Danıştay Kararı 15. Daire 2014/9330 E. 2018/2154 K. 28.02.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/9330 E.  ,  2018/2154 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/9330
Karar No : 2018/2154

Davacı :
Vekilleri :
Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : 03/07/2014 tarih ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32. maddesinin 1. fıkrasının, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresinin, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici 13. maddenin; denetim sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin niteliği gibi unsurları barındıran hükümlerin yürürlükten kaldırıldığı, yerine bu unsurları Bakanlığın alt düzenleyici işlem ile düzenleyeceği hükmünün getirildiği, bu durumun Anayasa’nın 2. ve 124. maddelerine aykırı olduğu, yaptırım ile sonuçlanacak olan denetim sürecinin yönetmelikle gösterilmemesinin ağır hak ihlallerine sebebiyet vereceği, idare tarafından kurulacak denetim ekibinin kimlerden oluşacağı, olağan denetimlerin hangi sürelerde yapılacağı, denetim sırasında hangi formun kullanılacağı hususlarının öngörülebilir ve idari yargı denetimine elverişli olması gerektiği, bunun hukuk devleti ilkesinin bir uzantısı olan hukuki güvenlik ilkesinin gereği olduğu iddia edilerek; Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırlarının; hekimlerin idarenin işleyişinden kaynaklanan sebeplerden çalışma izni ve ruhsat almakta uzun bekleme süreleri ile muhatap oldukları ve bu bekleme süresinde yaşamlarını sürdürebilmek için çalışmak ile hapis ve muayenehanelerinin kapatılması yaptırımı arasında sıkışıp kaldıkları, dava konusu düzenlemelerin çalışma hakkı, maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkı başta olmak üzere temel hakları sınırlandırdığı, sınırlama ölçütleri olan gereklilik, ölçülülük, amaca elverişlilik ölçütlerine uygun olmadığı, dayanağı 3359 sayılı Kanun’un Ek-11. maddesinin ikinci fıkrasındaki ilgili kısmın Anayasaya aykırı olduğu iddia edilerek; Müeyyide Formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin, müeyyide formunun 30. satırında atıf yapılan 38. maddenin (e) bendinde yer alan hükmün Danıştay 15. Dairece iptal edildiği, iptal kararının gereğinin yerine getirilmediği gibi iptal edilen hükmü ayakta tutarak bu hükme aykırılık haline idari yaptırım düzenlediği, bu durumun Anayasanın 138. maddesine aykırı olduğu iddia edilerek iptali ile Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırlarının dayanağı olan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 11. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32. maddesinin 1. fıkrası, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresi, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici 13. madde bakımından; 3359 sayılı Kanun’un Ek-11. maddesinin ’na sağlık hizmeti sunumu ile ilgili tüm iş ve işlemleri denetleme yetkisi verdiği, idari yaptırım öngörülen fiiller ile müeyyidelerinin Yönetmelikte açıkça müeyyide formu ile düzenlendiği, dava konusu düzenlemenin ise denetim yapacak personelin niteliği, denetimin sıklığı, yazışmaların ne şekilde yürütüleceği gibi hususlara ilişkin olduğu, denetime ilişkin hususlar ile il sağlık müdürlüklerince yapılacak denetimin usul ve esasları, denetim birimi ve denetleyicilerin görev yetki ve sorumlulukları ile idari yaptırımların uygulanmasında uyulacak usul ve esasların Özel Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Denetimine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge ile belirlendiği, Yönerge’nin Bakanlığın internet sitesinde yayınlandığı, Yönergedeki düzenlemelerin denetimleri yapmakla görevli olan il sağlık müdürlüklerine ve denetim elemanlarına ilişkin olduğu, sağlık kuruluşlarının denetiminin sadece Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında bulunmadığı, Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Hasta Hakları Yönetmeliği, Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği, SGK mevzuatı gibi pek çok alana ilişkin denetim yapıldığı, sadece Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik uyarınca hazırlanan bir denetim formunun diğer mevzuat uyarınca denetlenmesi gereken hususların göz ardı edilmesine neden olabileceği, bu nedenle denetime ilişkin usul ve esasların tüm mevzuat dikkate alınarak yönerge ile düzenlendiği, denetim formunda sağlık kuruluşlarına yönelik herhangi bir müeyyideye yer verilmediği, maddelerin denetleyicilerin işlemlerini kolaylaştırmak için düzenlendiği, form olmasa da denetimin tutanak altına alınarak yapılabileceği; Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırları bakımından, bu düzenlemelerin 3359 sayılı Kanun’un Ek-11. maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak, bu düzenlemeye paralel olarak yapıldığı; Müeyyide Formunun 30. satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresi bakımından, Danıştay 15. Dairenin iptal kararı üzerine Tıpta Uzmanlık Kurulunca muayenehanelerde yapılacak işlemlere ilişkin çalışmalara başlandığı ama henüz tamamlanmadığı belirtilerek, dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Dava konusu Yönetmeliğin 5., 7. ve 8. maddeleri ile; Müdürlükçe yapılacak denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususların Yönetmelikle düzenlenmeyip Bakanlıkça çıkarılacak alt düzenlemelerle belirleneceğinin öngörülmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, bu düzenlemelerin iptaline karar verilmesi gerektiği; dava konusu edilen diğer düzenlemelerde kamu yararına, hizmet gereklerine, üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığından bu düzenlemeler bakımından ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 03/07/2014 günlü, 29049 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5.maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32.maddesinin 1.fıkrasının; 7.maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7.fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresinin; 8.maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici Madde 13’ün; Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırları ile 30. satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin iptali ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 11.maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
03.07.2014 tarih ve 29049 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 11. Maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin eki Ek-6: Müeyyide Formunun ve bu formda yer alan cezai Müeyyide Formunun 3, 4, 9, 10, 11, 12, 24, 26, 27 ve 28 inci satırları 30.1.2015 tarih ve 29252 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmeliğin 17. Maddesiyle değiştirilmiş ve 34 üncü satır eklenmiş; formun açıklamalar bölümünün (g) bendinin sonuna bir cümle ve aynı bölüme bazı bentler eklenmiş;12.12.2017 tarih ve 30268 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmeliğin 7. Maddesiyle bu kez anılan formun 7. ve 8. Satırları değiştirilmiş ise de, sonuçta yeni düzenlemede de idari yaptırımlara yer verilmiş olup, davacının idarelerin yönetmelikle cezaya ilişkin düzenleme yapamayacağı yönündeki iddiası nedeniyle bu davada işin esası incelenmiştir.
