Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3762 E. 2017/7021 K. 29.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3762 E.  ,  2017/7021 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3762
Karar No : 2017/7021

Davacı :
Vekilleri :
Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : 05/02/2015 tarih ve 29258 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliğinin; 1. maddesinde yer alan “Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri” ibaresinin, anılan hüküm ile toplum sağlığı merkezlerinin … Kurumunun taşra teşkilatı içerisinde gösterildiği, ancak, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Taşra teşkilatı” başlıklı 25. maddesine göre, taşra teşkilatının il sağlık müdürlüğü, ilçe sağlık müdürlüğü ve sağlık grup başkanlıklarından oluştuğu, yine aynı KHK.nın 35. maddesi uyarınca Kurumunun taşradaki görevinin halk sağlığı müdürlüklerine verildiği, dolayısıyla düzenlemenin dayanak Kanun hükümlerine aykırı olduğu ileri sürülerek, 6. maddesinin 3. fıkrasının, düzenlemede, toplum sağlığı merkezi başkanının ilgili mevzuatı çerçevesinde ilçe sağlık müdürlüğünü yürütebileceği, kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren entegre ilçe devlet hastanelerinde de başhekimlik görevini yürüteceği hususu hüküm altına alınmış ise de, aile hekimliği hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetlerini yerine getirmekle görevli toplum sağlığı merkezinin başkanına taşra teşkilatı içerisinde yer almaması sebebiyle ilçe sağlık müdürlüğü ya da başhekimlik görevinin verilmesine yönelik hükmün, dayanak 663 sayılı KHK ve 5258 sayılı Kanuna aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek, 9. maddesinin (e) bendinde yer alan “Aile sağlığı merkezi çalışanlarının göreve başlama veya ilişik kesme gibi işlemleri ile müdürlük yetkilendirdiği takdirde” ibaresinin, (f) bendinin, aile hekimlerinin, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu uyarınca, adına Valilik ile sözleşme imzaladığı, gerek Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği gerekse Aile Hekimliği Uygulaması Kapsamında nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler İle Sözleşme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre, aile hekimlerinin amirinin Vali olduğu, buna rağmen dava konusu Yönetmelikte 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemelere yer verildiği ileri sürülerek, 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, dava konusu düzenleme ile toplum sağlığı merkezine, Bakanlığın belirlemiş olduğu standartlara uygun olarak bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından veri toplamak, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini elektronik veya basılı ortamda tutmak, olağanüstü durumlarda bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından yazılı olarak da veri toplamak, topladığı verileri zamanında müdürlüğe iletmek görevi verildiği, bu durumun kişisel verilerin gizliliği hükmünü ihlal ettiği, düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek, 11. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “ve/veya yaptırmak” ibaresinin, dava konusu Yönetmelik maddesinde, toplum sağlığı merkezi tarafından rutin olarak yapılmayan ancak Bakanlık veya Kurumca yürütülen tarama, kampanya, aşılama hizmetleri gibi işleri, bölgesindeki aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içinde yapmak ve/veya yaptırmak hükmüne yer verilmiş ise de, aile hekiminin görevlerinin kendisine kayıtlı kişiler hakkında olduğu ve bunun dışında aile hekiminin tedavi ve hizmet yetkilerinin bulunmadığı, işbu hüküm ile aile hekimlerinin sorumluluk alanı içerisinde olmayan bir konuda toplum sağlığı merkezine aile hekimleri hakkında düzenleme ve planlama yapma yetkisi tanındığı, aile hekimleri hakkında görevlendirme yapma hak ve yetkisinin yalnızca Kurumu ve mülki amirde olduğu, bunun dışında farklı bir statüde çalıştıkları açık olan aile hekimlerine herhangi bir kurum veya kuruluşun görev verebilmesinin hukuken mümkün olmadığı, düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, 24. maddesinin (a) bendinin, aile sağlığı merkezlerinde yapılamayan görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini müdürlüğün planlamaları doğrultusunda yapmak veya müdürlük tarafından uygun görülen bir sağlık kuruluşunun laboratuvarlarında yapılmasını sağlamak görevinin toplum sağlığı merkezlerinin görevleri arasında sayıldığı; ancak, 5258 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre, aile hekimlerince talep edilen tetkik ve sari malzemelerinin giderlerinin halk sağlığı müdürlüklerince hak sahibine ödeneceği hükmüne yer verildiği; mezkur hüküm uyarınca, aile hekimlerinin Bakanlığın ruhsat verdiği her türlü laboratuvardan hizmet alabilme hakkına sahip olduğu, dava konusu Yönetmelik ile bu durumun kısıtlandığı, bu yönüyle düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, 13. maddesinin, 14. maddesinin (a) bendinde yer alan “bölgesindeki bulaşıcı hastalık ve bağışıklama verilerini toplamak, kayıtlarını tutmak, değerlendirmek” ibaresinin, (c) bendinde yer alan “ilgili aile hekimlerini filyasyon ekibine katarak belirlenen sorunlara yönelik gerekli önlemleri almak veya aldırmak” ibaresinin, (d) bendinde yer alan “bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında izleme ve değerlendirme yapmak” ibaresinin, (f) bendinin, (ğ) bendinde yer alan “aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içerisinde yürütmek ya da yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, (i) bendinde yer alan “ve uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 18. maddesinin (c) bendinde yer alan “veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, (ç) bendinde yer alan “uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 19. maddesinin (b), (ç), (e) bentlerinin, (d) bendinde yer alan “evlilik işlemi için gerekli sağlık raporunun aile hekimlerince verilmesini sağlamak” ibaresinin, (g) bendinde yer alan “ve yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, 20. maddesinin (a) bendinde yer alan “ve/veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve/veya yürütülmesini sağlar.” ibaresinin, 45. maddesinin (d) bendinde yer alan “aile hekimliği birimlerinin vermiş oldukları hizmetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirmek” ibaresinin, aile hekimleri hakkında görevlendirme yapma hak ve yetkisinin yalnızca Kurumu ve İl Valisinde olduğu, bunun dışında farklı bir statüde çalıştıkları açık olan aile hekimlerine herhangi bir kurum veya kuruluşun görev verebilmesinin hukuken mümkün olmadığı; belirtilen sebeplerle dava konusu düzenlemenin kamu yararı, hizmet gerekleri, üst hukuk normlarına ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince, temel sağlık hizmetlerini, bu kapsamda birinci basamak sağlık hizmetlerini, Bakanlık hedef ve politikalarına uygun olarak yürütmek ve bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak görev ve yetkisinin uhdelerinde olduğu; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 5258 sayılı Kanun’un 5. maddesi ve 663 sayılı KHK’nın 36. maddesine istinaden hazırlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği ile toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleriyle ilgili usul ve esasların düzenlenmiş olduğu; anılan düzenlemenin, toplum sağlığı merkezlerini güçlendirerek hizmetlerin kaliteli, etkin, verimli bir şekilde sunulmasına katkı sağlamak, aile hekimliği haricindeki birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmak, aile hekimliği hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak, bireye yönelik birinci