Danıştay Kararı 15. Daire 2015/3047 E. 2018/2893 K. 27.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/3047 E.  ,  2018/2893 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3047
Karar No : 2018/2893

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı şirketin işlettiği … Kültürpark Fuar alanında, 31.05.2013-04.06.2013 tarihleri arasında meydana gelen toplumsal olaylar nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların, 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 09.01.2004 tarih ve 2014/1-11 sayılı işlemin iptaliyle 85.971,89 TL zararın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacının toplumsal eylemlerden kaynaklı zararının, ” terör eylemi” kapsamında terör amaçlı ve/veya terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği yönünde herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmaması karşısında, uğranılan zararın terör dışındaki sosyal sebeplerden kaynaklandığının kabulü gerektiğinden, 5233 sayılı Kanunu’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca anılan Kanun kapsamında karşılanmasına hukuken olanak bulunmaması nedeniyle, dava konusu işlemde hukuka ayKırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, Anayasamızın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekte olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerekleşmekte ve İdarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kollektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi de, Anayasanın yukarıda öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
27/07/2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle “maddî” zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla kabul edilmiş olup; bu amaç, anılan Kanun’un genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. … Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, … terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması …. amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Sosyal risk ilkesinin, terör olaylarına ilişkin olarak 5233 sayılı Kanunla kanunlaşması karşısında, sosyal risk ilkesine dayalı maddi tazminat istemlerinin anılan Kanun çerçevesinde karara bağlanması gerekir. Ancak, 5233 sayılı Kanun, sosyal risk ilkesi dışında, nedensellik bağına dayalı, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk sebepleri nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesine göre tam yargı davası açılmasına engel oluşturmamaktadır.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. Bendi; Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar. Hükümünde olup, aynı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendine göre; terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuştur.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terör’ün tanımı yapılmıştır. maddeye göre terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasa’da belirtilen Cumhuriyet’in niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geöirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini,kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kşiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
Terörle Mücadele Kanunu’nun terör amacı ile işlenen suçlar başlıklı 4. maddesine göre; aşağıda sayılan suçlar 1. maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği taktirde, terör suçu sayılır.
Maddede sayılan suçlardan bazıları şunlardır;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali başlıklı madde 117- (1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun şikayeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. Mala zarar verme başlıklı madde 151- Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Madde 152- (1) Mala zarar verme suçunun;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında,
b) Yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında,
c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,
d) Sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında,
e) Grev veya lokavt hallerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
f) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,
g) Sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Mala zarar verme suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,
b) Toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle,
c) Radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak,
İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir katına kadar artırılır.
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması başlıklı,
        Madde 170- (1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;
a) Yangın çıkaran,
b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan, c) Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,
kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Maddede sayılan suçların taksirli halleri ayrıca düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının … Kültürpark Fuar Alanında fuarcılık, kültür ve sanat işleri yapan bir anonim şirket olduğu, kamuoyunda Gezi Olayları olarak bilinen ve 2013 yılının mayıs ayı sonundan başlayarak yaklaşık iki ay devam eden protestolar sırasında 31.05.2013-04.06.2013 tarihleri arasında şirketin, Kültürpark içerisinde bulunan malları ile şirket binası giriş kapılarında göstericiler tarafından taş atılması ve çıkarılan yangınlar neticesinde maddi zarar meydana meydana geldiği geldiği iddiası ile zararların tazmini amacıyla davacı tarafından 01.07.2013 tarihinde Terör ve Yerörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu’na başvuru yapıldığı, Komisyonun 09.01.2014 tarih ve 2014/1-11 tarihli kararı ile başvurunun, terör ve terörle mücadeleden doğan faaliyetler nedeniyle uğranılmış bir zarar olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, … İl Emniyet Müdürlüğü’nün 07.10.2013 tarih ve 17602 sayılı yazısında, 31 mayıs itibariyle başlayan ve devam eden olaylar ve eylemlere bazı terör örgütü üyeleri ve destekçileri de katılmış olsalar da, olayların tamamının terör olayı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmayacağı, dolayısıyla ilgili olayların tümünü veya genelini baz almaktan ziyade meydana gelen eylem ve olayları münferiden ele alıp yapılabilen tespit ve bulgulardan hareketle olayların, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1,3 ve 4. maddeleri kapsamına girip girmediğinin değerlendirilmesinin uygun olacağı, meydana gelen olayın, eylemin 3713 sayılı TMK’nun ilgili maddeleri kapsamına girdiğine dair herhangi bir somut tespit yapıldığı taktirde bildirileceği, 31.12.2013 tarihli yazısında ise söz konusu eylemin 3713 sayılı TMK’nun 1,3 ve 4. maddeleri kapsamında terör olayı olduğuna yönelik herhangi bir somut tespit yapılamadığından, ilgili suç faiilleri hakkında Terörle Mücadele Şube Müdürüğü’nce başlatılan/devam eden herhangi bir soruşturma bulunmadığının … İl Özel İdaresi Mali İşler ve Strateji Daire Başkanlığı’na bildirildiği görülmüştür.
Terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanmasının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini öngörüldüğünden, davacının mal varlığında meydana gelen zararın, terör eylemi veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle meydana gelip gelmediği hususunun devletin etkin bir soruşturma yaparak ortaya çıkarma pozitif sorumluluğu içerisinde olduğu tartışmasızdır. Ancak devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için olay sonrasında veya mümkün olan en kısa sürede olayla ilgili haberdar edilmesi, ihbar veya şikayet yoluyla bilgilendirilmesi gerekmektedir. Dava dosyasında bulunan belgeler incelendiğinde, şirket idari işler şefi’nin 03.06.2013 tarihinde Basmane Polis Merkezi Amirliği’ne giderek, olaylar nedeniyle tesislerinde maddi zarar meydana geldiği, şüphelilerin yakalanması halinde kurumu adına şikayetçi olduğu hususunda ifade verdiği anlaşılmış olup, aslen il genelinde meydana gelen gösteri ve olaylardan haberi olan kolluk güçlerine münferit olay hakkında da ilaveten bilgi verildiği açıktır.
Diğer taraftan, davacının iş yerinin İşyeri Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı olmasına rağmen, sigorta şirketinden tazminat alınamadığı yolunda davacı iddiaları bulunmakla birlikte, sigorta şirketinin ödeme yapıp yapmadığı hususunda dosyada herhangi bir belge bulunmamaktadır.
Bu durumda; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 4. maddesi kapsamına göre terör suçu sayılan, cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden, kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında yangına sebebiyet veren eylemlerin faillerinin, kolluk tarafından etkin bir soruşturma yapılıp tespit edilerek, davacının bu eylemler sonucunda varsa zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında idarece karşılanması gerekirken, aksi yöndeki idari işlemde hukuka uygunluk, zararın terör dışındaki sosyal sebeplerden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle,… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.