Danıştay Kararı 15. Daire 2015/4064 E. 2015/7969 K. 24.11.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/4064 E.  ,  2015/7969 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/4064
Karar No : 2015/7969

Temyiz Eden (Davacı) :
Karşı Taraf (Davalı) : – ANKARA
Vekili :

İstemin Özeti : … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde yani 08.10.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporundan itibaren bir yıl içerisinde 04.11.2014 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde olduğu, Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesince hakkında düzenlenen vesayetinin uygun olduğuna ilişkin sağlık kurulu raporuna yapmış olduğu itiraz neticesinde … Valiliği’nin 2.5.2012 tarih ve 905 sayılı yazısı ile muayene olmak için gittiği … Üniversitesi psikiyatri polikliniğinde, 19.10.2012 tarihinde düzenlenen sağlık raporu nedeniyle; hak ve özgürlüğünün ihlal edildiği, şeref ve haysiyetinin rencide edildiği, itibarının sarsıldığı, üzüntüden 6 gece acilde kaldığı, mide kanaması ve hayati tehlike atlattığı, 20 kg zayıfladığı, … Üniversitesi … Eğitim Araştırma Hastanesi Güney Genel Sekreterliği’nden 23.07.2014 tarihinde yasal haklarını talep ettiği ve 60 gün içinde cevap verilmediğinden bahisle, 20,000,00 TL maddi, 70.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; dosya içerisine konulan rapor ve diğer belgeler incelendiğinde, ortaya çıktığı iddia edilen zararların raporun alınmasının hemen akabinde ortaya çıktığı, anksiyete bozukluğu ve bağırsak hastalığının 11.07.2012 tarihi itibariyle davaya konu raporun verilmesinden önce tesbit edildiği, davacının anılan zararlardan ortaya çıktığı anda haberdar olduğunun açık olduğu, bu durumda idareye başvuru yapılması gereken 1 yıllık süreden çok sonra idareye başvuru yapıldığı anlaşıldığından süreaşımı nedeniyle davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, davanın süresinde olduğu iddiasıyla anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13 üncü maddesinde; idari eylemler nedeniyle hakları ihlal edilen ilgililerin, eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurup haklarının yerine getirilmesini isteyebilecekleri; bu isteklerin reddi üzerine altmış günlük dava açma süresi içerisinde dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Anılan Yasa hükmünde idareye başvuru için öngörülen, bir yıllık sürenin, idari eylemin tamamlandığı ve yol açtığı zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması gerekmektedir. Esasen, idari eylemin tamamlandığı ve zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan bir yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Yasayla öngörülen tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır.
Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme, bilirkişi raporu ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği, bu nedenle de idaresinden tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği, bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucu mu, yoksa görev kusuru sonucu mu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa’nın 13 üncü maddesinde öngörülen sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; vesayet davası nedeniyle … 2. Sulh Hukuk Mahkemesince sevk edildiği … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesince hakkında ”vesayeti uygundur” yönünde sağlık kurulu raporu düzenlenen davacının bu rapora yaptığı itiraz neticesinde … Valiliği’nin 2.5.2012 tarih ve 905 sayılı yazısı ile muayene olmak için 07.05.2012 tarihinde giriş yaptığı … Üniversitesi psikiyatri polikliniğinde 28.08.2012 tarihli sağlık kurulu raporu ile hakkında karar verilebilmesi için psikiyatri kliniğinde yatarak izlenmesine karar verildiği, 01.10.2012 tarihinde yatışı yapılan davacının 19 günlük müşahadesi sonucu düzenlenen 19.10.2012 tarih ve 9028 sayılı sağlık kurulu raporu ile vasi tayinine gerek olduğu yönünde görüş verildiği, daha sonra … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından sevk edildiği … Devlet Hastanesinden 19.06.2013 tarih ve 1932 sayılı sağlık kurulu raporu ile “vasi tayini gerekmez, hakimlikçe dinlenmesinde yarar vardır, sağlam” şeklinde rapor verildiği, davacı tarafından davalı idareye başvurularak, gerçeğe aykırı sağlık raporu düzenlendiği, hastanede yattığı 19 gün boyunca hak ve özgürlüğünün ihlal edildiği ve mobbing uygulandığı bu olaylar nedeniyle bir çok olumsuzluklara maruz kaldığı iddialarıyla 80.