Danıştay Kararı 15. Daire 2015/10115 E. 2018/3875 K. 18.04.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2015/10115 E.  ,  2018/3875 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/10115
Karar No : 2018/3875
Davacılar : 1-
2-
Vekilleri : – Av.
Davalı :
Vekilleri :
Müdahiller (Davalı Yanında) : 1-
Vekili :
2-

Davanın Özeti : Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 19/10/2015 tarih ve 3624 sayılı “Botoks-Dermal Dolgu” konulu Genelgenin; Mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin gerekli bilimsel çalışmalar yapılmadan, uzmanlık eğitimi ve diploması ile yapılabilecek işlemlerin sertifikaya dayanılarak hekimlerce gerçekleştirilmesine olanak tanınması ve hekim olmayan kişilere dahi tıbbi müdahalede bulunma yetkisi tanınması nedenleriyle Yönetmeliğin uygulanmasını göstermek üzere çıkarılan Yönerge ve birel işlemlerin iptali istemiyle davacı ……………… Derneği tarafından açılan davada Danıştay 10. Dairesinin 05/02/2008 tarih ve E.2005/7831, K.2008/403 sayılı kararıyla insan vücuduna yönelik tıbbi müdahalelerin kimler tarafından yapılabileceğinin 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ve Tıpta Uzmanlık Tüzüğü doğrultusunda tıp fakültesi ile eğitim ve araştırma hastanelerinden görüş alınarak tıbben, bilimsel olarak belirlenmesi gerektiği belirterek Yönetmelik ve Yönerge hükümlerinin iptaline karar verildiği, anılan kararın temyiz incelemesi sonucunda İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/10/2009 tarihli ve E.2008/1199, K.2009/1816 sayılı ve kararıyla davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulduğu, ancak söz konusu Yönetmeliğin uygulamada ortaya çıkardığı çok ciddi sorunlar nedeniyle 15/02/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmetleri Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 39. maddesinin (b) bendi ile yürürlükten kaldırıldığı, uygulamada diş hekimlerinin, güzellik uzmanlarının Yönetmelikle belirlenen tıbbi işlemleri gerçekleştirmesi nedeniyle davalı idare kendisine yapılan dişhekimlerinin dolgu, botoks ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığına ilişkin soruya başvurulara yanıt oluşturmak amacıyla 03/08/2015 tarih ve 1423 sayılı Genelgeyi yayımladığı, söz konusu Genelgede; botoks işleminin botulinum toksin adı verilen bakteriden elde edilen tıbbi bir ilacın uygulandığı yerlerle bağlantılı olarak olası komplikasyonları nedeniyle de uygulandığı alanla ilgili eğitimi gerektiren tıbbi bir girişim olduğu, bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitimin Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahı ve Dermataloji uzmanlık eğitimi içinde verildiği, bu işlemi uygulayabilmek için hekimlik sıfatına sahip olmanın yanı sıra bu uzmanlık dallarında eğitim görmüş olmanın da bir zorunluluk olduğunun belirtildiği, ne var ki aradan iki ay geçtikten sonra hukuksal düzenlemelerde ve bilimsel çalışmalarda bir değişiklik olmamasına rağmen iptali istenilen Genelge ile davalı idarenin söz konusu görüşünden ayrıldığı, yürürlükten kaldırılan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda sertifika sahibi olan hekimlerin kazanılmış hakları devam ettiği gerekçesiyle dolgu, botoks vb işlemlerin sertifikalı hekimlerce de yapılabileceğinin ifade edildiği, 1219 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerine göre, Türkiye Cumhuriyeti’nde tıbbi uygulamada bulunabilmek ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için, Tıp Fakültesi diplomasına sahip olmak gerektiği, tıbbın daha özel bir uzmanlık bilgisini gerektiren alanlarında faaliyet gösterebilmek ve bir tıpta uzmanlık alanında uzman unvanını kullanabilmek için ise, Kanun’un 8. maddesine göre, yöntemine uygun olarak alınmış bir tıpta uzmanlık belgesinin varlığının ön şart olduğu, anılan Kanun’un Ek-14. maddesi uyarınca da uzmanlık dallarının eğitim müfredatları ve bu müfredatlara göre uzmanlık dallarının temel uygulama alanları ile görev ve yetkilerinin çerçevesi Tıpta Uzmanlık Kurulunca belirleneceği, Deri ve Zührevi Hastalıklar çekirdek eğitim müfredatında “Girişimsel Etkinlikler” bölümünde “Estetik Kozmetik Girişimler” başlığı altında Botoks, Dolgu uygulamalarının yanı sıra deri gençleştirme amaçlı invaziv ve sütür implantasyonu uygulamaları, her türlü lazer uygulaması, mikro iğneleme uygulamaları konularına yer