Danıştay Kararı 15. Daire 2014/795 E. 2018/7452 K. 08.11.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/795 E.  ,  2018/7452 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/795
Karar No : 2018/7452

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacılar) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü;
Dava; davacıların, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, .. Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin… No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin ‘ya ilişkin kısmı yönünden; davalı idarece, 14/04/2010 tarihinde yapılan keşif esnasında düzenlenen tanık ifade tutanaklarında; davacı …’nın babasından kalma ev, ahır ve samanlığının bulunduğu, ekip biçemediği tarım arazilerinin bulunduğunun belirtildiği, inşaat bilirkişi raporunda da;’ya ait yapıların tespit edildiği belirtildikten sonra, uğranılan zarar miktarının da hesaplandığı, keşfin usulüne uygun olarak yapıldığı, 5233 sayılı Yasa kapsamında başvurucuların zarara uğramaları için mutlaka kendi üzerine kayıtlı ve tapulu taşınmazların bulunmasının gerekmediği, önemli olan davacıların olaylar öncesi yararlandıkları bir korunacak hakkın bulunup bulunmadığı, bu yararlanmanın terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile sona erip ermediği veya aynı sebepler ile bu hakkın zarara uğrayıp uğramadığını belirlemek olduğu, bu hakkın mülkiyetten farklı bir zilyetlik ya da intifa gibi mülkiyetten gayri ayni bir hak olabileceği, bu durumda; usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılan keşif esnasında düzenlenen inşaat bilirkişi raporunda davacı ‘ya ait yapıların bulunduğunun belirtilmesi, ayrıca tanık beyanlarında da babasından kalma hisseli ev, ahır ve samanlığının bulunduğunun belirtilmesi karşısında, ‘ya ait olduğu belirtilen taşınmazlar hakkında 5233 sayılı Kanun kapsamında ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarının da göz önünde bulundurularak işlem tesis edilmesi gerekirken, salt tapu kayıtlarının esas alınmak suretiyle malvarlığı zararının olmadığı yönündeki eksik ve yanlış incelemeye dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı, dava konusu işlemin ‘ya ilişkin kısmı yönünden ise; bakılmakta olan davanın 05/01/2013 tarihinde açıldığı, ancak davacı ‘nın 18/01/2010 tarihinde yani dava açılmadan önce öldüğü, hak ehliyetinin olduğundan söz etme olanağının olmadığı, dolayısıyla açılan davada davacı sıfatıyla taraf ehliyetinin bulunmaması nedeniyle, dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile dava konusu işlemin, davacı …’ya ilişkin kısmının iptaline, davacı … ‘ya ilişkin kısmı yönünden ise, 2577 sayılı Kanun’un 15. Maddesinin 1/b. bendi hükmü uyarınca davanın reddine karar verilmiştir. İdare Mahkemesi kararının … ‘ya ilişkin kısmının taraflarca temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği görülmektedir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde: “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde; “Bu Kanun, 3713 sayılı Kanunun 1 inci, 3 üncü, 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” hükmüne, 5. maddesinde; “zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek” komisyonun görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmeliğin 1. ve 2. maddelerinde de benzer düzenlemelere yer verildiği, 10. maddesinde; “Komisyon ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adli ve askeri teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir. Komisyon tarafından görevlendirilen kamu görevlileri öncelikli olarak komisyon tarafından verilen görevleri yerine getirirler.” hükmüne, 11. maddesinde; “Komisyon gerek görmesi halinde keşif yapabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle Kanun kapsamında karşılanabilecek nitelikte maddi zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının tazmini amacıyla başvurmaları halinde kurulacak Zarar Tespit Komisyonlarının, bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığı ve bulunması halinde miktarının ne olduğunu tespit etmek amacıyla ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belge istemek, bilirkişi görevlendirmek ve gerektiğinde keşif yapmak gibi kapsamlı bir araştırma-inceleme görevi ve yetkisi ile donatıldığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, Zarar Tespit Komisyonları tarafından, Kanun kapsamında tazmini gereken bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek amacıyla; malvarlığında meydana gelen zararlarda; kişinin terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlerden dolayı zarar gören mal varlığı bulunup bulunmadığı, şayet böyle bir malvarlığı var ise niteliği ve kapsamı gibi hususların, Kanun ve Yönetmelik tarafından gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak üzere kendisine tanınan vasıtalardan da yararlanmak suretiyle tespit edilmesi ve Kanun kapsamında tazmini gereken gerçek zarar