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; dördüncü fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükmüne yer verilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 1. maddesinde; kanunun amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde; Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 3. maddesinin (a) bendinde; sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği, (c) bendinde; bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde; tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde; sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları, 9. maddesinin (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği belirlenmiş, Ek 11. maddesinde ise; sağlık hizmeti sunumu ile ilgili tüm iş ve işlemlerin nca denetleneceği, Bakanlıkça belirlenen kayıtları uygun şekilde tutmayan veya bildirim zorunluluğunu yerine getirmeyen sağlık kurum ve kuruluşlarının iki defa uyarılacağı, uyarıya uymayanlara bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde biri kadar idari para cezası verileceği, nca belirlenen acil hastaya müdahale esaslarına, personel, tıbbi cihaz ve donanım, bina ve hizmet birimleri, malzeme ile ilaç standartlarına uyulmaması hâllerinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde beşine kadar idari para cezası uygulanacağı, bu maddedeki idari para cezasını gerektiren fiillerin bir yıl içinde tekrarı hâlinde idari para cezaları bir kat artırılarak uygulanacağı, üçüncü defa işlenmesinde ise sağlık kurum ve kuruluşunun ilgili bölümünün veya tamamının faaliyetinin on güne kadar durdurulacağı kurala bağlanmıştır.
663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde, herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamanın Bakanlığın görevi olduğu; bu kapsamda Bakanlığın, a) Halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, b) Teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, c) Uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin ülkeye girmesinin önlenmesi, ç) Sağlık eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi, d) Sağlık hizmetlerinde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tâbi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbî cihazların güvenli ve kaliteli bir şekilde piyasada bulunması, halka ulaştırılması ve fiyatlarının belirlenmesi, e) İnsan gücünde ve maddî kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, f) Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yöneteceği ve politikaları belirleyeceği; Bakanlığın bu amaçla; a) Strateji ve hedefleri belirleyeceği, planlama, düzenleme ve koordinasyon yapacağı, c) Rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapacağı, müeyyide uygulayacağı, d) Bölgesel farklılıkları gidermeye ve herkesin sağlık hizmetine erişimini sağlamaya yönelik tedbirler alacağı, e) İlgili kurum ve kuruluşların insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörler ve sosyal belirleyicilerle ilgili uygulamalarına ve düzenlemelerine yön vereceği, bunu teminen gerekli bildirimleri yapacağı, görüş bildireceği ve müeyyide uygulayacağı, f) Görevin ve hizmetin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağı belirtilmiş, 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
… tarafından, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 663 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın ülke düzeyinde dengeli, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının yapılandırılmaları, ruhsatlandırma işlemleri, faaliyetleri ve faaliyetlerine son verilmesi, denetimleri ve diğer hususlar ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.
Davanın 03/07/2014 günlü, 29049 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5.maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32.maddesinin 1.fıkrasının; 7.maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7.fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresinin; 8.maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici Madde 13’üncü maddesine ilişkin kısmının incelenmesi;
“Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik”in, 03/07/2014 günlü, 29049 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen 32. maddesinin 1. fıkrasında, “Sağlık kuruluşları, şikâyet, soruşturma veya Bakanlıkça yapılacak olağan dışı denetimler hariç olmak üzere, Müdürlükçe oluşturulan bir ekip tarafından düzenli olarak denetlenir. Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.”, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında; “09/03/2000 tarihli ve 23988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe göre açılan sağlık kuruluşlarının denetimi (Değişik ibare: RG-3/7/2014-29049) Müdürlük ekipleri tarafından rutin olarak yapılır ve Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.”, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici Madde 13’te ise; “(1) Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar bu maddenin yayımı tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde Bakanlıkça belirlenir.” kurallarına yer verilmek suretiyle, Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususların Bakanlıkça belirleneceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 124. maddesinde, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmi Gazete’de yayımlanacağı kanunda belirtilir.” hükmü yer almaktadır.