verildiği, yine Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahı uzmanlık eğitimine ilişkin çekirdek eğitim müfredatı incelendiğinde “Girişimsel Yetkinlikler” bölümünde dolgu, cilt altı enjeksiyonlar, botulinum toksin uygulamalarının yer aldığının görüldüğü, ancak dava konusu işlem tesis edilmeden önce Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun görüşünün alınmadığı, oysa hekimlerin uygulama alanlarının belirlenmesine yönelik işlemler tesis edilirken Kurulun görüşünün alınmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bilimsel çalışmalarda ise, söz konusu işlemlerin tıbbi işlemler olduğu, ortaya çıkabilecek yan etkileri de gözetilerek uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğinin belirtildiği, adı geçen işlemlerin uygulanması için verilecek eğitimlerin 2-3 aylık kurslarla ya da hasta üzerinde yapa yapa öğrenilebilecek bir eğitim olamayacağı, yapılan bilimsel çalışmaların bir bütün olarak hastanın değerlendirilerek tedavinin planlanmasının gerekliliğini, nitekim Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmetleri Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesinin 4. fıkrasında mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte sayılan tıbbi işlemlerin tamamı, sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak unvanlarda, “estetik” veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare kullanılmaksızın tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütüleceğinin kurallaştırıldığı, çekirdek eğitim müfredatlarına göre botoks, dolgu vb. işlemleri yapmak için Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahı ya da Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı olmak gerektiği, yürürlükten kaldırılmış Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte sertifikalı hekimlerin dolgu, botoks vb uygulamaları yapabileceğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığı, davanın süresinde açılmadığı gerekçesine dayanan bir bozma kararının kişilere yürürlükten kalkan Yönetmeliğe dayanarak bir hak kazandırmayacağı, bir başka deyişle hukuk dünyasında uygulanabilirliğini yitirmiş düzenleyici işlemlerin düzenlemeden etkilenen bireyler yönünden kazanılmış hak doğuracağından söz edilemeyeceği, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu iddia edilerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Dava konusu Genelgenin diş hekimlerinin botoks ve dermal dolgu yapıp yapamayacağına ilişkin olduğu, bu yazıda davacı Derneklerin üyesi olan “Deri ve zührevi hastalıklar” ve “Plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi” uzmanlarının yetki ve görevlerine ilişkin bir açıklama ya da sahip oldukları hakların kullanılmasının yasaklanmasına yönelik bir ibare de bulunmadığı, bu nedenle davacı derneklerin düzenlemenin iptalinde menfaati bulunmadığı, 12/5/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin ve uygulama Yönergesi’nin muhtelif maddelerinin iptali talebiyle açılan davada, Danıştay 10. Dairesi tarafından iptal kararı verildiği, yargı kararı gerekçesinde yapılan tespitler çerçevesinde 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte, Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükten kaldırılması yönünde hüküm sevk edildiği, Yönetmeliğin “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı Geçici 4 üncü maddesinde, yürürlükten kaldırılan Yönetmelik kapsamında sayılan tıbbî işlemlerin tamamının, “güzellik veya estetik” ifadeleri kullanılmaksızın ve/veya bu ifadeyi taşıyan ayrı bir ünite kurulmaksızın, hastaneler veya 15/02/2008 yayım tarihli Yönetmeliğe göre açılmış sağlık kuruluşları bünyesinde yetki sahasına göre, ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbî uygulaması şeklinde yapılacağının düzenlendiği, anılan düzenleme ile güzellik merkezi adı altındaki sağlık kuruluşlarına son verildiği, merkez adı altında açılan kuruluşlara belirli süre verilerek, güzellik salonuna veya ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşuna dönüşme imkânı getirildiği, bu madde kapsamında yalnızca güzellik merkezinden dönüşmüş polikliniklerde ve muayenehanelerde daha önce verilmiş bulunan sertifikalı tabip unvanı ve 12/05/2003 tarih ve 25106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik çerçevesindeki izinlerin 01/01/2010 tarihi itibarıyla müktesep hak olarak tanınarak, uyum sürecinin sonuna kadar