Danıştay Kararı 15. Daire 2015/6393 E. 2015/6825 K. 03.11.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/6393 E.  ,  2015/6825 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/6393
Karar No : 2015/6825

Temyiz Eden (Davacılar) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : 1-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : 2-

İstemin Özeti : … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Davacı vekili tarafından 28.12.2010 tarihinde gerçekleşen doğum olayından sonra yukarıda mevzuat hükümleri uyarınca belirlenen bir yıllık süre içinde 21.12.2011 tarihinde … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin … muhabere numarasına kayden başvuru ve vekalet harcı yatırılmak sureti ile ilk davanın açıldığı belirtilerek buna ilişkin belgelerin dosyaya sunulduğu görülmekle, uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle adli yargı yerinde açılan ilk dava tarihinin gerekli araştırma yapıldıktan sonra tespit edilmesi gerektiği anlaşıldığından, temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılardan ‘in geçirdiği tüp bağlama operasyonunun hatalı yapıldığı iddia edilerek hamile kalması ve neticesinde çocuğunun dünyaya gelmesinde davalı idarenin kusuru olduğu öne sürülerek, uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararlara karşılık olarak…. ve …için 15.000,00 ‘er TL maddi ve 30.000,00 ‘er TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi, 60.000,00 TL manevi zararlarının 28.12.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacıların en geç çocuklarının dünyaya geldiği 28.12.2010 tarihinde tazminata konu olayı öğrenmiş olduklarının kabulü gerektiği, bu duruma göre 28.12.2010 tarihini takip eden en geç bir yıllık süre içerisinde (28.12.2011) dava açılması gerekir iken, ilk olarak …. 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 30.12.2011 tarihinde kayda giren dilekçe ile dava açıldığı ve bu tarihin kanuni olarak idari yargıya ilk dava açma tarihi olduğu da dikkate alındığında, en son 28.12.2011 tarihine kadar açılması gereken davanın 30.12.2011 tarihinde açılması ve bu duruma göre davada süre aşımı bulunduğu göz önüne alındığında işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, davanın süresinde açıldığı iddiasıyla anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve İdare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu hükme bağlanmış, aynı Yasanın 9/1.maddesinde, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda anılan Kanun maddesinde idareye başvuru süresinin, idari eylemlerden zarar gören kişilerin eylemi öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı saptanmış olmaktadır. Bu haliyle başvurma süresine başlangıcı yalnızca eylem tarihi ve zararlı sonucun doğduğu tarihi esas almanın, zararın henüz ortaya çıkmadığı veya çıksa bile zararın çıkış sebebinin öğrenilemediği durumlarda dava açma süresinin çok kısalmasına yol açacağı yada dava açma hakkını ortadan kaldıracağı ve hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır. Bundan dolayı zararın doğmasına sebeb olan eylemin idariliğinin öğrenildiği tarihi esas almak gerekmektedir.
Eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar ise, bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacılar anne ile baba ‘in 05.07.2004 tarihinde üçüz çocuklarının dünyaya geldiği, davacıların daha önceden üç çocuklarının da olması ve bu çocuklar dışında olacak çocuklarına bakmakta zorlanacakları düşüncesi ile İstanbul … Devlet Hastanesi’nde doğum kontrolü için ‘in tüpleri bağlanmak suretiyle kısırlaştırma operasyonu geçirdiği, ancak ‘in gittiği doktor muayenesinde hamile olduğunun anlaşıldığı ve 28.12.2010 tarihinde yedi aylık bir çocuk doğurduğu, davacılar tarafından tüp bağlaması yapıldığı için ayrıca bir doğum kontrol yöntemine başvurulmadığı, ancak istenmeyen gebelik neticesi ciddi bir maddi ve manevi zarara uğradıkları, tüp bağlanma operasyonunda eksiklik olmasından ötürü gebelik gerçekleştiği iddiası ile … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/792 Esas sayılı dosyasına kayden için 7.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, için 7.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi zararın tazmini istemi ile 30.12.2011 tarihinde dava açıldığı, açılan bu davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile görev noktasından reddi ve bu kararın Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 21.03.2013 günlü ve E:2013/4176, K:2013/5204 sayılı kararı ile onanması üzerine bakılan davanın, Orhan ve için 15.000,00 ‘er TL maddi ve 30.000,00 ‘er TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi, 60.000,00 TL manevi zararlarının 28.12.2010 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemi ile açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinde; 28.12.2010 tarihinde gerçekleşen doğum olayından sonra yukarıda yazılı mevzuat hükümleri uyarınca belirlenen bir yıllık süre içinde 21.12.2011 tarihinde … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin … muhabere numarasına kayden başvuru ve vekalet harcı yatırılmak sureti ile ilk davanın açıldığı, dolayısı ile temyize konu mahkeme kararında dava açma tarihi olarak esas alınan 30.12.2011 tarihinin yanlış olduğu hususlarının beliritildiği anlaşılmakla, davalı idarenin kusuru olduğundan bahisle, uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle adli yargı yerinde açılan ilk dava tarihinin gerekli araştırma yapıldıktan sonra net olarak ortaya konulması ve dava açma süresinin buna göre hesaplanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, …. 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2015 tarihinde oyçokluğluyla karar verildi.
KARŞI OY : İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. İdare Mahkemesi’nce verilen karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.