Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2015/1069 E. , 2018/84 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/1069
Karar No : 2018/84
Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının … İli, Sason İlçesi, … Köyü … Mezrası’nda ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları ve ikinci dereceden yakını nin terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi nedeniyle
göç etmek zorunda kaldığından bahisle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 30/06/2011 tarih ve 2011/1-1410 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacının ikamet ettiği … Köyü’nün ve … Köyü’ne bağlı … Mezrası’nın boşaltılmadığı, terör örgütü tarafından öldürüldüğü iddia edilen davacının ikinci derece hısmı olan şahsın … olduğu ve görevi gereği teröristlerle girdiği çatışmada öldüğü, dolayısıyla kişiye doğrudan bir saldırı mevcut olmadığı için bireysel zarardan söz edilemeyeceğinden davacının bu iddiasına itibar edilmediği, aralarında davacının da bulunduğu … Köyü halkının bir kısmının, güvenlik kaygısıyla da olsa köyden göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, anılan köyün tamamen boşalmamış olması, diğer bir ifadeyle anılan köyde nesnel güvenlik kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmaması nedenleriyle, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından, davacı isteminin reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle
Mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından, … İli, Sason İlçesi, … Köyü … Mezrası’nda ikamet etmekte iken terör olayları ve ikinci dereceden yakını …’nin terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlarının tazmini istemiyle yaptığı başvurunun 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nca; köyün tamamen boşalmadığı ve kişiye yönelik tehdit ve saldırı olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre; dosyadaki bilgi, belgeler ve Dairemizin aynı köye ilişkin olarak verdiği kararlar incelendiğinde; … Köyü’nün … İl Jandarma Komutanlığı’nın 09/05/2006 tarih ve 30571 sayılı yazısında, “terör olaylarından etkilenmeyen köy” olarak belirtildiği, 25/03/2011 tarih ve 10358 sayılı yazısı ekinde belirtilen boşalan köyler listesinde yer almadığı, söz konusu listede … Mezrası’nın da yer almadığı, köy nüfusunun 1990 yılında 237, 1997 yılında 387, 2000 yılında ise 225 kişi olduğu, Sason İlçe Seçim Kurulunun 04/09/2009 tarih ve 185 sayılı yazısında … Köyü’nde muhtarlık seçimlerinin yapıldığının belirtildiği, sonuç olarak … Köyü’nün ve bağlı … Mezrası’nın boşalmamış/boşaltılmamış yerlerden olduğu anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde, davacının terör olayları ve ikinci dereceden yakını nin 13/05/1994 tarihinde terör örgütü … ile girdiği çatışma sonucu terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi nedeniyle göç etmek zorunda kaldığına ilişkin iddiası yer aldığından; dosyanın çözümlenebilmesi için 04/10/2017 tarihli ara kararımız ile davalı idareden, müteveffa ‘nin davacı ile olan akrabalık bağını gösterir resmi kayıtların; davacı taraftan ise terör örgütü … ile girdiği çatışma sonucu öldürülen adlı kişinin vefatı sonucunda davacıda oluşan algı, bu algının oluşmasında temel teşkil eden özel nedenler ve algının yoğunluğunu gösterir davacı ile müteveffa arasında şahsi ve özel bağ bulunduğunu kanıtlayıcı nitelikte hukuken elverişli delillerin dosyaya sunulması istenilmiştir.
Davacı vekilince, 17/11/2017 tarihli dilekçe ile, davacı ve köy halkı tarafından olarak bilinen ve bu adla hitap edilen davacı yakını müteveffanın nüfusta adıyla kayıtlı olduğu, davacının kızkardeşi nin eşi olduğu ifade edilmiş ve nin, eşi nin ölümü nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre ölüm aylığı aldığına ilişkin 10/10/2017 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu yazısı, ‘nin terör örgütü elemanlarınca öldürüldüğüne ilişkin 17/04/2003 tarihli muhtar ve …ların hazırladığı tutanak ile jandarma tutanağı ve ‘nin terör örgütü elemanlarınca öldürüldüğüne ilişkin 15/05/1994 tarihli olay yeri tespit tutanağı ile müteveffanın davacı ile olan akrabalık bağını gösterir nüfus kayıtları dilekçeye eklenmiş, olay sonucunda maddi ve manevi zarara uğrayan davacının Muş iline göç ettiği belirtilmiştir. Dosya içerisinde bulunan olay yeri krokisinde de ‘nin 13/05/1994’de terör örgütü elemanlarınca öldürüldüğü görülmekte, dolayısıyla ‘nin aynı kişi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının kız kardeşinin eşinin öldürülmesi sonucu göç ettiği anlaşıldığından, Zarar Tespit Komisyonu tarafından, davacının … Köyü … Mezrası’nda bulunan taşınmazlarına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarar olup olmadığı ile varsa zararının belirlenmesi ve tazminine karar verilmesi gerekirken, köyün boşalmadığı/boşaltılmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddine ilişkin eksik incelemeye dayalı işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.