Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3646 E. 2015/5732 K. 08.10.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3646 E.  ,  2015/5732 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3646
Karar No : 2015/5732

Karar Düzeltme İsteminde Bulunanlar (Davacılar) : 1- 2-
3- 4-
5-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : Sağlık Bakanlığı
Vekili :

İstemin Özeti :Dairemizin 10/09/2014 tarih ve E:2013/12667, K:2014/6004 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar Dairemizin 10/09/2014 tarih ve E:2013/12667, K:2014/6004 sayılı kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görüldüğünden, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin anılan kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava, davacılar tarafından, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi olan eşinin/babasının tedavisinin hatalı yapılması nedeniyle ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğradıkları ileri sürülen manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… 1. İdare Mahkemesi’nce; davalı idareye bağlı … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde davacıların eşine/babasına uygulanan tedavide herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından davacıların öne sürdükleri zarar ile idari eylem arasında tazmin yükümlüğünü gerektirecek nitelikte illiyet bağı kurulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
11/05/2000 tarih ve 24046 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 1. maddesinde, bu yönetmeliğin amacının, acil sağlık hizmetlerinin yurt sathında eşit, ulaşılabilir, kaliteli, süratli ve verimli olarak yürütülmesini sağlamak amacıyla, sağlık hizmeti sunan ve sağlık hizmeti ile ilgili olan bütün kurum ve kuruluşların uymakla mükellef oldukları esaslar ile bu kuruluşlar arasında koordinasyon temin edilmesine ve Bakanlık tarafından yürütülecek olan acil sağlık hizmetlerinin sevk ve idaresine dair usul ve esasları belirlemek olduğu, 5. maddesinde, acil sağlık hizmetlerinin ülke genelinde sunulabilmesi için, kesintisiz olarak, bir ekip anlayışı içinde yürütülmesi ve kısa zamanda ulaşılabilir olmasının gerektiği belirtilmiştir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan doğruya ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için, zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini, ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Manevi tazminata hükmedilmesi, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık hali veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları da, manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların, eşi/babası olan …’nun 12/02/2010 tarihinde trafik kazasında yaralanması sonucu kaldırıldığı … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki tedavi sürecinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının ve varsa kusur oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’na yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 07/11/2012 tarih ve 4295 sayılı raporda özetle: 12/02/2010 tarihinde trafik kazası sonucu yaralanarak kaldırıldığı … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavisi devam ederken öldüğü bildirilen davacıların eşinin/babasının hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde; zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte tıbbi belgelerde kayıtlı klinik ve laboratuar verilerine göre kişinin ölümünün genel beden travmasına bağlı kafatası ve pelvis kemik kırıkları ile birlikte retroperitoneal kanama sonucu meydana gelmiş olduğu, 12/02/2010 tarihinde araç dışı trafik kazası sonrası … Eğitim ve Araştırma Hastanesine şuur açık, nonoryante olarak götürüldüğü, acil birimde genel cerrahi, KVC, ortopedi, üroloji konsültasyonu istendiği, film ve grafilerin çekildiği, laboratauar tetkiklerinin istendiği, çekilen pelvik grafi ve BT’lerde sol asetabulum iliak kanat ve iskion pubiste kırık, ayak bileğinde malleolar kırık, çekilen BBT’de sağ frontalde lineer kırık ve minimal epidural hematom tespit edildiği, nöroşirurji uzman hekimi ile telefon görüşmesi sonucu (hekim izinli olduğundan) acil nöroşirurjikal girişim gerektiren patoloji saptanmadığı ancak takip ve ileri tetkik için nöroşirurji-nöroloji olan bir merkeze sevkinin gerektiğinin belirtildiği ancak çevre hastanelerde yer bulunamadığı, ortopedi uzman hekimi tarafından pelvik bandajı yapıldığı, KVC uzman hekimler tarafından hastanın değerlendirildiği, hematüri nedeniyle sistografi çekildiği, mesane irrigasyonu yapıldığı, hematürinin düzeldiği, mesane rüptürü olmadığı, geliş TA:120/70 mmHg, N:78/dak. olduğu, Hb:14.5, Hct: 54.2 olduğu, genel durumun kötüleşmesi üzerine yoğun bakım ünitesine alındığı, takiplerinde TA:90/50 mmHg, 60/40 mmHg, Hb:11.7, Hct:33.7 olarak ölçüldüğü, ES, TDP ve volüm doldurucu sıvı verildiği, buna rağmen TA yükselmediği, retroperitoneal hematom düşünüldüğü, iki kez arrest olduğu, tüm müdahalelere rağmen arrest olduğu kayıtlı olduğu dikkate alındığında; hekimlere, sağlık personeline ve davalı idareye atfı kabil kusur bulunmadığı belirtilmiştir.
Ön inceleme raporunda yer alan doktor ifadesinde; kafatası kırığı olan ve epidural hematomu olan hastanın beyin cerrahisi ve ortopedi ünitelerinin olduğu bir kliniğe sevkinin uygun görüldüğü, ancak … Devlet Hastanesi, … Devlet Hastanesi, … Devlet Hastanesi, … Üniversitesi, … Hastanelerinin arandığı, bu hastanelerde yer olmadığı, bu nedenle hastayı alamayacaklarının söylendiği, sadece … Hastanesinin vakayı alabileceğini ancak beyin cerrahisi ile anlaşması olmadığından hastanın ücretleri karşılaması gerektiğinin söylendiği, hasta yakınlarının hastanın ücret ödemeleri gereken bir hastaneye değil bir devlet hastanesine sevk edilmesini istedikleri, daha sonra genel durumu kötüleşen hastanın anestezi yoğun bakım ünitesine alınarak gerekli tedavisinin yapıldığı, bu arada … Devlet Hastanesi’nde bu hasta için yer açıldığı bilgisinin geldiği ancak hastanın takibinde stabilizasyon sağlanamadığı için sevkinin yapılamadığının belirtildiği görülmektedir.
12/02/2010 tarihinde araç dışı trafik kazası sonucu, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine getirilen davacılar murisinin yapılan tetkikler ve hastanedeki nöroşirurji uzmanının izinli olması nedeniyle kendisiyle yapılan telefon görüşmesi neticesinde, hastada acil nöroşirurjikal girişim gerektiren patoloji saptanmadığı ancak takip ve ileri tetkik için nöroşirurji-nöroloji olan bir merkeze sevkinin gerektiğinin belirtildiği, çevredeki beş ayrı sağlık kuruluşunda yer olmadığı gerekçesiyle hastanın sevkinin yapılamadığı, durumunun kötüleşmesi üzerine yoğun bakım ünitesine alındığı ve burada vefat ettiği görülmektedir.
Her ne kadar Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporunda, davacılar murisinin ölümünde davalı idareye kusur atfedilmemiş ise de, acil sağlık hizmetlerinin yurt sathında eşit, ulaşılabilir, kaliteli, süratli ve verimli olarak yürütülmesi hususunda davalı idarenin gerekli koordinasyonu sağlamadığı görülmektedir.
Bu bakımdan, sağlık hizmetinin iyi yürütülmemesi nedeniyle davacıların maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat isteminin reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacıların temyiz isteminin kabulü ile, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın, yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 08/10/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.