Anayasa’ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini yasalar çerçevesinde ve yasalara uygun olarak kullanması gereklidir. Yasanın öngördüğü düzenleme yetkisinin yine yasada belirtildiği gibi kullanılması, yasa hükmü bir kanunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa düzenlemenin yönetmelikle yapılması; ayrıca, yönetmelikten sonra gelen düzenlemelerle yönetmelik kurallarının aşılmaması zorunludur.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun “Yönetmelikler” başlıklı 9. Maddesinin yukarıda yer verilen (c) bendinde yer alan hüküm uyarınca, davalı idarenin, sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile ilgili hususları çıkaracağı Yönetmelikle düzenleme görevi ve yetkisinin bulunduğu anlaşılmakta olup; Yasa’dan kaynaklanan düzenleme yetkisi Yasa’da belirtildiği gibi yönetmelik çıkarılmak suretiyle kullanılması gerektiği halde dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen maddeleri ile; anılan hususların Bakanlıkça çıkarılacak alt düzenlemelerle belirleneceğinin öngörülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Davanın Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırları ile 30. satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin iptali istemine ilişkin kısmının incelenmesi;
Dava konusu 3.7.2014 tarih ve 29049 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmeliğin 10. Maddesiyle esas yönetmeliğin 11. Maddesiyle değişik Ek-6. maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiş olup; Ek-6 Müeyyide Formunun iptali istenilen 1.satırında “Bu Yönetmeliğe uygun olarak, ruhsat ve faaliyet izin belgesi veya uygunluk belgesi almadan hizmet verilmesi halinde Valilikçe faaliyeti durdurulur ve kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.” 4.satırında, Sağlık kuruluşunda, Bakanlıkça uzmanlık belgesi verilmeyen tabiplerin uzman olarak ve ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli çalışma izinleri ile hakları olmayan tabiplerin çalıştırıldığının tespiti halinde Bakanlığın onayı ile Valilikçe sağlık kuruluşunun faaliyeti on gün süreyle durdurulur ve kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulur. Sağlık kuruluşunun faaliyeti üç ay süreyle durdurulur. Sağlık kuruluşunun ruhsatı iptal edilir.” 30. Satırında da, Yönetmeliğin 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (e) bentlerine aykırılık halinde Sağlık kuruluşunun faaliyeti üç gün durdurulur. Sağlık kuruluşunun faaliyeti yedi gün süreyle durdurulur. Sağlık kuruluşunun faaliyeti on beş gün süreyle durdurulur” hükümlerine yer verilmiştir.
Sağlık hizmetlerine dair temel bir kanun olan 3359 sayılı Kanun’un, bu hizmete dair bir çok düzenlenmenin bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle yapılmasını öngörerek, tıbbi alandaki ihtiyaçlar ve teknolojik gelişmeler nedeniyle sürekli gelişen ve değişen bir kamu hizmeti alanı olan sağlık hizmetine dair idari politikaların daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için idareye geniş bir yetki alanı tanınmıştır.
Yukarıda yer verilen 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 3359 sayılı Yasa hükümleriyle davalı idareye, bütün sağlık kuruluşlarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek görevinin ve yetkisinin tanındığı açıktır. Bu görev ve yetki, sözü edilen tüm bu faaliyetleri denetlemeyi, dolayısıyla bu alana ilişkin idari düzeni korumak ve sürdürmek için, ilgili mevzuat hükümlerine aykırılığın tespiti halinde uyarma, geçici durdurma,para cezası verme ve iptal şeklindeki idari yaptırımları uygulamayı da kapsamaktadır. Bu bağlamda, söz konusu alanı düzenlemekle yetkili olan idarenin, sağlık mevzuatında yer alan kurallar ile anılan yönetmelik maddeleriyle getirdiği kurallara aykırılığı saptaması durumunda kimi ihlallerde öncelikle uyarı, ardından geçici durdurma, para cezasıyla cezalandırma veya faaliyetin durdurulması yaptırımına girişebileceğinin kabulü gerekmekte olup, iptali istenilen idari yaptırımların belirlenmesinde ölçülülük ilkesinin de gözetildiği sonucuna varıldığından, dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine, üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 03/07/2014 günlü, 29049 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5.maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32.maddesinin 1.fıkrasının; 7.maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7.fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresinin; 8.maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici Madde 13’üncü maddesine ilişkin kısmının iptali, Davanın Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırları ile 30. satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin iptali istemine ilişkin kısmına yönelik davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilen 28/02/2018 tarihinde davacı vekilleri ‘in ve ‘nın, davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri ‘in geldiği, davalı idare yanında ‘in de bulundukları, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, 03/07/2014 tarih ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32. maddesinin 1. fıkrasının; 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresinin; 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici 13. maddenin; Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırları ile 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin iptali ile Ek-6 Müeyyide Formunun 1 ve 4 nolu satırlarının dayanağı olan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 11. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açılmıştır.
Davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
Nitekim, davacının Anayasaya aykırılığını iddia ettiği; 02/01/2014 tarihli ve 6514 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile 3359 sayılı Kanun’a eklenen Ek 11. maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin 07/11/2014 tarihli ve E.2014/61, K:2014/166 sayılı kararı ile iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; dördüncü fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükmüne yer verilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 1. maddesinde; kanunun amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde; Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 3. maddesinin (a) bendinde; sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği, (c) bendinde; bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde; tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde; sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları, 9. maddesinin (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği belirlenmiştir.
