Danıştay Kararı 15. Daire 2015/6683 E. 2018/6253 K. 18.09.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/6683 E.  ,  2018/6253 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/6683
Karar No : 2018/6253

Temyiz Eden (Davalı) :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkumiyeti bulunan davacının, mahkumiyetine ilişkin suç ile başvurusu arasında illiyet bağı aranmaksızın 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının tazmini mümkün olmadığından, başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması talebi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından … İli, … İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle, malvarlığına ulaşamadığı, taşınır ve taşınmaz mallarının zarara uğradığı iddiasıyla zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 27/01/2012 tarih … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 3713 sayılı Kanun’un 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların “bu fiillerinden dolayı uğradığı zararlar” kanun kapsamı dışında bırakılmış olup, kapsam dışı bırakılan zararlardan anlaşılması gerekenin; kişilerin bizzat yer aldığı terör eylemleri sebebiyle uğradıkları zararlar olduğu; davacının, … ili, … ilçesi, … Köyü’nün terör olayları nedeniyle boşaltılması nedeniyle oluşan zararın, davacının kendisinin katıldığı terör eylemlerinden kaynaklanmamış olması ve adli sicil kaydına esas olan eylemi ile 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvuruya esas olan tazminat istemi arasında herhangi bir bağlantı bulunmaması nedeniyle davacının başvurusunun, adli sicil kaydı olduğu gerekçesiyle reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idarece, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un “kapsam” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında, kanunun 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı belirtilmiş, aynı maddenin kapsam dışındaki zararları düzenleyen ikinci fıkrasının (f) bendinde ise 3713 sayılı Kanunun 1’inci, 3’üncü, 4’üncü maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararların kanunun kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne ” davacıların terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur kalınması sonucu 5233 sayılı Kanun uyarınca zararlarının tazmini istemiyle yapılan başvuru ve akabinde açılan davanın terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkumiyetin bulunduğu gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, ikamet ettikleri köyün boşaltıldığı, tazminat taleplerinin reddine gerekçe olan ceza konusu olay ile mal varlığına erişememe arasında bir illiyet bağı olmadığı, mahkumiyetlerinin oluşan zararlarının tazminine engel oluşturmadığı, adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği ” iddiasıyla yapılan 2013/7720 sayılı bireysel başvuru üzerine; Anayasa Mahkemesi’nce; verilen kararda bariz takdir hatası ve açık bir keyfilik bulunmadığı sonucuna ulaşılarak, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Böylece Anayasa Mahkemesi, 5233 sayılı Kanunun kapsam dışındaki zararları düzenleyen 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen karşılanmayacak zararlar kavramını yorumlayarak ceza konusu olay ile malvarlığına ulaşamama zararları arasında bir illiyet bağı aranmasına gerek olmadığına hükmetmiştir. Bu konuda Dairemizin içtihadı da bu yöndedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının … Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararıyla terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkumiyeti bulunduğu, dolayısıyla söz konusu suç nedeniyle mahkumiyeti olan davacının zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini mümkün olmadığından, başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenle, dava konusu işlemin iptali yolundaki mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.