Danıştay Kararı 15. Daire 2014/785 E. 2018/7460 K. 08.11.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/785 E.  ,  2018/7460 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/785
Karar No : 2018/7460

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacılar) : 1-
2-
Vekilleri :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması talebi görüşülmeden, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü;
Dava; davacıların, ikamet ettiği …. Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin ….1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 12/09/2012 tarih ve 72/01/2012/1155 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin ya ilişkin kısmı yönünden; davalı idarece, 14/04/2010 tarihinde yapılan keşif esnasında düzenlenen tanık ifade tutanaklarında; davacı …’nın babasından kalma ev, ahır ve samanlığının bulunduğu, ekip biçemediği tarım arazilerinin bulunduğunun belirtildiği, inşaat bilirkişi raporunda; …’ya ait yapıların tespit edildiği belirtildikten sonra, uğranılan zarar miktarının hesaplandığı, ayrıca davacı ….’nın uğradığı malvarlığı zararının tespit edilerek hesaplandığı, keşfin usulüne uygun olarak yapıldığı, 5233 sayılı Yasa kapsamında başvurucuların zarara uğramaları için mutlaka kendi üzerine kayıtlı ve tapulu taşınmazların bulunmasının gerekmediği, önemli olanın davacıların olaylar öncesi yararlandıkları bir korunacak hakkın bulunup bulunmadığı, bu yararlanmanın terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile sona erip ermediği veya aynı sebepler ile bu hakkın zarara uğrayıp uğramadığını belirlemek olduğu, bu hakkın zilyetlik ya da intifa gibi mülkiyetten gayri ayni bir hak olabileceği, uyuşmazlık konusu olan yer bir köy/mezra yeri olup kadastro çalışmalara tamamlanmadan önce buralarda yaşayan kişilerin tapuları olmadan da malvarlıklarının bulunacağını kabul etmenin hayatın olağan akışı ve hakkaniyet gereği olduğu, bu durumda; usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılan keşif esnasında düzenlenen inşaat bilirkişi raporunda davacı …’ya ait yapıların bulunduğunun belirtilmesi, ayrıca tanık beyanlarında da babasından kalma hisseli ev, ahır ve samanlığının bulunduğunun belirtilmesi karşısında,… ‘ya ait olduğu belirtilen taşınmazlar hakkında diğer davacı …’ya veya başka bir kişiye 5233 sayılı Kanun kapsamında ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarının da göz önünde bulundurularak işlem tesis edilmesi gerekirken, salt tapu kayıtlarının esas alınmak suretiyle malvarlığı zararının olmadığı yönündeki eksik ve yanlış incelemeye dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı, dava konusu işlemin ‘ya ilişkin kısmı yönünden ise; Batman İl Jandarma Komutanlığı’nın 25/03/2011 tarih ve 18647 sayılı yazısında, … Mezraası’nın “1994 yılı içinde boşalmış, 2002 yılı içerisinde tekrar dönüş yapılmış. …(Belirtilen tarihler arasında tamamen boşalmıştır.)” ibaresine yer verildiği, davalı idare tarafından sunulan savunma dilekçesi ekinde yer alan “Köye Dönüş Çizelgesi”nde ise, … Mezraasının 1992 yılında terk edildiği, 2002 yılında geri dönüşün yapıldığının belirtildiği, tanık beyanlarında da, davacının 1993 yılında köyü terk ettiği ve 2001 yılında geri döndüğünün beyan edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı … ‘nın 8 yıl boyunca malvarlığına ulaşamadığı, olayda, ziraat bilirkişi raporunda davacının yoksun kaldığı zarar miktarının “8X1060.03=8480.24TL” olarak belirtildiği, ancak rapordaki “8” rakamının çizilerek “6” rakamının yazıldığı, toplamının da “6.360,00” olarak hesaplandığı, bu durumda; davacı …’nın sekiz (8) yıl boyunca malvarlığına ulaşamadığının anlaşılması nedeniyle, yoksun kaldığı malvarlığı zararının da sekiz yıl olarak esas alınması gerekirken, altı (6) yıl olarak hesaplanması nedeniyle, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde: “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde; “Bu Kanun, 3713 sayılı Kanunun 1 inci, 3 üncü, 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” hükmüne, 5. maddesinde; “zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek” komisyonun görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmeliğin 1. ve 2. maddelerinde de benzer düzenlemelere yer verildiği, 10. maddesinde; “Komisyon ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adli ve askeri teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir. Komisyon tarafından görevlendirilen kamu görevlileri öncelikli olarak komisyon tarafından verilen görevleri yerine getirirler.” hükmüne, 11. maddesinde; “Komisyon gerek görmesi halinde keşif yapabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle Kanun kapsamında karşılanabilecek nitelikte maddi zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının tazmini amacıyla başvurmaları halinde kurulacak Zarar Tespit Komisyonlarının, bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığı ve bulunması halinde miktarının ne olduğunu tespit etmek amacıyla ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belge istemek, bilirkişi görevlendirmek ve gerektiğinde keşif yapmak gibi kapsamlı bir araştırma-inceleme görevi ve yetkisi ile donatıldığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, Zarar Tespit Komisyonları tarafından, Kanun kapsamında tazmini gereken bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek amacıyla; malvarlığında meydana