Anılan Kanun’a, 02/01/2014 tarihli ve 6514 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile eklenen Ek 11. maddesinde ise; “Sağlık hizmeti sunumu ile ilgili tüm iş ve işlemler nca denetlenir.
Olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç, ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Özel izne tabi hizmet birimlerini ndan izin almaksızın açan veya buralarda verilecek hizmetleri sunan sağlık kurum ve kuruluşları, bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yarısına kadar idari para cezası ile cezalandırılır.
Bakanlıkça belirlenen kayıtları uygun şekilde tutmayan veya bildirim zorunluluğunu yerine getirmeyen sağlık kurum ve kuruluşları iki defa uyarılır. Uyarıya uymayanlara bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde biri kadar idari para cezası verilir.
…nca belirlenen acil hastaya müdahale esaslarına; personel, tıbbi cihaz ve donanım, bina ve hizmet birimleri, malzeme ile ilaç standartlarına uyulmaması hâllerinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde beşine kadar idari para cezası uygulanır.
Bu maddedeki idari para cezasını gerektiren fiillerin bir yıl içinde tekrarı hâlinde idari para cezaları bir kat artırılarak uygulanır; üçüncü defa işlenmesinde ise sağlık kurum ve kuruluşunun ilgili bölümünün veya tamamının faaliyeti on güne kadar durdurulur. Aynı isim ve sahiplikte birden fazla sağlık kurum ve kuruluşu bulunması hâlinde idari yaptırımlar sadece ihlalin yapıldığı sağlık kurum ve kuruluşu ile sınırlı olarak uygulanır.
Bu maddede belirtilen idari para cezalarını vermeye valiler, faaliyet durdurma cezasını vermeye yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezleri yönünden Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak nca düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde, herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamanın Bakanlığın görevi olduğu; bu kapsamda Bakanlığın, a) Halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, b) Teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, c) Uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin ülkeye girmesinin önlenmesi, ç) Sağlık eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi, d) Sağlık hizmetlerinde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tâbi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbî cihazların güvenli ve kaliteli bir şekilde piyasada bulunması, halka ulaştırılması ve fiyatlarının belirlenmesi, e) İnsan gücünde ve maddî kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, f) Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yöneteceği ve politikaları belirleyeceği; Bakanlığın bu amaçla; a) Strateji ve hedefleri belirleyeceği, planlama, düzenleme ve koordinasyon yapacağı, c) Rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapacağı, müeyyide uygulayacağı, d) Bölgesel farklılıkları gidermeye ve herkesin sağlık hizmetine erişimini sağlamaya yönelik tedbirler alacağı, e) İlgili kurum ve kuruluşların insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörler ve sosyal belirleyicilerle ilgili uygulamalarına ve düzenlemelerine yön vereceği, bunu teminen gerekli bildirimleri yapacağı, görüş bildireceği ve müeyyide uygulayacağı, f) Görevin ve hizmetin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağı belirtilmiş, 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
tarafından, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 663 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın ülke düzeyinde dengeli, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının yapılandırılmaları, ruhsatlandırma işlemleri, faaliyetleri ve faaliyetlerine son verilmesi, denetimleri ve diğer hususlar ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik 15/02/2008 tarihli ve 26788 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
03/07/2014 tarih ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile asıl Yönetmeliğin bazı maddelerinde değişiklik yapılmıştır. Yönetmeliğin dava konusu edilen maddeleri aşağıda incelenmiştir.
1) Dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32. maddesinin 1. fıkrası, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresi, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici 13. madde bakımından;
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 03/07/2014 günlü, 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen 32. maddesinin 1. fıkrasında, “Sağlık kuruluşları, şikâyet, soruşturma veya Bakanlıkça yapılacak olağan dışı denetimler hariç olmak üzere, Müdürlükçe oluşturulan bir ekip tarafından düzenli olarak denetlenir. Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.”, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında; “09/03/2000 tarihli ve 23988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe göre açılan sağlık kuruluşlarının denetimi (Değişik ibare: RG-3/7/2014-29049) Müdürlük ekipleri tarafından rutin olarak yapılır ve Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.”, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici Madde 13’te ise; “(1) Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar bu maddenin yayımı tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde Bakanlıkça belirlenir.” kurallarına yer verilmek suretiyle, Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususların Bakanlıkça belirleneceği öngörülmüştür.
Değinilen düzenlemelerdeki, “Müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” şeklindeki kuralın hukuka uygun olup olmadığının, idarenin düzenleme yetkisi ve Yönetmeliğin dayanağı Yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için, genel olarak, idarenin düzenleme yetkisinin kapsamı ve bu bağlamda idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisi üzerinde durulmalıdır. Anayasa’nın 124. maddesinde, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmî Gazete’de yayımlanacağı kanunda belirtilir.” hükmü idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin Anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda bugün için bir duraksama bulunmamaktadır. Anayasa’ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini yasalar çerçevesinde ve yasalara uygun olarak kullanması gereklidir. Yasanın öngördüğü düzenleme yetkisinin yine yasada belirtildiği gibi kullanılması, yasa hükmü bir kanunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa düzenlemenin yönetmelikle yapılması; ayrıca, hiyerarşik olarak yönetmelikten sonra gelen düzenlemelerle yönetmelik kurallarının aşılmaması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun “Yönetmelikler” başlıklı 9. maddesinin (c) bendinde; “Bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıfların değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun teşkilatlandırılmasına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.” kuralına yer verilmiştir.
