Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2015/327 E. , 2019/40 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/327
Karar No : 2019/40
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :
KARŞI TARAF (DAVACI) :
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : … İli, … İlçesi, … Köyünde ikamet etmekte iken, yaşanan terör olayları sebebiyle uğradığını iddia ettiği zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin 01.03.2011 tarih ve… sayılı 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işleminin; hukuka aykırı olduğu belirtilerek iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:… , K:… kararda; 5233 sayılı Yasa terör ve terör eylemleri kapsamında uğranılan gerçek zararların karşılanması amacını taşıdığından, davacının evinin, müştemilatının ve eşyasının yakıldığı iddiasına ilişkin olarak davalı idarece gerekirse yerinde keşif yapmak suretiyle yeterli araştırma ve inceleme yapılması gerekirken , davacının bu konudaki talebi hakkında herhangi bir araştırma yapmaksızın sadece köyün boşaltılmadığından bahisle talebinin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, gerekli ve yeterli inceleme ve araştırma yapıldığı ve zarar olmadığının tespit edildiği, … Köyü’nün dolu olduğu ve hiçbir zaman boşaltılmadığı, davacının zararına ilişkin herhangi bir delil göstermediği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, davalı idarece yapılan araştırmaların yeterli olmadığı, söz konusu yakılma olayı ile ilgili olarak daha önceden şikayette bulunduğu ve … Köyü’nün tamamı ile boşaltıldığı ileri sürülmektedir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …. DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Daire’since, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… ili, … ilçesi, … Köyünde ikamet eden davacı, 11/11/2004 tarihli dilekçesi ile 1994 yılı Eylül ayında köye gelen güvenlik güçlerinin evini ve ahırını yaktığı, yanan evi içerisinde pek çok eşyasının bulunduğu ile yine taşınmazlarına ulaşamadığı, hayvanlarını satmak zorunda kaldığını belirterek başvuruda bulunmuş ancak talebinin 01/03/2011 tarih ve 2011/1-374 sayılı işlem ile … Köyü ve mezralarındaki hayatın kesintisiz olarak devam ettiğinden bahisle reddi üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, “Bu Kanun, 3713 sayılı Kanunun 1 inci, 3 üncü, 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” hükümlerine yer verilmiş; 5. maddesinde; zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek, Kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca uygulanmış projelerin, zararın giderilmesine katkıları; zarar görenin değerlendirebileceği enkaz ve diğer yararlar; sigorta şirketlerince veya ilgili mevzuata göre kamu kurum ve kuruluşları ile sosyal güvenlik kuruluşlarınca ödenen tazminatlar, tedavi ve cenaze giderleri ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımların zarar miktarından mahsup edilmesi suretiyle belirlenen ve 9. veya 10. maddelere göre yapılan nakdî veya aynî ödeme miktarını içeren sulhname tasarılarını hazırlamak, sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya 12. maddenin ikinci fıkrasına göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek (…), başvuranın, bu Kanun kapsamına giren bir zararının bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde, buna ilişkin karar tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek (…) komisyonun görevleri arasında sayılmış,yine aynı Kanun’un 8. maddesinde, “7 nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de gözönünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir. Taşınmaza ilişkin zarar tespitinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesinde belirtilen kıymet takdiri esaslarının kıyasen uygulanacağı” hükmü yer almıştır. Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmelik’te de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsmında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yolu ile ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısı ile o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar uğranılan ve Kanunda da tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararların idarece karşılanması mümkündür.
Yerleşim yerinin “kısmen” boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının, söz konusu yerinde yaşayan ve bu yerleşim yerini terk etmeyen kişilere ve bu kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur. Dolayısı ile, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Olağanüstü Hal Bürosunca 04.08.1997 gün ve DS.VI/1-518 sayılı Boşalan Köyler konulu TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na yazılan yazı ve eklerinde yer alan çizelgede … Köyünün nüfusunun 429 kişi olduğu, boşalmadan sonraki nüfusunun ise 136 kişi olduğu bu nedenle anılan köyde göçlerden sonra bile daimi olarak yaşayanlar olduğu ile köye ilişkin yukarda yer verilen diğer bilgiler bir arada değerlendirildiğinde, söz konusu köyün terör olayları nedeniyle toplu olarak boşalmadığı/boşaltılmadığı sonucuna varılmış, Dairemizde bulunan diğer dava dosyalarında da aynı yönde karar verilerek dava konusu … Köyü’nün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığına ilişkin kararlar onanarak kesinleşmiştir.