basamak sağlık hizmetleri ile topluma yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha bütünleşik bir yapıda yürütülmesini sağlamak amacı taşıdığı; Yönetmelik kapsamında, Halk Sağlığı Kurumu taşra teşkilatı hizmet birimleri arasında yer alan toplum sağlığı merkezlerine, organizasyon, eşgüdüm, eğitim ve denetim görevleriyle birlikte toplumsal sağlık hizmeti sunma görevi verildiği, böylelikle toplum sağlığı hizmetlerinin münhasıran bu hizmete yönelik görevleri olan merkezler marifetiyle layıkıyla verilebilir hale getirilmesinin hedeflendiği; bu bağlamda, toplum sağlığı merkezlerinin organizasyon, eşgüdüm, eğitim ve denetim görevleriyle birlikte toplumsal sağlık hizmeti sunma görevleri göz önüne alındığında, birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunumu noktasında halk sağlığı müdürlüğü adına izleme ve değerlendirme çalışmalarının sekreteryasını yürütmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; adı geçen merkezlerin Bakanlık ve Kurum idari yapısındaki yerinin ilgili mevzuat hükümleri kapsamında belirlendiği, bu bağlamda, toplum sağlığı merkezlerinin taşra teşkilatı içerisinde halk sağlığı müdürlüğünün izdüşümü ve müdürlük yetkilerini kullanan idari birimler olduğu; dava konusu düzenlemenin üst hukuk normlarına, kamu menfaatine ve hizmet gereklerine uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Dava konusu düzenlemede hizmet gereklerine, kamu yararına, üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; 05/02/2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan, Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliğinin 1. maddesinde yer alan ” Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri” ibaresinin, 6. maddesinin 3. fıkrasının, 9. maddesinin (e) bendinde yer alan “Aile sağlığı merkezi çalışanlarının göreve başlama veya ilişik kesme gibi işlemleri ile müdürlük yetkilendirdiği takdirde” ibaresinin, 9. maddesinin (f) bendinin, 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 11. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “ve/veya yaptırmak” ibaresinin,13. maddesinin, 14. maddesinin (a) bendinde yer alan “bölgesindeki bulaşıcı hastalık ve bağışıklama verilerini toplamak, kayıtlarını tutmak, değerlendirmek” ibaresinin, (c) bendinde yer alan “ilgili aile hekimlerini filyasyon ekibine katarak belirlenen sorunlara yönelik gerekli önlemleri almak veya aldırmak” ibaresinin, (d) bendinde yer alan “bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında izleme ve değerlendirme yapmak” ibaresinin, (f) bendinin, (ğ) bendinde yer alan “aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içerisinde yürütmek ya da yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, (i) bendinde yer alan “ve uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 18. maddesinin (c) bendinde yer alan “veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, (ç) bendinde yer alan “uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 19. maddesinin (b),(ç),(e) bentlerinin, (d) bendinde yer alan “evlilik işlemi için gerekli sağlık raporunun aile hekimlerince verilmesini sağlamak” ibaresinin, (g) bendinde yer alan “ve yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, 20. maddesinin (a) bendinde yer alan “ve/veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, 24. maddesinin (a) bendinin, 35. maddesinin (1.) fıkrasında yer alan “ve/veya yürütülmesini sağlar.” ibaresinin 45. maddesinin (d) bendinde yer alan “aile hekimliği birimlerinin vermiş oldukları hizmetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirmek” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; dördüncü fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği, 124. maddesinde, bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin olarak Devlete verilmiş olan görevler, 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince nca yürütülmektedir. Anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin; 2. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, (e) bendinde insan gücünde ve maddi kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu sağlamak, (f) bendinde kamu ve özel tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yönetmek ve politikaları belirlemek ‘nın görevleri arasında sayılmış, 40. maddesinde ise, Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin işlem tarihinde yürürlükte bulunan Mülga 26. maddesi ile Bakanlık politika ve hedeflerine uygun olarak, temel sağlık hizmetlerini yürütmekle görevli, Bakanlığa bağlı Kurumu kurulmuş, halk sağlığını korumak ve geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle mücadele etmek ve birinci basamak sağlık hizmetlerini yürütmek, bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak Kurumun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun; 3. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5. maddesinde, “Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde kişilerin aile hekimine kaydı yapılır. Bakanlıkça belirlenen süre sonunda kişiler aile hekimlerini değiştirebilirler. Her bir aile hekimi için kayıtlı kişi sayısı; asgarî 1000, azamî 4000’dir. Aralıksız iki ayı aşmayan süreyle kayıtlı kişi sayısı 1000’den az olabilir.
Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/117 md.) Kurumunca belirlenen aile sağlığı merkezlerinde çalışma saatleri dışında, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları ile gerektiğinde ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilebilir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil haller ve mücbir sebepler dışında, kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır. Alınacak katkı payı tutarı Sağlık, Maliye ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde, diğer kanunların aile hekimliği hizmetleri kapsamındaki hizmetlerin sunumu ile sevk ve müracaata ilişkin hükümleri uygulanmaz. (Ek cümle:11/10/2011-KHK-663/58 md.) Aile hekimliği hizmetleri dışında kalan birinci basamak sağlık hizmetleri toplum sağlığı merkezleri tarafından verilir ve bu merkezlerin organizasyonu, kadroları, görevleri ile çalışma usûl ve esasları Kurumunca belirlenir. Yabancılar hakkında ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” hükmü yer almıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayalı olarak hazırlanıp yürürlüğe konulan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliğinin 1. maddesinde, Bu Yönetmeliğin amacının; Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenlemek olduğu, 2. maddesinde, bu Yönetmeliğin, toplum sağlığı merkezleri ile bağlı birimlerinin fiziki ve teknik yapısını, görev ve yetkilerini, diğer kurum ve kuruluşlarla olan ilişki ve işbirliğini kapsadığı belirtilmiş; 6. maddesinde, Toplum sağlığı merkezlerinin organizasyonu ve idari yapısına yer verilmiş, 9. maddesinde, TSM’nin idari ve mali işlere ilişkin görevleri, 10. maddesinde, TSM’nin kayıt ve istatistiğe ilişkin görevleri, 11. Maddesinde, TSM’nin plan ve program yapmaya ilişkin görevleri, 13. maddesinde, TSM’nin izleme ve değerlendirme çalışmalarına ilişkin görevleri, 14. maddesinde, TSM’nin bulaşıcı hastalıklar, bağışıklama ve salgın kontrolüne ilişkin görevleri, 18. maddesinde, TSM’nin bulaşıcı olmayan hastalıkların kontrolüne ilişkin görevleri, 19. maddesinde, TSM’nin kadın ve üreme sağlığı hizmetlerine ilişkin görevleri, 20. maddesinde , TSM’nin ulusal programlara ilişkin görevleri, 24. maddesinde, TSM’nin görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerine ilişkin görevleri sayılmış, 35. maddesinde, Kanser erken teşhis, tarama ve eğitim hizmetleri düzenlenmiş, 45. maddesinde de TSM başkanının görevleri sayılmıştır.