gelen zararlarda; kişinin terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlerden dolayı zarar gören mal varlığı bulunup bulunmadığı, şayet böyle bir malvarlığı var ise niteliği ve kapsamı gibi hususların, Kanun ve Yönetmelik tarafından gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak üzere kendisine tanınan vasıtalardan da yararlanmak suretiyle tespit edilmesi ve Kanun kapsamında tazmini gereken gerçek zarar miktarının ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacılar tarafından …. Köyü … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldıklarından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin … 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 12/09/2012 tarih ve 72/01/2012/1155 sayılı işlemi ile ” hissedar olmadığından ödeme yapılmamasına, ‘ya ise 7.478,00-TL ödenmesine ” karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından süresi içinde sulhname tasarısını imzalamak için gelinmemesi üzerine 31/12/2012 tarihli uyuşmazlık tutanağının düzenlendiği, Komisyon tarafından üç defa keşif yapıldığı, her defasında gerekçesi gösterilmeksizin tespit edilen zararın bir öncekine göre düşürüldüğü, davacı …’nın mirasçı olmadığı ve hissedar olmadığı gerekçe gösterilerek talebi reddedilse de evinin bilirkişilerce tespit edildiği ve zararının hesaplandığı, tapu kayıtlarının olmamasının zararın olmadığı anlamına gelmeyeceği, davacının bağları, telef olmuş bahçeleri ve ağaçlarının hesaplanmadığı gerekçesiyle işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dosyasında yer alan belgeler incelendiğinde; 29/12/2006 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile ve tarafından, …. Mezrası’ndan terör olayları nedeni ile göç edildiği, murislerine ait ev ve ahırların bulunduğu ve bunların zarara uğradığı gerekçesi ile tek bir dilekçeyle Komisyona başvurulduğu, her iki davacı için 12327 sayılı işlem dosyasının açıldığı, dosyada bir adet veraset ilamı bulunduğu, …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih, E:….. sayılı veraset ilamında muris …’nın 09/04/1987 tarihinde vefat ettiği, mirasının tamamının 15 pay kabul edilerek çocukları ya birer pay olarak dağıtıldığı, davacılara ait nüfus kayıt örneklerinin incelenmesi sonucu, davacılardan …’nın muris …’nın çocuğu olduğu,…’nın ise davacı ….’nın çocuğu, muris …. ‘nın torunu olduğunun anlaşıldığı, dosyada muris …’ya ait taşınmaz bilgileri bulunduğu, davacı …’nın malvarlığı olduğuna dair zilyetlik belgesi, tapu kaydı gibi belgelerin bulunmadığı, davacıların her biri için ayrı ayrı keşif tutanağı düzenlendiği, davacılara ait 14/04/2010 tarihli keşif tutanaklarında davacı vekilinin imzası olduğu, muhtar , aza ve tarafından beyanda bulunulan ifade tutanaklarında, davacı ‘yı tanıdıklarını, köyde oturduğunu, çiftçilik yaptığını, babasından kalma hisseli ev ve ahırının olduğunu, 2001 yılında kesin dönüş yaptığını, 1993-2001 yılları arası arazi, bağ ve bahçelerinin boş kaldığını belirttikleri, davacı için hazırlanan ifade tutanağında ise davacıyı tanıdıklarını, köyde oturduğunu, çiftçilik yaptığını, babasından kalma hisseli ev ve ahırının olduğunu, 2001 yılında kesin dönüş yaptığını, 1993-2001 yılları arası arazi, bağ ve bahçelerinin boş kaldığını belirttikleri, ‘ya ilişkin inşaat bilirkişi raporunda 56 metrekare köy tipi ev ve 18 metrekare ahır için 6.217,53TL zarar tespitinde bulunulduğu, kadastro ve ziraat bilirkişi raporlarında da muhtar, aza, tanık beyanlarına göre kendisine ait tarla, bağ, bahçe gibi taşınmazlarının bulunmadığı ve başvuru dosyasında da taşınmazları gösterecek herhangi bir tapu kaydı ve belgeye rastlanmadığının belirtildiği, ….’ya ilişkin keşif değerlendirme ve sonuç raporunda kadastronun yapıldığı, tapu kayıtları, veraset ilamları, beyanlar ve yer gösterme suretiyle 6.218,00TL zarar tespitinde bulunulduğunun belirtildiği, ‘ya ilişkin kadastro bilirkişi raporunda babası ‘nın hissesinden 1/15 payı olan 18.530,00 metrekare tarlaya sahip olduğunun belirtildiği, ziraat bilirkişi raporunda davacının yoksun kaldığı zarar miktarının “8X1060.03=8480.24TL” olarak belirtildiği, ancak rapordaki “8” rakamının çizilerek “6” rakamının yazıldığı, toplamının da “6.360” olarak hesaplandığı, dava konusu işlemle “hissedar olmadığından ödeme yapılmamasına, ‘ya ise oluşan zararları için 7.478,00-TL ödenmesine” karar verildiği görülmektedir.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından diğer davacı ile birlikte murislerine ait ev ve ahırların bulunduğu ve bunların zarara uğradığı gerekçesi ile tek bir dilekçeyle Komisyona başvurulsa da; Komisyon tarafından, davacı ….’nın dedesi olan muris ‘dan kalan mal varlığına ilişkin olarak mı yoksa kendi mal varlığına ilişkin olarak mı başvuru yaptığı hususu araştırılarak, ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belgenin getirilerek, söz konusu yerde davacıya ait malvarlığı bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, davacıya ait malvarlığı tespit edilmesi halinde 5233 sayılı Yasa kapsamında zarara uğrayıp uğramadığı araştırılarak, varsa zararının karşılanması gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle onanması gerekmektedir.
Sonuç olarak; belirtilen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekmekteyse de, farklı bir gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine,… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.