miktarının ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacılar tarafından … İli, .. İlçesi, … Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldıklarından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin… No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın … tarih ve … sayılı işlemi ile “mirasçı olmadığından ödeme yapılmamasına, ‘ya ise oluşan zararları için …-TL ödenmesine” karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından süresi içinde sulhname tasarısını imzalamak için gelinmemesi üzerine 31/12/2012 tarihli uyuşmazlık tutanağının düzenlendiği, Komisyon tarafından üç defa keşif yapıldığı, her defasında gerekçesi gösterilmeksizin tespit edilen zararın bir öncekine göre düşürüldüğü, davacı ‘nın mirasçı olmadığı gerekçe gösterilerek talebi reddedilse de evinin bilirkişilerce tespit edildiği ve zararının hesaplandığı, tapu kayıtlarının olmamasının zararın olmadığı anlamına gelmeyeceği, davacının bağları, telef olmuş bahçeleri ve ağaçlarının hesaplanmadığı gerekçesiyle işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dosyasında yer alan belgeler incelendiğinde; 29/12/2006 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile ve tarafından, … İli, … İlçesi, … Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeni ile göç edildiği, murislerine ait ev ve ahırların bulunduğu ve bunların zarara uğradığı gerekçesi ile tek bir dilekçeyle Komisyona başvurulduğu, her iki davacı için 12325 sayılı işlem dosyasının açıldığı, dosyada bir adet veraset ilamı bulunduğu, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 11/06/2003 tarih, E:…, K:.. sayılı veraset ilamında muris …’nın 09/04/1987 tarihinde vefat ettiği, mirasının tamamının 15 pay kabul edilerek çocukları , birer pay olarak dağıtıldığı, davacılara ait nüfus kayıt örneklerinin incelenmesi sonucu, davacılardan ‘nın muris … ‘nın çocuğu olduğu, …. ‘nın ise muris ve söz konusu veraset ilamında adı geçen mirasçılarla akrabalık bağını gösterir bir ibare olmadığının anlaşıldığı, dosyada muris …’ya ait taşınmaz bilgileri bulunduğu, davacı …’nın malvarlığı olduğuna dair zilyetlik belgesi, tapu kaydı gibi belgelerin bulunmadığı, davacıların her biri için ayrı ayrı keşif tutanağı düzenlendiği, davacılara ait 14/04/2010 tarihli keşif tutanaklarında davacı vekilinin imzası olduğu, muhtar , aza ve tarafından beyanda bulunulan ifade tutanaklarında, davacı …’yı tanıdıklarını, köyde oturduğunu, çiftçilik yaptığını, babasından kalma hisseli ev ve ahırının olduğunu, 2001 yılında kesin dönüş yaptığını, 1993-2001 yılları arası arazi, bağ ve bahçelerinin boş kaldığını belirttikleri, davacı için hazırlanan ifade tutanağında ise davacıyı tanıdıklarını, köyde oturduğunu, çiftçilik yaptığını, babasından kalma hisseli ev ve ahırının olduğunu, 2001 yılında kesin dönüş yaptığını, 1993-2001 yılları arası arazi, bağ ve bahçelerinin boş kaldığını belirttikleri, ‘ya ilişkin inşaat bilirkişi raporunda 88 metrekare köy tipi ev ve 70 metrekare ahır için …TL zarar tespitinde bulunulduğu, kadastro ve ziraat bilirkişi raporlarında da muhtar, aza, tanık beyanlarına göre kendisine ait tarla, bağ, bahçe gibi taşınmazlarının bulunmadığı ve başvuru dosyasında da taşınmazları gösterecek herhangi bir tapu kaydı ve belgeye rastlanmadığının belirtildiği, …’ya ilişkin keşif değerlendirme ve sonuç raporunda kadastronun yapıldığı, tapu kayıtları, veraset ilamları, beyanlar ve yer gösterme suretiyle …TL zarar tespitinde bulunulduğunun belirtildiği, ‘ya ilişkin kadastro bilirkişi raporunda babası ‘nın hissesinden 1/15 payı olan 18.530,00 metrekare tarlaya sahip olduğunun belirtildiği, dava konusu işlemle ” mirasçı olmadığından ödeme yapılmamasına, ‘ya ise oluşan zararları için…-TL ödenmesine” karar verildiği görülmektedir.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından diğer davacı ile birlikte murislerine ait ev ve ahırların bulunduğu ve bunların zarara uğradığı gerekçesi ile tek bir dilekçeyle Komisyona başvurulsa da; dosyada ‘nın muris ile mirasçılık bağlantısının kurulamadığı, dosyadaki belgelerin muris …’nın mal varlığına ilişkin olduğu,…’nın murisinin kim olduğunun ise anlaşılamadığı, keşif ifade tutanaklarında, davacı … ‘nın babasından kalma hisseli ev ve ahırının olduğunun belirtildiği ancak babası …’nın vefat ettiğine ilişkin veraset ilamı ya da babasının mal varlığı olduğuna dair herhangi bir bilgi belge olmadığı, kendisine ait tapu kaydı ya da zilyetlik belgesi gibi hak sahibi olduğunu kanıtlayacak herhangi bir bilgi belge bulunmadığı, kadastro ve ziraat bilirkişi raporlarında da muhtar, aza, tanık beyanlarına göre kendisine ait tarla, bağ, bahçe gibi taşınmazlarının bulunmadığı ve başvuru dosyasında da taşınmazları gösterecek herhangi bir tapu kaydı ve belgeye rastlanmadığının belirtildiği anlaşılmış olup bütün bu hususlar araştırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.