Danıştay Kararı 15. Daire 2014/8582 E. 2016/4870 K. 12.10.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/8582 E.  ,  2016/4870 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/8582
Karar No : 2016/4870

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :

Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında, … İli, Merkez İlçesi, … Köyü, … Mezrası’nda bulunan mal varlığı zararının tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; asgari güvenlik düzeyinin var olduğu sonucuna ulaşılan … Köyü, … Mezrası’ nda mezra halkının bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından, davacının isteminin reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, adı geçen Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın ve Dairemizin diğer esaslarına kayıtlı (E:2016/1527, E:2015/2406) … Köyü, … Mezrası’na ilişkin dosyalarının birlikte incelenmesinden; … Köyü’nün anılan mezrasının bulunup bulunmadığı ve anılan mezranın terör olayları nedeniyle boşalıp/boşaltılıp boşalmadığını/boşaltılmadığını tespite yönelik olarak;
… İdare Mahkemesi’nce; … İli, Merkez, … Köyü’ne ilişkin kayıtlarda … adında bir mezranın bulunup bulunmadığı, … Mezrasının/Mevkiinin boşalan ya da boşaltılan veya kısmi boşaltılan mezralardan olup olmadığı sorularak, boşaltılmış ise boşaltılma ve geri dönme tarihlerini gösterir belgenin istenildiği, kısmi boşalan mezra ise, kısmen boşaldığı dönemde kalanların korucu olup olmadığını, mezranın yıllar itibariyle (1987-2005) nüfus durumunu gösterir belgenin istenildiği, mezrada okul bulunup bulunmadığı, var ise açık olup olmadığının sorulduğu, mezrada Diyanet görevlisi var ise ne zamandan beri görev yaptığına dair belgenin, mezrada muhtarlık veya genel seçim (1987-2005) yapılmış ise buna ilişkin belgenin, terör olayı olmuş ise buna ilişkin belgenin davalı idareden istenildiği,
Davalı idarece gönderilen belgelerin incelenmesinden; 03/01/2010 tarihli tutanakta, … Köyü’nün 1972 yılında Afet Bölgesi ilan edilmesi üzerine Devlet tarafından … İli … Mahallesine konut yapıldığı ancak vatandaşların hem bu konutları aldığı hem de köyü boşaltmadıkları, 1993 senesinde terör nedeniyle köyü boşaltmaya başladıkları şu an köyün boş olduğu, … Köyü’nün bir mezrasının olduğu ve isminin … Mezrası olduğu, … Köyü, … Mezrası’nın bu tarihe kadar kısmen terörle mücadele kapsamında 1994 yılında boşaltıldığı ve şu anda bu Mezrada 14 hanenin ikamet ettiği, … Mezrası’nın … Köyü’ne 2 km mesafede bulunduğunun belirtildiği görülmektedir.
Kayıtlarda, Köyün … adında bir mezrasının olup olmadığına ilişkin soruya cevaben … Köyü’nün tek mezrası bulunduğu, bu mezranın da adının … Mezrası olduğu, başvuru aşamasında da davacının zarar yerini … olarak belirttiği, ancak bu yerin kayıtlarda bir mezra ve hatta mevki olarak dahi isminin geçmediği belirtilmektedir.
Olayda, davacı tarafından, zararlarının tazmini istemiyle yapılan başvuru dilekçesinde, zarar yerinin … Mezrası (… Köyü) olduğu ifade edilmiş, dava ve temyiz dilekçelerinde de aynı iddialara yer verilmiş, … Mezrası’na dönüşlerin olduğu, … Köyü’nün halen boş olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, anılan köyün … adında kayıtlarda mezrasının bulunup bulunmadığı sorulmuş, davalı idarece böyle bir mezra ya da mevki isminin kayıtlarda geçmediği belirtilmiştir.
Dairemizin E:2016/1527 sayılı dosyasına sunulan zilyetlik belgesinde … sınırları içinde başka bir davacıya ait taşınmazların olduğu görülmüştür.
Dairemizin E:2012/10802 sayılı dosyası ile E:2012/11847 sayılı dosyalarının incelenmesinden, … İli, Merkez, … Köyü’nün terör olayları veya terörle mücadele faaliyetleri nedeniyle tamamen boşaldığı/boşaltıldığı, anılan köyün … Mezrası’nın ise tamamen boşalmadığı görülmektedir.
Mahkemece, … Köyü’nün … adında bir mezrasının olup olmadığı yönünde sadece kayıtlar üzerinde inceleme yaptırıldığı, kayıtlarda böyle bir mezra ismi geçmemesine rağmen anılan mezra … Mezra’sı olarak değerlendirilerek tamamen boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Durum böyle olunca, Mahkemece … Köyü’nün … (… Köyü) adında mezra ya da mevkisinin olup olmadığı hususuna ilişkin, gerekirse mahalli bilirkişilerin görüşünün alınmasının da davalı idareden istenilmek suretiyle, … Köyü’nün … (… Köyü) adında mezra ya da mevkisinin olup olmadığı, var ise anılan mezra/mevkinin terör olayları nedeniyle boşalıp boşalmadığı, anılan mezranın … Mezrası ile aynı yer olup olmadığı hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulmak suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle; eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.