Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3907 E. 2018/5656 K. 06.06.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3907 E.  ,  2018/5656 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3907
Karar No : 2018/5656

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacı şirkete ait … Polikliniği’nde yapılan denetimde mesul müdürün ve poliklinikte görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine anılan özel sağlık kuruluşunun hasta kabulünün 30 gün süre ile durdurulmasına ilişkin İl Sağlık Müdürlüğünün 30/12/2011 tarih ve 15995 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, davacı kuruluşun mevzuat hükümlerine aykırı davranışından dolayı belirlenen ceza ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bununla birlikte dava konusu cezanın mükerrerlikten verildiği, ilk olarak 11/10/2011 tarihinde yapılan denetimde davacı sağlık kuruluşunda mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine anılan özel sağlık kuruluşunun hasta kabulünün 10 gün süre ile durdurulduğu, iş bu davaya konu cezanın ise 20/12/2012 tarihinde yapılan denetimde de mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine verildiği, mükerrerliğe esas ilk cezanın … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile iptal edildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine söz konusu karar Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 15/05/2014 tarih ve E:2013/4821 K:2014/3832 sayılı kararı ile bozulmuş ise de, … İdare Mahkemesi tarafından verilen 03/11/2014 tarih … sayılı karar ile iptal kararında ısrar edildiği, bu şekilde davacıya 30 gün süre ile hasta kabulünün durdurulması cezası verilmesinin dayanaksız hale geldiği, verilecek cezanın mükerrerlikten değil, ilk defa işlenmiş bir fiil gibi değerlendirilerek ceza verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından dava konusu işlemde bu açıdan hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinin 24. maddesinde; “(…) (5) Sağlık kuruluşlarında acil sağlık hizmeti verilmesi ve acil vakaların, hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kabul edilmesi ve gerekli tıbbi müdahalenin kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapılması zorunludur. Sağlık kuruluşları, acil vakalarda gerekli ilk acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınamaz.
(6) Acil vakalarda, gerekli ilk müdahale yapılarak hastanın stabilizasyonunun sağlanması esastır. Stabilizasyonu sağlanamayan veya stabilizasyonu sağlanmakla birlikte ileri tetkik ve tedavi amaçlı başka bir sağlık kurumuna sevkine lüzum görülen hastaların nakli için 112 komuta kontrol merkezi ile irtibata geçilir. Sağlık kuruluşunda tedavi görmekte iken durumu ağırlaşan ve acilen başka bir sağlık kuruluşuna sevki gereken hastalar için de komuta kontrol merkezi ile temas kurulur. Hasta yakınları veya hastanın tedavisini üstlenen sağlık kuruluşu, hastanın acil sevkini kendi imkânlarıyla yapmak istemeleri halinde, sevk edilecek sağlık kuruluşu ile irtibat kurmak, hastanın mağduriyetine meydan vermemek ve durumu komuta kontrol merkezine bildirmekle yükümlüdür. Acil hastanın sevk edileceği sağlık kurumunun belirlenmesi ve nakil işlemleri komuta kontrol merkezinin yönetiminde ve koordinasyonunda yapılır. Komuta kontrol merkezi, hastaya ait bilgileri alır, bu bilgiler ışığında hastanın hangi sağlık kurumuna sevk edileceğine karar verir, ilgili kurumun yetkilileriyle irtibata geçerek gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra hastanın nakline engel bir durum yoksa, sevk için ambulansa çıkış emri vererek naklin gerçekleştirilmesini sağlar. Gerektiğinde intikal süresini kısaltmak amacıyla yukarıdaki işlemlerin bir kısmı hasta yola çıkarıldıktan sonra yapılabilir. (…)
(9) Poliklinikler ve acil ünitesi bulunmayan tıp merkezleri, acil başvurular ile ilgili bu maddenin beşinci ve altıncı fıkralarına uygun şekilde ilk tıbbi müdahale ve diğer işlemler yapıldıktan sonra 112 acil sağlık komuta kontrol merkezi vasıtasıyla veya özel ambulans şirketinin ambulansı ile hastanın naklini sağlarlar.
