Danıştay Kararı 15. Daire 2015/10190 E. 2016/3308 K. 09.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/10190 E.  ,  2016/3308 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/10190
Karar No : 2016/3308

Temyiz Edenler 1-Davacı :
Vekili :
İstemin Özeti :Davacı şirkete ait, “…” adresinde bulunan kereste deposunun, 20/07/1994 tarihinde terör örgütü elemanlarınca yakılması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun uyarınca tazmin edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile 44.403.659,52-TL tutarındaki zararın, idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … 2. İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin bozma kararına uyularak, davacı şirkete ait kereste deposunun, 12.000 m²’lik bir alanda, …Caddesinde kurulu olması, 20/07/1994 tarihinde meydana gelen olayda da, iki terör örgütü elemanının birisinin arabada beklemesi, diğerinin ise molotof kokteyli atmak suretiyle bu iş yerini yakması, bu eylemi gerçekleştiren terör örgütü elemanlarının, büyük bir alanda kurulu ve 1987 yılından itibaren faaliyette bulunan bu iş yerinde herhangi bir güvenlik önlemiyle karşılaşmamaları bu konuda koruyucu tedbirler alınmaması nedeniyle zarar hesabı yapılırken davacının %50 oranında kusurlu bulunduğunun kabulü gerektiği, davacı tarafından, 20/07/1994 tarihinde meydana gelen olay sonrasında … 4. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla 27/07/1994 tarihinde yaptırılan tespit sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda; yanan kereste miktarının 9.086.645-m³, bunun maliyet bedelinin 17.703,365-TL, 1994 Temmuz fiyatlarıyla aynı bedelin 74.529,371-TL, büro binasında meydana gelen hasarın onarım bedelinin ise 50,00-TL olduğu belirlendiğinden, bu tespitlerin zarar hesabında esas alınması, yanan kerestenin gerçek değerinin belirlenebilmesi amacıyla konusunda uzman bilirkişilerden yararlanılması gerektiği ve bulunan zararın Zarar Tespit Komisyonunun karar tarihindeki güncel değerlere getirilmesi konusunda yeniden değerleme oranlarının esas alınması gerektiği, bununla birlikte, anılan bilirkişi raporunda, yanan kereste miktarının 9.086.645-m³ olduğu, bunun maliyet bedelinin 17.703,365-TL, 1994 Temmuz fiyatlarıyla aynı bedelin 74.529,371-TL olduğu belirtilmekle beraber, 17.703,365-TL’nin kerestelerin davacıya olan maliyetini ifade ettiği, kur farkı nedeniyle kerestelerin TL cinsinden değerinin arttığı ve davacının olay tarihi itibariyle uğramış olduğu zararın 74.529,371-TL olduğu açık olduğundan gerçek zararın tespiti amacıyla kerestelerin olay esnasındaki gerçek değeri olan 74.529,371-TL’nin baz alınması gerektiği, ayrıca, oluşan zarar nedeniyle davacı şirketin yararlanmış olduğu vergi avantajının, idare elemanlarınca yapılan tespitler ve diğer bilgi ve belgeler ışığında bilirkişi incelemesi ile ortaya konulması ve bu miktarın da gerçekleşen zarar miktarından düşülmesi gerektiği, belirtilen hususlar uyarınca uyuşmazlığın çözümü teknik bilgiyi gerektirdiğinden davacının uğramış olduğu zararın tespiti amacıyla Mahkemece dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunda yapılan tespitler, olayın meydana gelmesinde davacının kusur oranı, yine davacının yararlandığı vergi indirimi de dikkate alındığında 06/10/2006 tarihi itibariyle davacının zararının 4.526.783,34-TL olduğu, bu nedenle davacının talebinin reddine ilişkin işlemin iptali, maddi tazminat talebinin 4.526.783,34-TL’lik kısmının kabulü ile, bu miktarın, başvurunun reddine ilişkin işlemin tarihi olan 06/10/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddi yolunda verilen kararın, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden davalı idarenin yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçelerindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; taraflar temyiz isteminin reddine,… 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü yer almakla birlikte, anılan KHK’nın 2.11.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ve yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği, dolayısıyla bu tarihten sonra açılacak davalarda, hukuk müşaviri ile takip edilecek davalar için vekalet ücretine hükmedilebileceği anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, davanın 12.12.2006 tarihinde açıldığı ve İstanbul Valiliği’nin avukat ile temsil edildiği görüldüğünden, vekalet ücretine hükmedilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile temyize konu kararın davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle kararın bu kısmına katılmıyorum.