Davacı tarafından özetle, anılan yönetmeliğin davaya konu maddeleriyle aile hekimlerinin özlük haklarına müdahale edildiği, toplum sağlığı merkezlerinin görev ve sorumluluklarının aile hekimlerine yıkılmaya çalışıldığı, aile hekimleri üzerinde denetim yetkisi olmayan anılan merkezin denetim merkezi gibi yetkilendirildiği, anılan yönetmeliğin 5258 sayılı yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler içerdiği ileri sürülerek istemin özeti kısmında belirtilen madde ve ibarelerin iptali istenilmekte, davalı idare ise savunmasında, bireye yönelik, sağlık ocakları, AÇSAP merkezleri, verem savaş dispanserleri gibi kurumların sunduğu
koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin büyük bir kısmının aile hekimlerine verildiği, topluma yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin bakanlık eliyle yürütülebilmesi için yeni bir teşkilat yapılanmasına gerek duyulduğu, 5258 ve 3359 sayılı yasa ile 663 sayılı KHK nın verdiği yetki çerçevesinde çıkarılan dava konusu yönetmelik kapsamında toplum sağlığı merkezlerine organizasyon, eşgüdüm, eğitim ve denetim görevleriyle birlikte toplumsal sağlık hizmeti sunma görevi veldiği, böylelikle toplum sağlığı hizmetlerinin münhasıran bu hizmete yönelik görevleri olan merkezler marifetiyle verilebilir hale getirildiği bu nedenle anılan düzenlemenin hukuka uygun olduğunu ileri sürmektedir.
Dava konusu yönetmelik hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ( Mülga) Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenleyen yönetmelikle, toplum sağlığı merkezleri ile bağlı birimlerinin fiziki ve teknik yapısını, görev ve yetkilerini, diğer kurum ve kuruluşlarla olan ilişki ve işbirliğini kapsar şekilde kurallar getirilmiş; bu bağlamda, anılan merkezlerin, aile hekimlerine aşılama, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması gibi öncelikli hizmet alanlarında, ’nın yıllık programına uygun olarak lojistik destekte bulunullması sağlanılmış, bu merkezlerin, bölgesinde yürüteceği sağlık hizmetini bir bütün olarak değerlendirerek, sağlık kuruluşları ile koordinasyonu sağlamak, gerektiğinde diğer kuruluşlarla işbirliği yapmak suretiyle toplumun ve bireylerin sağlığını korumak ve sağlık düzeylerini yükseltmekten sorumlu tutulduğu, bunun için de, Toplum sağlığı merkezinin,
” a) İdari ve mali işler,
b) Kayıt ve istatistik,
c) Plan ve program yapma,
ç) Diğer kurumlarla işbirliği,
d) İzleme ve değerlendirme çalışmaları,
e) Bulaşıcı hastalıklar, bağışıklama ve salgın kontrolü,
f) Tüberküloz kontrolü,
g) Zoonotik ve vektörel hastalıkların kontrolü,
ğ) Erken uyarı ve cevap sistemi çalışmaları,
h) Bulaşıcı olmayan hastalıkların kontrolü,
ı) Kadın ve üreme sağlığı hizmetleri,
i) Çocuk ve ergen sağlığı hizmetleri,
j) Kanser erken teşhis, tarama ve eğitim hizmetleri,
k) Ruh sağlığı programlarına dair hizmetler,
l) Ulusal programlar ile ilgili hizmetler,
m) Adli tıbbi hizmetler ve ölüm kayıt hizmetleri,
n) Acil sağlık hizmetleri,
o) Kaza ve yaralanmalardan korunma hizmetleri,
ö) Görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri,
p) Çevre sağlığı hizmetleri,
r) Çalışan sağlığı ve güvenliğine dair hizmetler,
s) Olağan dışı durumlar ve afet sağlığı hizmetleri,
ş) Toplu yaşam alanları ve okul sağlığı hizmetleri
t) Evde sağlık hizmetleri,
u) Ağız ve diş sağlığı hizmetleri,
ü) Sağlığın geliştirilmesi ve teşviki çalışmaları,
v) Sosyal hizmet çalışmaları,
y) Hizmet içi eğitimler,
z) Diğer görevler.” i sunmakla görevlendirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre, dava konusu Yönetmelikte, bölgesinde yaşayan toplumun sağlığını geliştirmeyi ve korumayı ön plana alarak sağlıkla ilgili risk ve sorunları belirleyen, bu sorunları gidermek için planlama yapan ve bu planları uygulayan, uygulatan; birinci basamak koruyucu, iyileştirici ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini müdürlüğün sevk ve idaresinde organize eden, bu hizmetlerin verimli şekilde sunulmasını izleyen, değerlendiren ve destekleyen, bölgesinde bulunan sağlık kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere kurulan sağlık kuruluşuna toplum sağlığı merkezi denildiği, sağlık ocakları, AÇSAP merkezleri, verem savaş dispanserleri gibi kurumların sunduğu topluma yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin entegre yürütülmesinin toplum sağlığı açısından büyük önem taşıması nedeniyle, İlçe sağlık idaresinin yönetiminde, merkez ilçeler dahil her ilçede en az bir adet olmak üzere toplum sağlığı merkezi oluşturulduğu, bu merkezlerin aile hekimliği uygulamasında gerekli tetkik ve tahlilleri yapmanın yanısıra, aile hekiminin görevi dışında kalan diğer temel sağlık hizmetlerini yürüteceği ve bu sayede, bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, tanı ve tedavi hizmetleri ile rehabilitasyon hizmetleri dışında kalan temel sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanması suretiyle, daha etkili ve verimli hizmet sunabilmelerinin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince, temel sağlık hizmetlerini, bu kapsamda birinci basamak sağlık hizmetlerini, Bakanlık hedef ve politikalarına uygun olarak yürütmek ve bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak görev ve yetkisinin davalı Kuruma ait olduğu açık olup; bu yetki kapsamında davalı idarece, toplum sağlığı merkezlerinin güçlendirilerek sağlık hizmetlerinin daha kaliteli, etkin, verimli bir şekilde sunulmasına katkı sağlamak, aile hekimliği haricindeki birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmak, aile hekimliği hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak, bireye yönelik birinci basamak sağlık hizmetleri ile topluma yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha bütünleşik bir yapıda yürütülmesinin sağlamak amacıyla anılan düzenlemenin getirildiği görülmekte olup, dava konusu yönetmeliğin iptali istenilen hükümlerinde kamu yararı, hizmet gerekleri ve üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 29/11/2017 tarihinde davacı vekili Av. ‘ın geldiği, davalı ‘nı temsilen Hukuk Müşaviri ile Hukuk Müşaviri ın geldikleri, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlenildikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip duruşma tamamlandı. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Kurumu’nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203. maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 185. maddesi ile Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü adıyla ‘nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya husumetiyle ele alınıp, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, 05/02/2015 tarih ve 29258 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliğinin 1. maddesinde yer alan “Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri” ibaresinin, 6. maddesinin 3. fıkrasının, 9. maddesinin (e) bendinde yer alan “Aile sağlığı merkezi çalışanlarının göreve başlama veya ilişik kesme gibi işlemleri ile müdürlük yetkilendirdiği takdirde” ibaresinin, (f) bendinin, 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 11. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “ve/veya yaptırmak” ibaresinin, 13. maddesinin, 14. maddesinin (a) bendinde yer alan “bölgesindeki bulaşıcı hastalık ve bağışıklama verilerini toplamak, kayıtlarını tutmak, değerlendirmek” ibaresinin, (c) bendinde yer alan “ilgili aile hekimlerini filyasyon ekibine katarak belirlenen sorunlara yönelik gerekli önlemleri almak veya aldırmak” ibaresinin, (d) bendinde yer alan “bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında izleme ve değerlendirme yapmak” ibaresinin, (f) bendinin, (ğ) bendinde yer alan “aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içerisinde yürütmek ya da yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, (i) bendinde yer alan “ve uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 18. maddesinin (c) bendinde yer alan “veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, (ç) bendinde yer alan “uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 19. maddesinin (b), (ç), (e) bentlerinin, (d) bendinde yer alan “evlilik işlemi için gerekli sağlık raporunun aile hekimlerince verilmesini sağlamak” ibaresinin, (g) bendinde yer alan “ve yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, 20. maddesinin (a) bendinde yer alan “ve/veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, 24. maddesinin (a) bendinin, 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve/veya yürütülmesini sağlar.” ibaresinin, 45. maddesinin (d) bendinde yer alan “aile hekimliği birimlerinin vermiş oldukları hizmetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirmek” ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği; 124. maddesinde, bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, (e) bendinde insan gücünde ve maddi kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu sağlamak, (f) bendinde kamu ve özel tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yönetmek ve politikaları belirlemek ‘nın görevleri arasında sayılmış; 40. maddesinde de, Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
Anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin -işlem tarihinde yürürlükte bulunan- (mülga) 26. maddesi ile Bakanlık politika ve hedeflerine uygun olarak, temel sağlık hizmetlerini yürütmekle görevli, Bakanlığa bağlı Kurumu kurulmuş; halk sağlığını korumak ve geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle mücadele etmek; birinci basamak sağlık hizmetlerini yürütmek, bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak; bulaşıcı, bulaşıcı olmayan, kronik hastalıklar ve kanser ile anne, çocuk, ergen, yaşlı ve engelli gibi risk gruplarıyla ilgili olarak izleme, sürveyans, inceleme, araştırma, bağışıklama ve kontrol çalışmaları yapmak, bununla ilgili verilerin toplanmasını sağlamak, belirlenen hedefler doğrultusunda plan ve programlar hazırlamak, uygulamaya koymak, denetlenmesini sağlamak, değerlendirmek, gerekli önlemleri almak, bu konuda politika ve düzenlemelerin oluşturulması için Bakanlığa teklifte bulunmak; yaşam kalitesini yükseltecek alışkanlıkları kazandırarak toplumdaki tüm bireylerin sağlığını geliştirmek; hatalı beslenme alışkanlıkları, obezite, sigara ve benzeri zararlı maddelerin yol açtığı sağlık riskleri ve tehditleri ile mücadele etmek, bu hususları izlemek, araştırmak, veri toplanmasını sağlamak ve değerlendirmek, Kurumun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesinin 4. fıkrasında, hizmet birimlerinin görev tanımları, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usûl ve esaslarının Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hususu hüküm altına alınmış; bu hükme istinaden hazırlanan ve 7/3/2012 tarihli ve 28226 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağlı Kuruluşları Hizmet Birimlerinin Görevleri İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 15. maddesinde, “(1) Bağlı kuruluşların taşra hizmet birimlerinin görevleri, çalışma usul ve esasları, kadro standartları ve iş tanımları ile ilgili diğer hususlar Kurumlarının teklifi ve Bakan onayı ile yürürlüğe konulacak yönerge ile belirlenir.” hükmüne yer verilmiş; anılan hükme dayanılarak çıkarılan Kurumu Taşra Teşkilatı Hizmet Birimlerinin Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları İle Kadro Standartları Hakkında Yönerge’nin 6. maddesinde de, taşra teşkilatının halk sağlığı müdürlükleri, toplum sağlığı merkezleri ve halk sağlığı laboratuvarlarından oluştuğu hükmü yer almıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 9. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, 9/12/2004 tarihli ve 25665 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 2. maddesinde, “Aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya nın öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir.” tanımlamasına yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde, “Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde kişilerin aile hekimine kaydı yapılır. Bakanlıkça belirlenen süre sonunda kişiler aile hekimlerini değiştirebilirler. Her bir aile hekimi için kayıtlı kişi sayısı; asgarî 1000, azamî 4000’dir. Aralıksız iki ayı aşmayan süreyle kayıtlı kişi sayısı 1000’den az olabilir.
Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/117 md.) Kurumunca belirlenen aile sağlığı merkezlerinde çalışma saatleri dışında, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları ile gerektiğinde ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilebilir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil haller ve mücbir sebepler dışında, kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır. Alınacak katkı payı tutarı Sağlık, Maliye ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde, diğer kanunların aile hekimliği hizmetleri kapsamındaki hizmetlerin sunumu ile sevk ve müracaata ilişkin hükümleri uygulanmaz. (Ek cümle:11/10/2011-KHK-663/58 md.) Aile hekimliği hizmetleri dışında kalan birinci basamak sağlık hizmetleri toplum sağlığı merkezleri tarafından verilir ve bu merkezlerin organizasyonu, kadroları, görevleri ile çalışma usûl ve esasları Kurumunca belirlenir. Yabancılar hakkında ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” hükmü yer almıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine istinaden, Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği 05/02/2015 tarihli ve 29258 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 1. maddesinde yer alan “Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri” ibaresinin, 6. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemi yönünden:
Dava konusu Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “(1) Bu Yönetmeliğin amacı; Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Yönetmeliğin 6. maddesinin 3. fıkrasında da, toplum sağlığı merkezi başkanının, ilgili mevzuatı çerçevesinde ilçe sağlık müdürlüğünü yürütebileceği, kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren entegre ilçe devlet hastanelerinde de başhekimlik görevini yürüteceği hususu hüküm altına alınmıştır.
Davacı tarafından, anılan düzenlemede, toplum sağlığı merkezlerinin Türkiye Halk Sağlık Kurumunun taşra teşkilatı içerisinde gösterildiği, ancak, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Taşra teşkilatı” başlıklı 25. maddesine göre, taşra teşkilatının il sağlık müdürlüğü, ilçe sağlık müdürlüğü ve sağlık grup başkanlıklarından oluştuğu, yine aynı KHK.nın 35. maddesi uyarınca Kurumunun taşradaki görevinin halk sağlığı müdürlüklerine verildiği, dolayısıyla düzenlemenin dayanak Kanun hükümlerine aykırı olduğu; bu kapsamda, aile hekimliği hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetlerini yerine getirmekle görevli toplum sağlığı merkezinin başkanına taşra teşkilatı içerisinde yer almaması sebebiyle ilçe sağlık müdürlüğü ya da başhekimlik görevinin verilmesine yönelik hükmün, dayanak Kanuna aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince, temel sağlık hizmetlerini, bu kapsamda birinci basamak sağlık hizmetlerini, Bakanlık hedef ve politikalarına uygun olarak yürütmek ve bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak görev ve yetkisinin davalı Bakanlığa ait olduğu açıktır.