faaliyetlerine devam edebilmelerine imkân sağlandığı ve ilgili yargı kararları ve Tıpta Uzmanlık mevzuatına uyum sağlanmış bulunduğu, şu halde, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususlarında diş hekimlerinin görev ve yetkilerine ilişkin mevzuat hükümlerine yer vermekle kifayet ettiği görülen Genelgenin, davacıları ilgilendirmesinin söz konusu olmadığı, davalı idare işlemlerinde davacıların ve üyelerinin hukukî durumuna etki eden veya mevcut hukukî durumunu değiştiren bir husus bulunmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Müdahillerin Savunmalarının Özeti : Dava konusu Genelgenin yeni düzenlemeler içermediği, daha evvel yürürlüğe konulmuş olan düzenlemeler hakkında hazırlanan bir bilgilendirme ve açıklama yazısı olduğu, davacıların uzmanlık eğitimi müfredatı içinde eğitimini almadıkları bir konuda yetkili olduklarını savunmalarının kabul edilemez olduğu, nitekim dermatokozmetolojinin Deri ve Zührevi Hastalıkları uzmanlık dalına yan dal olarak eklenmesi talebinin reddine ilişkin açılan davanın Danıştay tarafından reddedildiği, yine Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahı uzmanlık eğitiminin güzellik ve estetik uygulamalarını kapsamadığı, sertifikalı eğitim programlarını tamamlayan hekimlerin ise eğitim aldıkları konuda işlem yapmaya ehil olduklarının kabulü gerektiği, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesi gereği sertifikalı hekimlerin mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte sayılan tıbbi işlemleri yapabildikleri, bu hükmün halen yürürlükte olduğu, dava konusu düzenlemenin hukuka uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Dava konusu düzenlemenin üst hukuk normlarına, hizmet gereklerine ve hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi: Dava, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 19/10/2015 tarih ve 3624 sayılı “Botoks-Dermal Dolgu” konulu Genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
Dava konusu edilen Genelgede nın 03/08/2015 tarih ve 23590821/180/1423 sayılı aynı konulu yazısı ilgili tutularak ” Diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususunda, Bakanlığımıza ve İl Sağlık Müdürlüklerine sorulan görüş yazılarına istinaden, ilgide kayıtlı yazımız ile 81 İl Valiliği bilgilendirilmiş idi.
İlgi yazımızda, “..Ülkemizde bu işlemin yüz bölgesinde uygulanmasına ilişkin eğitim, plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi ve dematoloji yeni adıyla deri ve zührevi hastalıklar uzmanlık eğitimi içinde verilmektedir. Yani botoks işlemini yüz estetiği alanında uygulayabilmek için, hekimlik sıfatına sahip olmanın yanında, bu uzmanlık dallarında eğitim görmüş olmak da bir zorunluluktur. Bu şartları taşımaksızın, hekim dışı kişilerin çeşitli kurslardan edindikleri bilgiye veya belgeye dayanarak hekimlik alanında mesleki faatiyettte bulunması mümkün değildir…” ifadeleri yer almaktadır.
Bilindiği üzere, güzellik ve estetik işlemleri, 12/5/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yürütülmekte iken, bu Yönetmelik 15/02/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakla Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 39 uncu maddesinin (b) bendi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Anılan Yönetmeliğin geçici 5 inci maddesi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmelik kapsamında sayılan tıbbî işlemlerin tamamının, Bakanlığımızca ruhsatlandırılan özel sağlık kuruluşları bünyesinde yetki sahasına göre, ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbî uygulaması şeklinde yapılacağı düzenlenmiştir.
Mülga, Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında medikal estetik sertifikası almış hekimler, Yönetmelik yürürlülükte iken kazandıkları hakları devam ettiğinden, sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri yapabilmektedirler.
Bu kapsamda, söz konusu ilgide kayıtlı yazımızın, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususunun açıklama niteliğinde olduğu, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre, ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbî uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlülükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri, hakları çerçevesinde yapabilecekleri hususunda; Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” şeklinde düzenleme içermektedir.
Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik 15/02/2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmetleri Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 39. maddesinin (b) bendi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu Yönetmeliğin “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı Geçici 4. maddesinin 4. fıkrasında; “39 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamı, sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak unvanlarda, “estetik” veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare kullanılmaksızın tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütülür. kuralı yer almaktadır.
Anılan Yönetmelik maddesi, sertifikalı hekimlerin bu sertifikaya dayanarak, yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamını yürütebileceğini düzenlemiş olup, dava konusu Genelgede de Yönetmeliğe uygun şekilde, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri haklan çerçevesinde yapabilecekleri hususu vurgulanmıştır. Bu nedenle Sertifikalı hekimlerin, Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabileceklerine ilişkin dava konusu 19/10/2015 tarih ve 3624 sayılı “Botoks-Dermal Dolgu” konulu Genelgede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan ……… tarihinde davacılar vekili Av. ‘in, davalı ‘nı temsilen …’nın ve davalı idare yanında müdahil olan vekili ile temsilcisi .’in geldikleri, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlenildikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip duruşma tamamlandı. Davalı idarenin, davacı Derneklerin bu davayı açmakta menfaatlerinin olmadığı yönündeki itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:
Dava; Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 19/10/2015 tarih ve 3624 sayılı “Botoks-Dermal Dolgu” konulu Genelgenin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükme bağlanmıştır.
Sağlık hizmetinin sunulması için Devlete verilen görevler, 663 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yapılandırılarak görev ve yetkileri belirlenen nca yürütülmektedir. Bu Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesinde, Bakanlığın, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun; 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, malî yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği; (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı; (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanları, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları düzenlenmiş, aynı Kanun’un 9. maddesinin (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.
12/05/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan; Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, Sertifika; Güzellik ve estetik amaçlı olarak kişilere uygulayacakları tıbbi işlemlerle ilgili olarak Bakanlıkça veya Bakanlık tarafından yetki verilen kuruluşlarca açılan eğitimi başarı ile tamamlayan tabipler adına düzenlenen belge; (f) fıkrasında Sertifikalı Tabip; 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna göre Türkiye’de mesleğini icra etme hak ve yetkisi bulunan ve bu maddenin (e) bendinde belirtilen sertifikaya sahip olan tabip, olarak tanımlanmış ve Yönetmeliğin 12. maddesi ile bu kişilerin uzmanlık eğitimi aranmadan, a) Sivilce tedavisi, b) Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal enjeksiyon metotları ile siğil, skar dokusu gibi oluşumların cilt yüzeyinden eksizyonu, c) Ciltteki damar genişlemeleri, pigmentasyon (lekeler/çiller) ve kırışıklıkların azaltılmasına yönelik lazer uygulamaları, d) Lazer cihazı, %35’lik oranın üzerindeki alfa hidroksi asitler ve türevlerinin kullanımı ile derin peeling işlemleri, e) Cilt içerisine terapotik veya kozmetik amaçlı yapılan her türlü enjeksiyonlar, f) Cilde yapılan uygulamalar ile ilgili oluşabilecek yan etkilere müdahaleler, g) Saç ekimi (restorasyonu) uygulamaları, h) Kişinin fazla kilolarını vermesi (zayıflama) için gerekli işlemlerin, tıbbî değerlendirmelerle birlikte planlanmasını ve uygulanmasını sağlama görevini yerine getirmelerine olanak tanınmıştır.
