Danıştay Kararı 15. Daire 2015/4860 E. 2015/6300 K. 20.10.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/4860 E.  ,  2015/6300 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/4860
Karar No : 2015/6300

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:…. sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Mahkeme kararı hukuka uygun olmakla birlikte; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28.11.2013 tarih ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 86.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından ve dava konusu işlemle davacıya uygulanan idari yaptırıma ilişkin 6502 sayılı Kanunda davacı lehine düzenleme söz konusu olduğundan, davacı lehine olan hükmün uygulanması gerektiği görüşüyle temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı şirket nezdinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişince yapılan inceleme sonucu düzenlenen 18.12.2013 tarih ve A143-C/02 sayılı İnceleme Raporunda; şirketin … Termal Tatil Köyü projesi kapsamında B Bloklarında yer alan devre mülklere ilişkin senetle yaptığı satışlarda senetlerin matbu olarak düzenlendiği ve bütün taksitli satışlar için aynı senet metninin kullanıldığı ve senetlerin emre kaydını ihtiva ettiğinin tespit edildiği; sözleşme akdedilen 197 adet tüketiciden kıymetli evrak niteliğinde emre yazılı senet alınmasının, 4077 sayılı Kanun’un 6/A maddesine aykırılığı nedeniyle, davacı firmaya aynı Kanunun 25.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen idari para cezasının 2011 yılında akdedilen 33 adet sözleşme için 33×245=8.085- TL., 2012 yılında akdedilen 61 adet sözleşme için 61×270=16.470-TL. , 2013 yılında akdedilen 103 adet sözleşme için 103×291=29.973-TL olmak üzere toplam 54.528- TL. idari para cezası uygulanmasının teklif edilmesi üzerine Ankara Valiliği’nin talimat yazısıyla ‘nca anılan miktarda para cezası verilmesine ilişkin 11.02.2014 tarih ve 2 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacı şirketin, 2011,2012 ve 2013 yıllarında düzenlenen toplam 197 adet sözleşme için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nca düzenlenmiş 18/12/2013 gün ve A143-C/02 sayılı inceleme raporu doğrultusunda, İlçe Hukuk İşleri Şefliği tarafından 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6/A maddesinin 3.fıkrasına aykırı olarak senet tanzim edildiğinden bahisle toplam 54.528-TL idari para cezasıyla cezalandırıldığı, dava konusu cezaya dayanak oluşturan senetlerin “……Termal Turizm İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. veyahut emrühavalasine…” kaydını içerdiği ve senetlerin bu haliyle Türk Ticaret Kanunu’nun “nama yazılı senet” tanımına aykırı olduğunun anlaşıldığı, davalı idarece tesis edilen idari para cezasında hukuka aykırılık görülmediği, işlemi tesis eden yönünden yetki itirazında ise davacı şirketin merkezinin Çankaya İlçesinde olduğu ve dava konusu işlemin Çankaya mahalli mülki amiri tarafından tesis edildiği anlaşıldığından hukuki isabet görülmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, soruşturma başlayınca cezaya konu senetlerin iade edilerek, nama yazılı senetlerin düzenlendiği, aykırılığın ceza kesilmeden kaldırıldığı halde ceza kesildiği, Kanunda öngörülen idari para cezasının her bir sözleşme için ayrı ayrı olmak üzere uygulanmasının ve yetki itirazının reddinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
08/03/1995 gün ve 22221 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28/11/2013 gün ve 28835 sayılı 6502 sayılı Kanunun 86.maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve 87.maddesi ile de bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu işleme dayanak olan 4077 sayılı Kanunun “Taksitle Satış” başlıklı 6/A maddesinin ilk fıkrasında “Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür.” şeklinde taksitle satışın tanımı yapılmış, 2.fıkrasında taksitle satış sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanarak sözleşmede bulunması gereken asgari koşullar sayılmış, 3.fıkrasında ise satıcı veya sağlayıcının bu bilgilerin sözleşmede yer almasını sağlamakla ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle yükümlü olduğu, sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senedin her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzeneneceği, aksi takdirde kambiyo senedinin geçersiz olacağı düzenlenmiş; aynı Kanunun “Ceza Hükümleri” başlıklı 25.maddesinin 2.fıkrasında ” 4 üncü maddenin altıncı fıkrasında, 5 inci maddede, 6 ncı maddenin altıncı fıkrasında, 6/A maddesinde, 6/B, 6/C maddeleri uyarınca Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslarda, 7 nci maddenin beşinci fıkrasında, 9 uncu maddede, 9/A maddesinde, 10 uncu maddede, 10/A maddesinde, 10/B maddesinde, 11/A maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerde belirtilen yükümlülüklerden her birine aykırı hareket edenlere ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun, bahsi geçen tüm sözleşmeler için öngörülen genel esaslar, ve temel ilkelerin aynı başlık altında düzenlendiği 4.maddesinde (5): “Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir.” hükmü getirilmiştir.
6502 sayılı Kanunun “Ceza hükümleri” başlıklı 77.maddesinin 1.fıkrasında ise, “Bu Kanunun 4üncü,… maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.” şeklinde 4.madde hükümlerine aykırılık halinde uygulanacak müeyyide düzenlenmiştir.
Buna göre; 28/05/2014 tarihinden önce 4077 sayılı Kanunun 6/A maddesinde belirtilen yükümlülüklerden her birine aykırı hareket edenlere uygulanacak müeyyide 2011 yılı için 245-TL, 2012 yılı için 270 TL. idari para cezası verilmesi olarak düzenlenmiş iken; 6502 sayılı Kanunda anılan yükümlülüklere aykırı hareket edenlere aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası verilmesi öngörülmüştür.