Anılan Yasa hükmü uyarınca davalı idarenin, sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile ilgili hususları çıkaracağı Yönetmelikle düzenleme görevi ve yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, Yasa, belirtilen hususların yönetmelikle düzenlenmesini öngördüğünden, davalı idarenin Yasa’dan kaynaklanan düzenleme yetkisini Yasa’da belirtildiği gibi yönetmelik çıkarmak suretiyle kullanması zorunludur.
Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin 5., 7.,8. maddeleri ile; Müdürlükçe yapılacak denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususların Yönetmelikle düzenlenmeyip Bakanlıkça çıkarılacak alt düzenlemelerle belirleneceğinin öngörülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
2) Dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesi ile başlığı ile birlikte değiştirilen Ek-6 sayılı Formun 1 nolu satırı bakımından;
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-6 sayılı “Özel Sağlık Kuruluşları Denetim Formu”, 03/07/2014 tarihli ve 29049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesi ile başlığıyla birlikte değiştirilmiş, “Müeyyide Formu” başlığı altında müeyyide konuları ve müeyyideler yeniden düzenlenmiştir.
Müeyyide Formunun 1 nolu satırında; “Bu Yönetmeliğe uygun olarak, ruhsat ve faaliyet izin belgesi veya uygunluk belgesi almadan hizmet verilmesi halinde Valilikçe faaliyeti durdurulur ve kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.” kuralına yer verilmiştir.
Sağlık hizmetlerine dair temel bir kanun olan 3359 sayılı Kanun’da, bu hizmete dair bir çok düzenlenmenin bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle yapılması öngörülerek, tıbbi alandaki ihtiyaçlar ve teknolojik gelişmeler nedeniyle sürekli gelişen ve değişen bir kamu hizmeti alanı olan sağlık hizmetine dair idari politikaların daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için idareye geniş bir yetki alanı tanınmıştır.
Kanun tarafından tanınan yetki alanlarından biri de “sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi” olarak belirtilmiştir. Sağlık kurum ve kuruluşlarının hizmet standartlarının tespiti ile bu standartlara uyulup uyulmadığının denetimi de bütünlük içinde yürütülmesi gereken hizmetlerdir. Kanun’un hizmet standartlarını belirlemeyi ve belirlenecek standartlara uyulup uyulmadığını denetleme görevini idareye vermesinin doğal sonucu da hizmet standartlarına uymayanlara uygulanacak yaptırımları belirlemektir.
Ayrıca, 3359 sayılı Kanun’a 02/01/2014 tarihli ve 6514 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile eklenen Ek 11. maddenin ikinci fıkrası da; “Olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç, ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Özel izne tabi hizmet birimlerini ndan izin almaksızın açan veya buralarda verilecek hizmetleri sunan sağlık kurum ve kuruluşları, bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yarısına kadar idari para cezası ile cezalandırılır. ” kuralına yer verilmek sûretiyle izinsiz ve ruhsatsız olarak sağlık hizmeti verilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan ikinci fıkranın birinci cümlesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin 07/11/2014 tarihli ve E.2014/61, K:2014/166 sayılı kararı ile iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik ile de, sağlık kuruluşlarının hizmet vermesi için türlerine göre ruhsat, faaliyet izin belgesi, uygunluk belgesi alması gerektiği yönünde düzenlemeye yer verilmiş, buna ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Bu düzenlemelere paralel olarak dava konusu Müeyyide Formunun 1. satırında, ruhsat ve faaliyet izin belgesi veya uygunluk belgesi almadan hizmet verilmesi halinde Valilikçe faaliyetin durdurulacağı ve kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağı yönünde idari yaptırıma yer verilmiştir.
Buna göre, dava konusu Müeyyide Formunun 1. satırında yer alan düzenlemenin, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin uygulanmasına yönelik olduğu ve mevzuat hükümlerine aykırı davranılması halinde uygulanacak yaptırımı düzenlediği anlaşıldığından, düzenlemede üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
3) Müeyyide Formunun 4 nolu satırı bakımından;
Müeyyide Formunun dava konusu edilen 4. satırında; sağlık kuruluşunda, Bakanlıkça uzmanlık belgesi verilmeyen tabiplerin uzman olarak ve ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli çalışma izinleri ile hakları olmayan tabiplerin çalıştırıldığının tespiti halinde; 1. tespitte Bakanlığın onayı ile Valilikçe sağlık kuruluşunun faaliyetinin on gün süreyle durdurulacağı ve kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı; 2. tespitte sağlık kuruluşunun faaliyetinin üç ay süreyle durdurulacağı; 3. tespitte sağlık kuruluşunun ruhsatının iptal edileceği kuralı yer almıştır.