Anılan Kararname’nin 36. maddesine istinaden hazırlanan Bağlı Kuruluşları Hizmet Birimlerinin Görevleri İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 15. maddesinde, “(1) Bağlı kuruluşların taşra hizmet birimlerinin görevleri, çalışma usul ve esasları, kadro standartları ve iş tanımları ile ilgili diğer hususlar Kurumlarının teklifi ve Bakan onayı ile yürürlüğe konulacak yönerge ile belirlenir.” hükmüne yer verilmiş, bu hükme dayanılarak çıkarılan Kurumu Taşra Teşkilatı Hizmet Birimlerinin Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları İle Kadro Standartları Hakkında Yönerge’nin 6. maddesinde de, taşra teşkilatının halk sağlığı müdürlükleri, toplum sağlığı merkezleri ve halk sağlığı laboratuvarlarından oluştuğu hükmü yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak davalı idarece, toplum sağlığı merkezlerinin güçlendirilerek sağlık hizmetlerinin kaliteli, etkin, verimli bir şekilde sunulmasına katkı sağlamak, aile hekimliği haricindeki birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkinliğini artırmak, aile hekimliği hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak, bireye yönelik birinci basamak sağlık hizmetleri ile topluma yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha bütünleşik bir yapıda yürütülmesini sağlamak amacıyla dava konusu düzenlemenin hazırlandığı ve yürürlüğe konduğu görülmektedir.
Bu kapsamda, anılan düzenlemede, toplum sağlığı merkezinin, bölgesinde yaşayan toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek maksadıyla sağlıkla ilgili risk ve sorunları belirleyen, bunlarla ilgili düzeltici ve önleyici faaliyetleri gerçekleştiren; birinci basamak koruyucu, iyileştirici ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini koordine eden ve bu hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde sunulmasını izleyen, değerlendiren, denetleyen ve destekleyen; bölgesinde bulunan sağlık kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlayan sağlık kuruluşu olarak tanımlandığı; adı geçen merkezlere, organizasyon, eşgüdüm, eğitim ve denetim görevleriyle birlikte toplumsal sağlık hizmeti sunma görevi verildiği; anılan merkezlerin Bakanlık ve Kurum idari yapısındaki yerinin ilgili mevzuat hükümleri kapsamında belirlendiği, bu bağlamda, toplum sağlığı merkezlerinin taşra teşkilatı içerisinde halk sağlığı müdürlüğünün izdüşümü ve müdürlük yetkilerini kullanan idari birimler olduğu görülmekle; bu yönüyle, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, dava konusu Yönetmeliğin 6. maddesi ile toplum sağlığı merkezi başkanının ilgili mevzuatı çerçevesinde ilçe sağlık müdürlüğünü yürütebileceği, kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren entegre ilçe devlet hastanelerinde de başhekimlik görevini yürüteceğinin hüküm altına alındığı, anılan hükmün, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili alt düzenlemelere dayanılarak belirlendiği anlaşılmakla, anılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 9. maddesinin (e) bendinde yer alan “Aile sağlığı merkezi çalışanlarının göreve başlama veya ilişik kesme gibi işlemleri ile müdürlük yetkilendirdiği takdirde” ibaresinin ve (f) bendinin iptali istemi yönünden:
Dava konusu Yönetmeliğin, 9. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, aile sağlığı merkezi çalışanlarının göreve başlama veya ilişik kesme gibi işlemleri ile müdürlük yetkilendirdiği takdirde, aile sağlığı çalışanlarının izinli olduğu durumlarda personel görevlendirilmesine dair işlemleri ve yazışmalarını yürütmek görevi, (f) bendinde, aile hekimlerinin çalışma saatlerine uyumunu ve çalışmalarını izlemek ve değerlendirmek görevi, toplum sağlığı merkezinin görevleri arasında sayılmıştır.
Davacı tarafından, aile hekimlerinin, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununa göre, adına Valilik ile sözleşme imzaladığı; Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği uyarınca; aile hekimliği pozisyonunun belirlenmesi, yeni pozisyon açılması, aile sağlığı merkezi açılması ve değiştirilmesi konularında, Aile Hekimliği Uygulaması Kapsamında nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler İle Sözleşme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca; aile hekimliği hizmet sözleşmesi yapma yetkisi, sözleşmenin sona erdirilmesi, disiplin işlemlerinin yürütülmesi, denetlenmesi, disiplin cezası verilmesi gibi tüm işlemlerde bizzat Valinin yetkili olduğu açık olmasına rağmen dava konusu Yönetmelikte 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemelere yer verildiği ileri sürülerek ilgili hükümlerin iptali istenilmiş ise de, toplum sağlığı merkezlerinin Bakanlık ve Kurum idari yapısındaki yerinin ilgili mevzuat hükümleri kapsamında belirlendiği, bu bağlamda, toplum sağlığı merkezlerinin taşra teşkilatı içerisinde halk sağlığı müdürlüğünün izdüşümü ve müdürlük yetkilerini kullanan idari birimler olduğu; söz konusu hükmün iş ve işlemlerin daha seri bir şekilde yürütülmesini temin etmek, yaşanabilecek mağduriyetleri önlemek maksadıyla yürürlüğe konulduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin iptali istemi yönünden:
Dava konusu Yönetmeliğin “Kayıt ve istatistik” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “(1) TSM’nin kayıt ve istatistiğe ilişkin görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın belirlemiş olduğu standartlara uygun olarak bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından veri toplamak, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini elektronik veya basılı ortamda tutmak, olağanüstü durumlarda bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından yazılı olarak da veri toplamak, topladığı verileri zamanında müdürlüğe iletmek,” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu düzenleme ile toplum sağlığı merkezine, Bakanlığın belirlemiş olduğu standartlara uygun olarak bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından veri toplamak, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini elektronik veya basılı ortamda tutmak, olağanüstü durumlarda bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından yazılı olarak da veri toplamak, topladığı verileri zamanında müdürlüğe iletmek görevi verilmiştir.
Bilindiği gibi kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bu bağlamda adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri kapsamındadır. Kişinin bedensel ya da zihinsel sağlığına ilişkin kayıt edilmiş bilgilerinin tamamından oluşan sağlık bilgileri, aralarında bireyin ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, özel yaşamları ve her türlü mahkûmiyetleri ile ilgili verilerin de bulunduğu “hassas” veya ” özel niteliği olan” kişisel veriler kategorisinde yer almakta olup, bu yönüyle özel bir öneme sahiptir.
Bu bağlamda Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde, “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilerek kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlanmış ve bu şekilde kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı koruma altına alınmıştır.
Davacı tarafından, kişisel verilerin işleyişi ile ilgili olarak, usul ve esasların kanunla belirlenmesinin Anayasal bir zorunluluk olduğu, dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 663 sayılı KHK’nın 47. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının, Anayasa Mahkemesi’nin 04/12/2014 tarih ve E:2013/114, K:2014/184 sayılı kararı ile iptal edildiği, böylece dava konusu Yönetmelik hükmünün dayanağının ortadan kalktığı, Bakanlığın kişinin yazılı onayı olmaksızın kişisel verileri ve sağlık kayıtlarını toplama yetkisinin bulunmadığı, düzenlemenin üst hukuk normlarına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmiş; davalı idarece, Anayasa Mahkemesinin kararının verilerin paylaşılmasına ilişkin olduğu, oysa düzenlemenin, verilerin toplanması ve kayıtlarının tutulmasına yönelik olduğu; toplanan verilerin kişilerin rızasını gerektirecek nitelikte kişisel bilgi içeren veriler olmadığı, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini içeren veriler olduğu, söz konusu verilerin toplumdaki prevalans (sıklık) değerlerini içerdiği, istatistikî verilerin toplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı savulmuştur.
