Danıştay Kararı 15. Daire 2015/404 E. 2018/4904 K. 16.05.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/404 E.  ,  2018/4904 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/404
Karar No : 2018/4904

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili : – Aynı Yerde
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin 4 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 22/08/2013 tarih, 30/04/2013-1407 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacının idareye başvuru dilekçesinde “Zararın Olduğu Yer” olarak, … Köyü … Mezrası’nın gösterildiği, ancak gerek dava konusu işlemde gerekse dava dilekçesinde davacının zarar gördüğü yer … Mezrası olarak ifade edildiğinden, uyuşmazlığın bu doğrultuda ele alındığı, 22/04/2014 tarihli ara kararı ile davalı idareden istenilen bilgi ve belgeler ile … köyüne ilişkin diğer dosyaların birlikte incelenmesinden, … Köyü’ne bağlı … , … ve … Mezraları’nın terör olayları nedeniyle güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığı, idare tarafından da bunun kabul edildiği, olayda, her ne kadar davalı idarece ara kararına verilen cevapta, “… ” mezrasının boşaltılmadığı, dolayısıyla keşif yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiş ise de, yukarıda da ifade edildiği üzere dava konusu işlemde davacının zarar gördüğü yer olarak … mezrasının belirtildiği ve işlemin gerekçesi olarak yapılan keşifte davacının malına rastlanmamasının gösterildiği, dolayısıyla idarece usulüne uygun bir keşif yapılıp yapılmadığı hususunun net olarak ortaya konulamadığı, bu durumda, davalı idarece, mahallinde, davacının veya yetkili temsilcisinin de katılımıyla usulüne uygun keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra, söz konusu yerde davacıya ait taşınır ve taşınmaz malvarlığının bulunup bulunmadığının (varsa) davacının şahitlerinin de dinlenmesi suretiyle tespit etmesi, malvarlığı tespit edilirse 5233 sayılı Yasa kapsamında zarara uğrayıp uğramadığı araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve araştırmaya dayanan dava konusu zarar tespit komisyonu kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, bila tarihli başvuru dilekçesinde “… İlçesi … Muhtarlığı … Mezrası”nda bulunan mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan zararlarının tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında talepte bulunduğu, 4 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun dava konusu 22/08/2013 tarih, 30/04/2013-1407 sayılı işlemi ile, … Köyü ve bağlı mezralarına ilişkin olarak, … Köyü’ne bağlı … , … ve … Mezralarının boşaldığı, Aşağı… ve … Köyü’nün dolu olduğu, köy merkezinde ve diğer mezralarda normal yaşamın kesintisiz devam ettiği, mahallinde yapılan keşifte müracaatçının keşif mahalline gelmediği, ancak Tapu Müdürlüğü’nden talep edilen tapu bilgilerinde de müracaatçıya ait herhangi bir tapu olmadığının görüldüğü gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği, bunun üzerine söz konusu işlemin iptali için bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu başvuru dilekçesinin incelenmesinden; davacının 1994 tarihinde … İlçesi, … Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle başvuru yaptığı, başvuru formunda da … Köyü … Mezrası’na ilişkin zararların tazminini istediği görülmektedir. Dava dilekçesinde her ne kadar zarar yeri … Mezrası olarak ifade edilse de, başvuru dilekçesinde ve başvuru formunda davacının … Mezrası’na ilişkin talebi olduğu, … Mezrası’na ilişkin herhangi bir talebi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece verilen ara karara istinaden davalı idarece sunulan boşalan köy ve mezralara yönelik listelerde … Köyü’ne bağlı … , … ve … Mezraları’nın terör olayları nedeniyle güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığı, … Köyü merkezi ile diğer mezralarının ise boşaltılmadığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, başvurunun … Köyü, … Mezrası’na ilişkin olmasına rağmen Mahkemece … Köyü, … Mezrası’na yönelik olarak değerlendirme yapılarak hüküm kurulmasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.