Danıştay Kararı 15. Daire 2015/5416 E. 2017/6575 K. 14.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/5416 E.  ,  2017/6575 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/5416
Karar No : 2017/6575

Davacı :
Vekili :

Davalı : 1-
Vekili :
2-
Vekili :

Davanın Özeti : 2013 yılı “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği”nin, “3.2.1.B” maddesinin, (1) bendinde yer alan; “SUT ve eki SUT eki listelerde yer alan tıbbi malzemelerin temin edilmesi halinde, bu listelerdeki birim fiyatlar, sağlık hizmeti sunucuları tarafından hangi fiyatlara temin edildiğine bakılmaksızın geri ödemede esas alınacak olan fiyatlardır. Kurum bilgi işlem sistemi tarafından KDV, işletme gideri, hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintisi ilave edilmeksizin Kurumca bedelleri karşılanır. hükmünün ikinci cümlesinde yer alan “KDV” ibaresi eklenmesi işleminin iptali istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Dava konusu düzenlemenin üst normlara ve hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi Dava, 2013 yılı “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği”nin, “3.2.1.B” maddesinin, (1) bendinde yer alan; “SUT ve eki SUT eki listelerde yer alan tıbbi malzemelerin temin edilmesi halinde, bu listelerdeki birim fiyatlar, sağlık hizmeti sunucuları tarafından hangi fiyatlara temin edildiğine bakılmaksızın geri ödemede esas alınacak olan fiyatlardır. Kurum bilgi işlem sistemi tarafından KDV, işletme gideri, hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintisi ilave edilmeksizin Kurumca bedelleri karşılanır. hükmünün ikinci cümlesinde yer alan “KDV” ibaresi eklenmesi işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal devlet, sosyal adaletin, sosyal refahın ve sosyal güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir. Anayasa’nın 60. maddesinde, “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denilmektedir. Buna göre, sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek ise Devlet için bir görevdir. Anayasa’nın 60. maddesinin gerekçesinde de, sosyal güvenlik hakkının, çalışanların yarını ve güvencesi olduğu belirtilmiştir.
Sağlık hizmetlerinin, toplumun her kesimine dengeli ve düzenli bir biçimde sunulabilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi ve kamu üzerindeki finansman yükünü kısmen hafifletmek ve bir yönüyle de bu hizmetlerden gereksiz yararlanmaları engellemek suretiyle kamu harcamalarının artmasını engellemek için kamu idaresi dışında kalan sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından sunulan sağlık hizmetlerinde sağlık hizmet bedeline ek olarak ayrıca ücret alınabilmesi hususunda davalı idere tarafından yürürlüğe konulan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinin (6/2/2014-6518/81 md.) değişik 2. fıkrasında, “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile nın görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile nın görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” hükmü getirilmiş;anılan kanunun 72. maddesinin 1. fıkrasında; Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilmeye; Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için Kurumun ödeyeceği bedelleri; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamalarını, maliyet-etkililik ölçütlerini ve genel sağlık sigortası bütçesini dikkate almak suretiyle her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmış; aynı Kanunun 73/2. maddesinde ise, kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedeline ek olarak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden, sağlık hizmeti sunucularının giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri, yapılan sübvansiyonlar gibi kriterler dikkate alınarak bu bedellerin bir katına kadar alınabilecek ilave ücretin tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun, yukarıda aktarılan hükümlerine göre, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun maliyet-etkililik ve Kanunda sayılan diğer ölçütleri dikkate alarak Kurumun, sağlık hizmeti sunucularına ödeyeceği bedeli belirleyebileceği gibi, maddede sözü edilen ölçütleri dikkate almak suretiyle sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, Devlet üniversite hastaneleri hariç, Kurumla sözleşmeli vakıf üniversite hastaneleri ile özel hastanelerin giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri, yapılan sübvansiyonlar gibi kriterler dikkate alınarak, vakıf üniversite hastaneleri ile özel hastanelerin, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden, komisyonca tespit edilecek bedelin bir katını aşmamak üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek oran kadar ilave ücret alması mümkündür.