Anayasa’nın 20. maddesine 5982 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile eklenen fıkrada, “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’nın bu hükmünde kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının neleri kapsadığı hususunun özellikle vurgulanmış olması karşısında, hassas veri kabul edilen kişisel sağlık verilerinin toplanması ve işlenmesinin kapsamı, koşulları ve bu verilerin korunmasına ilişkin usul ve esasları içermeyen yasal düzenlemelerin, Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen kişisel verilerin korunmasına ilişkin usul ve esasların ancak kanunla düzenlenebileceğine ilişkin güvenceyi sağlamaktan uzak olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu kapsamda, dava konusu Yönetmelik hükmünün dayanağı 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47. maddesinin 1. ve 3. fıkraları Anayasa Mahkemesi’nin 14/02/2013 tarih ve E:2011/150, K:2013/30 sayılı kararı ile iptal edilmiş, ardından 12/07/2013 tarihinde kabul edilen ve 02/08/2013 tarih ve 28726 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 73. maddesinin (h) bendinin üçüncü alt bendi ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen hükümleri yeniden düzenlenmiştir.
Bu kez de anılan hüküm, Anayasa Mahkemesi’nin 04/12/2014 tarih ve 2013/114, 2014/184 sayılı kararıyla; dava konusu kuralla sadece demokratik toplum düzeni yönünden zorunlu olan sınırlamalar değil, özel hayatın ve kişisel verilerin korunması haklarına yapılabilecek her türlü sınırlamaya izin verilmesi, bir başka ifade ile kuralda anılan haklara sınırlama getirilirken sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı olarak kullanılmasını temin edecek güvencelere yer verilmemesinin ölçülülük ilkelerine aykırı düştüğü gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Son durumda ise, 24/03/2016 tarihinde kabul edilen ve 07/04/2016 tarih ve 29677 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 30. maddesi ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47. maddesi yeniden düzenlenmiştir.
Bununla birlikte anılan Kanun’un 30. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesinin (f) bendi de değiştirilmiş; buna göre, maddede, “Herkesin sağlık durumunun takip edilebilmesi ve sağlık hizmetlerinin daha etkin ve hızlı şekilde yürütülmesi maksadıyla, ve bağlı kuruluşlarınca gerekli kayıt ve bildirim sistemi kurulur. Bu sistem, e-Devlet uygulamalarına uygun olarak elektronik ortamda da oluşturulabilir. Bu amaçla, nca, bağlı kuruluşları da kapsayacak şekilde ülke çapında bilişim sistemi kurulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Her ne kadar 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47. maddesi ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesinin (f) bendi yeniden düzenlemiş ise de sonradan yürürlüğe giren yasal düzenlemelerin önceden yürürlüğe giren Yönetmeliğin dayanağı olamayacağı açıktır. Bu nedenle, dava konusu maddede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 24. maddesinin (a) bendinin iptali istemi yönünden:
Anılan Yönetmeliğin 24. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “Aile sağlığı merkezlerinde yapılamayan görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini müdürlüğün planlamaları doğrultusunda yapmak veya müdürlük tarafından uygun görülen bir sağlık kuruluşunun laboratuvarlarında yapılmasını sağlamak” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu düzenlemede, aile sağlığı merkezlerinde yapılamayan görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini müdürlüğün planlamaları doğrultusunda yapmak veya müdürlük tarafından uygun görülen bir sağlık kuruluşunun laboratuvarlarında yapılmasını sağlamak görevinin toplum sağlığı merkezlerinin görevleri arasında sayılmıştır.
Diğer taraftan, nca aile hekimliği uygulaması kapsamında sözleşmeli olarak çalıştırılan aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına yapılacak ödemeler, bunların izinleri ve sözleşme esasları ile aile hekimliği uygulamaları için nca görevlendirilen uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanlarına yapılacak ödemelere ilişkin usûl ve esasları belirlemek amacıyla hazırlanan ve 30/12/2010 tarih ve 27801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’nin “Aile hekimine yapılacak ödemeler” başlıklı 16. maddesinin 2. fıkrasında, “Sözleşmeyle çalıştırılan veya geçici aile hekiminin ihtiyaç duyduğu tetkikler, müdürlüğün belirlediği laboratuvarlarda yaptırılır. Bu tetkikler için gerekli sarf malzemelerini müdürlük temin eder. Müdürlüğün belirlediği laboratuvarlarda yaptırılan tetkikler için belge karşılığında laboratuvara ödeme yapılır. Belgelendirilemeyen kısım için herhangi bir ödeme yapılamaz. Tetkik ve sarf malzemeleri giderleri karşılığı aile hekimi için yapılacak toplam ödeme tutarının, tavan ücretin %100’ünü geçmesi hâlinde, aile hekiminin laboratuvar tetkikleri incelemeye tabi tutulur. Ancak hormon ve ELISA tetkik giderleri bu orana dahil edilmez.” kuralı getirilmiştir.
Dava dilekçesinde, 5258 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre, aile hekimlerince talep edilen tetkik ve sari malzemelerinin giderlerinin halk sağlığı müdürlüklerince hak sahibine ödeneceği hükmüne yer verildiği; anılan hüküm uyarınca, aile hekimlerinin Bakanlığın ruhsat verdiği her türlü laboratuvardan hizmet alabilme hakkına sahip olduğu, dava konusu Yönetmelik ile bu durumun kısıtlandığı, bu sebeple de düzenlemenin hukuka aykırı olduğu iddia olunmuş ise de, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’nin 16. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, sözleşmeyle çalıştırılan veya geçici aile hekiminin ihtiyaç duyduğu tetkiklerin müdürlüğün belirlediği laboratuvarlarda yaptırılacağı kuralı karşısında, anılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 11. maddesinin (ğ) bendinde yer alan “ve/veya yaptırmak” ibaresinin, 13. maddesinin, 14. maddesinin (a) bendinde yer alan “bölgesindeki bulaşıcı hastalık ve bağışıklama verilerini toplamak, kayıtlarını tutmak, değerlendirmek” ibaresinin, (c) bendinde yer alan “ilgili aile hekimlerini filyasyon ekibine katarak belirlenen sorunlara yönelik gerekli önlemleri almak veya aldırmak” ibaresinin, (d) bendinde yer alan “bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında izleme ve değerlendirme yapmak” ibaresinin, (f) bendinin, (ğ) bendinde yer alan “aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içerisinde yürütmek ya da yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, (i) bendinde yer alan “ve uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 18. maddesinin (c) bendinde yer alan “veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, (ç) bendinde yer alan “uygulanmasını sağlamak” ibaresinin, 19. maddesinin (b), (ç), (e) bentlerinin, (d) bendinde yer alan “evlilik işlemi için gerekli sağlık raporunun aile hekimlerince verilmesini sağlamak” ibaresinin, (g) bendinde yer alan “ve yürütülmesini sağlamak” ibaresinin, 20. maddesinin (a) bendinde yer alan “ve/veya yapılmasını sağlamak” ibaresinin, 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve/veya yürütülmesini sağlar.” ibaresinin, 45. maddesinin (d) bendinde yer alan “aile hekimliği birimlerinin vermiş oldukları hizmetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirmek” ibaresinin iptali istemi yönünden:
Dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, toplum sağlığı merkezi tarafından rutin olarak yapılmayan ancak Bakanlık veya Kurumca yürütülen tarama, kampanya, aşılama hizmetleri gibi işleri, bölgesindeki aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içinde yapmak ve/veya yaptırmak görevi, adı geçen merkezin görevleri arasında sayılmıştır.
