Danıştay Kararı 15. Daire 2015/5630 E. 2016/202 K. 22.01.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/5630 E.  ,  2016/202 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/5630
Karar No : 2016/202

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … 8. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeden gereği görüşüldü:
Dava; davacı Özel …. Göz Hastalıkları Merkezinin … Şubesinin, Özel Hastaneler Hakkında Yönetmeliğinin 60. maddesi ile Ek 2 Özel Hastaneler Denetim Formunun 39. maddesine aykırı hareket edildiğinden bahisle 1 gün süreyle faaliyetten men edilmesine ilişkin tesis edilen 13.03.2014 tebliğ tarihli 11.02.2014 gün ve 13870 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… 8. İdare Mahkemesince; davalı idareye özel hastanelerin denetlenmesi konusunda yetki verildiği, buna karşın her hangi bir yaptırım koyma konusunda davalı idarenin üst hukuk normlarına bağlı kalması gerektiği, çıkarılan yönetmeliğin dayandığı üst hukuk normlarında düzenleme altına alınmamış bir konuda düzenleme getirmesinin üst hukuk normunu kısıtlayıcı ve daraltıcı yönde etki yaratacağı gerçeği karşısında, davacı hastane hakkında tesis edilen işlemin temel hak ve hürriyetlerden biri olan kişilerin sağlık hizmetinden yararlanması ve kurumların çalışma hakkının sınırlandırılması ve ortadan kaldırılması anlamına geldiği, bu tür bir kısıtlamanın ancak kanunla ve Anayasada belirtilen sebeplere bağlı olarak yapılabileceği, işleme dayanak teşkil eden Özel Hastaneler Yönetmeliğinin kendisine dayanak olarak aldığı 3359 sayılı Yasa ve 181 Sayılı KHK’nın hükümlerinde, yapılan denetim sonucunda tespit edilen eksiklikler durumunda faaliyetten men gibi kurumların çalışma ve kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanma hürriyetinin hiç bir şekilde kısıtlayıcı hüküm ihtiva etmediği, kaldı ki bu yönde bir kısıtlamanın ancak kanunla ve belirli şartlar altında düzenleme altına alınabileceği gerçeği karşısında, Yönetmelikle Anayasal güvence altına alınan bir temel hak ve hürriyet olan çalışma ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hürriyetinin kısıtlanması veya kaldırılması sonucunu doğuracak düzenleme yapılmasının Anayasanın yukarıda aktarılan hükümlerine aykırılık oluşturacağı ve bu anlamda mümkün bulunmadığı, dolayısıyla anılan düzenleme doğrultusunda davacı hastanenin faaliyetinin süreli şekilde durdurulmasına yönelik işlemin hukuka ve mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından idari yaptırımların kanunla çizilen yetkiye dayanılarak yönetmelikle de düzenlenebileceği ileri sürülerek anılan kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Öte yandan, dava konusu işlem Özel Hastaneler Yönetmeliğine dayalı olarak tesis edilmesine rağmen Mahkemece, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik hükümleri irdelenmek suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 4. maddesinde, hangi fiillerin kabahat oluşturduğunun kanunda açıkça tanımlanabileceği, ayrıca, kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriğinin, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabileceği belirtilmiş; aynı Kanun’un 19. maddesinde ise, idari yaptırımlar içerisinde değerlendirilen ve diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması, kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Diğer yandan, Özel Hastaneler Yönetmeliğinin dayanağını oluşturan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde, Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu Kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 9. maddesinin (c) bendinde ise, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği kurala bağlanmıştır.
3359 sayılı Kanun’un anılan hükmüne göre, sağlık hizmetlerine dair temel bir kanun olan 3359 sayılı Kanun’un, bu hizmete dair bir çok düzenlenmenin bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle yapılmasını öngörerek, tıbbi alandaki ihtiyaçlar ve teknolojik gelişmeler nedeniyle sürekli gelişen ve değişen bir kamu hizmeti alanı olan sağlık hizmetine dair idari politikaların daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için idareye geniş bir yetki alanı tanıdığı açıktır.
Kanun tarafından tanınan yetki alanlarından biri de “sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi” olarak belirtilmiştir. Sağlık kurum ve kuruluşlarının hizmet standartlarının tespiti ile bu standartlara uyulup uyulmadığının denetimi de bütünlük içinde yürütülmesi gereken hizmetlerdir. Kanun’un hizmet standartlarını belirlemeyi ve belirlenecek standartlara uyulup uyulmadığını denetleme görevini idareye vermesinin doğal sonucu da hizmet standartlarına uymayanlara uygulanacak yaptırımları belirlemektir. Aksi halde denetimin işlevselliği kalmayacaktır. Bu itibarla, 3359 sayılı Kanunun idareye verdiği yetkilerin, yaptırım belirlemeyi de kapsadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu yaptırımın yasal dayanağının 3359 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen hükümleri olduğu sonucuna varıldığından, dava konusu işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden hukuka uygun olup olmadığının incelenmesi gerekirken, yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 8. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi