Danıştay Kararı 15. Daire 2015/10163 E. 2018/7399 K. 07.11.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/10163 E.  ,  2018/7399 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/10163
Karar No : 2018/7399

Davacı :
Davalılar : 1-
Vekili
2-
Vekilleri :
Davanın Özeti : 2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin eki EK-3/C listesinin “D01004” kısmında yer alan dijital işitme cihazı için 550 TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme ile bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00 TL ödeme yapılacağını bildiren tarih ve sayılı işlemin, dar gelirli bir memur emeklisi olarak cihaz bedelinin büyük oranda kendisi üzerinde kalması nedeniyle mağdur olduğu, piyasa araştırması yapılmaksızın fiyat belirlendiği, düzenlemenin Anayasa’nın 2., 5., 17., 56. ve 60. maddelerine, üst hukuk normlarına aykırı olduğu iddialarıyla iptali ile davacının aldığı işitme cihazı için eksik ödenen 1.700,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
‘nın Savunmasının Özeti : Her ne kadar 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 63. maddesinde, Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarının ve kullanım sürelerinin, ödeme usul ve esaslarının nın görüşü alınmak suretiyle belirlenmesinin öngörüldüğü ve 72. maddesinde bahsedilen Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun, Bakanlıklarının temsilcisinin de iştirakiyle sağlık hizmetleri için ödenecek bedelleri belirlediği ve Sağlık Uygulama Tebliğinin sağlanan mutabakat sonucu bu haliyle yürürlüğe girmesi uygun görülmüş ise de, Bakanlıklarının işleme dahlinin bir hazırlık işlemi olan görüş bildirmekten ve komisyona temsilciyle iştirak etmekten ibaret olduğu, işlemin tesisi hususunda nihai yetkinin na ait olduğu, davanın münhasıran Başkanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği savunulmaktadır.
….’nun Savunmasının Özeti : 5510 sayılı Kanunun 63. ve 72. maddelerine uygun olarak düzenleme yapıldığı, Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin E:2014/1583 sayılı kararı uyarınca SUT ta belirlenen 550,00 TL lik ödemenin iptal edilmesi nedeniyle 11.09.2015 tarihinden itibaren işitme cihazlarında ödenecek bedelin 555,00 TL olarak belirlendiği, piyasada çeşitli teknolojik özellikleri barındıran cihazlar bulunduğu, tüm işitme cihazlarının bedelleri dikkate alınarak düzenleme yapıldığı, sigortalıların sağlık hizmeti ihtiyacını karşılayacak aynı zamanda kamu zararına yol açmayacak fiyatların belirlenmeye çalışıldığı, davacıya, 05.08.2015 tarihli SUT maddelerine göre ödeme yapıldığı nitekim bu hususun kendisine bildirildiği, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Dava konusu işlemlerin iptali ile ödenmeyen 1.700,00-TL’lik tutarın idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, davacının sol kulakta kullanılmak üzere almış olduğu kulak arkası dijital proğramlanabilir işitme cihazı için düzenlenen fatura karşılığında eksik ödenen 1.700,00. TL’nin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem ile söz konusu işleme dayanak alınan Sağlık Uygulama Tebliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 2, 5, 17, 60 ve 65’inci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasanın 17’nci maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. İşte bu nedenle kişilerin sağlıklı olma hakkı, kamusal korumaya tabidir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal hak olup, bu yönüyle kamuya ya da Anayasada geçen biçimiyle Devlete belli yükümlülükler getirmekte olup; Devlet, bu anayasal yükümlülüğün gereğini yerine getirmek için her türlü önlemi almak, kişilerin sağlık hizmetlerinden gecikmeksizin yararlanmasını sağlamak durumundadır.
Anayasa Mahkemesi de, … günlü, E:…, K:… sayılı kararında, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilemez nitelikte bulunduğunu belirtmiştir.
Bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesini, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasını ifade eden sosyal güvenlik güvencesinin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Nitekim, 5510 sayılı sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulmuştur.