30/01/2015 tarihli ve 29252 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 17. maddesi ile Müeyyide Formunun 4. satırı; Sağlık kuruluşunda, Bakanlıkça uzmanlık belgesi verilmeyen tabiplerin uzman olarak ve  kanunen mesleğini icra yetkisi bulunmayan tabiplerin çalıştırıldığının tespiti halinde; 1 tespitte Bakanlık onayı ve Valilikçe sağlık kuruluşunun ilgili biriminin faaliyetinin otuz gün süreyle durdurulacağı ve kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı; 2. tespitte Bakanlık onayı ve Valilikçe sağlık kuruluşunun faaliyeti on gün süreyle durdurulacağı ve kişiler hakkında  Cumhuriyet Savcılığına  suç duyurusunda bulunulacağı; 3. tespitte Bakanlık onayı ve Valilikçe sağlık kuruluşunun faaliyetinin üç ay süreyle durdurulacağı ve kişiler hakkında  Cumhuriyet Savcılığına  suç duyurusunda bulunulacağı şeklide değiştirilmiştir.
Dava konusu edilen düzenleme değiştirilerek yeni bir düzenlemeye gidilmiş olması, eski düzenlemeye dayalı olarak tesis edilmiş bir uygulama işleminin dava konusu edilmemiş olması karşısında davanın konusu kalmamıştır.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra dava konusu düzenleme değiştirilerek yeni bir düzenlemeye gidilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı görüldüğünden, bu hükme ilişkin olarak davanın esası hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
4) Müeyyide Formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresi bakımından;
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 38. maddesine 25/09/2010 tarihli ve 27710 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesi ile eklenen (e) bendinde; “Muayenehanede yapılabilecek tıbbi işlemler listesi EK-13’te, düzenlenmiştir.” hükmüne yer verilmiştir.
Müeyyide Formunun dava konusu 30. satırında da; Yönetmeliğin 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (e) bentlerine aykırılık halinde 1. tespitte sağlık kuruluşunun faaliyetinin üç gün durdurulacağı; 2. tespitte sağlık kuruluşunun faaliyetinin yedi gün süreyle durdurulacağı; 3. tespitte sağlık kuruluşunun faaliyetinin on beş gün süreyle durdurulacağı kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafından, müeyyide formunun 30. satırında atıf yapılan 38. maddenin (e) bendinde yer alan hükmün Dairemizce iptal edildiği, iptal kararının gereğinin yerine getirilmediği gibi iptal edilen hükmü ayakta tutarak bu hükme aykırılık haline idari yaptırım düzenlediği, bu durumun Anayasanın 138. maddesine aykırı olduğu iddia edilerek Müeyyide Formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin iptali istenilmektedir.
Bu durumda, dava konusu hükme ilişkin uyuşmazlık, Müeyyide Formunun 30. satırında atıf yapılan 38. maddenin 1. fıkrasının (e) bendi ve bu bentte atıf yapılan Ek-13 sayılı “Muayenehanede Yapılabilecek Tıbbi İşlemler Listesi”nde yer verilen muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin belirlenmesine ilişkin düzenlemeden kaynaklandığından, uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle Ek-13 sayılı “Muayenehanede Yapılacak İşlemler Listesi” nin bilimsel veriler ışığında hazırlanıp hazırlanmadığının ortaya konulması gerekir.
Dairemizin 26/09/2013 tarihli ve E.2013/2805; K:2013/6466 sayılı kararı ile; 25/09/2010 tarihli ve 27710 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesi ile asıl Yönetmeliğe eklenen 38. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin, 5. maddesiyle eklenen Ek-13 sayılı “Muayenehanede Yapılabilecek Tıbbi İşlemler Listesi”nin tümü yönünden; muayenehanelerde yapılabilecek işlemler listesini belirleyecek komisyonun bilimsel nitelikte ve uzmanlık alanları itibariyle yeterli, başka bir ifade ile tüm uzmanlık alanlarını temsil edebilecek mahiyette olması, öte yandan bu tıbbi belirleme yapılırken, muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin mi yoksa yapılamayacak işlemlerin mi sayma suretiyle belirlenmesinin uygun olacağının tartışılması, şayet muayenehanelerde yapılacak işlemler tahdidi olarak belirlenecek ise, uzmanlık dalları itibarıyle bu ayrımın yapılması gerektiği, 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, yasal düzenlemeyle yeni bir sürekli kurul (bilimsel komisyon) ihdas edilmedikçe, Yönetmelikle bilimsel komisyonlara tevdi edilen iş ve görevlerin, Bakanlığın görev ve teşkilatına ilişkin yasal düzenlemeler çerçevesinde, sürekli kurulları olan Tıpta Uzmanlık Kurulu ve Yüksek Sağlık Şurası tarafından yürütülmesi gerektiği; Bakanlığın sürekli kurulu olan ve Bakanlıkça verilecek önemli sağlık konuları hakkında görüş bildirmekle görevli bulunan Yüksek Sağlık Şûrası bünyesinde ayrıca danışma kurulu oluşturulmasına da hukuken bir engel bulunmadığı; bu nedenle, muayenehanelerde yapılabilecek ya da yapılamayacak işlemlere yönelik listelerin, davalı nın sürekli kurulları olan Tıpta Uzmanlık Kurulu ve Yüksek Sağlık Şurası eliyle belirlenmesi, bu bakımdan muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin mi yoksa yapılamayacak işlemlerin mi belirleneceği noktasında bir karara varılması ve bu belirlemenin her uzmanlık dalı ile ilgili ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği; sonuç olarak, bu konuda yetkili olan Tıpta Uzmanlık Kurulu ile Yüksek Sağlık Şurası tarafından belirlenmeden, bilimsel bir çalışma ve tespit yapılmadan, herhangi bir objektif kural getirilmeden tespit edilen muayenehanede yapılabilecek işlemler listesinde ve bu listenin uygulanmasına yönelik hükümler içeren dava konusu yönetmelik hükümlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.
