Danıştay Kararı 15. Daire 2015/1950 E. 2018/6992 K. 17.10.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/1950 E.  ,  2018/6992 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/1950
Karar No : 2018/6992

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvuru neticesinde zararının…-TL olarak ödenmesine ilişkin Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 25/04/2013 tarih ve 72/01/2013/221 sayılı işlemi üzerine sulhname imzalansa da, söz konusu işlem sonucu belirlenen miktarın talep edilen ev ve sair yapıların bedelini karşılamadığından bahisle bunların bedeline ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin, tapu kaydı sunulamadığı gerekçesiyle tesis edilmesine karşın, yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile davacı adına ev ve ahır tespiti yapıldığı, bu durumda; yalnızca resmi kayıtlar doğrultusundaki taşınmaz mülkiyetine değil mülkiyet yanında zilyetliğe de hüküm ve sonuçlar tanıyan 5233 sayılı Kanun hükümlerine ve davacının ev ve arazilerinin bulunduğu yönündeki bilirkişi hesaplamalarına rağmen, davacının adına kayıtlı tapulu malvarlığı bulunmadığından bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamdaki maddi zararların sulhen karşılanması için anılan Kanunda özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı, davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Kanunun 12. maddesinde, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan 12. maddenin gerekçesinde ise; “… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh, bağlayıcı niteliktedir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından … İli, … İlçesi, … Köyü’nde bulunan mal varlığıyla ilgili olarak uğradığını iddia ettiği zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan 25/09/2006 tarihli başvurunun Zarar Tespit Komisyonu’nun 26/02/2013 tarih, 72/01/2013/133 sayılı kararı ile “şahsın adına tapu kaydı olmadığı, muvafakat veren babasına aynı tapular nedeniyle ödeme yapıldığı” gerekçesi ile reddedildiği, bunun üzerine davacı vekili tarafından verilen 10/04/2013 tarihli itiraz dilekçesi ile muvafakatnamede başvurucunun babasının malvarlığının yarısının kendi dosyasında, diğer yarısının ise oğlunun dosyasında hesaplanmasını istediği belirtildiğinden, dilekçe üzerine … Zarar Tespit Komisyonu tarafından yeniden yapılan değerlendirme sonucu 25/04/2013 tarih ve 72/01/2013/221 sayılı karar ile başvurucunun babası ‘nın zirai zararları ile ilgili verilen muvafakatnameye istinaden 5.800,00-TL ödenmesine karar verildiği, davacı vekili tarafından verilen 21/06/2013 tarihli ikinci itiraz dilekçesi ile zirai zararlara ilişkin sulhnamenin imzalanacağının ancak ev ve diğer yapılara ilişkin zararın hesaplanmadığının ve tapu kaydının olmasının şart olmadığının belirtildiği, akabinde Zarar Tespit Komisyonu tarafından 25/06/2013 tarih, 310 sayılı cevabi yazı ile 5.800,00-TL ödenmesine dair sulhnamenin başvurucu tarafından imzalandığı gerekçesi ile dilekçe hakkında herhangi bir işlem yapılmadığının belirtildiği, sulhname tasarısının davacı tarafından 21/06/2013 tarihinde elden alındığı, 18/07/2013 tarihinde de 5.800,00-TL üzerinden imzalandığı, düzenlenen sulhnamede davacı vekili tarafından talep edilen ev ve sair yapı bedelinin hesaba katılmadığından bahisle söz konusu zarar tespit komisyonu kararının ev ve sair yapı bedeline ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere 5233 sayılı Kanunun amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasıyla uyuşmazlık ortadan kalktığı için, başvuruda belirtilen bazı zarar kalemlerinin karşılanmadığından bahisle dava açılmasına hukuken olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Durum böyle olunca, davacının uğradığı zararların tamamının karşılandığına ilişkin sulhname, davacı vekili tarafından imzalanarak uyuşmazlık sulhen sona erdirildiği için bu aşamadan sonra dava açılması hukuken mümkün olmadığından, İdare Mahkemesi’nce davanın reddine karar verilmesi gerekirken dava konusu işlemin iptali yönünde verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.