Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3475 E. 2018/5241 K. 24.05.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3475 E.  ,  2018/5241 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3475
Karar No : 2018/5241

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’nda ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararların, 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 24.12.2012 tarih ve 65/01/2012/2243 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
…İdare Mahkemesince; … İli, … İlçesi, … Köyü ve Hasanabat Mezrasının terör olayları nedeniyle toplu şekilde boşalmaması/boşaltılmaması ve davacı tarafından da “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle malvarlığına ulaşamadığına ilişkin somut herhangi bir bilgi belge sunulamadığından, davacının 5233 sayılı Yasa hükümleri uyarınca zararının karşılanması istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın incelenmesinden; davacının … İli, .. İlçesi, … Köyü, … Mezrası’nda bulunan mal varlığıyla ilgili olarak uğradığını iddia ettiği zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvuru üzerine Zarar Tespit Komisyonu tarafından … Köyü, …Mezrası’nda yapılan göçlerin güvenlik kaygısından kaynaklanmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemenin ara kararı üzerine davalı idare tarafından dosyaya sunulan evrakların incelenmesinden;
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 1991- 1995- 1999- 2002 miletvekili seçimlerinde …Köyü’nde seçim sandığı kurulduğu ve oy kullanıldığı,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun nüfus sayımı verilerine göre … Köyü’nde; 1985 yılında 650 kişi, 1990 yılında 749 kişi, 2000 yılında 679 kişi olduğu,
… İlçesi’ne ait terör olaylarını gösterir çizelgede; … Köyü’nde ve mezralarında terör olaylarının yaşandığına ilişkin bilgi olmadığı görülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan; dosyada bulunan bilgi ve belgelerin … Köyü’ne ait olduğu, oysa başvuruda bulunulan dava konusu yerin … Mezrası’na ilişkin olduğu, dosyada … Mezrası’nın boşaltılıp, boşaltılmadığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Durum böyle olunca; Mahkemece, davacının zarara uğrayan mal varlığının bulunduğunu iddia ettiği mezra/mevkinin terör olayları nedeniyle tamamen boşalıp, boşalmadığı hususunun gerekli inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konularak bir karar vermesi gerekirken eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.