Danıştay Kararı 15. Daire 2015/5348 E. 2018/2892 K. 27.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/5348 E.  ,  2018/2892 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/5348
Karar No : 2018/2892

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …; K: … sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Sonucu itibariyle yerinde olan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, 5233 sayılı Kanun uyarınca … İli, Merkez İlçesi, … Köyü’nde bulunan mal varlığı zararının tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali iistemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; asgari güvenlik düzeyinin var olduğu sonucuna ulaşılan … İli, Merkez İlçesi, … Köyü’nde köy halkının bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından, davacının isteminin reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 2. maddesinin (d) bendinde; terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Genel olarak, 5233 sayılı Kanun kapsamında mal varlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan bir zarardan söz edebilmek için, yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması gerekmektedir. Çünkü, yerleşim yerinin kısmen boşalmış/boşaltılmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunu göstermekte ve kişilerin her zaman mal varlığına ulaşabileceğine karine teşkil etmektedir. Terör olaylarının olduğu bölgelerde ekonomik ve sosyal nedenlerle göç olayları da yaşandığından, yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olmasının, 5233 sayılı Kanun uyarınca mal varlığına ulaşılamamanın belirlenmesi açısından objektif/nesnel bir ölçüt olarak belirlenmesi yerindedir.

Bunun yanında, 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terkedilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Bu çerçevede, ikamet ettiği yerleşim yerinden ayrılan bireylerin, kendisine veya yakınlarına yönelik gerçekleştirilmiş olan terör saldırısına ya da bu kapsamdaki ciddi bir tehdide bağlı olarak yerleşim yerini terketmek zorunda kalmaları nedeniyle mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklı zararların da güvenlik kaygısına dayalı gerçekleşmiş zarar kapsamında değerlendirilmesi ve 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması gerekmektedir.
Bununla birlikte, terör eylemi nedeniyle mal varlığına dahil unsurlardan herhangi birinin zarar gördüğü (evin, arazinin, ürünlerin yakılması gibi) iddialarıyla yapılacak başvurularda ise, Kanun’da öngörülen diğer koşulların da mevcudiyeti halinde, yerleşim yeri tamamen boşaltılmamış olsa dahi söz konusu zararın tazmin edilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından 20/07/2005 havale tarihli dilekçe Zarar Tespit Komisyonuna başvuru yapılarak 01/07/1995 tarihinde terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle … ili, Merkez, … Köyü’ndeki bağının yakılması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmininin talep edildiği, başvuru üzerine davalı idarece yapılan değerlendirme sonucu Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu’nun 23/12/2010 tarih ve 2010/3-2313 sayılı işlemiyle … Köyü’nün terör eylemleri ya da terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle boşalmış/boşaltılmış yerlerden olmaması ve davacının bağının yakılmasına ilişkin olayın faillerinin tespit edilememesi nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanamayacağından bahisle başvurusunun reddedildiği, davacı tarafından bağının yakılmasına ilişkin olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu, bu nedenle zararının tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülerek anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, 01/07/1995 tarihinde … İli, Merkez, … Köyü’nde bulunan bağının terör olayları veya terörle mücadele kapsamında yapılan operasyonel faaliyetler sonucu yakıldığı iddia edilmiş olup uyuşmazlığın bu çerçevede incelenmesi gerekmektedir.
Olayda, 06/07/1995 tarihli dilekçe ile davacı tarafından, 01/07/1995 tarihinde … İli, Merkez, … Köyü’nde bulunan bağının yandığı belirtilerek, bağını yakan kişi/kişiler hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Muh: … sayılı yazısıyla … İl Jandarma Komutanlığından, 01/07/1995 tarihinde … İli, Merkez, … Köyü Bağlar mevkiinde meydana gelen yangın olayında, ‘ın (davacının) bağının yanıp yanmadığı, meydana gelen yangın olayının kim tarafından meydana getirildiğinin araştırılarak bu hususta düzenlenecek evrakın bildirilmesinin istenildiği, … İli, Merkez Jandarma Komutanlığının, … Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan 04/08/1995 tarihli yazısıyla, 01/07/1995 tarihinde … Köyü … mevkiinde meydana gelen yangın olayı ile ilgili yapılan araştırmada, örtü yangını olarak başlayan yangının … Bağlarına sıçradığı ve (davacı) isimli şahsın bağının kısmen yandığı, yangının kimler tarafından ve ne amaçla çıkarıldığının tespit edilemediği, muhtemelen aşırı sıcaklıklardan dolayı çıktığının düşünüldüğünün belirtildiği, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Hazırlık No: … sayılı kararıyla faili tespit edilemeyen olayla ilgili daimi arama kararı ve … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No: …, Karar No: … sayılı kararıyla olay hakkında zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kamu adına kavuşturma yapılmasına yer olmadığına kararı verildiği görülmektedir.
5233 sayılı Kanun uyarınca idarenin tazminat ödemekle sorumlu tutulabilmesi için, meydana gelen zararın, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle doğduğunun açıkça ortaya konulması gerekmektedir.
Durum böyle olunca, terör eylemi veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucunda gerçekleştiğine ilişkin somut bilgi ve belge bulunmayan, faili meçhul olay kapsamında bulunan davacının bağının yakılmasına ilişkin olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında olmaması nedeniyle, davacının başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Buna göre, davanın reddi yolundaki mahkeme kararında sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve …; K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.