Danıştay Kararı 15. Daire 2015/4962 E. 2015/6494 K. 23.10.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/4962 E.  ,  2015/6494 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/4962
Karar No : 2015/6494

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :

Davanın Özeti : Davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı’nın 29.03.2004 tarih ve 107992 sayılı işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “her türlü kaçakçılık” ibaresinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 6136 sayılı Kanun’un 7. maddesi hükmüyle, hiç bir şekilde silah taşıma ve bulundurma izni alamayacaklar belirlendikten sonra, silah vesikası verilmesini engelleyen diğer hususların da yönetmelikte düzenlenmesinin öngörüldüğü, Bakanlar Kurulu’na verilen yetki çerçevesinde düzenlenen Yönetmelik hükmünün ve buna dayalı işlemin mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerekeceği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında da; idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise ısrar olanağı tanınmadığından, İdari Dava Daireleri Kurulunun dava konusu bireysel işlem yönünden verilen bozma kararına uyularak, anılan kararda belirtilen gerekçeyle davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı yaptığı başvurunun reddine ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı’nın 29.3.2004 günülü ve 107992 sayılı işlemi ile, bu işlemin dayanağı olan “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “her türlü kaçakçılık” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı Yasa’nın 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştay da temyiz yoluna başvurabileceği, 2575 sayılı Yasa’nın 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak erilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Yasa’nın 49. maddesinin 4. fıkrasında da; idari mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararlarında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.
İdari Dava Daireleri Kurulunun; Danıştay Onuncu Dairesinin 19.2.2007 günlü ve E.2004/11097, K.2007/494 sayılı kararının ; dava konusu “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “her türlü kaçakçılık” ibaresinin iptali isteminin reddine ilişkin kısmının onanmasına, dava konusu işlemin iptali isteminin reddine ilişkin kısmına yönelik davanın temyiz isteminin kabulü ile bu kısmının bozulmasına dair 22.3.2012 günlü E.2007/744, K.2012/214 sayılı kararın bozmaya ilişkin kısmına uyularak kararda belirtilen gerekçelerle, davacının ruhsat başvurusunda bulunduğu tarihte mahkumiyetine yol açan, “bir vergilendirme döneminde iki ayrı tarihte sevk irsaliyesi düzenlememe” fiilinin kaçakçılığa teşebbüs suçu kapsamından çıkarılması ve Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrasında da bu maddenin(d) bendi kapsamına girenlerin, affa uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa yada mahkemelerce verilen karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile kendilerine hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmeyeceği hükmünün, 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 2. maddesi hükümlerine göre suç olmaktan çıkan bir fiil nedeniyle hüküm giymiş olanlara uygulanamayacağının açıkça düzenlenmiş olması karşısında, başvuru tarihinde ruhsat alınmasına yasal bir engel bulunmayan davacının, ruhsat başvurusunun reddine yönelik işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 22/03/2012 tarih ve E:2007/744, K:2012/214 sayılı kısmen bozma kararı üzerine gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı’nın 29.03.2004 tarih ve 107992 sayılı işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “her türlü kaçakçılık” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin 19.02.2007 tarih ve E:2004/11097, K:2007/494 sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin belirtilen kararının temyiz edilmesi üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 22.03.2012 tarih ve E:2007/744, K:2012/214 sayılı kararıyla; aynen, “Temyiz dilekçesinde öne sürülen sebepler, temyize konu Danıştay Onuncu Dairesi kararının Yönetmeliğin 16. maddesinin (d) bendinde yer alan “her türlü kaçakçılık” ibaresinin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin işleme gelince;
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 7. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik”in 16. maddesinde, silah ruhsatı verilmesini engelleyen haller belirlenmiş, sözü edilen maddenin “d” bendinde, taksirli suçlar hariç bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla her türlü kaçakçılık, ….. ve teşvik suçlarından birinden hüküm giymiş olanlara hiçbir şekilde ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmeyeceği kurala bağlanmış, maddenin 2. fıkrasında, (d) bendi kapsamına girenlerin, affa uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa ya da mahkemelerce verilen karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile kendilerine hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmeyeceği, ancak bu fıkra hükmünün 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesi hükümlerine göre suç olmaktan