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 160.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesinin talep edildiği, talebin cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine 31.03.2014 tarihinde … 4.İdare Mahkemesinin …, esasına kayden 40.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 120.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı, açılan davanın anılan Mahkemenin … sayılı kararıyla; “uyuşmazlık konusu olayda, uğramış olduğu zararı ve bu zararın idarenin eyleminden kaynaklandığını bilen davacı tarafından, maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle 30.04.2013 tarihli dilekçeyle davalı idareye yapılan başvurunun 60 gün içinde cevap verilmemek suretiyle reddedilmiş sayıldığı (son günün hafta sonuna denk gelmesi sebebiyle) 01.07.2013 tarihini izleyen 60 günlük dava açma süresi içinde ve en son (son günün adli tatile denk gelmesi dolayısıyla) 09.09.2013 tarihinde dava açılması gerekirken, 31.03.2014 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmamaktadır” gerekçesiyle süre nedeniyle reddine karar verildiği, bu karar üzerine davacı tarafından yeniden … Üniversitesi … Eğitim Araştırma Hastanesi Güney Genel Sekreterliği’ne 23.07.2014 tarihli dilekçe ile başvurularak idarenin haksız eylemi nedeniyle 40,000,00TL maddi, 80,000,00TL manevi olmak üzere toplam 120,000,00 TL tazminatın yasal faizi ile yasal süresinde tarafına ödenmesi” talebinde bulunulduğu, idare tarafından 60 gün içinde cevap verilmediğinden bahisle, 20,000,00 TL maddi, 70.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta, … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesince davacı hakkında vesayetinin uygun olduğuna ilişkin 4.4.2012 tarihli ve 236 sayılı sağlık kurulu raporu düzenlendiği, bu nedenle Maliye Bakanlığı tarafından davacının vesayet altına alınması istemiyle dava açıldığı, … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından talep edilmesi üzerine yapılan inceleme sonrasında düzenlenen … Devlet Hastanesinin 19.6.2013 tarihli ve 2443 sayılı raporu ile davacının akıl sağlığının yerinde olduğuna dair kanaat bildirildiği, … Sulh Hukuk Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararı ile davacının vesayet altına alınması talebinin reddine karar verildiği, yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile hükme esas alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu gerekçesi ile anılan Mahkeme kararının bozulduğu, bunun üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesinin ara kararı üzerine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunca yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan 08.10.2014 gün ve 4590 karar sayılı Adli Tıp Raporu ile davacının fiil ehliyetine haiz olduğu ve kendisine vasi veya müşavir tayinine mahal bulunmadığı kanaatinin bildirildiği ve en son Babaeski Sulh Hukuk Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararı ile davacıya vasi tayini talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava konusu olayda tazmini istenilen zarar, davcının vesayet altına alınmasının uygun olacağına ilişkin düzenlenen sağlık kurulu raporlarının usulüne uygun düzenlenmediği ve gerçeği yansıtmadığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla davacının, düzenlenen raporların usulüne uygun olmadığının tam olarak ortaya çıktığı ve zararın kesinleştiği tarihten itibaren 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde idari başvuru yoluna gitmesi gerekmektedir.
Buna göre, … Sulh Hukuk Mahkemesin’ne sunulan ve davacı hakkında vesayet altına alınmasının uygun olacağına ilişkin daha önceden düzenlenen sağlık kurulu raporlarını kusurlandırıcı nitelikte olan 08.10.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanmış olan bilirkişi raporunun eylem/eylemsizlik sonucu oluşan zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu durumda, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde yani 08.10.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporundan itibaren bir yıl içerisinde 04.11.2014 tarihinde bakmakta olduğumuz davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde olduğunun kabulü ile davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda usul hükümlerine ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.