Danıştay Kararı 15. Daire 2014/8250 E. 2015/8630 K. 07.12.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/8250 E.  ,  2015/8630 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/8250
Karar No : 2015/8630

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin Özeti :Davacı tarafından, … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikâmet etmekte iken, terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle, malvarlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğradığı nedeniyle, zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 18/11/2011 tarih ve 7532 sayılı işlem ile, anılan işleme karşı yapılan itirazın reddine ilişkin 17/07/2013 tarih ve 1807 sayılı işlemin; yapılan saldırının bizzat kendisine ve geçici köy korucusu olan aile fertlerinin hedef alındığından bahisle, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesi’nce; başvurunun reddedildikten sonra davanın süresi içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/12/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dava, davacı tarafından terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle malvarlığına yaşamama ve taşınır, taşınmaz malların zarara uğradığı gerekçesiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca tarafına tazminat ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine açılmış olup, İdare Mahkemesince, başvurunun reddedildikten sonra davanın süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu, 8. maddesinin 1. bendinde; sürelerin tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı, 2. fıkrasında; tatil günlerinin sürelere dahil olduğu, şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı, 11. maddesinin 1. fıkrasında; ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, 2. fıkrasında; altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, 3. fıkrasında; isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı kuralı öngörülmüştür.
Olayda davacı vekilince 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddine ilişkin 18.11.2011 tarihle 7532 sayılı işlemin 27.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilince 28.02.2012 tarihinde yapılan itirazın davalı idarece 17.07.2013 tarih ve 1807 sayılı işlemle reddi ve bu işlemin davacıya 23.07.2013 tarihinde tebliği üzerine 14.08.2013 tarihinde bakılmaktan olan davanın açıldığı görülmüştür.
Kanunlarda belirtilen dava açma sürelerine ilişkin hükümler, davalı idarenin sürekli dava tehdidi altında tutulmaması için önemli ve yargı mercilerince bakılması gerekli olan usul hükümleri arasında olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
Nitekim dava konusu olayda idareye yapılan başvuru süresinden sonra 60 günlük zımni red süresi aşıldıktan ve 2577 sayılı Kanun uyarınca duran dava açma süresi de geçirildikten sonra açılan davaların süresince kabul edilemeyeceği 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11.maddesinin amir hükmüdür. Ancak bu süre geçirildikten sonra idarece davacı hakkında tesis edilen bir işlemin mevcudiyeti karşısında ise davacının sonradan tesis edilen bu işlemi ve dayanağı işlemi dava konusu edebilmesi anlamında men edici bir durum bulunmamaktadır. Aksine bir düşünce ise dava açma hakkı yönünden bir sınırlama anlamına gelecektir ki bu da usul hükümlerinin dava açmayı önleyici şekilde yorumuna sebebiyet verecektir.
Öte yandan uyuşmazlık 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirildiğinde;
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 6. maddesinde, başvurunun süresi, şekli, incelenmesi ve sonuçlandırılmasına ilişkin esaslara yer verildiği, 12. maddesinin 1. fıkrasında; Komisyon’un, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirleyeceği ve hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edeceği, 2. fıkrasında; davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunu belirteceği, 4. fıkrasında; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği, 5. fıkrasında; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda alınan mevzuat çerçevesinde de olay değerlendirildiğinde ilgili kanunda komisyon kararlarına itiraz edilemeyeceği yer almadığı gibi yargı yoluna başvurma süresi uyuşmazlığın sulh yoluyla çözümlenme aşaması tamamıyla oluşmadığı sonucuna varılınca başlatılan bir süreçtir.
Olayda davacı henüz sulh olma aşamasına gelmemiş olup yaptığı idari itirazın sonucunu bekleyerek bu yolun sonuçsuz kaldığını anladıktan sonra davasını açtığından, davacının itiraz başvurusunun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunu’nun 11.maddesi kapsamında değerlendirilmesinde de hukuki isabet bulunmamaktadır.
Nitekim komisyonlarca Geçici 1. madde kapsamında kanunun yürürlüğünden önceki olaylarla ilgili başvurularda karar verme süreleri Bakanlar Kurulu Kararları ile birer yıllık süreçlerle ötelenerek 2016 yılına taşındığı da göz önüne alındığında Komisyonca, 27.02.2012 tarihinde tebliğ edilen işleme yapılan itirazın 17.07.2013 tarihinde sonuçlandırılması ve davacının da bu zamana kadar bekleyerek işlem tesis edildikten sonra davasını süresinde açmış olması karşısında davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle Dairemizce çoğunluk kararına katılmıyoum.