Anılan Yönetmeliğin ve Güzellik Merkezlerinde Yapılacak Tıbbi Uygulamalar İle İlgili Sertifika Eğitimi ve Eğitim Verecek Merkezlerin Nitelikleri, Tespiti, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönergenin muhtelif maddelerinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onuncu Dairesince verilen 05/02/2008 tarihli ve E:2005/7831, K:2008/403 sayılı kararla; “…1219 sayılı Yasa ile buna dayanılarak yürürlüğe konulan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; pratisyen hekimlerin hastalıkları genel olarak tedaviye ehil ve yetkili oldukları; ancak, bir uzmanlık dalına ve dolayısıyla tıpta uzmanlık dallarından birisi olan dermatoloji dalına ilişkin tıbbi müdahalede bulunabilmek için, tıp fakültelerinden mezun olduktan sonra, Tüzükte öngörülen eğitim kurumları ve programları dahilinde, belirlenen eğiticiler tarafından verilecek eğitimi tamamlayarak o dalda uzmanlık belgesi almak gerektiği, aksi takdirde hiçbir şekilde uzmanlık yetkisinin kullanılamayacağı ve uzmanlık gerektiren tıbbi faaliyetlerin gerçekleştirilemeyeceği, bu doğrultuda; dava konusu Yönetmelik ve Yönerge hükümlerinde, anılan Tüzük uyarınca uzman sıfatını kazanmamış, pratisyen hekimlere dermatoloji uzmanlık dalına ilişkin tıbbi müdahalelerde bulunma yetkisi vermesi sebebiyle hukuka uyarlık görülmediği; öte yandan, dava konusu düzenlemeler ile, pratisyen hekimlere dermatoloji uzmanlık dalı dahilinde işlem yapma yetkisi, denetimindeki özel sağlık kuruluşlarınca verilecek sertifika eğitimi sonrası tanınmakta ise de; uzmanlık dalında tıbbi müdahale yetkisi kazandıracak her türlü eğitimin, Tüzükte uzmanlık eğitimi için öngörülen (eğitimin verileceği kurum-kuruluş, eğitici, eğitim programlarına ilişkin) nitelikleri taşıması gerektiğinden, anılan kriterlere sahip olmayan sertifika eğitimini öngören dava konusu Yönetmelik ve Yönerge hükümlerinde bu yönüyle de mevzuata uygunluk bulunmadığı, buna göre; anılan Yönetmeliğin 4. maddesinin (e) bendinde yapılan sertifika tanımı ile (f) bendinde yapılan sertifikalı tabip tanımı; 4. maddede tanımlanan sertifikalı tabipler tarafından uygulanacak tıbbi işlemlere ilişkin olan ve 12. maddenin (b) bendindeki “Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal enjeksiyon metotları ile” ibaresinde, a, c, d, e, f bendlerinde sayılan düzenlemeler ile dava konusu Yönergenin medikal estetik sertifika eğitim programı verecek kuruluşların verecekleri medikal estetik teorik eğitim programının belirlendiği Ek-4’te yer alan ve iptali istenen düzenlemeler ile Ek 5’te yer alan, Medikal Estetik Uygulamalı Eğitim Programı (60 saat) başlıklı bölümün 9, 10, 11, 12, 13, 14, 22, 25, 26 ve 28. maddelerindeki düzenlemelerde hukuka uyarlık görülmediği” gerekçesiyle anılan düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.
Anılan karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/10/2009 tarihli ve E:2008/1199, K:2009/1816 sayılı kararıyla, davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; dosyanın temyiz incelemesi devam etmekte iken İdarece, 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe konulmuş ve bu Yönetmeliğin 39. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 12/05/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesinde ise; “Güzellik ve estetik veya bu amaçla açılan merkezlerin ve ünitelerin uyumu” başlıklı bir geçiş maddesi düzenlenmiştir. Geçici 4. maddenin 1. fıkrasında; “(1) 39 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmeliğe göre açılan merkezlerin ve ünitelerin uygunluk belgelerinin geçerlilik ve faaliyet süresi, 01/01/2010 tarihinde sona erer.” kuralına, 4. fıkrasında ise “(4) 39 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamı, sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak unvanlarda, “estetik” veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare kullanılmaksızın tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütülür.” kuralına yer verilmiştir.