Aynı Yönetmeliğin “İzleme ve değerlendirme çalışmaları” başlıklı 13. maddesinde, “(1) TSM’nin izleme ve değerlendirme çalışmalarına ilişkin görevleri şunlardır:
a) Bölgesindeki hizmet sunucularının verdikleri koruyucu sağlık hizmetlerinin mevzuat/sözleşme hükümlerine uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek, hazırlayacağı raporu müdürlüğe iletmek,
b) Bağlı birimlerin hizmetlerine yönelik çalışmalarını ve çalışma düzenine uyumlarını izlemek ve değerlendirmek, hazırlayacağı raporu müdürlüğe iletmek,
c) Bölgesindeki aile hekimliği birimlerinin çalışma düzenine uyumlarını ilgili mevzuatına göre izlemek ve değerlendirmek, hazırladığı raporu müdürlüğe iletmek,
ç) Bölgesinde hizmet veren aile hekimliği birimlerinin çalışmalarını ve kayıtlarını ilgili mevzuatına göre izlemek ve değerlendirmek amacıyla aile sağlığı merkezlerini ziyaret etmek, mevzuatın izin verdiği sınırlar çerçevesinde her türlü kayıtlarına erişmek, elde ettiği verileri ve yaptığı değerlendirmeleri öncelikli olarak aile sağlığı merkezi çalışanlarına yazılı ya da sözlü olarak, ayrıca altışar aylık dönemlerde de müdürlüğe yazılı olarak ya da elektronik ortamda bildirmek, bu görevi yaparken hasta ve çalışan hakları ile kişisel mahremiyetin korunması ilkelerine riayet etmek,
d) Bölgesinde hizmet veren aile hekimliği birimlerinin gezici sağlık hizmeti planlarını bir önceki ayın son haftası içinde aile hekimlerinden almak, plana uyulup uyulmadığını izlemek ve değerlendirmek, hazırladığı raporu müdürlüğe bildirmek,
e) Hasta hakları ile ilgili çalışmaların yürütülmesini sağlamak, yapılan çalışmaları izlemek ve değerlendirmek.” kuralına,
“Bulaşıcı hastalıklar, bağışıklama ve salgın kontrolü” başlıklı 14. maddesinde, “(1) TSM’nin bulaşıcı hastalıklar, bağışıklama ve salgın kontrolüne ilişkin görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın veya Kurumun yürüttüğü programlara uygun olarak; bölgesindeki bulaşıcı hastalık ve bağışıklama verilerini toplamak, kayıtlarını tutmak, değerlendirmek, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak gerekli tüm tedbirleri almak ve/veya alınmasını sağlamak ve tüm düzeylerde geri bildirim yapmak,

c) Mevzuatla belirlenen bulaşıcı hastalık olgularına yönelik filyasyon çalışmalarını yürütmek ve kayıtlarını tutmak; bu çalışmaları yürütürken, müdürlüğün gerekli gördüğü durumlarda, ilgili aile hekimlerini filyasyon ekibine katarak belirlenen sorunlara yönelik gerekli önlemleri almak veya aldırmak; kişinin kayıtlı olduğu aile hekimi başka bir toplum sağlığı merkezinin bölgesinde ise yapılan filyasyon sonucunu ilgili toplum sağlığı merkezine bildirmek,

d) Soğuk zincir sisteminin düzgün olarak işlemesini sağlamak; en az aylık periyotlarla, bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında izleme ve değerlendirme yapmak, tespit ettiği soğuk zincir kırılmalarını müdürlüğe bildirmek,
f) Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında aile hekimleri tarafından uygulanan bağışıklama hizmetlerinin izleme ve değerlendirmesini yapmak,

ğ) Okul çağı, hac ve umre, hareketli nüfus (tarım işçileri, göçmenler gibi) ve riskli bölgede salgın kontrolü aşılamaları dahil destek aşılama çalışmalarını aile sağlığı merkezleri ile işbirliği içerisinde yürütmek ya da yürütülmesini sağlamak, bu çalışmalara bölgesindeki sağlık çalışanlarının aktif olarak katılımını sağlamak ve takibini yapmak,

i) Aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının bulaşıcı hastalıklar, salgın kontrolü, sürveyans ve bağışıklama hizmetleri konusundaki teorik ve uygulamalı eğitimlerini müdürlük ile koordineli olarak planlamak ve uygulanmasını sağlamak” kuralına,
“Bulaşıcı olmayan hastalıkların kontrolüne ilişkin hizmetler” başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Bölgedeki sağlık kuruluşlarının (aile hekimliği birimleri, kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri, özel sağlık kuruluşları gibi) kanser, ruh sağlığı, kronik hastalıklar ve ilişkili risk faktörleri (tütün kullanımı, obezite, beslenme yetersizliği, fiziksel inaktivite, alkol kullanımı gibi) ile ilgili verilerini ve bilimsel çalışmalarını izlemek, epidemiyolojik çalışma yapmak veya yapılmasını sağlamak,”
(ç) bendinde, “Bölgede sık görülen hastalık ve durumları belirleyerek bunların önlenmesi için programlar geliştirmek, geliştirilmiş olan programları uygulamak veya bölgedeki sağlık kuruluşları ve diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak uygulanmasını sağlamak.” kuralına yer verilmiştir.
Adı geçen Yönetmeliğin 19. maddesinde, toplum sağlığı merkezinin, kadın ve üreme sağlığı hizmetlerine ilişkin görevleri sayılmıştır. Buna göre, anılan maddenin (b) bendinde, aile hekimliği birimleri tarafından verilen kadın ve üreme sağlığı hizmetlerinin, koruyucu sağlık hizmetleri ilkelerine uygun biçimde verilmesini sağlamak, (ç) bendinde, bölgesindeki sağlık kuruluşlarının (aile hekimliği birimleri, kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri, özel sağlık kuruluşları gibi) kadın ve üreme sağlığı hizmetleri ile ilgili verilerini ve bilimsel çalışmalarını izlemek ve değerlendirmek, (d) bendinde, evlilik öncesi danışmanlık hizmeti vermek ve evlilik işlemi için gerekli sağlık raporunun aile hekimlerince verilmesini sağlamak, (e) üreme sağlığı hizmeti sunan sağlık personelini iş başında izlemek ve değerlendirmek, (g) bu alanda Bakanlıkça planlanan programları yürütmek ve yürütülmesini sağlamak görevi, toplum sağlığı merkezinin görevleri arasında yer almıştır.