çıkan bir fiil nedeniyle hüküm giymiş olanlara uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun davacının hüküm giydiği tarihte yürürlükte bulunan 18.4.1984 günlü, 2995 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 358. maddesinde; 344. maddenin 1 – 6 numaralı bentlerinde yazılı fiilleri veya bir hesap dönemi içinde ayrı tarihlerde en az iki defa fatura, taşıma irsaliyesi, sevk irsaliyesi, müstahsil makbuzu, gider pusulası veya serbest meslek makbuzu düzenlememe fiilleri verginin tarhı için kanunda belli edilen sürenin girmesinden önce meydana çıkarılanların, bu fiillerinin vergi ziyaını mucip olup olmayacağına bakılmadan kaçakçılığa teşebbüs etmiş sayılacağı belirtilmiş; anılan maddenin 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Kanun’un 19. maddesi ile değişik haline göre ise, sevk irsaliyesi düzenlememe fiili nedeniyle kaçakçılığa teşebbüs etmiş sayılması için bu fiilin bir hesap dönemi içerisinde en az dört defa işlenmiş olması gerektiği öngörülmüş; 22.7.1998 günlü, 4369 sayılı Kanun’un 82. maddesi ile de, kaçakçılığa teşebbüs suçunu tanımlayan 358. madde tamamen yürürlükten kaldırılmış; 344. maddede de 1-6 bent olarak düzenlenen ve tarhiyat döneminden önce tespit edilen kaçakçılık fiilleri yönünden ceza ağırlaştırılmış, bu fiiller kaçakçılığa teşebbüs kapsamından çıkartılarak 359. maddede düzenlenen kaçakçılık suçu kapsamına alınmış, ancak, sayısına ve farklı tarihlerde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın sevk irsaliyesini düzenlememe hali hürriyet bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak suçlar ve cezalar kapsamından tamamen çıkartılarak, Yasa’ya göre, sadece özel usulsüzlük cezasını gerektiren bir fiil haline gelmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Türk Silahlı Kuvvetler’den emekli olduktan sonra nakliyecilik faaliyetinde bulunan davacının, vergi kontrol memurlarınca yapılan denetimlerde, bir hesap dönemi içerisinde iki kere sevk irsaliyesi düzenlemediğinin tespit edilmesi üzerine, kaçakçılık suçuna teşebbüs ettiği gerekçesiyle …Asliye Ceza Mahkemesinin …tarih ve …sayılı kararıyla 213 sayılı Yasaya muhalefetten dolayı 1 ay süreyle hapis ile mahkum olduğu ve bu cezanın da para cezasına çevrilerek tecil edildikten sonra, bir adet ruhsatlı silahı bulunmasına rağmen yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca kendisine tanınan ikinci silah edinme hakkından yararlanmak üzere 8.3.2004 günlü dilekçe ile Jandarma Genel Komutanlığı’na müracaat ettiği, ancak, anılan başvurusunun hakkında verilen mahkumiyet kararı göz önünde bulundurularak Yönetmeliğin dava konusu edilen 16/d maddesi uyarınca reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının ruhsat başvurusunda bulunduğu tarihte mahkumiyetine yol açan, “bir vergilendirme döneminde iki ayrı tarihte sevk irsaliyesi düzenlememe” fiilinin kaçakçılığa teşebbüs suçu kapsamından çıkarılması ve Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrasında da, bu maddenin (d) bendi kapsamına girenlerin, affa uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa ya da mahkemelerce verilen karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile kendilerine hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmeyeceği hükmünün, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesi hükümlerine göre suç olmaktan çıkan bir fiil nedeniyle hüküm giymiş olanlara uygulanmayacağının açıkca düzenlenmiş olması karşısında, başvuru tarihinde ruhsat almasına yasal bir engel bulunmayan davacının, ruhsat başvurusunun reddine yönelik işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle, temyize konu davanın reddi kararının, davacı hakkında tesis edilen bireysel işleme ilişkin kısmı yönünden bozulmasına, işlemin dayanağı Yönetmelik hükmü yönünden ise onanmasına karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında da idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ise ısrar olanağı tanınmamıştır.
Aktarılan durum ve 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi karşısında İdari Dava Daireleri Kurulu kararının bozmaya ilişkin kısmına uyularak kararda belirtilen gerekçelerle davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 29.03.2004 tarih ve 107992 sayılı dava konusu bireysel işlemin iptali gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 22/03/2012 tarih ve E:2007/744, K:2012/214 sayılı kararının bozmaya ilişkin kısmına uyularak, davacının ikinci silah edinme hakkından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 29.03.2004 tarih ve 107992 sayılı işlemin İPTALİNE, dava kısmen ret, kısmen iptal ile sonuçlandığından; aşağıda dökümü yapılan 256,50 TL yargılama giderinin haklılık oranı dikkate alınarak … TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, … TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …TL vekalet ücretinin de davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, bu karara karşı tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunulabileceğinin taraflara duyurulmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, 23/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.