Danıştay Kararı 15. Daire 2015/5336 E. 2015/7823 K. 19.11.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/5336 E.  ,  2015/7823 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/5336
Karar No : 2015/7823

Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : Dairemizin 03/11/2014 tarih ve E:2013/11995; K:2014/7780 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin kabulüyle, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar Dairemizin 03/11/2014 tarih ve E:2013/11995; K:2014/7780 sayılı kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görüldüğünden, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin anılan kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığı ileri sürülen zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacının ikamet ettiği yerleşim yerinin “kısmen boşalan” köyler arasında olmasına karşın, şahsa yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısı bulunması halinde, malvarlığı zararının bulunduğunun tespit edilmesi durumunda zararlarının 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanması gerektiği, bölücü terör örgütünce tehdit mektupları gönderilen ve akabinde anılan mektup içeriğiyle uyumlu şekilde tehdit mektubu gönderilen kişilerin akrabası …’nin vurulmasına yönelik eylemlerin, “davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısı” kapsamında değerlendirilebilmesi için, bizzat davacıya yönelik olması ya da adı geçen kişilerle olan yakınlık derecesinin göz önünde bulundurulması gerektiği, davacının ağabeyinin çocuklarına yönelik yazılan tehdit mektuplarının bu kapsamda değerlendirilmesine olanak bulunmaması nedeniyle, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, bölgede … ailesi olarak tanındıkları, terör örgütünün hedefi haline geldikleri, … ailesinin … İli, … ilçesi, … Beldesi ile … Köyü, … Mezrası’nda yoğun olarak yaşadıkları, ailenin birçok bireyinin GKK olması nedeniyle terör örgütünce … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndaki arazilerini ekip biçmelerine izin verilmediği, terör örgütünce önceleri sözlü olarak tehdit edildikleri, daha sonra aile bireylerine tehdit mektupları gönderildiği, aile bireylerinden …’nin 1993 yılında … İli, … İlçe merkezinde vurulması olayının da ailenin ve tüm bireylerinin köyü ve mezraları terk ederek daha güvenli yerlere taşındıkları ve buna rağmen terör örgütünün ilçe merkezlerinde dahi … ailesine silahlı saldırı düzenlediğini gösterdiği, davacının … Mezrası’nda bulunan tüm taşınmaz malvarlığı ile müşterek malik ve ortak hissedar olan … ve diğer müştereklerinin Zarar Tespit Komisyonuna yaptığı başvurunun komisyonca kabul edilerek sulhname imzalandığı, davacının kardeşinin çocuklarına hitaben bölücü terör örgütünce tehdit mektupları gönderilmesi ve akabinde anılan mektup içeriğiyle uyumlu şekilde akrabaları …’nin vurulmasına yönelik eylemlerin, “davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısı” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun kapsamında malvarlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan bir zarardan söz edebilmek için, yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması gerekmektedir. Çünkü yerleşim yerinin kısmen boşalmış/boşaltılmış olması durumunda o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Böyle bir durumda da kişinin her zaman mal varlığına ulaşabileceği açık olduğundan, 5233 sayılı Kanun kapsamında artık uğranılan bir zarardan söz edilemeyeceği tabiidir.
Anılan Kanun hükümlerine göre, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının güvenlik kaygısı nedeniyle yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın da idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Dosyanın ve Dairemizin E:2015/5372, E:2015/5341, E:2015/5380 sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden, davacının ikâmet ettiği … Köyü, … Mezrası’ndan bölgede yaşanan terör olayları ve terör saldırılarından dolayı yaşamlarının tehlikeye girmesi nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle yapılan başvurunun, “… Mezrası’nın boşalmadığının tespit edildiği, dosyada bulunan ve terör örgütü tarafından gönderilmiş olduğu iddia edilen mektupların üzerine köyü terk edip etmediği hususunun tespitinin mümkün görülmediği, başvuranların bu konuda hiçbir bilgi ve belge sunamadığından bahisle reddi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148. maddesinin 3. fıkrasında, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ” hükmü yer almıştır.
