Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3792 E. 2018/1071 K. 31.01.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3792 E.  ,  2018/1071 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3792
Karar No : 2018/1071

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyize konu Mahkeme kararının sermaye değişikliğinin bildirilmemesi nedeniyle verilen uyarma işlemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının bozulması, temsil değişikliğine ilişkin kısmı yönünden ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı şirketin, K2 yetki belgesine ait işlem dosyasından yapılan incelemede, temsil değişikliği ve sermaye değişikliğinin süresi içerisinde bildirilmediğinin tespit edilmesi üzerine Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 43. maddesinin 22. fıkrasının ihlal edildiğinden bahisle aynı Yönetmeliğin 76/1-n maddesi uyarınca davacı şirkete verilen “uyarma” işlemlerinin ve uyarmaların kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 15.11.2013 tarih ve 73132 sayılı işlemin iptali ile ihtirazi kayıtla ödenen 1.185,00-TL’nin iadesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, davacı şirketin mevzuatta yer verilen yükümlülüklerini yerine getirmediği ve Yönetmelik maddelerini ihlal ettiğinin sabit olduğu, bu nedenle davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare Mahkemesi kararının, davacı şirket hakkında 30.03.2010 ve 10.01.2012 tarihlerinde gerçekleştirilen temsilci değişikliğinin davalı idareye süresinde bildirilmediğinden bahisle her eylem için 5(beş) uyarma verilmesine ilişkin işlemler yönünden temyiz istemi incelendiğinde;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, davacı şirket tarafından temsilci değişikliklerinin süresinde davalı idareye bildirilmemesi üzerine mevzuat uyarınca davacı şirket hakkında uyarma işlemleri tesis edildiği anlaşıldığından, temyiz istemine konu kararın bu kısmının hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İdare Mahkemesi kararının, davacı şirket tarafından sermaye değişikliğinin süresinde bildirilmediğinden bahisle davacı hakkında tesis edilen 5(beş) uyarma işleminin iptali isteminin reddine ilişkin kısmı incelendiğinde ise;
4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 1. maddesinde; taşımada düzeni ve güvenliği sağlamanın, Kanunun amaçlarından olduğu belirtilmiş; 5. maddesinde taşımacılık, acentelik ve taşıma işleri komisyonculuğu ile nakliyat ambarı ve kargo işletmeciliği yetki belgesi alınabilmesi için taşıma işleri işletmecilerinin mesleki saygınlık, mali yeterlilik ve mesleki yeterliliğe ait usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüş; 27. maddesinde; bu Kanun kapsamında faaliyet gösterenlere hangi hallerde uyarma, geçici durdurma ve iptal şeklinde idari müeyyideler uygulanacağına ilişkin hususların yönetmelikle düzenleneceği, bu Kanuna göre verilen idari para cezalarının, yönetmelikte düzenlenen uyarma, geçici durdurma ve iptal şeklindeki idari müeyyidelerin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği hükme bağlanmış; 34. maddesinde ise davalı idareye, bu Kanun uyarınca verilecek belgelerin geçerlilik süreleri, geri alınması ve uygulanacak idari müeyyideleri ve Kanunun uygulanmasıyla ilgili diğer esas ve usulleri yönetmelikle düzenleme yetkisi verilmiştir.
Anılan Kanuna dayanılarak çıkarılan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin “Yetki belgesi sahiplerinin yükümlülükleri” başlıklı 43. maddesinin 22. fıkrasında, yetki belgesi sahibi gerçek ve tüzel kişilerin; ünvan, adres, vergi dairesi, ortaklık, hisse devri (halka açık sermaye şirketlerinde hamiline yazılı hisse devirleri hariç ), sermaye miktarı, yönetici, acentelik sözleşmeleri ve taşıtlara ilişkin değişiklikleri, değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren 60 gün içinde Bakanlığa bildirmekle yükümlü oldukları belirtilmiş; “Uyarma” başlıklı 76. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde, 43. maddesinin dördüncü, altıncı, dokuzuncu, onbirinci, onaltıncı, onyedinci, ondokuzuncu, yirmiikinci ve yirmiyedinci fıkralarına aykırı hareket edenlere her fıkra için 5 uyarma verileceği, 3. fıkrasında ise yetki belgesi sahiplerinin; birinci ve ikinci fıkralara göre verilen uyarmaların veriliş tarihinden itibaren 90 gün içinde; Bakanlığa yazılı başvuruda bulunarak verilen uyarmaların paraya çevrilmesini talep edebilecekleri, verilen uyarmaların paraya çevrilebilmesi için bu 90 günlük süre içinde uyarma başına 63 Türk Lirasının Bakanlık döner sermaye hesaplarına ödenmesinin şart olduğu, söz konusu ödemenin yapılmasından sonra uyarmaların kaldırılacağı, paraya çevrilmeyen uyarmaların kaldırılmayacağı, bu ücretin, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirket adına 07.11.2008 tarihinde K2 yetki belgesi düzenlendiği, davacı şirketin 30.03.2010 tarih ve 7532 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan sermaye değişikliğini, 10.01.2012 tarih ve 7980 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi ile 09.07.2013 tarih ve 8359 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan temsil değişikliklerinin Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 43. maddesinin 22. fıkrasında öngörülen sürede davalı idareye bildirilmediğinin tespiti üzerine davacı şirket hakkında aynı Yönetmeliğin 76/1-n maddesi uyarınca her tespit için 5(beş) uyarma olmak üzere toplam 15(on beş) uyarma işlemi tesis edildiği, söz konusu uyarmaların 14.11.2013 tarih ve 72609, 72610 ve 72611 sayılı işlemler ile ayrı ayrı davacı şirkete bildirildiği, davacı şirkete verilen uyarmaların anılan Yönetmeliğin 76/3 maddesi uyarınca 1.185,00-TL(395,00-TLx3) olmak üzere paraya çevrildiği, davacı şirketin bu meblağı davalı idareye ihtirazi kayıtla ödediği ve davalı idare tarafından 15.11.2013 tarih ve 73132 sayılı işlem ile itirazının reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 43. maddesinin 22. fıkrası ile 76. maddesinin 1/n ve 3. bentlerinin iptali istemiyle açılan davada Dairemizce 23.10.2015 tarih ve E:2013/14430; K:2015/6591 sayılı kararı ile;
“Genel anlamda idarelerin, kamu düzenini ve güvenliğini zamanında ve gereği gibi koruyabilmesi için, yönetilenler hakkında bir takım kurallar koyabilme ve bu kurallara uyulmaması halinde uygulayacağı yaptırımları önceden belirtmek suretiyle düzenlemede bulunabilmesi yetkisi vardır.