29/5/2013 tarihli ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6486 sayılı Kanun ile vakıf üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin alabileceği ilave (fark) ücreti % 200’e kadar artırma konusunda Bakanlar Kurulu’na verilen yetki doğrultusunda Bakanlar Kurulu bu yetkisini kullanarak ilave ücret üst sınırını % 200’e çıkarmış olup buna ilişkin Karar 12 Ekim 2013 tarihli ve 28793 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olup Kanun’un 4 üncü maddesinin 1. fıkrasında”Kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedeline ek olarak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden sağlık hizmeti sunucularının giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri, yapılan sübvansiyonlar gibi kriterler dikkate alınarak bu bedellerin (Değişik ibare : 6486 – 21.5.2013 / m.4) “iki” katına kadar alınabilecek ilave ücretin tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”kuralına yer verilmiştir.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17. maddesinin 1. fıkrasında; “Genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların; a) İlim, fen ve güzel sanatları, tarımı yaymak, islah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetleri, b) Tiyatro, konser salonu, kütüphane, sergi, okuma ve konferans salonları ile spor tesisleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kültür ve eğitim faaliyetlerine ilişkin teslim ve hizmetleri, 2. fıkrasında da; “a) Yukarıda sayılan kurum ve kuruluşların hastane, nekahathane, klinik, dispanser, prevantoryum, sanatoryum, kan bankası ve organ nakline mahsus bankalar, anıtlar, botanik ve zooloji bahçeleri, parklar ile veteriner, bakteriyoloji, seroloji ve distofajin laboratuvarları gibi kuruluşlar, öğrenci veya yetiştirme yurtları, yaşlı ve sakat bakım ve huzurevleri, parasız fukara aşevleri, düşkünevleri ve yetimhaneleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kuruluş amaçlarına uygun teslim ve hizmetleri ile bunlardan sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerine yapacakları teslim ve hizmetler “. Aynı fıkranın son iki alt bendinde ise; İstisna kapsamına girecek mal ve hizmetler ile bunların asgarî standartları ve bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına girecek mal ve hizmetler ile bunların asgari tutarlarını ve bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir.” hükmü getirilmiştir.
Dava ise 24/03/2013 günlü, 28597 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği”nin, “3.2.1.B” maddesinin 1. fıkrasının (1) bendine, 30/08/2014 tarihinde eklenen “Kurum bilgi işlem sistemi tarafından KDV, işletme gideri, hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintisi ilave edilmeksizin Kurumca bedelleri karşılanır.” cümlesinde yer alan “KDV” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
5510 sayılı Yasada, vakıf üniversite hastanelerinin sağlık hizmeti sunumu karşılığında ödenecek bedel yönünden, Devlet üniversite hastanelerinden farklı bir statüye tabi tutulduğu, aynı sağlık hizmeti için Devlet üniversite hastanelerinin, komisyonca belirlenen ve Kurumca ödenen bedel dışında genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden ilave ücret almasının mümkün olmadığı, oysa vakıf üniversite hastanelerine aynı sağlık hizmeti için komisyonca belirlenen bedel kadar Kurum tarafından ödeme yapıldığı gibi, ayrıca aynı sağlık hizmeti için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden de komisyonca tespit edilecek bedelin bir katını aşmamak üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek oran kadar ilave ücret alabilmektedirler. Dolayısı ile sağlık hizmeti sunumu karşılığında tahsil edilecek ilave ücret yönünden Kanunun 73/2. maddesi ile vakıf üniversite hastaneleri özel hastanelerle aynı statüde kabul edilmek suretiyle lehe düzenleme yapılmıştır.