Olayda ise, davacının başvurusunun diğer bir sebebinin de güvenlik güçlerince evinin ve müştemilatının yakıldığı iddiası olduğu ve bu konuya ilişkin olarak davacı vekilince 04/10/2002 tarihli dilekçe ile Malazgirt Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunulduğu, ancak şikayet üzerine T.C KKK 12.Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığının … tarih ve Esas No:… Karar No:… sayılı kararı ile olayla ilgili olarak tanıkların fiili işleyenlerin görevli askerler olup olmadığı konusunda net bilgi sahibi olmadığı, dilekçelerde belirtilen fiilerin sanıklar tarafından işlendiğine dair yeterli delil elde edilemediği ve iddia olunan suçun zamanaşımına uğradığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir.
Mahkeme tarafından, her ne kadar Askeri Savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ise de, davacının evinin, müştemilatının ve eşyasının yakıldığı iddiasına ilişkin olarak davalı idarece gerekirse yerinde keşif yapmak suretiyle yeterli araştırma ve inceleme yapılması gerekirken , davacının bu konudaki talebi hakkında herhangi bir araştırma yapmaksızın sadece köyün boşaltılmadığından bahisle talebinin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünden karar verilmiştir.
Dairemizde bulunan dosyalarda …, …, …, …, …, …, … ve … köyleri ile ilgili olarak yine davacının iddiaları ile bağlantılı bir şekilde ev ve müştemilatının güvenlik güçleri tarafından Eylül 1993 – Ocak 1994 tarihleri arasında kasıtlı ve bilinçli bir şekilde yakıldığı ve bu nedenle köylerinden göç ettikleri iddia edilmiş, dosya ekinde bulunan KKK 12. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılık dosyası incelendiğinde; … İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı askerleri ve … Emniyet Müdürlüğü polisleri ve Özel Harekat Timleri tarafından evlerinin yakıldığı iddiası ile ilgili olarak olay tarihinde hemen ya da olay tarihine yakın tarihlerde herhangi bir şekilde olayı yer, zaman ve ispat edici delilleri ile idari bir başvuru yapılmadığı bu olayla ilgili olarak bir şikayette bulunulmadığı anlaşılmıştır. Yakılma iddialarıyla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığı’na müşteki sıfatıyla Mart 2001 – Haziran 2001 tarihleri arasında bilerek ev yakmak, memuriyet görevini kötüye kullanmak, mala zarar vermek iddiasıyla kamu görevlilerinin yargılanması istemiyle şikayet başvurularında bulunulmuştur. Bu şikayet başvurularından sonra takriben 1 ay sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’nca köylerde keşfe gidilmiş, bu keşif Jandarma Komutanlığı’nda görevli askerler tarafından yapılmış, keşif sırasında köy muhtarı, köyde yaşayan vatandaşlardan birkaçı hazır bulunmuş ve keşif sonucunda yapılan tespit tutanaklarında ise çoğunlukla yangın iz ve emarelerinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Müştekiler tarafından yapılan şikayetler o dönemde görev yapan asker kişiler hakkında olduğu için … Cumhuriyet Başsavcılığı’nca görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyası askeri mahkemeye gönderilmiş; KKK 12. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcığı soruşturma neticesinde, E:…, K:… sayılı kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar verilmiş, bu kararda “ev yakma eylemlerinin askerler tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin somut delil olmadığı gibi Türk Ceza Kanununun 240.maddesinde düzenlenen bilerek ev yakmak ve mala zarar verme suçu ile 516.maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun Türk Ceza Kanununun 102/1-4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, zamanaşımının kesilmesi durumunda zamanaşımı süresinin en fazla yarısı kadar uzayacağı, dolayısıyla zamanaşımı süresinin en fazla 7,5 yıl olacağı, suç tarihinin 1993 yılı olduğu dikkate alındığında bu suçlar için kanunda öngörülen zamanaşımı süresinin 2001 yılında tamamlanmış olduğu, bu nedenle sanıklar hakkında kamu davası açılmasının mümkün olmadığı” belirtilmiştir. Bu karara karşı KKK 9. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonucunda Mahkemenin … E. … K. Sayılı kararıyla “353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 109. Maddesine göre itirazın kesin olarak reddine” karar verilmiştir.