Bir davada, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan talebin reddi üzerine, bu işleme karşı açılan davaya ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmadığı, oğlunun terör örgütü mensuplarınca öldürüldüğü olgusu göz ardı edilerek, Mahkemece mukim olduğu köyün tamamen boşaltılmamış olduğu şeklindeki hatalı kabulden hareketle davanın reddedildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesi’nin 16/07/2014 tarih ve B. No:2013/2738 numaralı kararında özetle, “…yargılama dosyasında yer alan tespit tutanaklarından başvurucunun söz konusu yerleşim yerinden oğlunun terör örgütü mensuplarınca kaçırılarak öldürülmesinden sonra ayrıldığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için yerleşim yerini terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle terk edip etmediğinin belirlenmesi amacıyla köyün tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı yönünde bir inceleme yapılarak sonuca ulaşılmasının, söz konusu Kanun’un amacına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Oğlu terör örgütü mensuplarınca öldürülen başvurucunun yerleşim yerini terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısıyla terk ettiği dosya kapsamındaki belgelerden açıkça anlaşılmasına rağmen aksi yönde karar verilmiş olması nedeniyle yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun (adil) yargılanma hakkının ihlal edildiğine” karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, 5233 sayılı Kanuna göre malvarlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan zararların tazmini ancak yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması halinde mümkün olmakla birlikte, kişilerin yerleşim yerini terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeni ile terk ettiği noktasındaki öznel durumlarının da dikkate alınması gerekmektedir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, … Köyü Merkez ile … Mezrası’nın terör olayları nedeniyle tamamen boşalmış/boşaltılmış yerleşim birimlerinden olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacının anılan yerleşim birimindeki malvarlığını terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı ile terk ettiği noktasındaki öznel durumunun değerlendirilmesine gelince;
Davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında zararının tazmini istemiyle yaptığı başvuru dilekçesinde, arazilerinin 1992 yılına kadar ekili olduğu, ancak terör örgütünün kendisi ve ailesinin diğer üyelerini ölümle tehdit etmeleri neticesinde, can güvenliklerinin kalmaması nedeniyle aynı yılın Haziran ayında köyden göç etmek zorunda kaldığı, 02/04/1993 tarihinde de akrabaları …’nin … İli, … İlçe merkezinde terör örgütü üyeleri tarafından öldürmek amacıyla vurulduğu, ancak yaralı olarak kurtarılabildiği belirtilmektedir.
Dosyada ekli … Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 1994/1916 sayılı iddianame ve eki belgeler ile, … 4. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin … sayılı kararı birlikte değerlendirildiğinde; …’nin bölücü terör örgütünün talimatı doğrultusunda öldürülmek amacıyla ateş edilmesi sonucu yaralandığı sabit olduğu gibi, bölücü terör örgütü tarafından, davacının kardeşinin çocukları … ve …’ye hitaben yazılan mektupların bulunduğu, söz konusu mektupların içeriğinde ise; “Devlet ile yakın ilişkiler içerisinde olduğunun bilindiği, Devletle ilişkisini kesmesi ve para yardımı yapmasının istendiği, ancak Devletten yana olan tarafını değiştirmediğinden, ölüm fermanının onaylandığı, hain ilân edildiği, koruculuk yapan müritlerini istifaya zorlaması…” gibi isteklere/tehditlere yer verildiği görülmektedir.
Bu itibarla, davacının ikâmet ettiği … Köyü Merkezi ile … Mezrası’nın “tamamen boşalmış/boşaltılmış” yerlerden olmamasına karşın; yukarıda belirtildiği üzere, bizzat davacının kardeşinin çocuklarının bölücü terör örgütü mensuplarınca yazılan ve ulaştırılan mektuplarda, Devletten yana olan tavrının değiştirilmesi, korucu olan müritlerini istifaya zorlaması, para yardımı yapması, yerel seçimlerdeki tavrına yönelik “tehdit içerikli” taleplerde bulunulması, akabinde yazılan başka bir mektupta da, isteklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle ölüm fermanının imzalandığının belirtilmesi, daha sonraki bir tarihte de davacının akrabası …’nin bölücü terör örgütünün talimatı doğrultusunda öldürülmek amacıyla vurulduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, bölgenin ve ilişkilerin özelliği nedeniyle, davacıya yönelik bir terör tehdidi olduğuna kuşku bulunmamaktadır.
Diğer yandan, söz konusu tehdit mektuplarının ve silâhlı saldırının bizzat davacıya yapılmamasına karşın; bölücü terör örgütünün talimatı doğrultusunda öldürülmek amacıyla vurulan kişinin de, tehdit mektuplarına muhatap olan kişi olmamasına rağmen, vurulduğu göz önünde bulundurulduğunda, bizzat kardeşinin çocuklarının tehdit edilmesi nedeniyle, anılan tehditlerin “davacıya yönelik bir terör tehdidi ” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, tamamen boşalan yerleşim birimleri arasında olmamasına karşın, şahsa yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısı bulunması halinde, malvarlığı zararının bulunduğunun tespit edilmesi durumunda zararlarının 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanması kuşkusuz olup, davacının kardeşinin çocuklarına hitaben bölücü terör örgütünce tehdit mektupları gönderilmesi ve akabinde anılan mektup içeriğiyle uyumlu şekilde akrabaları …’nin vurulmasına yönelik eylemlerin, bölgenin ve ilişkilerin özelliği nedeniyle, davacıya yönelik bir terör tehdidi kapsamında değerlendirilerek işlem tesis edilmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine, dosyanın, yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 19/11/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.