Aynı Yönetmeliğin, 20. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “Bakanlık veya müdürlük tarafından gerekli görüldüğü hallerde; uygulanan aşı kampanyalarını kendi bölgesinde yapmak ve/veya yapılmasını sağlamak, bu çalışmalara, ihtiyaca göre, bölgedeki sağlık çalışanlarının aktif olarak katılımını temin etmek” hükmü,
35. maddesinin 1. fıkrasında da, “Kanser kontrolü kapsamında Kurumun planladığı programları aile sağlığı merkezleri ile birlikte yürütür ve/veya yürütülmesini sağlar.” hükmü düzenlenmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 45. maddesinde, toplum sağlığı merkezi başkanının, toplum sağlığı merkezi ve bağlı birim çalışanlarının amiri olduğu hükmüne yer verilmiş ve idari ve teknik tüm işlerin ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütülmesini sağlamak, denetlemek, müdürlüğün planlamaları doğrultusunda, aile hekimliği birimlerinin vermiş oldukları hizmetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirmek, hazırladığı raporu müdürlüğe bildirmek başkanın görevleri arasında sıralanmıştır.
Davacı tarafından, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’na göre, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin “aile hekimliği hizmetleri” olarak tanımlandığı, bunun dışında kalan birinci basamak sağlık hizmetlerinin ise toplum sağlığı merkezleri tarafından sunulması gerektiği hususunun hükme bağlandığı, ancak, dava konusu düzenlemenin bu Kanuna aykırı hükümler içerdiği; toplum sağlığı merkezlerinin görev ve sorumluluklarının aile hekimlerine yıkılmaya çalışıldığı; dava konusu Yönetmelik hükümleri ile toplum sağlığı merkezine yetkiye ihtiyaç duyulmadan denetim yapma yetkisinin verilmesinin üst hukuk normlarına aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden ve dava konusu Yönetmelik hükümlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesinden, -mülga- Kurumu taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenleyen yönetmelikle, toplum sağlığı merkezleri ile bağlı birimlerinin fiziki ve teknik yapısı, görev ve yetkileri, diğer kurum ve kuruluşlarla olan ilişki ve işbirliğini içeren kurallar getirildiği; bu bağlamda, anılan merkezlerin, aile hekimlerine aşılama, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması gibi öncelikli hizmet alanlarında, ’nın yıllık programına uygun olarak lojistik destekte bulunulmasının sağlanıldığı; adı geçen merkezlerin, bölgesinde yürüteceği sağlık hizmetini bir bütün olarak değerlendirerek, sağlık kuruluşları ile koordinasyonu sağlamak, gerektiğinde diğer kuruluşlarla işbirliği yapmak suretiyle toplumun ve bireylerin sağlığını korumak ve sağlık düzeylerini yükseltmekten sorumlu tutulduğu; sağlık ocakları, AÇSAP merkezleri, verem savaş dispanserleri gibi kurumların sunduğu topluma yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin entegre yürütülmesinin toplum sağlığı açısından büyük önem taşıması nedeniyle, ilçe sağlık idaresinin yönetiminde, merkez ilçeler dahil her ilçede en az bir adet olmak üzere toplum sağlığı merkezi oluşturulduğu; bu merkezlerin aile hekimliği uygulamasında gerekli tetkik ve tahlilleri yapmanın yanısıra, aile hekiminin görevi dışında kalan diğer temel sağlık hizmetlerini yürüteceği ve bu sayede, bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, tanı ve tedavi hizmetleri ile rehabilitasyon hizmetleri dışında kalan temel sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanması suretiyle, daha etkili ve verimli hizmet sunabilmelerinin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, dava konusu Yönetmelik hükümlerine bakıldığında; bulaşıcı ve salgın hastalıkların kontrolü kapsamındaki hizmetlerde, aile hekimlerin bireysel yapmış olduğu çalışmaların, toplum sağlığı merkezlerinde birleştirilmesi ve toplumun tamamını kapsayacak şekilde değerlendirilmesinin çok büyük önem taşıdığı; sağlık hizmetlerinin süreklilik ve etkinliğinin sağlanması amacıyla adı geçen merkezlerin koordinasyon, planlama ve organizasyon rolünün zaruri olduğu; tüberküloz tedavisinin ortak çalıştırma gerektirdiği, faaliyetlerin birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri ile ilgili sivil toplum örgütlerinin tamamını kapsadığı; erken tanı, bildirim, hastanın takip edilmesi, tedavisi ve koordinasyonunun mutlaka aile hekiminin bilgisi doğrultusunda yürütülmesi gerektiği, bu yönüyle, aile hekimleri ile toplum sağlığı merkezlerinin işbirliği ve koordinasyon içerisinde hareket etmesinin gerekli olduğu; aile hekimlerinin kendilerine bağlı nüfusta yer alan kişilere sağlığını korumaları için gerekli hizmeti sunmakla yükümlü olduğu; ve yine, kanser taramalarının sağlıklı olan kişilere uygulandığı, erken teşhis sağlanmaya çalışıldığı, ikincil koruma olarak adlandırılan bu durumun bireye yönelik olduğu, aile hekimlerinin görevleri arasında yer aldığı anlaşılmakla, dava konusu yönetmeliğin iptali istenilen hükümlerinde kamu yararı, hizmet gerekleri ve üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 05/02/2015 tarih ve 29258 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin -oyçokluğuyla- İPTALİNE, diğer maddeler bakımından -oybirliğiyle- DAVANIN REDDİNE, dava kısmen iptal, kısmen ret şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan …-TL. yargılama giderinin yarısı olan …-TL.’nin davacı üzerinde bırakılmasına, geri kalan ….-TL.’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ….-TL. avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ….-TL. avukatlık ücretinin de davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine 29/11/2017 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY (X):

Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nin 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “(1) TSM’nin kayıt ve istatistiğe ilişkin görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın belirlemiş olduğu standartlara uygun olarak bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından veri toplamak, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini elektronik veya basılı ortamda tutmak, olağanüstü durumlarda bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından yazılı olarak da veri toplamak, topladığı verileri zamanında müdürlüğe iletmek,” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan düzenleme ile toplum sağlığı merkezine, Bakanlığın belirlemiş olduğu standartlara uygun olarak bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından veri toplamak, yürütülen hizmetlerin kayıt ve istatistiklerini elektronik veya basılı ortamda tutmak, olağanüstü durumlarda bölgedeki sağlık hizmeti sunucularından yazılı olarak da veri toplamak, topladığı verileri zamanında müdürlüğe iletmek görevi verilmiştir.
Dava konusu düzenleme tarihinde yürürlükte olan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47. maddesinde, ‘nın yetki, görev ve hizmet alanına giren konularda, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından istatistiki bilgi toplamaya yetkili olduğu hükmü yer almıştır.
Buna göre, yukarıdaki hüküm uyarınca davalı idare tarafından sadece istatistikî bilgilerin edinilmesinin amaçlandığı anlaşılmakta olup, dava konusu hükümlerde hukuka ve mevzuata aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin iptali istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.