Temyiz aşamasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 18/12/2014 tarih ve E:2014/4390, K:2014/5075 sayılı kararıyla; muayenehanede yapılabilecek işlemlerin belirlenmesine yönelik dava konusu düzenlemenin bilimsel ve tıbbi niteliğinin bulunduğu dikkate alındığında, bu konunun bilimsel ve uzmanlık alanları itibariyle yeterli, başka bir ifade ile tüm uzmanlık alanlarını temsil edebilecek nitelikte bir komisyon tarafından belirlenmesi; bu tıbbi belirleme yapılırken, muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin mi yoksa yapılamayacak işlemlerin mi sayma suretiyle belirlenmesinin uygun olacağının bilimsel komisyonca tespit edilmesi, muayenehanelerde yapılacak işlemlerin tahdidi olarak belirlenmesinin uygun olduğuna komisyonca karar verilmesi halinde de, hangi işlemlerin hangi uzmanlık dalında yapılabileceğinin her uzmanlık dalı itibariyle ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği, Yüksek Sağlık Şurasının ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun oluşturulma amacı ve bu kurulların görevleri dikkate alındığında, nın muayenehanelerde yapılabilecek işlemler listesini belirlerken alması gereken bilimsel görüşün bu kurullardan alınmasını zorunlu hale getiren bir hükme yer verilmediği, nın muayenehanede yapılacak işlemler listesini belirlerken Tıpta Uzmanlık Kurulu veya Yüksek Sağlık Şurasından görüş almamış olmasının, dava konusu düzenlemeyi hukuka aykırı hale getirmeyeceği, diğer taraftan, muayenehanede yapılacak işlemler listesinin belirlenmesinde, bilimsel bir görüşün alınması gerektiği, Dairece davalı idare tarafından oluşturulan komisyonun niteliği ve komisyon tarafından alınan kararlar da dikkate alınarak dava konusu yönetmelik değişikliğinde hukuka aykırılık olup olmadığı yönünden yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile de davacının karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği görülmektedir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesinin (g) bendinde, nın; sağlık ve yardımcı sağlık personelinin yurt düzeyinde dengeli dağılımını sağlamak üzere istihdam planlaması yapacağı hüküm altına alınmış, 181 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde; ‘nın görevleri sayılmış, 43. maddesinde de Bakanlığın, yasayla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.
Davalı ‘nın, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Kanun ve -anılan düzenlemenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan- 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca, çıkaracağı yönetmeliklerle, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasını değiştirme ve öngörülen amaçlara uygun olarak teşkilatlanmalarını sağlayabilme konusunda görevli ve yetkili olduğu, bu çerçevede ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının tâbi olacakları usul ve esaslar ile bu kuruluşların niteliklerini belirleme konusunda yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır.
Muayenehanede yapılabilecek işlemlerin belirlenmesine yönelik düzenlemelerin bilimsel ve tıbbi niteliğinin bulunduğu dikkate alındığında, bu konunun bilimsel ve uzmanlık alanları itibarıyla yeterli, başka bir ifade ile tüm uzmanlık alanlarını temsil edebilecek nitelikte bir komisyon tarafından belirlenmesi gerektiği, hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümünü ifade eden tıp biliminin gerekleri doğrultusunda tüm uzmanlık alanlarını temsil kabiliyetini haiz bir bilimsel komisyon oluşturulup muayenehanelerin fiziki ve teknik standartları gözetilerek muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin mi yoksa yapılamayacak işlemlerin mi sayma suretiyle belirlenmesinin uygun olacağının bilimsel komisyonca tespit edilmesi, muayenehanelerde yapılacak işlemlerin tahdidi olarak belirlenmesinin uygun olduğuna komisyonca karar verilmesi halinde ise hangi işlemlerin hangi uzmanlık dalında yapılabileceğinin her uzmanlık dalı itibariyle ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Yönetmeliğin 38. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin dava konusu olduğu Dairemizin E.2013/2805 sayılı dosyanın incelenmesinden, muayenehanelerde sunulacak sağlık hizmetlerine yönelik işlem listesi düzenlenmesi amacıyla 19/08/2010 günlü, 33661 sayılı Bakanlık Oluru ile Ankara’da bulunan Eğitim ve Araştırma Hastanelerinden 16 branştan toplam 56 uzman hekimin katılımıyla bir ön komisyon oluşturulduğu, anılan ön komisyon tarafından, muayenehanelerde sunulacak sağlık hizmetlerine ilişkin 314 işlemin belirlendiği, daha sonra davalı Bakanlık nezdinde, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü, Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Ankara Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekiminden oluşan başka bir komisyon tarafından, ön komisyonca belirlenen işlem sayısının 219’a düşürüldüğü, ardından, dava konusu yönetmelik değişikliğiyle EK-13 sayılı liste yayımlanarak muayenehanelerde sunulacak sağlık hizmetlerine yönelik işlem sayısının 184 olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Yönetmeliği’ne göre 43 ana dal, 45 yan dal olmak üzere 88 tıpta uzmanlık dalı bulunmasına rağmen 16 uzmanlık alanından hekimin katılımı ile ön komisyonun teşkilinin sağlandığı görülmektedir.
