Danıştay Kararı 15. Daire 2015/2622 E. 2015/7990 K. 26.11.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/2622 E.  ,  2015/7990 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/2622
Karar No : 2015/7990

Temyiz Eden (Davacılar) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :

İstemin Özeti : … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu kararının, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacıların çocuğu olan ……’in 09/02/2003 tarihinde iş kazası sonucu kopan el başparmağı için …Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçirmiş olduğu ameliyat sonucu vefatı olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiası ile, uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.
…5. İdare Mahkemesi’nce; davacıların çocuklarının …Eğitim ve Araştırma Hastanesinde geçirmiş olduğu tedavisine müteakip vefatı olayında idarenin herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığının Adli Tıp Genel Kurulu’nda yaptırılan bilirkişi incelemesiyle anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu kararın, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin bölümünde, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından, davacıların bu kısma ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Temyize konu kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı incelendiğinde;
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan doğruya ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için, zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini, ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Manevi tazminata hükmedilmesi, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık hali veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları da, manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların çocuğu olan 09/02/2003 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sağ el başparmağının yaralandığı, tedavisi için kaldırıldığı …Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde lokal anestezi uygulanmak suretiyle ameliyata başlandığı, ancak davacılar murisinin duyduğu acının artması üzerine genel anestezi uygulanmak suretiyle ameliyatına devam edildiği, operasyonun bitimine müteakip uyandırma safhasında problemlerin baş gösterdiği, yapılan müdahaleler sonrası ……’in yoğun bakımda 14 gün süren tedavisinin sonunda tedaviye 23/02/2003 tarihinde artık cevap vermeyerek vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olayda, davacılar murisinin rahatsızlığı ve uygulanan tedavi şekilleri dikkate alınarak hasta için geçerli tedavinin uygulanıp uygulanmadığı, bu tedavide ihmal, tedbirsizlik ve meslek ifasında acemilik bulunup bulunmadığı, gerekli özenin gösterilip gösterilmediği, tıbbi bir hatanın başka bir deyişle idareye yüklenebilecek hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı konusunda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 17/07/2014 tarih ve 1351 karar sayılı Adli Tıp Genel Kurulu raporunda özetle; Kişinin ölümünün uyandırma döneminde ortaya çıkan nedeni belirlenemeyen taşikardi, hipertansiyon ve ventriküler ekstrasistoller sonrası gelişen kalp solunum durmasına bağlı hipoksikensefalopati ve komplikasyonlarından ileri geldiği, davacıya uygulanan tıbbi tedavilerde herhangi bir eksiklik olmadığı ve hastaneye izafe edilecek bir kusur bulunmadığı belirtilmiştir.
Olayla ilgili olarak başlatılan disiplin soruşturması sonucu, davacılar murisine yapılan cerrahi operasyonda, lokal anestezi ile yapılan işlemin devamında genel anesteziye geçilmesi kararı ile ameliyat gerçekleştirilmesi işleminde icapçı uzman hekimi davet etmemesi nedeniyle ameliyatı gerçekleştiren asistan doktorun 1/8 oranında maaştan kesme cezası, icapçı uzman hekimin ise, davacılar murisinin cerrahi operasyonuna katılmadığı gerekçesiyle bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırıldığı görülmektedir.
Her ne kadar Adli Tıp Genel Kurulu raporunda, kişinin ölümünün uyandırma döneminde ortaya çıkan nedeni belirlenemeyen taşikardi, hipertansiyon ve ventriküler ekstrasistoller sonrası gelişen kalp solunum durmasına bağlı hipoksikensefalopati ve komplikasyonlarından ileri geldiği, davacıya uygulanan tıbbi tedavilerde herhangi bir eksiklik olmadığı ve hastaneye izafe edilecek bir kusur bulunmadığı belirtilmiş ise de, davacılar murisinin ameliyatında görevli olan icapçı uzman hekimin genel anestezi altında yapılan ameliyata katılmadığı, asistan doktorun da tek başına genel anestezi altında ameliyatı gerçekleştirdiği anlaşıldığından, anılan doktorların bu eylemlerinin davacılar murisinin ölümüne etkisi olmasa da, davacılar murisinin ameliyatında, davalı idarece gerekli organizasyonun sağlanmadığı, hizmetin iyi işlemediği görülmektedir.
Bu durumda, davacılar murisinin genel anestezi ile yapılan ameliyatının icapçı uzman hekim gözetiminde yapılması gerekirken, asistan doktor tarafından yapılmış olmasının davacılar munisinin ölümüne neden olmamış ise de, bu durumun davacılarda, çocuklarının tedavisinin gerektiği gibi yürütülmediği yönünde şüphe, endişe ve üzüntüye yol açtığı görüldüğünden, davacıların maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat isteminin reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kısmen reddi ile …5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile anılan kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.