 20.000.-TL maddi ve toplam 30.000.-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacıların yakını Ş…. A…..’ın 14.06.2004 tarihinde E….. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tuz ruhu içerek intihara kalkıştığı, olayın hastane görevlilerince fark edilmesi üzerine F….. Tıp Merkezine kaldırıldığı, burada tedavisinin yapılmaya çalışıldığı ancak , hastanın tedaviyi reddetmesi üzerine, tedavisi için gerekli ilaçların E….. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi görevlilerine bildirildiği ve kendi isteğiyle hastaneden ayrıldığına dair belgenin imzalatılması üzerine E…. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne tekrar getirildiği, burada müşahede altındayken 14.06.2004 tarihinde vefat ettiği, davacılar tarafından 18.06.2009 tarihinde …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın, idari yargının görevine girdiğinden bahisle 19.06.2009 tarihli, K: … sayılı kararla görev yönünden reddedildiği, bu kararın 14.09.2009 tarihinde kesinleştiği, davacılar vekilinin 14.09.2009 tarihli dilekçe ile dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesini istemesi üzerine … Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.09.2009 tarihli yazısıyla dosyanın … İdare Mahkemesine gönderildiği, ancak idari yargıda böyle bir usul bulunmadığından adil yargılanma ilkesinin gereği ve davacıların süreyi kaçırmaması açısından Mahkemenin 06.10.2009 tarih, K:2009/562 sayılı kararıyla dilekçenin reddine karar verildiği, süresinde yenilenen dilekçe üzerine Mahkemenin verdiği 2577 İdari Yargılama Usulü Kanun’un 13. maddesindeki yasal düzenleme uyarınca 14.06.2004 tarihinde gerçekleşen ölüm olayı nedeniyle açılan tam yargı davasının olay tarihinden itibaren 1 yıl içinde açılmadığı anlaşılmakla, iş bu davanın süreaşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı yönünde verilen süre ret kararının Danıştay 15. Dairesince; bozulması üzerine bozma kararına uyularak, ceza yargılaması sırasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucu Adli Tıp Kurumu ve Yüksek Sağlık Şurası tarafından düzenlenen raporların değerlendirilmesinden, koroziv maddenin hastaların ulaşamayacağı bir yerde bulunması gerekirken bu hususa riayet edilmediği gibi koroziv maddesini alan hastanın Üniversitenin Gastroenteroloji servisinde yakınen takip edilmesi gerekirken tekrar geldiği … Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine gönderilerek bu konuda yeterli donanımı bulunmayan bu hastanede vefat etmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu ve meydana gelen zararı tazminle yükümlü olduğu sonucuna varıldığı, uyuşmazlık konusu maddi tazminat miktarının hesaplanması amacıyla re’sen belirlenen hesap bilirkişi tarafından düzenlenen ve 22.04.2013 günü Mahkemeye ibraz edilen raporda; ‘ın destek kaybının 116.298,49 TL, C….. A……’ın destek kaybı 8.823,53 TL, K…. A……’ın destek kaybı 11.804,27 TL toplamda, 136.926,29 TL olarak hesaplandığı görüldüğü, davacılardan ‘ın destek kaybı için 116.298,49 TL, C…. A……’ın destek kaybı 8.823,53 TL, K…. A……’ın destek kaybı 11.804,27 TL toplamda 136.926,29 TL olarak hesaplandığı, davacılar tarafından Mahkemenin 22.04.2015 tarihinde kaydına giren arttırım dilekçesiyle dava dilekçesinde talep edilen 20,000 TL olan maddi tazminat miktarını 136.926,29 TL olarak arttırdıkları görülmüş olup 136.926,29 TL maddi tazminatın adli yargıda davanın açıldığı 18.06.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacılara ödenmesine, davacılar , C…. A…., K…. A….., ve İçin 5000,00’er TL olmak üzere toplam 30,000 TL manevi tazminatın adli yargıda davanın açıldığı 18.06.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacılara ödenmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, tazminat istemlerinin kabulü ile maddi ve manevi tazminat isteminin dava dilekçesinde talep edilen 20.000,00-TL’lik maddi tazminat ve 30.000,00 TL’lik manevi tazminat kısmına adli yargıda dava açma tarihi olan 18.06.2009 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Kararın 22/04/2015 havale tarihli miktar artırımına ilişkin dilekçe ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin bölümü incelenecek olursa;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (Tasarının 3.maddesi) gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde
adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, artırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
Bakılan davada, davacılar tarafından, dava dilekçesinde 20,000 TL olarak belirtilen maddi tazminat miktarı 22/04/2015 havale tarihli miktar arttırım dilekçesi ile hesap bilirkişi raporu uyarınca artırılmış, anılan dilekçe 04/05/2015 tarihinde ‘ne, 06/05/2015 tarihinde ‘na tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla bakılan davada dava dilekçesinde talep edilen 20,000 TL bakımından adli yargıda davanın açıldığı tarih olan 18/06/2009 tarihinden itibaren, artırılan maddi tazminat miktarı olan 116.926,29 TL bakımından ise idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar arttırım dilekçesinin davalı idarelere tebliğ tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, artırılan tazminat miktarına da adli yargıda davanın açıldığı tarihten itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davalı idarelerin temyiz isteminin kısmen kabulüyle … İdare Mahkemesi’nin …günlü, E:…; K:… sayılı kararının, miktar artırım dilekçesiyle artırılan tazminat miktarına adli yargıda dava açma tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin bölümünün BOZULMASINA, davalı idarelerin temyiz isteminin kısmen reddi, davacıların temyiz isteminin reddi ile anılan kararın, diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.