Yukarıda adı geçen 8 köy ile ilgili olarak müştekilerin, kendi evleri ve müştemilatının yakılması iddiası ile ilgili olarak söz konusu tarihlerden sonra Valilik ya da diğer idari makamlara herhangi bir şekilde idari başvuru yapmadıkları ortadadır. Başvuru yaptıklarına dair de dosyalarda herhangi bir evrak bulunmamaktadır. 8 yıl sonra yalnızca Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet başvurusunda bulundukları ve gerçekleştiği iddia edilen olay ile şikayet başvurusu arasında uzun bir zaman geçtiği ortadadır.
Şikayet ile olay arasındaki zaman aralığının uzun olması konusunda; … Köyü korucularının … Köyü’ndeki ev yakılması olaylarından sorumlu oldukları iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki 43854/98 Başvuru numaralı Soylu Türkiye dosyasında; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 15/02/2007 tarihli kararıyla, başvuranın evinin yakıldığı veya köyünden güvenlik güçleri tarafından zorla çıkarıldığını gerekli kanıt standardına ulaşacak şekilde tespit edemediği ve başvuranın köyüne dönüşünün yetkililer tarafından engellendiği yönündeki iddiasını destekleyen herhangi bir bilgi veya delil sağlamamış olduğu ve Kasım 1993 tarihinde meydana geldiği ileri sürülen olaylarla ilgili olarak savcılığa şikâyette bulunmak için 19 Haziran 1997 tarihine kadar (üç yıldan daha fazla) beklemiş olduğu, köyü terk ettikten sonra tamamen etkisiz kalmasına ilişkin açıklamada bulunamadığı, adli mercilere şikayette bulunduktan sonra davasını takip etmemesinin nedenlerini ortaya koyamadığından başvurunun reddine karar verilmiştir.
Ayrıca köylerdeki ev ve müştemilatın yakılması iddiasıyla oluşturulan KKK 12. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcığı soruşturma dosyası ekleri incelendiğinde hem köylüler hem de korucular arasında ifadelerin çelişkili olduğu ve bu çelişkinin de askeri savcılıktaki kovuşturmaya yer olmadığı kararında belirtildiği, müştekilerin ifadelerinin somut, iddiasını ispat edecek yeterli ölçüde delil niteliği taşımadığı belirtilmiştir.
Bunların yanı sıra; davacıların zarar tespit komisyonlarına yaptığı başvurulardan sonra Komisyon tarafından Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde öngörüldüğü şekilde keşifler yapılmış, keşiflerde kendileri ya da vekilleri hazır bulunmuş, düzenlenen keşif tutanaklarında ise yakılma iddiası ile ilgili olarak herhangi bir şekilde ihtirazi kayıt koymadan tutanakları imzaladıkları görülmüştür.
Her ne kadar Mahkeme tarafından davacının evinin, müştemilatının ve eşyasının yakıldığı iddiasına ilişkin olarak davalı idarece gerekirse yerinde keşif yapmak suretiyle yeterli araştırma ve inceleme yapılması gerektiği belirtilse de; davacının yakılma iddiası ile ilgili olarak hem Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan keşifte, hem de zarar tespit komisyonları tarafından yapılan keşifte yeterli araştırma ve incelemenin yapıldığı, olayın meydana geldiği iddiasını destekleyen herhangi bir bilgi veya delil ortaya konulamadığı anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki …İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 09/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.