Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3425 E. 2016/2318 K. 05.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3425 E.  ,  2016/2318 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3425
Karar No : 2016/2318

Temyiz Edenler 1- Davalılar : 1-
Vekilleri : H
2-
Vekili :
2- Davacılar : 1

Vekili :
İstemin Özeti : … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarelerce, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulurken, davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Faiz, asıl alacağa bağlı feri bir hak olması nedeniyle dava dilekçesinde bu konuda bir istek olmasa dahi, sonradan 2577 sayılı Kanunun 16/4. maddesi uyarınca miktar artırımına ilişkin dilekçede faiz isteminde bulunulmuşsa bu istemin miktar artırımı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde belirtilen miktarın artırılmasına hukuki olanak sağlayan adil yargılanma hakkı, sadece miktara ilişkin değil, artırılan miktara faiz yürütülmesini ve faizin başlangıç tarihini de kapsar. Bu aynı zamanda mülkiyet hakkını da ilgilendirmektedir.
Somut olayda, artırılan tazminat miktarına, idareye başvuru tarihi yerine tazminat miktarının artırılmasına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihin esas alınarak faize hükmedilmesi Anayasa ile koruma altına alınan mülkiyet hakkına aykırı olacaktır. Çünkü, davada haklı çıkılması durumunda, kişi lehine oluşan alacak hakkı, yani mülkiyet oluşturan bu hak, kişiye davalı idareye başvuru / adli yargıda dava açılmış ise adli yargıda dava açıldığı tarihten itibaren geçerli olacak şekilde geriye dönük olarak tanınmıştır.
Bu nedenle, dava dilekçesinde faiz istemi bulunmasa dahi, miktar artırım dilekçesiyle dava dilekçesinde talep edilen miktar da dahil edilmek üzere istenen toplam tazminat miktarına faiz işletilmesi talebinde bulunulması nedeniyle, hükmedilen toplam tazminat miktarına adli yargıda dava açıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, Mahkeme kararının dava dilekçesinde faiz istemi bulunmadığı gerekçesiyle, davacılara ödenmesine karar verilen tazminat miktarına faiz işletilmemesine ilişkin kısmının bozulması, diğer kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Onbeşinci ve Onuncu Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden davalı idarelerin yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacılar yakını … Devlet Hastanesi’nde hasımları tarafından öldürülmesi olayında davalı idarelerin gerekli güvenlik önlemlerini almayarak hizmet kusuru işlediğinden bahisle maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… 1. İdare Mahkemesi’nce; … Köyü’nde çocukları ile birlikte ikamet eden evli ve çocuklu başka bir bayanla yaşadığı gönül ilişkisi ortaya çıkan maktül … Jandarma Komutanlığına bağlı ekiplerce öldürülmekten son anda kurtarıldıktan sonra, darp edilmesi nedeniyle sevk edildiği … Hastanesi’nde ilişkisi olduğu bayanın kocası ve başka bir akrabası tarafından bıçak ve silah kullanılmak suretiyle öldürüldüğü, bu yönüyle olayın hassasiyeti gözönünde bulundurularak kolluk kuvvetlerince adı geçen şahsın ilk olarak ilişkisi olduğu bayanın akrabalarının elinden kurtarıldıktan sonra sevk edildiği hastanede öldürülmemesi için gerekli güvenlik önleminin alınmadığının açık olduğu, bu yönüyle davalı nın hizmet kusurunun bulunduğu, ayrıca olayın gerçekleştiği … Devlet Hastanesi’nde de, maktülün hasımlarının bıçakla ve silahla hastaneye girmesi ve olayın vehameti nedeniyle alınması gereken önlemlerin bu kurumca da alınmaması nedeniyle davalı nun da olayda hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varıldığından davacıların uğramış olduğu maddi ve manevi zararların ödenmesi gerektiği gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi, dava dilekçesinde yasal faiz istemine yer verilmediği ancak daha sonra yapılan ıslah talebi ile yasal faiz istemine yer verildiği anlaşılmakla birlikte, ıslah talebiyle birlikte sadece davanın konusu olan tazminat miktarının artırılabileceği, bunun dışında dava dilekçesinde değinilmeyen faiz istemine sonradan yer verilmesi mümkün görülmediğinden davacıların tazminat talebine yasal faiz isteminin reddi yolunda karar verilmiştir.
Taraflarca, aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin bölümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmadığından, tarafların bu kısımlara yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Kararın 28/10/2014 tarihinde Mahkeme kaydına giren miktar artırımına ilişkin dilekçe ile talep edilen ancak dava dilekçesinde yer verilmeyen faiz istemi incelenecek olursa;
Mahkemece, ıslah talebiyle birlikte sadece davanın konusu olan tazminat miktarının artırılabileceği, bunun dışında dava dilekçesinde değinilmeyen faiz istemine sonradan yer verilmesinin mümkün görülmediği gerekçesiyle davacıların tazminat talebine yasal faiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (Tasarının 3.maddesi) gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Faiz, asıl alacağa bağlı feri bir hak olması nedeniyle dava dilekçesinde bu konuda bir istek olmasa dahi, sonradan 2577 sayılı Kanunun 16/4. maddesi uyarınca miktar artırımına ilişkin dilekçede faiz isteminde bulunulmuşsa bu istemin miktar artırımı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde belirtilen tazminat miktarının artırılmasına hukuki olanak sağlayan adil yargılanma hakkı, sadece tazminat miktarını değil, faiz istemini de kapsar.
Dava dilekçesinde faiz istemi olmayıp miktar artırım dilekçesinde faiz istemi var ise, miktar artırım dilekçesinin içeriğinden, talep edilen toplam tazminat miktarına faiz istenildiği açıkça anlaşılıyor ise, dava dilekçesinde talep edilen miktara, dava tarihinden, miktar artırım dilekçesinde talep edilen miktara, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren faize hükmedilmelidir.
Miktar artırım dilekçesinden, açıkça, sadece artırılan miktara ilişkin olarak faiz talebi olduğu anlaşılıyorsa, dava dilekçesinde talep edilen tazminat için faize hükmedilmemeli, miktar artırım dilekçesi ile artırılan miktara, miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren faize hükmedilmelidir.
Bu durumda, 28/10/2014 tarihinde Mahkeme kaydına giren miktar artırım dilekçesi ile dava dilekçesinde talep edilen maddi ve manevi tazminat ile artırılan maddi tazminat miktarına faiz yürütülmesi istenildiğinden, dava dilekçesinde talep edilip kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarı için adli yargıda davanın açıldığı tarih olan 09/05/2012 tarihinden itibaren, miktar artırım dilekçesiyle artırılan ve kabul edilen maddi tazminat miktarına, idarelerin temerrüde düştüğü tarih olan, miktar artırım dilekçesinin davalı idarelere tebliğ edildiği tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, dava dilekçesinde faiz istemi bulunmadığı gerekçesiyle kabul edilen maddi ve manevi tazminat için faize hükmedilmemesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacıların temyiz isteminin kısmen kabulüyle … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, hükmedilen tazminata faiz işletilmemesine ilişkin bölümünün BOZULMASINA oyçokluğuyla, davacıların temyiz isteminin kısmen, davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi ile anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA oybirliğiyle, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/04/2016 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY :
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden; tarafların temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.