Anılan maddenin 1. ve 4. fıkralarının iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onuncu Dairesince verilen 18/11/2011 tarihli ve E:2008/8135, K:2011/4989 sayılı kararla davanın reddine hükmedilmiş, anılan kararın vekâlet ücretine ilişkin kısmı idarece temyiz edilmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/12/2012 tarihli ve E:2012/869, K:2012/3173 sayılı kararı ile davalı idarenin temyiz istemi kabul edilerek anılan karar vekâlet ücreti yönünden bozulmuş, fakat davanın reddine ilişkin kısmı davacı tarafından temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Yine aynı maddenin iptali istemiyle açılan bir başka davada da, Danıştay Onuncu Dairesince verilen 07/06/2011 tarihli ve E:2008/9056, K:2011/2139 sayılı davanın reddine ilişkin karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17/12/2014 tarihli ve E:2012/535, K:2014/5049 sayılı kararı ile onanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; …nin 19/05/2015 tarihli dilekçesi ile, botoks ve dermal dolgu ve benzeri uygulamaların diş hekimleri tarafından da yapılabileceği yönünde çeşitli haberlerin yapılmaya başlandığı, diş hekimlerinin botoks, dolgu ve benzeri uygulamaları yapma hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı, şayet bu uygulamaların yapılması diş hekimlerinin hak ve yetkisi dahilinde ise, bu durumun hangi mevzuat hükümleri çerçevesinde belirlendiği ve diş hekimlerince yapılabilecek işlemlerin neler olduğu konusunda davalı idareden bilgi istenildiği, botoks ve dermal dolgu işlemlerine ilişkin olarak Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 03/08/2015 tarihli ve 1423 sayılı yazısında, özetle; botoks işleminin tıbbi bir girişim olduğu, hekim dışı kişilerin çeşitli kurslardan edindikleri bilgiye veya belgeye dayanarak hekimlik alanında meslekî faaliyette bulunmasının mümkün olmadığı belirtilerek, diş tabibi ve uzman diş tabibinin iş ve görev tanımı ile ilgili mevzuata yer verildiği ve konuların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği hususunun ne ve 81 İl Valiliğine bildirildiği, bunun üzerine adı geçen Derneğin, 17/09/2015 tarihli dilekçesi ile bu yazıya, botoks ve dermal dolgu uygulamalarının aynı zamanda medikal estetik uygulama sertifikasına sahip hekimlerce de yapılabileceği yönünde ifadeler eklenmesini talep ettiği ve konuya açıklık kazandırmak maksadıyla Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 19/10/2015 tarihli ve 3624 sayılı dava konusu işleminin kurulduğu, dava konusu işlem ile, “mülga Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında sayılan tıbbi işlemlerin özel sağlık kuruluşları bünyesinde yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yapılacağı, bu kapsamda söz konusu genel yazının, diş hekimlerinin botoks, dermal dolgu ve benzeri uygulamaları yapmaya hak ve yetkilerinin olup olmadığı hususlarının açıklaması niteliğinde olduğu, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabilecekleri”nin 81 İl Valiliğine bildirildiği, davacı dernekler tarafından ise, dolgu ve botoks gibi işlemlerin, uygulandığı alanla ilgili eğitim gerektiren tıbbi birer girişim olduğu ve bu işlemlerin hekim tarafından yüz bölgesinde uygulanabilmesi için, plastik ve rekonstrüktif cerrahi ve dermatoloji uzmanlık dallarında eğitim görmüş olmak gerektiği ileri sürülerek anılan işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mülga, Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında sertifika almış olan hekimlerin hangi tıbbi işlemleri yapabileceğinden doğan uyuşmazlıkta uygulanacak olan mevzuat hükmü, 15/02/2008 günlü, 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesinin 4. fıkrası olup, maddenin incelenmesinden; yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamının, sertifika veya buna benzer yetki belgesine dayanılarak unvanlarda, “estetik” veya bu anlama gelecek herhangi bir ibare kullanılmaksızın tıp mesleğini icra yetkisi sahasına göre tabip veya uzman tabiplerin tıbbi uygulaması şeklinde yürütüleceğinin, açık bir şekilde ifade edildiği görülmektedir.
Yönetmelik maddesi, sertifikalı hekimlerin, bu sertifikaya dayanarak, yürürlükten kaldırılan Yönetmelikte sayılan tıbbî işlemlerin tamamını yürütebileceğini düzenlemiş olup, dava konusu işlemde de Yönetmeliğe uygun şekilde, söz konusu uygulamaların yetki sahasına göre ilgili tabip ve uzman tabiplerin tıbbi uygulaması olarak ve sertifikalı hekimlerin Yönetmelik yürürlükte iken kazandıkları sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri hakları çerçevesinde yapabilecekleri hususu vurgulanmıştır. Bu nedenle, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Geçici 4. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, sertifika sahibi hekimlerin, sertifikaya bağlı tıbbi işlemleri yerine getirmesinde mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine, … TL müdahil yargılama giderinin davacılardan alınarak müdahil ne verilmesine, … TL müdahil yargılama giderinin davacılardan alınarak müdahil ne verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacılara iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunabileceğinin taraflara bildirilmesine, 18/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.