Danıştay Kararı 15. Daire 2014/7290 E. 2018/3064 K. 27.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/7290 E.  ,  2018/3064 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/7290
Karar No : 2018/3064

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, Merkez İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin … Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 13/05/2013 tarih, 30/01/2013/186 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; davacı vekili tarafından … Köyü’ne bağlı olan … Mezrası’nın boşaltıldığı, davacının burada tarım arazilerinin olduğu iddia edilse de, … Köyü’nün, … Köyü’ne bağlı mezra iken 11/10/1999 tarihinde köy statüsüne kavuştuğu, … Köyü’ne bağlı … Mezrası’nın olduğu, bunun haricinde köye bağlı bir mezranın olmadığı, davacının iddia ettiği … Mezrası’nın gerek öncesinde ve gerekse de … Köyü kurulduktan sonra … Köyü’ne bağlı olduğu, … Mezrası’nın … Köyü’ne mesafesinin 11 km. olduğu, … Köyü ile herhangi bir idari bağlılığın söz konusu olmadığı, davacının idareye başvuru yaptığı 06/09/2007 tarihi itibariyle … Köyü’ne bağlı sadece … mezrasının olduğu, … mezrasına yönelik bir talebinin olmadığı, anılan mezra ile başvuru yaptığı köylerin idari anlamda bir bağlılıklarının olmadığı anlaşılmakla, davacının başvuru dilekçesinde talep etmiş olduğu yerin … Köyü ve bağlı mezralarına yönelik olması nedeniyle uyuşmazlık … Köyü ve … mezrası yönünden değerlendirilerek, davacının ikamet ettiği … Köyü ve mezralarının tamamen boşaltılmadığı, anılan Köy ve mezralarında yaşamın kesintisiz olarak devam ettiği bu nedenle de terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklı bir zararın meydana gelmediği anlaşılmış olup, davacının uğradığını ileri sürdüğü zararlarının 5233 sayılı Yasa kapsamında karşılanmasına hukuken olanak bulunmadığından, başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. Maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dava dosyasının incelenmesinden; … Köyü’nün, … Köyü’ne bağlı mezra iken 11/10/1999 tarihinde köy statüsüne kavuştuğu, … Köyü’ne bağlı … Mezrası’nın olduğu, bunun haricinde köye bağlı bir mezranın olmadığı, … Mezrası’nın gerek öncesinde ve gerekse de … Köyü kurulduktan sonra … Köyü’ne bağlı olduğu, … Mezrası’nın … Köyü’ne mesafesinin 11 km. olduğu, … Köyü ile herhangi bir idari bağlılığın söz konusu olmadığı, davacının idareye başvuru yaptığı 06/09/2007 tarihi itibariyle … Köyü’ne bağlı sadece … mezrasının olduğu, … Köyü ve mezralarının tamamen boşaltılmadığı, anılan Köy ve mezralarında yaşamın kesintisiz olarak devam ettiği ancak … Köyü … Mezrası’nın 1995 yılında terör nedeniyle boşaldığı anlaşılmaktadır.
Yine aynı dosyada, davacının 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre uğramış olduğu zararının tazmini amacıyla idareye yaptığı 06/09/2007 tarihli başvuruda, “…, Merkez, … (…) Köyü ve mezralarına” ilişkin zararların tazmininin istendiği, 12/11/2012-13/11/2012 tarihinde yapılan keşif tutanağında da davacının … Mezrası’nda 37.183,00 metrekare tarla, 50.003,00 metrekare biçenek olmak üzere, 87.186,00 metrekare arazisinin olduğu ve 23.720,98TL zarara uğradığı tespitinde bulunulduğu görülmektedir.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dava dosyasında … Köyü’nün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı ancak … Köyü’ne bağlı … Mezrası’nın terör nedeniyle 1995 yılında boşaltıldığı, davacının başvurusunda …, Merkez, … (… ) Köyü ve mezralarında bulunan zararını talep ettiği ve … Mezrası’nda malvarlığı olduğuna dair keşif tutanağı olduğu anlaşılmakta olup; 5233 sayılı Kanunun, kişilerin gerek mülkiyetlerindeki gerekse zilyetliklerindeki taşınır ve taşınmaz mallar dolayısıyla uğradıkları zararların tazminini kapsadığından, Komisyonca yapılacak araştırma ile davacının … Mezrası’nda malvarlığı olup olmadığı, varsa malvarlıklarından yararlanma imkanının ortadan kalkıp kalkmadığı ve ne kadar süreyle malvarlıklarından yararlanamadığı hususunun gerekirse yeniden keşif yapılarak araştırılması ve bu hususun tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmasından sonra bir karar verilmesi gerektiğinden davacının talebinin reddinde ve temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.