Bu durumda idarece tüm uzmanlık alanlarını temsil kabiliyetini haiz bir bilimsel komisyon oluşturularak düzenleme yapılması gerektiği, her uzmanlık alanının görüşünün alınmasının, uzman hekimlerin kendi alanlarıyla ilgili değerlendirme yapmasının, muayenehanelerde sunulan sağlık hizmetinden yararlanan kişilerin yararına sonuç doğuracağı, ancak Ek-13 sayılı listenin hazırlanması aşamasında oluşturulan ön komisyonun ve sonrasında Bakanlık nezdinde oluşturulan komisyonun yukarıda aktarıldığı üzere tüm uzmanlık alanlarını temsil kabiliyeti bulunmadığı görülmektedir.
Ayrıca davalı idarece oluşturulan ön komisyon tarafından belirlenen 314 işlem sayısının Bakanlık nezdinde oluşturulan komisyon tarafından 219’a düşürüldüğü, Yönetmelik yayımlanırken ise sayının 184 olarak belirlendiği dikkate alındığında; işlem sayısındaki bu azalışa ilişkin idarece herhangi bir bilimsel veri sunulmadığı, bu durumun da somut bir gerekçeye dayandırılmadığı görülmektedir.
Dolayısıyla, temsil kabiliyetini haiz bir bilimsel komisyon oluşturulmadan hazırlandığı anlaşılan listeye yollamada bulunan dava konusu Müeyyide Formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinde bu yönden kamu yararına ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 03/07/2014 tarihli ve 29041 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 32. maddesinin 1. fıkrası, 7. maddesi ile değiştirilen Geçici 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “ve müdürlükçe yapılacak denetimlerin sıklığı, denetimlerde görev alacak personelin nitelikleri ve sayısı ile kullanılacak denetim formlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.” ibaresi, 8. maddesi ile Yönetmeliğe eklenen Geçici 13. maddesinin oybirliğiyle, 11. maddesi ile başlığı ile birlikte değiştirilen Ek-6 Müeyyide Formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresinin oyçokluğuyla İPTALİNE, Müeyyide Formunun 1 nolu satırı bakımından oybirliğiyle DAVANIN REDDİNE, Müeyyide Formunun 4 nolu satırı bakımından oybirliğiyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, dava kısmen iptal, kısmen ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığına şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan …-TL yargılama giderinin ..-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya, …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu karara karşı tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 28/02/2018 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY:

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3 ve 9. maddeleri ile 181 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinde; ‘nın görevleri sayılmış, anılan Kanunun 43. maddesinde ise, Bakanlığın, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu belirtilmiştir.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. maddesinde;  “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır.” hükmüne yer verilmiş, 8. maddesinde ise “Türkiye’de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler.” hükmü ile hekimlerin tedavi hakkı vurgulanmıştır.
19.08.2010 tarihinde hekimlerin katılımcı olduğu ön komisyon tarafından Ek-13 sayılı listenin taslağının oluşturulduğu, Bakanlık nezdinde oluşturulan komisyonda da yine hekimlerin yer aldığı ve ön komisyon taslağının değerlendirilerek hasta güvenliği, çalışanın hukuki sorumluluğu açısından riski en aza indirmek amacıyla muayenehanelerde yapılabilecek işlemlerin minimum düzeyde tutulduğu, daha ileri tetkik ve tedavi gerektiren işlemlerin fiziki ve tıbbi donanımı yeterli olan kamu ve özel sağlık kuruluşlarında yapılmasının hedeflendiği, 70-113 sıra aralığında yer alan işlemlerin ancak fizik tedavi ruhsatı alınması kaydıyla yapılabileceği gerekçeleri ile listede değişiklikler yapıldığı, iki ayrı bilimsel komisyonun görüşleri doğrultusunda Ek-13 sayılı listenin oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda yukarıda belirtilen yasal mevzuat uyarınca belirli konularda Yönetmelik çıkarma ve değiştirme yetkisi bulunan idare tarafından, muayenehanelerde sunulacak sağlık hizmetlerine yönelik işlem listesi düzenlenmesi amacıyla bilimsel komisyon oluşturulduğu, komisyonların 1219 sayılı Kanunun verdiği hak ve yetkiyle hastaları tedavi yetkinliğini haiz hekimlerden oluşturulduğu ve iki ayrı bilimsel komisyonun görüşleri doğrultusunda Ek-13 sayılı listenin belirlendiği görüldüğünden anılan listeye atıf yapan Müeyyide Formunun 30. satırında yer alan dava konusu “ve (e)” ibaresinde kamu yararı, hizmet gerekleri ve üst hukuk norm ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, müeyyide formunun 30 nolu satırının konu sütununda yer alan “ve (e)” ibaresi bakımından davanın reddi gerektiği oyuyla çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.