(10) Beşinci, altıncı ve yedinci fıkralara aykırı davranıldığının tespiti halinde sağlık kuruluşunun acil vakalar haricinde hasta kabulü, on gün süreyle müdürlükçe durdurulur. Bu fıkralara aykırılığın tekrarında sağlık kuruluşunun acil vakalar haricinde hasta kabulü, otuz gün süreyle müdürlükçe durdurulur. Bu fıkralara aykırılığın bir yıl içerisinde üçüncü kere tespit edilmesi halinde ise, sağlık kuruluşunun ruhsatnamesi geri alınır.” hükmü yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirketin sahibi bulunduğu …. Polikliniği’nde 11/10/2011 tarihinde yapılan denetimde mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine anılan özel sağlık kuruluşunun hasta kabulünün 10 gün süre ile durdurulduğu, 20/12/2012 tarihinde yapılan denetimde de mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine kuruluşun acil hastalar dışında hasta kabulünün 30 gün süre ile durdurulduğu, bunun üzerine de iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İncelenen uyuşmazlıkta dava konusu cezanın mükerrerlikten verildiği, ilk olarak 11/10/2011 tarihinde yapılan denetimde davacı sağlık kuruluşunda mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine anılan özel sağlık kuruluşunun hasta kabulünün 10 gün süre ile durdurulduğu, bu davaya konu cezanın ise 20/12/2012 tarihinde yapılan denetimde de mesul müdürün ve kurumda görev yapan doktorun görevi başında olmadığının tespit edilmesi üzerine verildiği, mükerrerliğe esas ilk cezanın … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile iptal edildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine söz konusu kararın Dairemizin 15/05/2014 tarih ve E:2013/4821, K:2014/3832 sayılı kararı ile bozulduğu, … İdare Mahkemesince bozma kararına uyulmayarak … sayılı karar ile iptal kararında ısrar edildiği, bu kararının temyizi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/01/2018 tarih ve E:2015/2327, K:2018/42 sayılı kararı ile … İdare Mahkemesinin … sayılı ısrar kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar İdare Mahkemesince, mükerrerliğe esas ilk cezaya karşı açılan davada, … İdare Mahkemesi tarafından verilen … tarih … sayılı karar ile iptal kararında ısrar edildiği, bu şekilde davacıya 30 gün süre ile hasta kabulünün durdurulması cezası verilmesinin dayanaksız hale geldiği, verilecek cezanın mükerrerlikten değil, ilk defa işlenmiş bir fiil gibi değerlendirilerek ceza verilmesi gerektiği sonucuna varılmış ise de, anılan ısrar kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/01/2018 tarih ve E:2015/2327, K: 2018/42 sayılı kararı ile bozulması üzerine tekerrüre esas alınan ilk cezaya karşı açılan davada verilecek karara göre yeniden değerlendirme yapılacağından İdare Mahkemesi kararının bu gerekçesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Ancak dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinin 24. maddesinin 5. ve 6. fıkraları, daha sonra bir takım değişikliklere uğramış, halihazırda ” (5) Sağlık kuruluşlarında acil sağlık hizmeti verilmesi ve acil vakaların, hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kabul edilmesi ve gerekli tıbbi müdahalenin kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapılması zorunludur. Sağlık kuruluşları, acil vakalarda gerekli ilk acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınamaz. (Ek cümle:RG-11/7/2013-28704) Hizmet bedelinin tahsiliyle ilgili işlemler, acil müdahale ve bakım sağlandıktan sonra yapılır.
