Danıştay Kararı 15. Daire 2015/2384 E. 2018/6800 K. 10.10.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/2384 E.  ,  2018/6800 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/2384
Karar No : 2018/6800

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından 09.07.2010 tarihinde … Merkez’de işletmekte olduğu akaryakıt istasyonuna terör örgütü mensuplarınca konulan patlayıcının infilak etmesi sonucunda oluşan zararın 5233 sayılı Yasa uyarınca karşılanması istemiyle yapılan başvurunun kısmen kabulüne ilişkin 21.07.2010 tarih… sayılı 3 No’lu Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davalı idarenin talebi üzerine Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü’nce görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişinin 12.11.2010 tarihinde yerinde yaptığı inceleme sonrasında düzenlediği 01.12.2010 tarihli raporda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı birim fiyatları esas alınmak suretiyle, yıpranma payı ve müteahhitlik karı da düşüldükten sonra toplam 104.705,69-TL maliyet hesabı yapıldığı, yine makine teknikeri bilirkişi tarafından düzenlenen 01.12.2010 tarihli raporda patlamada kullanılamaz hale gelen akaryakıt pompasının maliyetinin 5.200,00-TL olarak belirlendiği, davalı idare tarafından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü elemanlarına yaptırılan ikinci bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda, tamiratlar için 11.376,57-TL bedel hesaplandığı; bu durumda, ortada birbirinden farklı değerlendirmeler içeren iki farklı rapor bulunduğu, raporlardan ilkinin olaydan kısa bir süre sonra tanzim edildiği, diğerinin ise olayın ardından üç yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra yapılan tespitlere istinaden düzenlendiği, nitekim aradan geçen zamanda yapılan tadilatlar ve binanın kullanılıyor olması sebebiyle ikinci raporda kesin yargılara varılamadığı, davalı idare tarafından da ilk rapora itibar edilmeyip uzun zaman geçtikten sonra ikinci bir rapor düzenlenmesinin sebebinin açıklanmadığı, diğer taraftan ilk incelemelerde maliyet hesabında yer alan akaryakıt pompasına da ikinci raporda ve dava konusu işlemde değinilmediği anlaşıldığından, tüm bu hususlar birlikte değerlendirilerek davacının zararının idarece olay sonrası yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonrasında düzenlenen raporlar dikkate alınarak karşılanması gerekirken, olaydan çok sonra yaptırılan ve kesin değerlendirmeler içermeyen bilirkişi incelemeleri sonrasında hesaplanan maliyet üzerinden tazminat takdir edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde: “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 2. maddesinde; “Bu Kanun, 3713 sayılı Kanunun 1’inci, 3’üncü, 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” hükmüne, yine aynı Kanun’un 8. maddesinde; “7’nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de gözönünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir. Taşınmaza ilişkin zarar tespitinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11’inci maddesinde belirtilen kıymet takdiri esasları kıyasen uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmelikte de benzer düzenlemelere yer verilmiştir. Söz konusu Yönetmeliğin 11. maddesinde; “Komisyon gerek görmesi halinde keşif yapabilir. Komisyon başkanı belirlemiş olduğu keşif yeri ile gün ve saatini komisyon üyeleri ve/veya bilirkişi ile başvuru sahibine veya yetkili temsilcisine yazılı olarak bildirir. Başvuru sahibinin kendisi, veli veya vasisi veya yetkili temsilcisi ve varsa şahitleri keşif mahallinde hazır bulunurlar. Muhtar veya o yer mahallinden iki kişinin de keşifte hazır bulunması temin edilir. Tespit edilen günde komisyon olay mahalline giderek zararı tespit eder. Bu tespitte; a) Keşif tarihi, b) Zarar görenin adı soyadı, c) Zararın meydana geldiği yer, d) Zararın meydana geldiği tarih, e) Zararın nev’i, f) Zararın miktarı, g) Zarar gören bina, işyeri, arazi, taşıt ve ağaç gibi taşınır ve taşınmaz mallardan faydalanılma imkanının bulunup bulunmadığı, h) Zarar görenin kendi ihmal, kusur ve kastının olup olmadığı, ı) Zarardan mahsup edilmesi gereken miktarlar ile gerekli görülen diğer hususlar tutanağa bağlanarak hazır bulunanlarca imza altına alınır. Başvuru sahibi veya yetkili temsilcisinin keşif esnasında hazır bulunmaması halinde durum tutanakta belirtilir.” hükmüne yer verilmiş bulunmaktadır.
Yukarıda yer verilen Yasa ve Yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle 5233 sayılı Yasa kapsamında karşılanabilecek nitelikte maddi zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının tazmini amacıyla başvurmaları halinde kurulacak Zarar Tespit Komisyonlarının, bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığı ve bulunması halinde miktarının ne olduğunu tespit etmek amacıyla ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belge istemek, bilirkişi görevlendirmek ve gerektiğinde keşif yapmak gibi kapsamlı bir araştırma-inceleme görevi ve yetkisi ile donatıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının dava konusu akaryakıt istasyonu ile ilgili olarak dava dilekçesinden aynen “mülkiyeti müvekkile ait Limited Şirket tarafından işletilen akaryakıt istasyonu” şeklinde bahsettiği, dosyada davacı adına …, … Köyü’nde tarla vasıflı tapu kaydının ve Gayrisıhhi Müesseseler İçin Beyanname ve İkinci Sınıf Gayrisıhhi Müesseselere Ait Açılma Ruhsatı’nda dava konusu akaryakıt istasyonunun “… Petrol Ürünleri İnşaat Gıda Turizm Madencilik Nakliye Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” olarak geçtiği evrakların bulunduğu ancak tazminata ilişkin başvurunun ve komisyon kararının iptaline ilişkin davanın tarafından şahsı adına yapıldığı görülmektedir.
Bu durumda, Limited Şirket tarafından işletilen akaryakıt istasyonunda meydana gelen zararın şirketin zararı olması nedeniyle davanın tarafının şirket olması gerektiği ve davacının kendi nam ve hesabına bu davayı açamayacağı, ancak şirket adına olan evraklarda şirket yetkilisi olarak davacı ‘in imzası bulunduğu da göz önünde tutularak davacı taraftan şirket adına verilecek usulüne uygun vekâletname ile eksikliğin giderilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan mahkeme tarafından dosyada bulunan 01.12.2010 tarihli ilk ve 30.05.2013 tarihli inceleme ile 03.07.2013 tarihli keşif neticesinde sunulan bilirkişi raporu olmak üzere iki raporun bulunduğu ve bunlardan olay tarihine daha yakın ve neden değerlendirilmediği belirtilmeyen ilk rapor yerine ikinci raporun kullanılmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal kararı verilse de; dosyada bulunan iki rapor arasında tespit edilen tazminat miktarları ve dava konusu yerin zararları hakkındaki değerlendirmeleri yönünden çelişki bulunması nedeniyle alınacak yeni bir raporla bu çelişkinin giderilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
Bu durumda, dosyada bulunan ve birbiriyle çelişkili ifadeler içeren iki rapor hakkındaki çelişkinin ortadan kaldırıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik ve hatalı inceleme neticesinde dava konusu işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.