5510 sayılı Kanunun 60’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının (f) bendi, 62’nci maddesinin 1’inci fıkrası, 67, 68, 72’nci maddesi, 73’üncü maddenin 2’nci fıkrası ve 74’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının birlikte değerlendirilmesinden; kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödenecek bedelin belirlenmesinde Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, genel sağlık sigortalısının, kurumun sağlık hizmeti sunucularından satın aldığı ve komisyonca fiyatı belirlenen sağlık hizmetinden genel sağlık sigortası primi, katılım payı ve ilave ücret ödemek şartıyla yararlanabildiği, genel sağlık sigortası prim gelirlerinin kurumca sunulan sağlık hizmetinin finansmanında etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla komisyona tanınan fiyat belirleme yetkisinin, hastanın sağlık hizmetine erişim hakkını engelleyecek veya hastanın dolayısıyla genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödeyemeyeceği ağır bir maddi yük altında bırakacak şekilde kullanılmasının, sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu, bir başka ifade ile doktor veya sağlık kurulu raporu ile hastanın tedavisinde kullanılması zorunlu görülen ve hasta tarafından bedeli mukabilinde piyasadan temin edilen ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelinin, komisyonca belirlenen bedeli aşan kısmının kurumca ödenmemesi suretiyle tedavi giderlerinin bir kısmının hasta ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üzerinde bırakılması mümkün değildir.
Buna göre, kişilerin sağlık sorunlarını giderecek ve onların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmelerini sağlayacak makul bir işitme cihazının edinilmesini engelleyici bir sonuç doğuran dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan dijital işitme cihazı için 550.- TL ödeme yapılacağına ilişkin sınırlamanın ve davacı adına tesis edilen işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenilip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü, ‘nın husumet itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi:
Dava, 2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin eki EK-3/C listesinin “D01004” kısmında yer alan dijital işitme cihazı için 550 TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme ile bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00 TL ödeme yapılacağını bildiren tarih ve sayılı işlemin davanın özeti bölümünde belirtilen nedenlerle iptali ile davacının aldığı işitme cihazı için eksik ödenen 1.700,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
5502 sayılı, dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihteki adıyla, Kanununun, yine aynı tarihte yürürlükte olan 1. maddesinde; bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini uygulamak üzere nun kurulduğu belirtilmiş, mülga 3. maddesinde; Kurumun amacı açıklanmış ve devamında görevleri sayılmış, maddenin (a) fıkrasında, ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak görevleri arasında sayılmıştır.
Yine belirtilen 5502 sayılı Kanunun mülga 41. maddesinde ise Kurumun, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkili olduğu, Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğlerin Resmi Gazete’de yayımlanacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenleme uyarınca nca sağlık yardımları karşılanan kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirtildiği sağlık uygulama tebliğleri yayımlanmaktadır.
24.03.2013 tarih ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği’nin “İşitme Cihazı ve Kulak Kalıbı” başlıklı 3.3.35. maddesinde, işitme cihazı bedellerinin Kurumca karşılanacağı, Tebliğ eki “Ayakta Tedavilerde Kullanılan Tıbbi Malzemeler” (EK-3/C) listesinde yer alan Kurumca bedeli karşılanacak tıbbi malzemeler arasında Diğer Protez ve Ortezler (EK-3/C-3) listesinin “D01004” kodunda ise Dijital Programlanabilir İşitme Cihazı için Kurumca ödenecek bedel 550,00-TL olarak belirlenmiştir. T.C. Anayasasının 2. maddesinde, Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir Hukuk Devleti olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Yine Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş; “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde, Devletin; herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği öngörülmüş; “Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı 60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı kuralına yer verilmiş, “Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları” başlıklı 65. maddesinde de “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Değinilen Anayasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. İşte bu nedenle kişilerin sağlıklı olma hakkı, kamusal korumaya tabidir.
Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal hak olup bu yönüyle kamuya ya da Anayasada geçen biçimiyle Devlete belli yükümlülükler getirmektedir. Devlet bu anayasal yükümlülüğün gereğini yerine getirmek ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için her türlü tedbiri almak, kişilerin sağlık hizmetlerinden gecikmeksizin yararlanmasını sağlamak durumundadır.
Anayasa Mahkemesi de … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilemez nitelikte bulunduğunu belirterek sağlık hizmetinin insan ve toplum yaşamındaki önemine değinmiştir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alınmasını ifade eder. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Nitekim, 5510 sayılı Kanunun ”Amaç” başlıklı 1. maddesinde, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek, Kanunun amacı olarak ortaya konulmuştur.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Genel Sağlık Sigortası kapsamında olan kişileri saymak suretiyle belirleyen 60. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, bu Kanun veya bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre kurumdan gelir veya aylık alan kişiler de genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.