Bu bağlamda, yetki belgesi vermeye yetkili olan idarenin, bu belgenin iptalini gerektiren ihlalleri, açık, objektif ve genel kurallarla gösterebileceği gibi, getirdiği kurallara aykırılığı saptaması durumunda kimi ihlallerde öncelikle ihtar, uyarma, ardından geçici durdurma veya belge iptali yaptırımına girişebileceğinin kabulü gerekmektedir.
Dava konusu yönetmelik maddesinde davalı idare yetki belgesi sahibi gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili meydana gelen bir takım değişiklikleri 60 gün içinde bakanlığa bildirmelerini zorunlu kılmıştır.
Olayda, davacı şirketin temsiline ve sermaye artışına ilişkin değişiklikleri geç bildirdiğinden dolayı yaptırıma tabi tutulduğu görülmektedir.
Yukarıda yazılı mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda şirketler için hayati önem taşıyan temsile ilişkin değişiklikleri davalı idareye bildirmeleri yönünde zorunluluğa tabi tutulmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Diğer yandan; yönetmeliğin dava konusu edilen bu maddesinde sermaye miktarı ile ilgili değişikliklerin zorunlu bildirime tabi tutulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak burada öncelikle sermaye miktarı değişikliğinden anlaşılması gerekenin ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü düzenlemede sermaye miktarı değişiklinden bahsedilirken sermaye artışı veya azalışı yönünden bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Oysa buradaki sermaye miktarı değişikliğinden; maddenin amacına uygun olarak, yetki belgesinin sıhhatini etkileyecek ve Yönetmeliğin 13. maddesinde belirtilen şartın kaybına sebep olacak sermaye azalımının bildirilmesi gerektiğinin anlaşılması gerektiği açıktır. Öte yandan Yönetmeliğin anılan 13. maddesinde K2 yetki belgesi sahipleri için herhangi bir sermaye şartının öngörülmediği anlaşılmaktadır.
Buradan hareketle; Yönetmeliğin dava konusu edilen bu maddesinde, K2 yetki belgesi için Yönetmeliğin 13. maddesinde herhangi bir sermaye şartı öngörülmediğinden bu belge yönünden ayrı/hariç tutulacağına ilişkin bir düzenleme yer almadığından eksik düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda; dava konusu edilen maddede sermaye miktarındaki değişiklikten anlaşılması gerekenin sermaye miktarındaki azalma olarak düzenlenmeyerek yetki belgesinin sıhhatini etkilemeyen sermaye artışını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi ve sermaye şartı aranmayan K2 yetki belgesinin bu bildirim yapma zorunluluğundan ayrı/hariç tutulmaması nedeniyle maddenin bu kısmında eksik düzenleme nedeniyle hukuka uyarlık görülmemiştir.”
gerekçesiyle Yönetmeliğin 43. maddesinin 22. fıkrasındaki “sermaye miktarı” ibaresinin iptaline karar verilmiştir.

Bu durumda, yukarıda aktarılan iptal kararı uyarınca davacı şirket hakkında sermaye miktarındaki değişikliğin süresinde davalı idareye bildirilmediğinden bahisle Yönetmeliğin 43. maddesinin 22. fıkrasının ihlal edildiğinden bahisle tesis edilen 14.11.2013 tarih ve 72611 sayılı 5(beş) uyarma işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu nedenle Mahkeme kararının, dava konusu 14.11.2013 tarih ve 72611 sayılı işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Ayrıca hukuka aykırı bulunan dava konusu 5(beş) uyarma işleminin davacı şirket tarafından paraya çevrilmek suretiyle davalı idareye ödendiği görüldüğünden, ödenen 395,00-TL meblağın iade edilmesi gerektiği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen reddi ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının davacı şirkete hakkında tesis edilen 10(on) uyarma işlemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, temyiz isteminin kısmen kabulü ile davacı şirkete 14.11.2013 tarih ve 72611 sayılı işlem ile verilen 5(beş) uyarma işlemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.