Danıştay Kararı 15. Daire 2015/6207 E. 2016/1456 K. 07.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/6207 E.  ,  2016/1456 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/6207
Karar No : 2016/1456

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin Özeti :Davacının sağ gözünün altında bulunan siyah leke nedeniyle Üniversite Hastanesinin plastik cerrahi bölümünde 2005 yılında muayene ve ameliyat olduğu, yapılan operasyonda yüzünden parça alınarak gerçekleştirilen işlemde başarılı olunamadığı ve bu hatanın düzeltilmesi için farklı zamanlarda sekiz ayrı ameliyat olduğu ve bu şekilde yüzünün görüntüsünün bozulmasına sebebiyet verilerek manevi yönlerden acı ve ızdırap duyduğundan bahisle 150.000,00 TL manevi zararın fiil tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda; … 1. İdare Mahkemesi’nce, daha önce aynı eylem nedeniyle aynı miktarda manevi zararın idari yargı yerinde dava konusu yapıldığı ve … 1. İdare Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararı ile, manevi zararın tazmini isteminin yasal süre içerisinde dava konusu yapılmadığı gerekçesiyle süreaşımı nedeniyle reddine hükmedildiği, bu kararın yasal yollara başvurulmaksızın kesinleştiği, daha sonra davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı, kesin hüküm halini alan bir yargı kararının sadece hüküm fıkrası itibariyle değil aynı zamanda gerekçesi itibariyle de en başta davanın taraflarını bağladığı, bunların kesin hükme bağlanan bir uyuşmazlığın yeniden tartışılmasını hukuken mümkün kılacak bir olanağa sahip bulunmadıkları ve yargı yerinin de kesin hükümle çözümlenen uyuşmazlık hakkında yeniden karar veremeyeceği, davacı her ne kadar davalı idareye 12.11.2014 tarihli dilekçesi ile zararının giderilmesi için başvurmuş olsa da bu başvuru yeniden dava açma hakkını kazandırmayacağından, davacının daha önce açmış olduğu davada verilip kesin hüküm niteliği kazanan idari yargı kararının varlığı karşısında, aynı konuda açılan ve tarafları aynı olan bu davanın esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “kararın bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07/03/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Kesin hüküm ile ilgili olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bir hüküm bulunmamakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde dava şartları arasında; aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması gerektiği sayılmıştır.
Bir yargı kararının, kanunlarda belirlenen usullere uygun olarak verildikten, itiraz ve kanun yollarından geçerek veya bunlara ilişkin başvuru sürelerinin sona ererek kesinleşmesinden sonra değişmez bir nitelik kazanacağı, kararı veren mahkeme dahil hiçbir mercinin kararı değiştiremeyeceği duruma kesin hüküm (muhkem kaziye) denilmektedir. Hükümler ya kanun gereği verildiği anda kesindir, temyiz edilemezler, ya da temyiz edilebilir ancak kanun yoluna başvurma süresinin geçmesi, süresi içinde başvurulmuş ancak üst yargı organınca onanması, onama kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olması, karar düzeltme yolunun açık olması halinde sürenin geçirilmesi yahut talebin reddedilmesi halinde kararlar şekli anlamda kesinleşmiş olur. Maddi anlamda kesinlik ise, şekli anlamda kesinlik kazanmış kararlara tanınan bir vasıf olup, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir konuda verilen kararın yeniden inceleme konusu yapılamayacağı demektir. Kesin hüküm, aynı nitelikteki uyuşmazlıklara uygulanamıyorsa, yalnız taraflar için kanuni hakikat sayılıyorsa, kesin hükmün nispî etkisinden, verilen karar herkes için kanuni hakikat sayılıyorsa, yani aynı nitelikteki tüm uyuşmazlıklara uygulanabiliyorsa kesin hükmün mutlak etkisinden söz edilmektedir. Dava süre açısından reddedilir ve bu karar kesinleşir ise aynı konuda bir daha dava açılamaz. Başka bir ifade ile, süre yönünden ret kararı kesin hüküm oluşturur. (…, …, İdari Yargıda Kanun Yolları, s. 11-21)
2577 sayılı Kanunun 13. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Anılan hükümde ifade edilen, bir yıl ve beş yıllık süreleri, idari eylemin tamamlandığı, yol açtığı zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren dikkate almak gerekmektedir.
Bakılan davada, davacının, 2005 yılında ameliyat olduğu, bu ameliyat sonucu yüzde oluşan görüntünün düzelmesi için değişik tarihlerde 8 ameliyat daha olduğunu ve yüzünde oluşan görüntü bozukluğu nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu iddia ettiği, dosyada, Burdur Devlet Hastanesince davacıya “major depresyon” tanısı konulduğu ve “Venlafaksin HCL” isimli ilaç verildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının yüzünde oluşan şekil değişikliği nedeniyle depresyon tedavisi gördüğü iddiası karşısında, Mahkemece; bu tedavinin, ameliyat sonucuna bağlı olup olmadığı, tedavinin halen devam edip etmediği hususları araştırılmak suretiyle, ameliyat sonucuna bağlı olarak tedavi halen devam ediyor ise, davanın oluşan yeni şartlara göre açıldığı, dolayısıyla davada kesin hükümden de bahsedilemeyeceği hususları dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekmekte iken, eksik inceleme sonucu verildiği anlaşılan temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle, aksi yönde oluşan karara katılmıyoruz.