Aynı Kanunun 62. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülük olarak belirtilmiş; 67. maddesinde, sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için belirli bir süre genel sağlık sigortası primi ödenmesi ve kuruma prim borcunun bulunmaması gerektiği kurala bağlanmış, 72. maddesinde, kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödenecek bedelin belirlenmesinde Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu belirtilerek Komisyonun; 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibariyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğuna yer verilmiş, işlem tarihindeki şekliyle 68. maddesinde, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayene ücretinin; ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelinin; ayakta tedavide sağlanan ilaç bedelinin bir kısmının, katılım payı adı altında genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden tahsil edileceği belirtilmiş, hatta bu maddeye göre, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden, sağlık hizmetinin alındığı tarihteki asgari ücretin % 75’ine kadar katılım payı alınacağı öngörülmüş; 73/2. maddesinde, kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedeline ek olarak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden sağlık hizmeti sunucularının giderleri ve ürettikleri sağlık hizmetlerinin maliyetleri, yapılan sübvansiyonlar gibi kriterler dikkate alınarak bu bedellerin bir katına kadar alınabilecek ilave ücretin tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu belirtilmiş, bu yetki kullanılarak 29.5.2008 tarih ve 2008/13728 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedelinin en fazla % 30’una kadar ilave ücretin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden alınabileceğine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 74/1. maddesinde ise, genel sağlık sigortası prim gelirlerinin, yönetim giderleri ile genel sağlık sigortasından sağlanan sağlık hizmetleri ve diğer haklar dışında bir amaçla kullanılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Bu yasal duruma göre, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödenecek bedelin belirlenmesinde Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, genel sağlık sigortalısının, kurumun sağlık hizmeti sunucularından satın aldığı ve komisyonca fiyatı belirlenen sağlık hizmetinden genel sağlık sigortası primi, katılım payı ve ilave ücret ödemek şartıyla yararlanabildiği, genel sağlık sigortası prim gelirlerinin kurumca sunulan sağlık hizmetinin finansmanında etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla komisyona tanınan fiyat belirleme yetkisinin, hastanın sağlık hizmetine erişim hakkını engelleyecek veya hastanın dolayısıyla genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödeyemeyeceği ağır bir maddi yük altında bırakacak şekilde kullanılması sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Bir başka ifade ile doktor veya sağlık kurulu raporu ile hastanın tedavisinde kullanılması zorunlu görülen ve hasta tarafından bedeli mukabilinde piyasadan temin edilen ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelinin, komisyonca piyasa araştırmaları yapılarak kişilere en çok yarar sağlayan ve uygun bedelli olanın tespit edilmesi, sonrasında geri ödenecek bedelin belirlenmesi gerekirken kurumca bu şekilde bir belirleme yapılmaksızın soyut olarak öngörülen bedel üzerinden ödeme yapılması, öngörülen bedel ile de cihaz alınabileceği ortaya konulmaksızın, cihaz bedelinin büyük oranda hasta ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üzerinde bırakılması mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 08.07.2015 tarihli sağlık kurulu raporu ile davacıda kalıcı işitme kaybı tespit edildiği ve dijital programlanabilir işitme cihazı kullanmasının uygun görüldüğü, bunun üzerine davacının 2.250,00 TL’ye cihazı satın aldığı, 08.10.2015 tarihinde bu fatura tutarının tarafına ödenmesi için na başvurduğu, ancak cihaz bedelinin sadece 495,00 TL sinin ödendiğini görünce tekrar başvuruda bulunarak, geriye kalan 1.755,00 TL’nin neden ödenmediğini sorduğu, davalı nun dava konusu işlemle, 05.08.2015 tarihinde yayımlanan SUT hükümlerine göre 550,00 TL tutar üzerinden ödeme işlemi yapıldığı, % katılım payı 55,00 TL düşülerek 495,00 TL ödeme yapıldığını bildirdiği, bunun üzerine davacı tarafından bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, 03.10.2016 tarihli sağlık kurulu raporu ile davacının tedavisinde kullanılması zorunlu görülen işitme cihazının dosyadaki bilgi ve belgelere göre 2.250,00-TL’ye satın alındığı, yine dosyada ve idareye yapılan başvuruda markası ve özellikleri bilinen cihazın, 2.250,00-TL’den daha az bir fiyatla piyasadan temin edilebileceği yönünde idarece yapılmış bir tespitin bulunmadığı, 20.11.2015 tarih ve 5872954 sayılı işlem ile SUT düzenlemeleri gereği davacıya 495,00-TL ödeme yapıldığının bildirildiği, yukarıda yapılan açıklama ve değerlendirmeler de dikkate alındığında, dava konusu düzenlemede ve bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00-TL ödeme yapılacağını bildiren 20.11.2015 tarih ve 5872954 sayılı işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin eki EK-3/C listesinin “D01004” kısmında yer alan dijital işitme cihazı için 550 TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme ile bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya … TL ödeme yapılacağını bildiren tarih ve sayılı işlemin İPTALİ ile ödenmeyen ….-TL’lik tutarın 08.10.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ÖDENMESİNE aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu karara karşı tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunulabileceğinin taraflara duyurulmasına, 07/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.