(6) (Değişik:RG-27/5/2012-28305) Acil servise başvuran hastalara, gerekli ilk müdahalenin yapılması, tedavinin devamı için gerekiyorsa hastanın yatışı yapılarak tedavisinin ve eğer gelişirse komplikasyonların tedavisinin tamamlanması esastır. Hastanın tıbbi durumunun gerektirdiği uzman tabip, tıbbi donanım, müdahale, bakım ve tedavi için gerekli şartların tıp merkezinde sağlanamaması durumunda ise, gerekli ilk müdahalenin yapılmış olması kaydıyla, başka bir sağlık kuruluşuna usulüne uygun şekilde sevki sağlanabilir. Acil hastaların ihtiyaç durumunda nakledileceği sağlık kuruluşunun belirlenmesi ve nakil işlemleri komuta kontrol merkezinin yönetiminde ve koordinasyonunda yapılır. Acil Komuta Kontrol Merkezi, 11/5/2000 tarihli ve 24046 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nde düzenlenen hizmet akışı çerçevesinde en uygun sağlık kuruluşuna hastanın naklini sağlar. ” şeklini almış, bu fıkralara aykırı davranıldığının tespiti halinde uygulanacak olan müeyyidenin düzenlendiği 10. fıkra hükmü ise 3/7/2014 tarihli ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklik ile yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre aynı tarihli değişiklik ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinin 24. maddesinin 5. ve 6. fıkralarına aykırılık halinde uygulanacak müeyyide Ek- 6 Müeyyide Formunun 21 ve 22. sıralarında düzenlenmiş ve birinci ve ikinci ihlal davranışının tespiti halinde sağlık kuruluşunun idari para cezası ile cezalandırılmasına, üçüncü ihlalin gerçekleşmesi halinde ise sağlık kuruluşunun faaliyetinin geçici süreyle durdurulmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
Böylece 3/7/2014 tarihinden önce dava konusu işlemin tesisine neden olan eylemin müeyyidesi, özel sağlık kuruluşunun hasta kabulünün geçici olarak durdurulması iken, bu tarihten sonra aykırı davranışların müeyyidesi, idari para cezası uygulanması şekline dönüştürülerek lehe düzenlemeye gidilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesinde; Kanun’un, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümlerinin ise, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; 19 uncu maddesinde; diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için, bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması ve kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonması gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili kanunlarda bu kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olduğu hükmü yer almıştır.
Aynı Kanun’un 5 inci maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7 nci maddesinde ise, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanunu’nun 19 uncu maddesindeki emredici hüküm gereği bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması gibi idari yaptırımları düzenleyen mevzuatta bu Kanunun zaman bakımından uygulamaya ilişkin genel hükümlerine uygun değişiklik yapılması gerekmesine rağmen özel sağlık kuruluşları mevzuatında zaman bakımından uygulamaya ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak cezai niteliği ağır basan bu tür idari yaptırımların dava konusu edilmesi halinde, Kabahatler Kanunu’nun anılan hükümlerinin gözardı edilerek ceza hukuku ilkelerinden biri olan lehe kanun uygulamasından davacıların mahrum edilmesinin de düşünülemeyeceği açıktır.
Bu durumda, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe aykırı davranışları tespit edilen davacı kuruluşa verilen cezanın yerinde olduğuna ilişkin Mahkeme kararında, yaptırıma konu eylemin tespiti açısından hukuka aykırılık bulunmasa da, bu eylemin karşılığı olarak davacı şirkete ait sağlık kuruluşunun acil hastalar dışında hasta kabulünün 30 gün süre ile durdurulmasına ilişkin idari yaptırımın dayanağı olan anılan Yönetmeliğin 24. maddesi ile ekinde yer alan Ek-6 Müeyyide Denetim Formu’nun 3/7/2014 tarihli ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelikle değiştirilerek lehe bir düzenlemeye gidildiğinden ve yukarıda belirtilen gerekçeyle davacının lehe uygulamadan faydalandırılması gerektiğinden davaya konu işlemde bu gerekçeyle hukuka uyarlık görülmemiştir.
Sonuç olarak; belirtilen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekmekteyse de, farklı bir gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine,… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.