Öte yandan, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 1. maddesinde, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin, sosyal güvenlik kuruluşlarının, fonların, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar (mesleki kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşların kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinin bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
Bu durumda, vakıf üniversite hastanelerinin Kamu İhale Kanununa tabi olmadığı, Devlet üniversite hastanelerinden farklı olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden, komisyonca tespit edilecek bedelin %200’üne kadar ilave ücret alabilme olanağının bulunması nedeniyle 2547 sayılı Yasanın 56. ve 3065 sayılı yasanın 17. Madde hükümleri uyarınca katma değer vergisinden istisna olan davacı sağlık hizmeti sunucusuna Kurumca Katma değer ödemesi yapılmasının yersiz ödemeye neden olacağı sonucuna varıldığından dava konusu Tebliğle bu konuda getirilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gibi Kamu İhale Kanununa tabi resmi sağlık hizmeti sunucularına ilave ücret alma yetkisi tanınmamış olduğundan, tıbbi malzemelerin Kuruma fatura edilmesi sırasında alınmış olunan tıbbi malzemenin KDV dahil alış fiyatının Kuruma fatura edilmesi yönünden vakıf üniversite hastaneleri ile Devlet üniversite hastanelerinin 4734 sayılı sayılı Kanuna tabi olup olmaması yönünden ayrıma tabi tutulmasını düzenleyen dava konusu Tebliğin iptali istenilen hükmünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince Tetkik Hakiminin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2013 yılı “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği”nin, “3.2.1.B” maddesinin, (1) bendinde yer alan; “SUT ve eki SUT eki listelerde yer alan tıbbi malzemelerin temin edilmesi halinde, bu listelerdeki birim fiyatlar, sağlık hizmeti sunucuları tarafından hangi fiyatlara temin edildiğine bakılmaksızın geri ödemede esas alınacak olan fiyatlardır. Kurum bilgi işlem sistemi tarafından KDV, işletme gideri, hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintisi ilave edilmeksizin Kurumca bedelleri karşılanır. hükmünün ikinci cümlesinde yer alan “KDV” ibaresi eklenmesi işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava Konusu Tebliğin “3.2 – Tıbbi malzeme ödeme esasları” başlıklı, maddesinin dava konusu edilen ilgili kısmı, “3.2.1.B-(Değişik başlık:RG-30/8/2014-29104)(19)Kamu İhale Kanununa tabi olmayan resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında;
(1) (Değişik ibare:RG-1/10/2014-29136)(24) SUT eki listelerde yer alan tıbbi malzemelerin temin edilmesi halinde, bu listelerdeki birim fiyatlar, sağlık hizmeti sunucuları tarafından hangi fiyatlara temin edildiğine bakılmaksızın geri ödemede esas alınacak olan fiyatlardır. (Ek cümle:RG-30/8/2014-29104)(19)Kurum bilgi işlem sistemi tarafından KDV, işletme gideri, Hazine kesintisi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kesintisi ilave edilmeksizin Kurumca bedelleri karşılanır.
(2) (Değişik:RG-1/10/2014-29136)(24)SUT eki listelerde yer almayan tıbbi malzemelerin fatura edilmesi halinde bedelleri Kurumca karşılanmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafından, tıbbi malzemelerin ilgili firmalardan KDV dâhil olarak temin edildiği fatura edilen bu Katma Değer Vergisinin üniversitelerine bağlı hastane tarafından yüklenildiği ve ciddi bir zarara sebebiyet verdiği ileri sürülmektedir. 2010 yılından 2013 yılına kadar KDV dahil fiyatlar üzerinden ödeme yapıldığı halde, düzenleme tarihinden itibaren KDV hariç ödeme yapılmasının hukuka aykırı olduğu, özel sağlık kuruluşlarının uygulama dışına çıkarılmasının da eşitlik ilkesine aykırı olduğu, düzenlemenin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idareler savunmalarında, 2012 yılı Sayıştay Denetim Raporunda, vakıf üniversiteleri dahil resmi sağlık hizmeti sunucularının KDV’den istisna tutulan kuruluş amaçlarına uygun mal ve hizmet teslimlerinden KDV hesaplanmaması gerektiği, bu konuda Maliye Bakanlığından alınan 06.09.2013 tarihli görüşün de bu yönde olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlık, vakıf üniversitesine bağlı sağlık tesislerinde sunulan sağlık hizmeti kapsamında üçüncü kişilerden KDV dahil alınan tıbbi malzemelerin, geri ödeme kurumuna fatura edilmesi sonrasında yapılacak geri ödemenin KDV dahil olup olmayacağı noktasındadır. Bu itibarla öncelikle vakıf üniversitelerine bağlı sağlık tesislerinin hukuki statüsüne değinilmesi gerekmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 1. maddesinin (ç) bendi ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır. Aynı Kanunun 4 üncü ve 5. maddeleriyle de dernek ve vakıflara ait veya bağlı olup, faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri olduğu, bunların kazanç gayesi gütmemelerinin, faaliyetlerinin kanunla tevdi edilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, müstakil muhasebeleri ve kendilerine tahsis edilmiş sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerine tesir etmeyeceği hükme bağlanmıştır. Yukarıdaki kanun hükmü uyarınca, vakıf üniversitelerinin bünyelerinde yer alan ve ücret karşılığında sağlık hizmeti veren sağlık kurumları iktisadi işletme niteliğindedirler.