Dolayısıyla 6502 sayılı Kanun’da düzenlenen idari para cezasının miktarı mülga 4077 sayılı Kanunda düzenlendiği haline kıyasla düştüğünden davacının lehine bir durum ortaya çıkmaktadır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde; Kanun’un, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümlerinin ise, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı hükmü yer almıştır.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler bakımından da uygulanacağı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinde ise, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanacağı ve infaz olunacağı belirtilmiştir.
Kabahatler Kanunu’nun anılan hükümlerinin gözardı edilerek karar verilmesi mümkün olmadığı gibi lehe kanun uygulamasından davacının mahrum edilmesinin de düşünülemeyeceği açıktır.
Bu durumda, 4077 sayılı Kanunun 6/A maddesinin 3. fıkrasında belirtilen yükümlülüğe aykırı davranan davacıya idari yaptırım uygulanması yerinde olmakla beraber, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunun 4.maddesine aykırılık halinde müeyyideyi düzenleyen 77.maddesinin 1.fıkrasının davacı lehine uygulanması gerektiğinden dava konusu işlemde ve temyize konu mahkeme kararında bu yönüyle hukuka uygunluk görülmemiştir.
Öte yandan Mülga 4077 sayılı Kanun’un 26.maddesinde 25.maddenin birinci, dördüncü, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarındaki idari yaptırımlara Bakanlık tarafından, diğer fıkralarındaki idari para cezalarına mahalli mülki amir tarafından karar verileceği öngörülmüştür. Davacının, yetkili mülki amirliğin belirlenmesinde şirket merkezinin bulunduğu yerin değil aykırı görülen işlemin yapıldığı yerin esas alınması gerektiği gerekçesi ve Danıştay 15.Dairesinin E:2011/270; K:2011/3442 sayılı kararını emsal göstererek ‘nın yetkili olmadığına ilişkin yetki itirazına gelince;
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 02.11.2011 tarih ve E:2011/270; K:2011/3442 sayılı kararı ile, kampanyalı konut satışı gerçekleştiren davacı şirketin bazı satış sözleşmelerinde 4077 sayılı Kanun’un 7/5.maddesine aykırı olarak satış bedelinin yabancı para cinsinden yazıldığı ve kampanya bitiş tarihinin yazılı olmadığının tespiti üzerine idari para cezası verilmesine karar verildiği ve Ankara Valiliğinin onayına istinaden işlem tesis edildiği; idare mahkemesince işlemin yetki yönünden iptal edildiği, davacı şirketin merkezi Ankara’da bulunmakla beraber, “.. Konutları Projesi” adı altında düzenlenen kampanyalı konut satışında, satış işlemlerinin merkeze bağlı Marmara Yatırım Projeleri Koordinatörlüğünde yürütüldüğü, bu Koordinatörlüğün İstanbul’da bulunan Narcity Konutları şantiyesi içinde hizmet verdiği ve satış sözleşmesi örneklerinden sözleşmelerin konutların yapıldığı İstanbul ilinde imzalandığı, dolayısıyla Kanuna aykırılığın İstanbul’da gerçekleştiğinin anlaşıldığı, dava konusu işlemi yetki yönünden iptal eden idare mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kanun yararına bozma kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, kampanyalı konut satışlarının yapıldığı taşınmazların .. İli, .. İlçesi .. Köyü, .. mevkiinde olmasına rağmen, davacı şirketin Ankara Ticaret Sicil Memurluğuna kayıtlı olduğu, şirket merkezi adresinin Çankaya/Ankara olduğu, emsal karardaki yaptırıma konu aykırılıktan farklı olarak davacı şirket tarafından sözleşme akdedilen 197 adet tüketiciden kıymetli evrak niteliğinde emre yazılı senet alındığı, senet üzerinde ihtilaf vukuunda Ankara Mahkemelerinin selahiyetli olduğunun yazıldığı, devremülk satış sözleşmelerini imzalayan alıcıların yurt içinde farklı illerden olduğu, yurtdışından da farklı ülkelerde ikamet eden alıcılar bulunduğu, sözleşmelerde şirket yazışma adresinin Ankara olarak yazıldığı, alıcı ve satıcının imzalarının bulunduğu kısımda satıcı acentesi kaşelerinde Ankara adresinin yazılı olduğu, taksitlerin yatırılacağı hesap numaraları banka şubelerinin çoğunluğunun Ankara’da olduğu, görülmüştür.
Bu durumda işlemi tesis eden yönünden yetki itirazının reddinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ayrıca, 6502 sayılı Kanun’un “Cezalarda yetki ve itiraz” başlıklı 78.maddesinde: (1) Bu Kanun’un 77 nci maddesinin ikinci, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve on birinci fıkralarındaki idari yaptırımlar Bakanlık tarafından verilir; on ikinci ve on üçüncü fıkraları uyarınca Reklam Kurulu tarafından karar verilen idari yaptırımlar Bakanlık tarafından uygulanır. Diğer fıkralarındaki idari yaptırımlar ise yaptırım uygulananın merkezinin bulunduğu valilik tarafından verilir.” hükmü ile bu hususa netlik kazandırılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, …. İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/10/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Dava konusu işlemde uygulanan yaptırımın idari tedbir niteliğinde bir idari işlem olduğu, idari işlemlere, tesis edildikleri tarihteki mevzuat hükmü uygulanması gerektiğinden sonraki mevzuat değişikliklerinin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 5. maddesi dikkate alınarak uygulanamayacağından Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.