Ancak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 56. maddesinin (b) bendinde üniversitelerin ve ileri teknoloji enstitülerinin genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler-istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanacağı, ek 7. maddesinde de, vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının 56. maddede yer alan mali kolaylıklardan, muafiyet ve istisnalardan aynen istifade edecekleri hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun 4. maddesinin (b) bendinde, Kamu idare ve kuruluşları tarafından genel insan ve hayvan sağlığını korumak ve tedavi amacıyla işletilen hastane, klinik, dispanser, sanatoryum, huzurevi, çocuk bakımevi, hayvan hastanesi ve dispanseri, hayvan bakımevi, veteriner bakteriyoloji, seroloji, distofajin kuruluşları ve benzeri kuruluşların kurumlar vergisinden muaf olacağı hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle, vakıflara ait üniversiteler, Yükseköğretim Kanununun 56. maddesi uyarınca genel bütçeye dahil kurum ve kuruluşlara tanınan muafiyet, istisna ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlandığından, üniversiteler bünyesinde kurulu bulunan sağlık kurumları Kurumlar Vergisi Kanununun 4. maddesinin (b) bendi kapsamında kurumlar vergisinden muaftır ve diğer kamu idareleri ile arasında vergi boyutuna ilişkin herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu yönünden bakıldığında Kanunun;
1/3-g maddesinde; genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler ve köyler ile bunların teşkil ettikleri birliklere, üniversitelere, dernek ve vakıflara, her türlü mesleki kuruluşlara ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların veya bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetlerinin verginin konusunu teşkil eden işlemler olacağı ve bu faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılmasının, bunları yapanların hukuki statü ve kişiliklerinin, Türk tabiiyetinde bulunup bulunmamalarının, ikametgah veya işyerlerinin yahut kanuni merkez veya iş merkezlerinin Türkiye’de olup olmamasının işlemlerin mahiyetini değiştirmeyeceği ve vergilendirmeye engel teşkil etmeyeceği,
17/1-a bendinde de; genel ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların; İlim, fen ve güzel sanatları, tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetlerinin,
17/2-a bendinde de; yukarıda sayılan kurum ve kuruluşların hastane, nekahathane, klinik, dispanser, prevantoryum, sanatoryum, kan bankası ve organ nakline mahsus bankalar, anıtlar, botanik ve zooloji bahçeleri, parklar ile veteriner, bakteriyoloji, seroloji ve distofajin laboratuarları gibi kuruluşlar, öğrenci veya yetiştirme yurtları, yaşlı ve sakat bakım ve huzurevleri, parasız fukara aşevleri, düşkünevleri ve yetimhaneleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kuruluş amaçlarına uygun teslim ve hizmetleri ile bunlardan sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerine yapacakları teslim ve hizmetlerin, katma değer vergisinden istisna olacağı, hüküm altına alınmıştır.
Vakıf üniversitelerine bağlı olarak çalışan sağlık hizmet sunucularınca kuruluş amacına uygun olarak sunulan teslim ve hizmetler, katma değer vergisinden istisna olacağı yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu tesislerin kuruluş amaçları dışındaki teslim ve hizmetlerinin katma değer vergisine tâbi olduğu da açıktır.
3065 sayılı Kanunun 29/1-a maddesinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi indirebilecekleri, 29/3 üncü maddesinde, indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanunî defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,
30/a maddesinde ise vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden indirilemeyeceği, hükme bağlanmıştır.
Vakıf üniversitelerine bağlı sağlık hizmet sunucuları tarafından Katma Değer Vergisi Kanununun 17/2-a maddesi kapsamında yapılan teslim ve hizmetler, katma değer vergisinden istisna kapsamında olduğundan dolayı, söz konusu istisna kapsamında üretilen mal ve hizmetlerin üretimi için yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması söz konusu olamayacak olup, indirim konusu yapılmayan bu vergiler gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.
Katma değer vergisinden müstesna kılınan vakıf üniversitelerine bağlı sağlık hizmet sunucularının kuruluş amacına uygun nitelikteki sağlık hizmetine yönelik teslim ve hizmetleri vergilendirme dışı bırakıldığından dolayı, bu hizmetler kapsamında sağlık hizmet sunucuları tarafından düzenlenecek teslim ve hizmetlere ilişkin faturalarda katma değer vergisine yer verilemeyecektir. Bu itibarla geri ödeme kurumunun vakıf üniversitelerine bağlı sağlık tesislerine yapacağı ödemelerin, KDV hariç olmasında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 14/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.